10 Şubat 2019 Pazar

BEYŞEHİR'İN OSMANLILAR DÖNEMİ


Osmanlılar Elinde Beyşehir
Foto: Selman Zebil, Esentepeden Beyşehir ve Anamas dağı
Osmanlıların eline geçen Beyşehir’i Osmanlılar ne zaman tam olarak ortaya çıktığı bilinmeyen, Eşrefoğlu merkezi, üç tarafını kale ile bir tarafı gölle çevirdiği “ İçerişehir” adı verilen yer ile Beyşehir Çayı adıyla anılan bugünkü Çarşamba Kanalı öteki kıyısında uzanan yere de  “Dışarışehir”  denilmekteydi. Yani, günümüzde olduğu gibi kent iki taraflı ayrışmış oluşmaktaydı. Konya Vilayeti Salnamesi, 1883: 100 

Dışarı şehir olarak adlandırılan yerin (İçerişehir’in karşı tarafı, ne zaman kurulduğu pek bilinmese de, hayli dışarıdan gelen göçlerle nüfuz artışından kentin kurulmuş olabileceği düşünülmektedir. Ancak, “Dışarışehir”  denilen yerde kendi adıyla anılan bir mahalle ve camii bulunan Hacı Armağan Şah’tan (*) dolayı, “İçerişehir” dışındaki iskân hadisesinin çok daha eskilere dayandığı söylenebilir.

(*) Antalya, Isparta, Konya ve Beyşehir’de pek çok vakıf eseri olan Mübarizüddin Hacı Armağan Şah, Sultan Keyhüsrev’in oğlu İzzeddin Keykavus’un Atabeğidir. 2. Gıyaseddin Keyhüsrev’in cülusunda Üstadüd-dârlık yapan Armağanşah 1248’de Babai İsyanında öldürülmüştür. (Bkz. M. A. Erdoğru 1992:84).

Osmanlı hâkimiyeti sürecine geçmesiyle de devam etmiş gibi söylense de, işin gerçek tarafı, Eşrefolu Beyliği dönemindeki itibarlı canlılığını koruyamadı. Ancak Osmanlı’nın bir sancak kenti olur ve 1842 yılı itibariyle sancak olma özelliğini kaybeder ve Beyşehir kent nüfuzu armasını kaybederek, kentin gelişmesi de durağanlaşır. Başta buna neden, kent nüfuzunun gelişmesine engel sosyal, kültürel ve iktisadi idi.

19. yüzyıla gelindiğinde Beyşehir ve çevresinden büyük kentlere önemli göçler başlar. Eşerefoğlu zamanında cazibe merkezi olan kente ivme kazanan göçler, özellikle 19 ve 20. Yüzyılda tersine, kenti terk eden göçler ivme kazanmıştır.

Beyliğin kurucu Seyfeddin Süleyman’ın Beyşehir’de hala görkemiyle ayakta duran bir sanat eseri olan, bir benzeri olmayan ağaç işi Eşrefoğlu Camii, Anadolu Selçuklu Dönemi sanatının en nadide örneklerindendir. Aynı zamanda, caminin yanında çifte hamam, bedesten, konaklama yeri (han), aş evi(imaret) ve türbe yaptırmıştır. (1)

Eşrefoğlu Süleyman Bey’den sonra da önem verilerek Mübarizüddin Mehmet Bey zamanında bayındırlık çalışmaları sürmüştür. Beyşehir’de Subaşı (vali) sıfatıyla görevde bulunan Şerafeddin Ahmet Bey Selçuklu geleneğine uygun görülen tarzda imar faaliyetlerinde bulunmuş ve 1314 yılında  “Demirli Mescit” olarak bilinen, mescidi inşa ettirmiştir. (2) 

Foto: Selman Zebil yıl 1986
Mevlevilik tarikatının etkin bir üyesi olan Mehmet Bey, Ulu Arif Çelebi’yi Beyşehir’e davet etmiş, onunla yakın ilişki kurmuştur. Mehmet Bey ile Ulu Arif Çelebi arasındaki ilişki Menakibü’l-Arifin (Ariflerin Menkıbeleri) adlı yapıtında Ahmet Eflaki konuyu detaylı bir biçimde anlatılmaktadır. (3)

