1. MÜTEZİLE
İslam’da
usculuk (Akılcılık) akımı. 8. yüz yılda doğmuştur. Vasil bin Ata adlı biri
tarafından kurulmuştur. İlk zamanlar “Vasiliye” dense de, sonraları “ayrıldı” anlamına “İ-tezde” sözcüğünden “Mütezile” türemiştir.Vasıl bin Ata (699-748) |
Felsefi
bir nitelik kazanan “Mütezile” İslam disiplini dışına çıkmadan bilimciliği,
akılcılığı savunan bir akım, Sünnilerce “sapkınlık” olarak algılanmıştır.
Allah’ın kendisinden ayrı nitelikleri yoktur; tevhit (birlik) vardır.
İ-Tizal
(ayrılık) Mütezileye göre, inananla inanmayan arasında bir rütbe vardır.
“Kabahatli” (fasik) büyük günah işleyen ne kâfirdir ne de mümindir. Ancak “fasıktırlar” Ölmeden önce “tövbe” ederlerse mümin olurlar,
etmezlerse kâfir.
10.
yüzyılda İslam dünyası en üst seviyeye çıkmış, en derin bilgiler, en güçlü
bilim adamları bu akımın içinden çıkmıştır. Avrupa gerilerde kalmış,
kavgaların, kırımların dahi din adına engizisyon mahkemelerin insan üzerinde
yarattığı travmalar bırakırken, İslam âlemi El Buruni, El Razi, İbni Sina, El Rüşt,
Farabi gibi dünyaca ünlü düşünürler bu dönemde yetiştirmiştir.
Derinlere
bir inersek kendimizi 10. yüz yıl Horasan’ın da bululuruz...
Ne var orada? Orada,
(Horasan) geçmişte, Türkistan bölgelerinde iki akım hep öne çıkar. Birincisi
“akliyecilik” (Rasyonalist, akla dayanma yolu) öbürü “sezicilik” (İçe doğuşçu, imana dayanan yol)
Bu iki kavram insanlar arasında şiddetli mücadeleye dönüşmüştür.
Mütezeleciler
akılı öne alırlar, buna karşı her zaman iktidarları elinde tutanlara karşı
karşıyadırlar. Mutezile Mezhebine karşı koyanların başında İmam Kuseyri, İmamül
Haremeyn, Ebul Mali, El Cüveyni gibileri olur. Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul
Bey de bu Mütezileciler
akımına karşı çıkan ilim adamlarını yanında yer alır.
İmam
Gazali, akılcılara karşı acımasız savaş verenlerin başını çeker: “Tehafütül
Felasife” adlı kitap yazar. İmam Gazali’nin
bu “Tehafütül Felasife” (Felsefencilerin Yıkımı) eserine karşı atağa
geçen İbn Rüşt 1193’de İmam Gazali’nin bu eserine karşı ise “Tehafüt-üt
Tehafüt” (Yıkımın yıkımı) eserini
yazarak, Gazali’nin görüşlerini şiddetle ret eder.
Mevlana
Celalettin Rum-i’nin Babası Bahaüddin Veled sezgici fikirli biri olarak
bilinir. Akılcılara karşı mücadelesi, akılcı bir kişiliğe sahip olan Fahüreddin
Razi ile araları bile açılır. Sonra Bahaüddin Veled Anadolu’ya kaçar. Mevlana
da babasının yanında sezgici bir yol izler yerleştiği Konya’da...
Ahi
Evren’de, Mevlana’nın babası olan Bahaüddin’in karşı olup zıtlaştığı Fahireddin
Razi’nin talebesidir. Bu nedenle, Bahaüddin Veled’in Fahireddin Razi ile
düşmanca olan mücadelesi, Anadolu’da Fahireddin Razi’nin öğrencilisi olan Ahi
Evren ile oğlu Mevlana’ya kadar uzanarak kin ve intikam duyguları kabarık bir
biçimde sürmüştür ve Ahi Evren Kırşehir'de Mehlana kendi öz oğluile Ahi Evren'i Mollardan Nurettin Çaça'ya öldürtmiştür...
2. EŞ-ARİYE:
Müslümanların
akıl ve hafızalarının dondurulmasıdır. Mütezile aydınlanmacı akımın önünü
kesmek için oluşmuş, inan temeli üzerine kurulu “Ehli Sünnet mezhepleri” içine
alırken, Mütezile akılcılık felsefesine karşı imana dayalı gelişmedir. Bu işte
en önemli kişilerin başında da İmam Gazali vardır: “Ne zaman aklın ileri gitti
hemen durdur onu, imanı öne çıkar. Akıl seni şeytani şeylere götürür, imansa
seni vadeliden cennete götürür” der.
İnsanlara aklı dondurun telkinleri yapar.
Eş-ariye akımın 10.
yüz yılda, başlarında Ebül Hasan Eş-Ariyye tarafından kurulmuştur. Bir bakıma bu akım İslam
dünyasını çıkmazın içine sürükleyen bir mezhep olarak kurulmuştur.
İbn
Faruk, İmam Bakıllani ve Türk Sünni kesimin en tutucu kanadını oluşturanlarca
bilinen ve elden yapıtları düşürülmeyen İmam Gazali gibi İslam düşünürlerince
geliştirilmiştir.
Kör
bir kadercilik olan; her şeyin Allah tarafından belirlenen gerçekler, insan
ussu (aklı) ile kavrayamayacağı “iman” ancak Allah’a ve
Peygamberine kayıtsız inanmaktır. İnsan başka bir şey yapacak güçte değildir.
Felsefi
gelişmelere tamamen karşı çıkan bir yol ile düşünce yolunun insandan alınıp iman” yoluna insana verilmesinden yana bir Ehli
Sünnet yoludur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder