17 Şubat 2012 Cuma

SÜFYANİLER SOYU


EBU CEHİL
Muhammed’e karşı örgütlü mücadeleye girişen lanetli soyun en başıdır Ebu Cehil. Muhammed, her şeye rağmen, önündeki engelleri aşarak Ebu Cehillere karşı mücadelesinin başarısını görür. Bedir Savaşında İslam ve ordusuna karşı giriştiği savaşın mağlubu olan Ebu cehil, savaşa çıkmadan önce, ellerini havaya kaldırarak:  “Yüce Allah’ım, bu mal-mülk düşmanlarıyla aramızda, hangimiz daha çok günahkâr, hangimiz akrabaya yardımı esirger ise ona karşı fetih ver.”  Diye dua eder Kâbe’nin içinde; Kâbe’nin örtüsüne sarılır, yüz sürer, Allah’a dua eder, Bedir Savaşına öyle çıkar.  

Mekke’de bir çatışma vardır. Bir tarafta Emeviler vardır İslam karşıtı, öte tarafta da Haşimiler vardır İslam taraftarı Muhammed’in soyu. Arabistan yarımadasında iki güçlü kabilelerden biri, İslam’a iyice kin ve nefret besleyenler, öteki, yeni gelişen İslam dinene sıkı sıkıya bağlanıyor. İş böyle olunca, savaşlar güç gösterişine dönüşür. Lakin dengesiz bir durum var, Emeviler nüfuz olarak Haşimilere göre azdırlar ama çok güçlü ve zengindirler. Haşimiler ise nüfuz olarak Emeviler’den oldukça kalabalıklarsa da Emeviler’e göre fakirdirler. Bir bakıma zengin Emevilerle, fakir Haşimiler arası savaş, mala-mülke güvenen zengin, iman gücüne güvenen fakir savaşıdır.

Muhammet, insanlar arası sınıf farklılığını kaldırmak için, kölecilik konusunda bir düzenleme ile insanlar arası eşitliği sağlamaya çalışırken, Emeviler bu sınıf mücadelesinde üstünlüklerini korumak istemektedirler. İslam’da köleciliğin kaldırılması, insanların eşitlenmesi Emevi varlıklı kişilerin işlerine gelmemektedir; köleciliğin sürmesini istemektedirler. Emevilere göre köleciliğin sürdürülmesi, dünyada ve ahirette efendilerine hizmet etmeleri gerektiğine inanırlar.

İşte Emevilerle-Haşimiler arasındaki savaşların temelinde, yukarıda Ebu Cehil’in İslam ordularıyla savaşta karşı karşıya gelmeden önce, Kâbe içindeki ellerini açıp havaya, Allah’a dua etmesi açıkça bize gösteriyor ki, İslam’dan önceki dönemin söylenildiği gibi bir cahiliye dönemi falan olmadığı göstermesi. Kâbe’nin içinde, Kâbe örtüsüne sarılıp yüz sürmesi, günümüz İslam inancından farklı değil. Ancak Muhammed’in sınıfsız bir insanı toplum yaratmasına karşı oluşunu Ebu Cehil’in duasına bakarak anlarız. Ebu Cehil, Muhammed’e karşı savaşa çıkmadan önceki yaptığı dua: “Yüce Allah’ın, bu mal-mülk düşmanlarıyla aramızda, hangimiz daha çok günahkâr, hangimiz akrabaya yardımı esirger ise ona karşı fetih ver” diye edilen böyle bir dua, orada mal-mülk istifleyenlerle, mallı mülkü eşit paylaşılmasını isteyenlerin savaşı olduğunu açıkça görürüz.


SİYASİ İSLAMCILIĞIN DOĞUŞU
Peygamber tarafından hem Muaviye hem de babası-anası lanetlenmiş kişilerdir. Muaviye İslam’a pusu kurma yoluyla İslam’ı ele geçirerek ve başına oturan lanetli bir kişi olarak İslam’ın saltanatına hâkim olmuş ve bütün İslam âlemini hâkimiyeti altına almıştır.

Muaviye hile ve kurnazlığı, dini Allah’ın elinden alarak kişilere entegre eden güç olmuştur.

Ebu Süfyan ve Soyu Süfyaniler...
Baba Ebu Süfyan, Muhammed’le bilakis savaşmış ve karısı Hilde, Uhut Savaşında Muhammed’in amcası Hamza’yı Vahşe adlı birine kalleşçe mızrakla öldürtüp ciğerlerini çiğ çiğ yiyen Ebu Süfyan’ın karısı, Muaviye’nin anası Hilde.

Kısacası Tanrı elçisi Muhammed’in soyunu kurutan ama onun İslam’ına egemen olan; İslam adına fenalıklar yapan Süfyaniler dinciliği güruhu, günümüzdeki abdestli siyasi kinciliğin, dinci tayfaları, dini sermaye yaparak halka tebelleş olmaları sürdürmektedirler. Yani Süfyaniler melâmetinden bu yana din hep sermaye olarak dincilerce kullanılmıştır. Emeğe saygısız, emekçiye karşı dinci hep sermayedarların yanında yer almıştır.

Tövbe Suresi 34 ayet: “Raiyye”  kelime olarak: “davar sürüsü”  demektir. Davarlaşmak, Kur-an dışı dincilik, davarlıktır küfrü, davarlaşmayın diyenlere karşı ille de davarlaşanlar; aklın en büyük düşmanı sürü konumundaki insanlardır. Dincinin anladığı kendi arzularını hayata geçirmek istemesi, iblisin arzuları ile örtüşür halde; dindara tebelleş olup onun  ruh alanlarına sızarak temiz yürekle inandığı yoldan saptırma gayretinde çaba harcarlar. Dinci mal-mülk, şan-şöhret için çalışır. O nedenle İslam’ı ve onun elçisi Muhammed’e yalan söyleterek hadisler üretir Muhammed adına...

Yani demem şu ki; “la ilahe illallah”  ile başlayan din, üfürükçü, tükürükçü, salyalı, sümüklü hocalara teslim edildiği müddetçe İslam, gerçek manada Müslümanlarla bütünleşemez.  

Fatır Suresi 4. ayet:  “Ey insanlar, Allah vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, sisi sakın Allah ile aldatmasın”  der. 

Dincilik, Emevi hengâmenin yolunda gidenlerdir. İslam’a ve onun peygamberi olan Muhammed’e en allı pullu süslenmiş biçimli  “Allah’ın dinini herkesin anlayamayacağını, kimsenin Kur-an’ı okuyamayacağını, bunun sadece özel bir zümreye ait olduğunu” iddia etmeleri cüretini gösterenler, başka türlü izah tarzına  “ehli Sünnet-şeriata aykırıdır” diye dayatırlar, sıradan Müslümanları kandırırlar... 

Arap müşriklerin genleri Emeviler de sürdürülür. Zihniyet bakımından, saltanat ve servet uğruna İslam’ı yozlaştırıcı, zorlaştırıcı melunlukların tek kaynağı Emeviler olur. Tarihin en acı, zalimce işlenen olaylarından Kerbela katliamını yapan Emevi dinciliğinin kökleri, Arap müşriklerin tahakkümleri esasında, Yezit’in, İmam Hüseyin’i katletmesinin temel amacı, İslam hakikatini eskiye dönüştürmek için aşılması gerekendi. Amaca ulaşılır dahi İmam Hüseyin’in katliyle İslam’da esaslı biçimde dönüşüm başlar.

Muhammed öldükten sonra, pek çok yalan, yanlış deyimleri pıtrak gibi hadis diye üretilerek, Muhammed adına sünnetleştirilir. “Sünnet Hadisler” denerek Kur-an’ın önüne geçirirler. İslam’ı tam manasıyla özümseyemeyen Araplar, Muhammed’in ölümünden sonra, Muhammed’in yolundan gidip davasını savunan sahabeler bir bir öldürülürler ya da korkutularak sindirirler. Sonra baskı ve zulüm yoluyla hızlıca İslam, eski Arap-müşrik sistemine giydirilmiş maske olur...


Hiç yorum yok:

BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...