Mehmet Bey’in aynı zamanda 13. yüzyılın son çeyreğinde Anadolu’yu yurt edinen Seyyid Harun Veli ile de görüştüğü rivayet edilir. Eşrefoğlu Mehmet Bey’in 1303-1320 yılları arasında Beyliğin başında bulunduğu dönemde gerçekleşen bu buluşma sonrasında Mehmet Bey’in Seyit Harun Veli’yi ziyaret ederek, onun külliyesine gayr-i menkuller bağışlamasını ister. (4)

16. yüzyıl başlarında Beyşehir kenti 12 mahalle iken günümüzde 15 mahalleye çıkmıştır.

Eşrefoğlu, Subaşı Mescidi, Emenler (Halife Hacı İvaz), Asılbeyi, (İhtiyar Fakih, Aykut, Mancınık), Kuyumcu (Zergeran), İbrahim Ağa, Hacı Armağan, (Meydan), Kadı Muhyiddin, Yeltan, Seydi Ali bin Ali Bey, Debbağlar ve Kapu Mescidi adlı mahalleler kentin en eski mahalleleridir. 16. yüzyıl sonunda bu mahallelere Dalyan, Hoca Sinan ve Musalla mahalleleri de dâhil olmuştur. (5) 

18. ve 19. yüzyılına ait hurufat defterlerine göre bu mahallelerle eklenen Beyşehir merkezinde kale dâhilinde Çiftçiler (Hoca Bali), Şeyh Hamza, kale dışında ise Evsat adılı mahallelerin adları eklenir. (6)

Bu durum 16. yüzyıldan sonra da yeni mahallelerin oluştuğunu düşündürmektedir. 1844 tarihli Beyşehir Kazası nüfus defterine Beyşehir kaza merkezinde Cami, Hacı Armağan, Orta ve Dalyan Mahallesi olmak üzere dört mahalle kaydedilmiştir Bunlardan Cami İçerişehir’deki bütün mahalleleri bünyesinde toplamış bulunmaktadır.

20. yüzyıl başlarına kadar Beyşehir kent merkezi, “İçerişehir” ile “Dışarışehir”deki Hacı Armağan (Meydan), Dalyan ve Evsât adlı mahallelerden oluşmaktaydı.(7)

1902 yılında Beyşehir’e iskân edilen Çeçen muhacirlerin yerleştirilmesiyle birlikte meydana gelen yeni mahalleye, padişah 2. Sultan Hamit’in adına izafeten Hamidiye adı verilmiştir.

20. yüzyılın başında kent merkezinde yeni bir mahalle daha oluşturulmuştur Başbakanlık Osmanlı Arşivi Kaynakları (BOA), İrade-Dâhiliye, 5: 1321, lef 1, 3 Mayıs 1903. Bu tarihten itibaren günümüze kadar yeni mahalleler oluşmasını sürdürmüştür.

Mimari bilim dalında insanlığa bilgi sunan yapılardan Beyşehir, Eşrefoğulları Beyliği’ zamanından bize sanatsal değeri olan, koruması bizlere düşen dünyada benzeri pek az bulunan mimari eserler bırakmıştır…

Osmanlı Döneminde Sürgün Yeri Beyşehir
Foto: Selman Zebil İçerişehrin görünümü yıl 1985
Sürgün; insanların bulundukları yerden istekleri dışında başka yerlere göç ettirilerek ikamete zorunlu tabi tutulmalarına sürgün denilmektedir. Osmanlı Devletinin tarihi sürecinde sürgün siyasetini, kendisine tehlikeli gördüğü, farklı düşüncelerinden bazı topluluklara uyguladığı cezalandırma yöntemiydi sürgün.


Dilimizde, insanların bulundukları yerden başka yere zorunlu olarak göç ettirilerek ikamete zorunlu tabi tutulmalarına sürgün denilmektedir. Osmanlı Devletinin tarihi sürecinde, çeşitli nedenlerden dolayı, farklı düşüncelerinden bazı toplulukları sürgün siyaseti uygulanarak cezalandırma yoluna gitmiştir.

