5 Şubat 2012 Pazar

İBN FALDAN (FAZLAN(



İbn Fadlan (Fazlan
İBN FALDAN (FAZLAN)
Arap din bilgini ve gezgini, tam adı Ahmet bin Fadlan bin Abbas bin Reşit bin Hammed olan, 10. yüz yılda Abbasi Halifesi Muktedir’in M.S. 921’de İdil-Bulgar Kağanına gönderdiği elçi. Dönemin iyi bir bilgini olma yanında iyi bir diplomattır. Gezdiği yerleri iyi bir dille yorumlayarak yazan bir gezgin olan İbn Faldan, “Risale” adlı ünlü yapıtında ki, Ceyhan ve Seyhan nehirleri kıyılarında yaşayan Oğuz Türkmenleri hakkında gözlemleri önemli ışık tutar Türk tarihine.

İbn Fadlan’ın (Fazlan) M.S. 922 de Oğuzlar içinde yaşar ve düşüncelerini Seyahatnamesinde anlatır: “...Çok güç şartlar altında yaşıyorlarsa, bunlar yolunu kaybetmiş eşekler gibidirler. Bir dine inanmazlar. İşlerinde akıllılara başvururlar. Hiçbir şeye ibadet etmezler, aksine büyüklerine “rab” derler...  Aralarındaki işleri meşvetle (danışarak) hallederler...

Allah’a inandıklarından değil, sırf yurtlarında Müslümanlara yaranmak
için aralarında ‘La ilahe illallah’ diyenleri gördüm... İçlerinden biri zulme uğrar veya sevmediği bir şey görürse başını semaya kaldırıp ‘Bir Tanrı’ der. Küçük veya büyük abdestten sonra temizlenmezler. Cenabetten ve diğer hususlardan dolayı yıkanmazlar. Kadınlar, yerli ve yabancı erkeklerden kaçınmazlar. Aynı şekilde kadın vücudunun hiçbir yerini insanlardan gizlemezler” der.

İbn Fazlan (Fazlan) M.S.921 Seyahatinden
İbn Faldan (Fazlan) Türkler Arasındaki gördüğü bir olay anlatır: “...Bir gün bir adamın evine misafir olduk. Adam karısı ile beraber oturuyordu. Kadın bizimle konuşurken bir aralık gözümüzün önünde avrat yerini (fercini) açıp kaşımaya başladı. Biz utancımızdan gözlerimizi kapayıp ‘estağfurullah’ dedik. Kocası güldü, tercümana, ‘bu kadın bunu sizin huzurunuzda açıyor; siz onu görüyor ve korkuyorsunuz; sizden ona hiçbir zarar gelmiyor. Bu hareket kadının örtüp de başkalarına müsaade etmesinden daha iyidir” diye yazar.

Türkler “Zina” diye bir şey bilmezler Bunun üzerine İbn Faldan şöyle bir not düşer Onlar için: “Zina diye bir şey bilmezler. Böyle bir suç işleyen biri ortaya çıkarılırsa, onu iki parçaya bölerler. Şöyle ki, bu kimseyi iki ağaç dallarını bir yere yaklaştırarak bağlarlar. Sonra da bu dalları bırakırlar. Dalların eski duruma gelmesi neticesi, o kimse iki parçaya bölünür” diye anlatır zinaya dair cezayı. (1)

Fadlan’ın Kafkas-Bulgar Türkleri Arasındaki izlenimleri
12 Mayıs 922’de Bulgar Türk kağanı yanında hatun (katun, kadın) genel merasimlerde, Araplara göre kocanın yanında bulunması abesti. Bu âdetin 
Araplara yabancı olmasına rağmen İbn Fazlan “Bu onların âdetidir” demekte.

Fazlan, bir merasimden söz eder. Bu merasim bittikten sonra getirdiği hediyeleri dağıtır. Kağan’ın karısına da hilat giydirir ve şöyle der: “Hatun hükümdarın yanında oturuyordu, bu onların âdetidir. Hatuna hilat giydirince kadınlar onun üzerine gümüş paralar saçtılar.” (Günümüz Anadolu Türk kültüründe “Saçı” hala sürmekte olup, yeni gelen gelinlerin başına yüksek bir yerden damat, bir mendil içinde bozuk paralarla karışık leblebi, şeker dolu mendilden saçılır.)

Ve dahi şöyle: “Kadınlar ve erkekler hep beraber çırılçıplak yıkanırlar. Birbirlerinden kaçmazlar. Bununla beraber herhangi bir şekilde zina etmezler. Zina onlara göre büyük suçlardandır” der Fazlan, kadın-erkek çırılçıplak bir derede yıkanırlarken gördüklerine şaşırır “Kadınların yüzerken kaçsınlar diye çok çalıştıysam muvaffak
olamadım” der.(2)

(1) Ramazan Şeşen: "Onuncu Asırda bir İslam Seyyahı İbn Fazlan" Bedir Yayınları 1975 S.33.
(2) Ramazan Şeşen: "Onuncu Asırda bir İslam Seyyahı İbn Fazlan" Bedir Yayınları 1975 S. 57 




Hiç yorum yok:

TURANCI-TÜRKÇÜ-SOSYALİST ETHEM NEJAT (1881-1921)

ETHEM NEJAT (1887-1921) Annesinin adı Cavide, babasının adı Hasan'dır. Anne tarafından dedesi Ahmet Cavit Paşa, Çerkes İttihat ve Teavün...