5 Nisan 2022 Salı

İLK EZAN; BİLAL-İ HABEŞİ ve TÜRKÇE EZAN OKUKUTULMASI TARİHİ

İlk Ezan; Bilal-i Habeşi ve Türkçe Ezan Okutulması Tarihi

Öncelikle ezan ne demektir sorusundan başlayalım. Ezan duyuru demektir. İslam Peygamberi Muhammed zamanında Müslümanları namaza çağırmak için nasıl bir çağrı yapılması konusu düşünülmüştür. Önce boruyla çağırmayı teklif edenler olmuş reddedilmiş sonra Hristiyanlar gibi çan sesiyle çağrılmasını teklif edenler olmuş reddedilmiş ve sonunda Muhammed, halkın görüşlerini dinlemiş ve insan sesi üzerinde karar kılmış; ilk ezanı da Etiyopyalı (Habeşistan) Zenci olan Bilal Habeşi’ye çık su yükseğe Bilal yeni mescidimiz bitimini duyur” demiş. Böylece “Ezan-ı Muhammediye” olarak “Muhammed’in çağrısı” olmuştur. Doğrusu, Muhammed’in Bilal-i Habeşi’ye ilk ezanı okutmasında amaç, Muhammed’in güçlü aklı. Yani, dolaylı olarak yılların kölelik sisteminin bir siyahi eski köle, köleliğin kaldırılması ile Muhammed’e yandaş olmuş, yanlarında köle tutan soylu Arap Müslümanları bir kölenin namaza çağırtıp, ona uymalarının derin anlamıydı!..

Ezan, herhangi bir ayetle Allah’ın gönderdiği emir falan değildir...
Dahi, bir ibadet türü hiç değildir. Bir gereksinim olduğundan dolayı Muhammed’in çağrısıdır. Müslümanları namaza çağırmak için Muhammed, çevresiyle görüşerek karar verdiği bir tür çağrıdır. Yani daha açıkçası, Anadolu halk dilinde bir tellaldır. Herkesin vakitleri bilebilecek bir aygıtları olmadığından, o günün koşullarına uygun bir çözümdür. Ezanın bir ibadet olmadığını, bir çağrı olduğunu ve tamamen dünyevi bir metin olduğunu, ikide bir bu halka ezan üzerinden duygu sömürüsü yapıp duranlara duyurulur.

Ezan ilk kez Cumhuriyet zamanında mı Türkçe okunmuştur? Cumhuriyetten önce Osmanlılar döneminde Ezanın Türkçeleştirilmesi düşünülmüştür. Yani Türkçe Ezan okutulmasını ilk kez Atatürk düşünmemiştir. Cumhuriyet zamanında yapılan devrimlerin kökleri, cumhuriyetten en az 150 yıl öncesi Osmanlıya dayanır.

Öyle cahil cühelayı kandırdıkları gibi değil işin gerçeği. Hiçbir devrim bir anda, birkaç günde veya kaç yılda yapılamaz. Cumhuriyet devrimleri de en az 150 yıllık sorunların çözümlenişidir. Osmanlı zamanından beri günümüze süregelen tartışmalı düşüncelerin, tıkanıklarının çözümünü cesareti ve başarılı bir biçimde sonuçlandırılmasıydı. Öyle sanıldığı gibi Atatürk devrimleri gökten biranda inmedi; bir birikimin olgunlaşmış sonucuydu.

19. yüzyılda Tanzimat’tan sonra, Osmanlı aydını her konuda olduğu gibi ezan konusunda başta Osmanlı aydını Ali Suavi, ezanın Türkçeleştirilmesi konusunu uzun süre uğraşmıştır. Ali Suavi her zaman Türkçenin özgürleştirilmesini, halka Türkçe dille hitap edilmesini savunmuş, yayımlamakta olduğu “Ulam” adlı gazetesinde 2. ve 3. “Lisan ve Hattı Türki” adlı etüdünde Müslümanlarca mükemmel dil sayılan Arapçayı eleştirmiştir. İbadetlerin Türkçe yapılabileceğini, söyleyerek bu konuda İmam Azam Ebu Hanefi’nin: “her milletin kuranı kendi diline tercüme ederek ibadet edebileceği” fetvasını delil olarak halka göstermiştir.