Osmanlı devleti, kuruluşundan kısa süre sonra sürgün siyasetine başlamış, toplumu bir yerden başka bir yere, yani en çokta sürgün, yeni fethedilen yerlere Türkmenler, sürümüştür. Bu sürgünlerden en çok pay sahibi Karaman Beyliği’nin Osmanlılar tarafından dağıtılmasıyla olmuştur.

Osmanlı Vilayete bağlı Beyşehir Kazası idarî, coğrafî ve fizikî özelliklerinden dolayı olsa gerek, bir tür sürgün alanı olarak seçilen bölgeler içinde yer alır. Bu nedenle özellikle  “20. yüzyıl başlarında ve savaş dönemlerinde çok sayıda gayrimüslim Beyşehir Kazasına sürgüne gönderilmiştir. Bu çalışmada, başta muhasım devlet tebaasından olanlar olmak üzere Beyşehir Kazasına sürgün edilen gayrimüslimlerin nicelik ve nitelikleri ile sosyal ve ekonomik özellikleri ele alınacaktır.” (*)

Buna gerekçe olarak, kısmi siyasi-idari olsa da, aşağılanan, horlanan, hesaba katılmayan, nerdeyse yok sayılan Türkmenlerin Osmanlı otoritesine arada bir başkaldırmalar yapmalarından dolayı ayaklanıyorlar, padişahların huzurunu kaçırıyorlardır. Türkmenleri sürgün ederek, birlik ve bütünlüklerini bozup dağıtarak, Osmanlı yeni fethedilen, daha çok Balkanların sınır bölgelerine sürüyorlardı.

Örneğin, Osmanlı’ya uzak kalan Anadolu’nun ortasında sayılabilen Konya bölgesinden, özellikle Karaman Beyliğini ortadan kaldırarak Balkanlara sürülmeleri tarihimizde bir tür yüzkarası olarak kalmaktadır.

(*) Hüseyin Muşmal, Hasret Gümüş, “Exiles To Beysehir Town During The Late Ottoman Empire Periods” (Osmanlı devletinin Son Dönemlerde Beyşahir Kazası’na Yapılan Sürgünler)

Nüfus Hareketleri
Bilindiği gibi, nüfus hareketleri, bir toplumun siyasal yapısını olduğu kadar sosyal yapısını da etkilemekte, aynı şekilde toplumun siyasal ve sosyal yapısı da nüfus hareketlerine bazı tesirlerde bulunmaktadır. Bu çerçevede daha önceki yüzyıllarda nitelikleri farklı olmakla birlikte, Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyıldaki siyasal zafiyetleri ve bunun sonuçlarının çeşitli yönlerde büyük nüfus hareketleri şeklinde ortaya çıktığı söylenebilir (*)

19. yüzyıl Osmanlı arşiv belgelerinde, Beyşehir ve çevresinden büyükşehirlere önemli oranlarda içgöç yaşandığı, 19. Yüzyılda yoğunlukla Beyşehir’den büyükşehirlere göç edenler olmuştur. Beyşehir Sancağına ait  “temettuat” ve “nüfus defterlerinden” bilgi edinilebilir. Defterlerdeki kayıtlarda, hane reisinin veya kişinin isim, eşkâl ve meslek bilgileri belirtildikten sonra, bu bilgilerin hemen üstüne küçük notlar düşülerek, kişilerin kent dışında olmaları halinde nerede ve ne ile meşgul oldukları veya gitmiş oldukları bölgelerde kaç yıldır bulundukları hakkında bazı bilgiler verilmektedir.

19. yüzyılın ortalarından itibaren Beyşehir ve çevresinden büyükşehirlere yapılan göçlerin nicelik ve nitelikleri ile ilgili bazı tespitler yapabilmek mümkün olmaktadır.
Temettuat defterlerine göre 19. yüzyılın ortalarında Beyşehir ve çevresinde bulunan kazalara bağlı 89 yerleşim biriminden 40’ı büyükşehirlere göç vermiştir.  Yani bölgedeki yerleşimlerin %45’inden büyükşehirlere göç yapılmıştır.

(*) Nuri Akbayar, “Tanzimat’tan Sonra Osmanlı Devleti’nde Nüfus”, 1985,TCTA,VI, İst. s.1238-1246

Beyşehir’den Büyük Kentlere Göçler
Göç araştırmacılara göre, genellikle Beyşehir bölgesinden dışarıya giden işçilerden mesleği hamal, ırgat, ya da hizmetkâr olarak gitmişlerdir. 1844 yılına ait verilerinden hareketle yapılan tespitlere göre en çok göç edilen İzmir’i vasıfsız işçiler tercih ederlerken, İstanbul’u ise vasıflı işçiler tercih etmiştir.

1844 yılında yaklaşık 5.000 hanenin yaşadığı Beyşehir bölgesinden büyükşehirlere çalışmaya giden hane reisinin 250 civarında olduğu anlaşılıyor. 1844 yılında düzenlenmiş olan nüfus defterlerinde düşülen notlara göre, Beyşehir Kazasında kaydedilmiş 6.480 erkekten 622’si İzmir, 63’ü İstanbul, 46’sı da diğer şehirler olmak üzere toplam 731 erkek kişi, yani nüfuzun %11,36 çalışmak amacıyla Beyşehir Kazasından büyük şehirlere göç etmişlerdir. (8)

20. yüzyılın başlarında yayımlanmış bir çalışmada Beyşehir kent ve kırsalında özellikle Balkanda ve civarındaki köylerin ahalisinin İstanbul’da manavlık, Davgana, Miligöz, Üskerles, Manastır, Yaylasun, Hüseyinler ve Fasıllar köyleri ahalisinin de İzmir’de hamallık ve buna benzer işlerle iştigal ettikleri ifade edilmektedir. Dr. Nazmi 1922: s.150

Şüphesiz yeterli olsaydı, insanlar Beyşehir ve çevresinden büyük şehirlere göç etmeye kalkışmazlardı. Sürekli geçim sıkıntısı çektiği ve bu sebeple bunların işçi olarak büyük şehirlere göç ettiği gerçeği de eklenebilir (Yılmaz 1998:135) 9

Özellikle 19. Yüzyılda başlayan kentlere işçi göçleri, Beyşehir Nüfus defterleri ise, bu gerekçeyi küçük notlarla açık bir şekilde “kısmet tariki” olarak yazılmıştır. Beyşehir ve çevresinde rızıklarını temin edecek ve yaşamlarını sürdürecek işten yoksun olan kişiler “kısmet tarikiyle” veya “maişetlerini temin etmek” arzusuyla yörelerinden zorunlu olarak ayrılarak büyük kentlere, “ne iş olursa yaparım” anlayışıyla her işi yapmak için gitmişlerdir.

1892 yılında Beyşehir’e gelen Alman gezgin Frederik Sarre “Küçük Asya Seyahati 1895” yapıtında, Beyşehir Gölü suyunun gri ve bulanık olduğu için içilemeyecek derecede olduğunu, özellikle yazın güneşin etkisiyle suyun sıcaklığı çok yükseldiğinden insanın ateşini çıkardığını belirtmektedir

Beyşehir’e Yöresine Yerleşen Kürtler
Hasan Öztürk, “Kurucuova Tarihi” adlı araştırmasında bölgedeki yerleşim yerlerinden söz eder. 1466 yılında bölgede; Orta Anadolu’da Kürtlerin ilk yerleştiği yerlerin Isparta’nın Şarkîkaraağaç’a bağlı Kürtler Köyü olduğunu yazar. Osmanlı belgelerinde 1584 nüfuz ve yerleşim yerleri belirtilmiş, Kürtler köyü 1920 tarihine kadar Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı bir yerleşim yeri olarak kalmıştır.

Beyşehir Sancağına ait 1466 tarihli Müsellim Defterinde Yenişehir Nahiyesi’nin kimi köylerinin Yörük olduğu yazılmıştır Bu belgede kimi köylerin Yörük olduğunu dile getirirken Yenişehir (Şarköy) Kürtler ve Muma köylerinden gayri köyleri kastetmektedir. Bu köyler; Bademli, Kurucuova, Yenice, İsrailliler, Küre ve Hoyran köyleridir.

Beyşehir ve çevresinde Etiler; Etiler, Lidyalılar, Frigyalılar, İyonlar, Makedonyalılar, Persler, Selefkoslar, Romalılar, Araplar, Selçuklular, Eşrefoğulları, Hamitoğulları, Germiyanoğluları, Karamanoğulları ve sonunda Osmanlılar hâkim olmuşlardır.

(1) Salim Koca, “Anadolu Türk Beylikleri”, 2002, s.716
(2) Ahmet Çaycı, “Eşrefoğlu Beyliğinin Mimarî Eserleri”  Yüksek Lisans tezi, Konya
(3) Ahmet Eflaki, “Ariflerin Menkıbeleri 1973:282
(4) Ahmet Çaycı 1993 s.13
(5) M. Akif Erdoğru  “Osmanlı Yönetimi’nde Beyşehir Sancağı”, İzmir.1998, s.106
(6) VGMA, Hurufât 1075:7a; 537: 74; 537:75a; 1097: 19a; 1097: 21; 1097:20a; 1141:75b;1140:81a; 542:37a; 1141:74a; 1133:80b; 1133:80b; 1141:75b
(7) BOA, Temettuat Defterleri, (ML. VRD. TMT), Nr. 9820, 9821
(8) Müjgan Şahinkaya, “1844 Tarihli Nüfus Defterlerine Göre Beyşehir Kazası”, S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2014.

5 Şubat 2019 Salı

BEYŞEHİR'İN GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE NÜFUZ (Demografi) YAPISI


Beyşehir’in Demografik Yapı

Foto Selman Zebil, Beyşehir gölü ve Anamas Dağı
Beyşehir’in nüfusu hakkında ilk önemli tahminler, kentin Osmanlı hâkimiyetinde bulunduğu 16. yüzyıl ve sonraki dönemlere aittir. Osmanlı öncesi nüfus yapısı için düzenli bir kaynak bulunmamaktadır. Döneme ait az kaynaklardan ve ya bazı tahmin yürütülerek elde edilen bilgilerden yola çıkarak bazı ipuçları yakalanıyor. 

İbn Fazlullah, Katibiyyi Dımeşki diye şöhret bulmuş. Gerçek ve adı Kirmanlı Şihabüddin ibn Yahya ibn Muhammed’dir. 13. yüzyıl sonuna doğru yazdığı “Mesalikü’l-Ebsar ve fi Memalikü’l-Emsar” adlı yapıtında, Eşrefoğulları için şöyle bilgiler verir: “Eşrefoğlu’nun memleketi ve mevkiine gelince; Rum ülkesinin kuzeyinde bulunan bu beyliğin, batısında Dündaroğullarının, güneyinde Karamanoğlu’nun, doğusunda ve kuzeyinde Cengiz Han hanedanının (Moğollar) toprakları vardır. Beyliğin başşehri Beyşehri’dir. Askeri 70.000 atlıdır. Bu beylik sınırları içinde 65 şehir 155 köy vardır. Şimdiye kadar da müstakildi. Timurtaş bu ülkenin sahibini tuttu. Gözünü oymak ve kulağını kesmek gibi türlü işkence yaparak öldürdü” (1)

Eşrefoğlu Beyliği’nin asker sayısının 70.000 olarak belirtilmesi hayli çarpıcıdır. Diğer taraftan Karamanoğulları dönemine büyük oranda ışık tutan Şikari’nin yapıtında ise İsmail Ağa’nın Beyşehir yöresinde hüküm sürdüğü 14. yüzyılda emrindeki 6000 Tatarla Karamanoğulları Beyliği’nin hizmetine girdiğini ifade edilmektedir. (2)

Bu belgelere göre Eşrefoğlu zamanında Beyşehir’in nüfuzu oldukça kabarık olduğuna işarettir ama kesin olarak Beyşehir o dönemki halkının nüfuzu bilinmemektedir.  

Bazı araştırmacılar Ortaçağ şehirlerinin, ekonomik verileri, kapladığı coğrafi alan (3) ile cami ve mescitlerin ortalama mekânsal büyüklükleri (4) ve dönemin tarihi kayıtlarından hareketle bir takım nüfus tahminlerinde bulunmuşlardır. (5)  

Yalınız bir gerçek var ki, Eşrefoğlu Beyliği’nin sona ermesiyle birlikte Beyşehir ve çevresinde yaşanan hâkimiyet mücadeleleri sürecinde Beyşehir Kenti’nin önemli oranda nüfus kaybettiği bir gerçektir…

Kentin beylik merkezi olma özelliğini, Karamanoğlu-Osmanlı mücadelelerinin yaşandığı dönemde kentin nüfuz azalmasına oldukça etkili olmuştur. Kentin Osmanlı hâkimiyetine geçişi sürecinde, kentten göler ivme kazanmıştır. Osmanlı döneminin nüfus tahminlerinde esas alınan vergi kayıtları, Selçuklu ve Beylikler devirleriyle kıyaslanamayacak kadar sistematiktir (Yörük 2008:172).

Osmanlı dönemi Beyşehir kent merkezi nüfusu ile ilgili tahminler yapılmıştır. Osmanlı dönemine ilişkin ilk nüfus tahminlerine göre, Beyşehir’in kent merkezi nüfusu, 1507 yılında 269 hane, yani yaklaşık 1.350 kişiden ibarettir. Şehir nüfusu, 1518-1524 yılları arasında 1.700’den 1.900’e yükselmiş, 1584’te 603 hane ile 3.000 nüfuzu aşmıştır. İş tersine kısa sürede dönmeye başlar. Osmanlı eline geçen kent, 16. yüzyıl başlarında artmaya başladığını görülse de 16. yüzyılın sonlarına doğru çeşitli nedenlerden dolayı kentin nüfusu önemli ölçüde düşüşe geçemeye başlar. 1641 yılında kentin düşen nüfuzundan dolayı 222 hane ve yaklaşık 1110 kişi kalmıştır. M. Akif Erdoğdu, “Beyşehir” 1992, TDVİA, VI, İstanbul, s. 84-85

1830-1831 yılında yapılan Osmanlı Devleti’nin ilk nüfus sayımına göre Beyşehir de 239 hane, 831 erkek nüfus bulunuyordu.

Erkek nüfus kadar kadın nüfusu olduğu düşünülerek yapılacak bir hesaplamada, 1831 yılında Beyşehir kent merkezi nüfusunun en azından 1.662 olduğu söylenebilir. 1840 yılı temettuat defterlerinde yer alan verilere göre şehrin nüfusu, 353 haneye, yani yaklaşık 1.765 kişiye ulaşmış olmalıdır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Kaynakları ML. VRD. TMT 9821:1256/1840

1844 tarihli nüfus defterindeki kayıtlara göre ise kent merkezinde 395 hanede 911 erkek yaşamaktadır. Bunların kadınları da hesaba katılırsa, 1.822 kişi ortaya çıkar. Bu tarihte kentin en kalabalık mahallesi İçerişehir’deki Cami mahallesidir. 167 hanenin bulunduğu mahallede 423 erkek nüfus bulunmaktadır. Onu 123 hane ve 265 erkek nüfus ile Hacı Armağan, 61 hane ve 135 erkek nüfus ile Orta (Evsat), 43 hane ve 88 erkek nüfus ile Dalyan Mahallesi takip etmektedir.  Başbakanlık Osmanlı Arşivi Kaynakları NFS. D 3315)

1565 yılında Karaman Vilâyeti’nin büyük bir kısmında veba salgını görülmekteydi.
Bu durum bu tarihlere ait bir Mühimme defterinde  “Vilâyet-i Karaman’ın bir tarafın tâ’ûn tutup nice evler kapatıp sahipleri tâ’ûndan helâk olup”  biçiminde anlatılır. (6)

Konya Vilâyeti Salnamesi 1873:147, Beyşehir Kent nüfusu 1873 yılına gelindiğinde ise 403 haneye, yaklaşık 2.000 kişiye ulaşmıştır.