İmam Azam Ebu Hanefi Mezhebinden olduğunu söyleyip Sünnilikle övünenler şunu biliyorlar mı acaba? İmam Azamın 8. Yüzyılda, “Namazların Arapça dışında başka dillerde okunmasının bir sakıncası olmadığını, mümkün olduğunu dillendirdiği halde. İlk Türk İslam Devleti Karahanlılar (M.S.840-M.S.1212) döneminde ibadet dili Türkçe mi, Arapça mı olacak tartışmasına Kaşgarlı Mahmut, “Divan-i Lügat’it’ Türk” adlı yapıtını, Türk dilinin yok olmaması için bu yapıtını yazmıştır. Ondan 400 yıl sonra da Ali Şir Nevai, “Muhakemetü’l Lügateyn” adlı yapıtını yazdı. Orada Farsçadan Türkçenin üstünlüğünü açıkladı.

2. Abdülhamit tarafından Galatasaray Mektebi Sultanisi Müdür­lüğüne getirilen Ali Suavi; Beyazıt ve Ayasofya camilerinin kürsülerinden halka, halkın diliyle onların anlayabileceği biçimde hutbeyi Türkçe yapmıştır.

2. Meşrutiyetle ortaya çıkan “Türk­çülük” akımıyla da desteklendi. Devrin yazarları Türkçe’nin özleş­tirilmesinin gerekliliği ve önemini ortaya çıkarmaya çalışıyorlardı. Bu yazarlardan birisi de Ziya Gökalp’tir. Arapça değil de Türkçe olması isteyenler başında geliyordu. 1918 yılında yazdığı Ezanın ve Kur’an’ın Türkçeleştirilmesini “Vatan” şiirinde ezanın Türkçeleşmesi gerektiğini şöyle dile getirmiştir:

Bir ülke ki, camilerinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar namazdaki manasını duanın,
Bir ülke ki, minarelerinde Türkçe Kur’an okunur,
Küçük, büyük herkes bilir buyruğunu Huda’nın.
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın.

Türkçe ezan tartışmaları 2. Meşrutiyetten sonra daha da artarak sürmüştür.
İttihatçı molla Mehmet Ubeydullah Efendi, Talat Paşa’dan Türkçe namaz kıldırmak için izin istemiş fakat Talat Paşa halkın henüz buna hazır olmadığını söyleyip izin vermemiştir. Yine de bu dönemde boş durulmamış Kur'an önce dergilerde Türkçe, daha sonra da Türkçe kitap olarak basılmıştır.

Yobaz kesimin zaman zaman istismar ettiği İstiklal Marşının yazarı Mehmet Akif’i Atatürk düşmanı gibi göstermeye çalışır. Mehmet Akif sanıldığı gibi değil, gerçekte bir Müslüman aydın ve vatanseverdir. Akif’te Kur’an’ın manasını anlamanın önemli olduğunu “Safahat” adlı kitabındaki bir şiirinde şu şekilde ifade etmiştir:

Çünkü biz biliyoruz dini, evet bilseydik,
Çare yok, gösteremezdik bu kadar sersemlik.
Böyle gördük dedemizden’ diye izmihlali,
Boylayan bir sürü milletlerin olsun hali,
İbret olmaz bize, her gün okuruz ezberde!
Yoksa, bir maksat aranmaz mı bu ayetlerde?
Lafzı muhkem yalınız, anlaşılan Kur’an’ın
Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mananın,
Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına;
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak ne de fala bakmak için.

İstiklâl Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy, ezanın bu ülkede sürekli okunmasını isteyen bir kişidir. Bu ülkede ezanın gerektiğini şöyle yazmıştır:

Ruhumun senden, İlahi, şudur ancak emeli;
Değmesin mabedimin göğsüne na-mahrem eli!
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli. Diyen bir şairdir.
Selman Zebil 5 Nisan 2022

BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...