Şemseddin Sami, M.S.1888-1889 yılında yayımladığı ilk Türkçe Ansiklopedi olan “Kamusu’l Alam” adlı eserinin 2. Cildinde Beyşehir bahsinde “Cümlesi Müslim olmak üzere 2.000 kadar ahalisi vardır” demektedir. Şemseddin Sami 1306:1334

Ali Cevad da, 1895-1896 yılında yayımladığı, “Memalik-i Osmaniye’nin Tarih ve Coğrafya Lügatı” adlı yapıtında Beyşehir ve çevresi hakkında oldukça uzun bilgiler vermiş ve “Derun-ı kasabada iki bin kadar nüfus vardır” demiştir.

Konya Vilayeti Salnamesi; Şehir nüfusu, 1883 yılında 394 hane, 1899 yılında 409 hane

Konya Vilâyeti Sâlnâmesi 1906: 296, Kent merkezine yerleştirilen Çeçenlerin de sayıma dâhil edildiğini düşündüğümüz 1906 yılında ise 600 hane çıkar ve kabaca 3.000 kişiye ulaşır

1922 yılında yayımlanan Türkiye’nin Sıhhî ve İçtimaî Coğrafyası Konya Vilayeti isimli eserde Beyşehir merkezde yer alan mahallelerde hane sayısı, kadın ve erkek nüfusu ayrı ayrı verilmiştir. Buna göre İçerişehir Mahallesi’nde 180 hane, 357 kadın, 338 erkek bulunurken, Hacı Armağan Mahallesi’nde 117 hane 259 kadın, 249 erkek bulunur. Evsat Mahallesi’nde 86 hane 201 kadın, 190 erkek; Dalyan Mahallesi’nde 45 hane, 103 kadın, 91 erkek; Hamidiye Mahallesi’nde 75 hane, 173 kadın, 149 erkek, toplamda 503 hanede 1093 kadın, 1017 erkek toplam 2.110 nüfus yaşamaktadır. Dr. Nazmi 1922:148

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan uzun bir süre sonra dahi kent merkezi nüfusu yeterli düzeyde gelişememiştir. Kent merkezi nüfusu 1927 yılında 2.578’dir. M. Akif Erdoğru 1992, s. 85, Bilal Alperen, “Beyşehir ve Tarihi", Büyük Sistem Dershanesi Matbaası, Konya.2001, s.117; 

1933 yılında Beyşehir kent merkezinde 872 hanede, 1604 kadın, 1574 erkek olmak üzere toplam 3.178 nüfus bulunmaktadır.(7)  

İçerişehir Mahallesi’nde 247 hane, 564 kadın ve 552 erkek, 1116 kişi yaşamaktadır. Hacı Armağan Mahallesi’nde 223 hane, 398 kadın ve 372 erkek, 770 kişi; Evsat Mahallesi’nde 205 hane, 341 kadın 285 erkek, 626 kişi; Dalyan Mahallesi’nde 69 hane 103 kadın ve 169 erkek, 272 kişi; Hamidiye Mahallesi’nde 128 hane 198 kadın ve 196 erkek 394 kişi yaşamaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Umum Müdürlüğü 1940 Genel Nüfus sayımına göre 1496 erkek, 1451 kadın olmak üzere 2.947 nüfus bulunmaktadır.

1945 yılında 2.894, 1950’de 3.173, 1960’da 5.833, 1970’de 8.980, 1975’de 14.116. 1980’de 15.359 1985’de 21.241’e çıkar.1990 yılında 30.412’e ulaşmıştır. (8)

Eşrefoğulları döneminde Beyşehir Kenti’nde gayrimüslim nüfus bulunduğuna dair herhangi bir kayda tesadüf edilmemiştir. Osmanlı arşiv belgeleri de Beyşehir ve çevresinde Rum veya Ermenilerin ciddi bir nüfusa sahip olmadığını göstermektedir.

Bölgede yaşayan gayrimüslimlerin niceliği konusunda ilk önemli tahminler yine 16. yüzyıla aittir. 16. Yüzyılın ilk yarısında, şehir merkezinde gayrimüslim bulunmamasına rağmen Beyşehir Kazası içerisinde; Kıstıfan, Davgana, Mada, Kesi, Girapa (Akburun) ve Mili köylerinde Müslümanların yanında Hıristiyanlar da mevcuttur. Daha sonraki yıllarda bunların büyük bir kısmının Müslüman olduğu ve
1584 yılında Kıstıfan ve Akburun’da tespit edilen çok az sayıdaki gayrimüslim nüfusun kendi köylerinde ziraatla uğraştığı bilinmektedir.

1831 nüfus sayımında Beyşehir Sancağında 27 hane gayrimüslim bulunduğu, bu hanelere 36 yetişkin ile 16 küçük erkek kaydedildiği. Yine Karaman Eyaleti sancaklarına ait

1832 tarihli Karaman Eyaleti Sancaklarına ait cizye defterine göre, Beyşehir Sancağında sadece Bozkır Kazasında 22 Evsât ve 8 edna kaydıyla oldukça az sayıda gayrimüslim bulunmaktadır. Bu kayıtlara göre Beyşehir Kazası merkezinde Süleyman Şevket eserinde 1870 yılında şehirde 1000 nüfus bulunduğunu söylemektedir. (9)

Konya Vilayeti 1883: 214 Salnamelerinde ise, Beyşehir Kazası dâhilinde köylerde 1883 yılında sadece 29 Rum ve 6 Ermeni bulunduğu görülmüş bölgede yaşayan Rum ve Ermeni erkeklerin sayısının 1906 yılında 50’yi bile bulmadığı anlaşılmıştır. Aynı tarihte Hıristiyan kadınların sayısı ise 52’dir.

1) Yaşar Yücel, Beylikler, XIII. XV. Yüzyıllar Kuzey Batı Anadolu Tarihi, Çobanoğulları, Candaroğulları Beylikleri, 1980 s. 188 Ankara ve Ahmet Çaycı. 1993, s.16
(2) İsmail Çiftçioğlu, “Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa’nın Eserleri ve Vakıfları” 2002, s.3 vE Şikari 1946, s. 31
(3) Zeki Velidi Togan, “Moğollar Devrinde Anadolu’nun İktisadî Vaziyeti”  1942, s.24. Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası C.I, İstanbul, s.1-42.
(4) Tuncer Baykara, “Türkiye Selçukluları Devrinde Konya”, Konya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü 1998
(5) Koray Özcan, “Anadolu’da Selçuklu Dönemi Yerleşme Sistemi ve Kent Modelleri”, 2005, s. 176-179
(6) Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, 5 Numaralı Mühimme Defteri, (973/1565-1566), Ank. 1994, s.156/369
(7) Memduh Yavuz,  “Eşrefoğulları Tarihi Beyşehir Kılavuzu,” 1934, Konya, s. 8
(8) Bilal Alperen 2001:117; M. Akif Erdoğru 1992: s.85, Adrese dayalı nüfus sayımına göre Beyşehir kent nüfusu 2007 yılında 32.799’dur…
(9) Süleyman Şevket, “Hülasa-i Coğrafya”, H. 1287: 63 İstanbul.

Diğer kaynaklar
Hüseyin Muşmal, “XIX. Yüzyıl Ortalarında Beyşehir Bölgesinden İzmir ve İstanbul’a göçler konusunda.
2013, Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS)

TURANCI-TÜRKÇÜ-SOSYALİST ETHEM NEJAT (1881-1921)

ETHEM NEJAT (1887-1921) Annesinin adı Cavide, babasının adı Hasan'dır. Anne tarafından dedesi Ahmet Cavit Paşa, Çerkes İttihat ve Teavün...