28 Şubat 2012 Salı

GERÇEKLERİ ÖRTEN EMEVİ ZİHNİYETİ KAZINMADIKÇA


GERÇEKLERİ ÖRTEN EMEVİ ZİHNİYETİ
Evevi orduları ve kılıç
Tortulaşmış Emevi zihniyeti Sünni Müslümanları esir almıştır. Sünni zihniyette kalıplaşmış Emevi zihniyeti tortular kazınıp üzeri örtülmüş gerçekler meydana çıkmadıkça, Sünni tahakküm Aleviler üzerinde daha çok yıllar sürecektir. Aleviler, İslam’ın dışında her şey olan Emevi zihniyeti ipoteğinden kurtarılmadıkça Aleviler huzur yüzü göremezler.


1400 yıldan bu yana süren Emevi zihniyetinin ürünleri olan, İslam’a uygun düşmeyen, Müslümanlara tebelleş olmuş saltanatın insafsızlığı zulüm, hanedanlık tahakkümü entrika, hile, desise, kin, kibir Müslümanları tesir altına almıştır. Dahi şehvet, para, gözü mala mülke doymaz hırslı Emevilik, İslam’ı doğasından kopartıp şekilciliğe itmiştir. Bu Emevi zihniyetinin hala sürdürülmesinde direnen pek çok siyasinin siyasete dini alet ederek dahi açık ve ya gizliden desteğini gören cemaat ve tarikat liderleri var.

Öyle bir hal hâsıl olmaktadır ki; pek çok din kisvesi altında, dine uyarlayarak eli cezalandıranlar, yönü cezalandıranlar, aklı cezalandıranlar var. Dünya âlemi uzay çağında, İslam adına, İslamcı soytarılar sağ elli sol ele düşman etme çabasıyla uğraşmaktadır. İnsan vücudunun soluna şeytanları sağına melekleri yerleştirmeye çalışmaktalar. Aklın yaratıcılığından korkarak dondurmaya ve sezi yoluyla Tanrıya ulaşmaya ilim demekteler.

İşte Süfyaniler soyunun zalimlikleri. Kerbela melunu Yezit’in dedesi melun Muaviya’nin babası Ebu Süfyan, akrabası Osman’ın İslam Halifesi seçilmesine şöyle haykırır: “Ey Ümeyye oğulları! Saltanatı ele geçirdiniz, bir daha bırakmayın, iş budur, gerisi hep yalan. Ne cennet var ne cehennem, ne vahiy var ne de gökten bir haber. Hepsi şu başkanlık mevkiini ele geçirmek için” diye haykırır.

Ve daha Muaviye’ye çevresindekiler: “Artık Ehlibeyt küfrünü kaldırın, çünkü bu kötü şöhretinizle anılırsınız”  derler. Muaviye’de onlara:  “Onun adı (Muhammed) her gün anıldıkça ne şöhreti kalır ki?” der.

Camiler, Emeviler zamanında Müslümanların beyin yıkama yerleri olarak kullanıldı. Bu hale isyan eden Enes bin Malik: “Namaz mı kaldı, cami mi? Bu camilerde namaz kılınmaz” der. Olaylar; putperestlikten arındırılmaya çalışmaların yerini dünyaperestlik, şöhret ve itibar kazanmak için İslam’ı yozlaştıran Emevi zihniyeti olur.

Muhammed ve Ali hazret unvanıyla anılırlarken, Muhammed’in öpüp yanaklarından: “cennet çiçeklerim” dediği torunları Hasan ile Hüseyin’i öldürten ve ehlibeytin ocağını söndürüp kurutan Muaviye ve soyu da hazret mertebesinde gören Sünni dincilik illeti, Emevi dinciliğini kutsallaştırma gayretiyle elinden geleni var gücüyle İslam dini içine sokuşturmaktan geri kalmıyorlar.

Emevi dinciliği kendilerini kutsallaştırmak için peygamber makamını kendilerine layık gördüler. “Halife” kavramıyla, peygamberin vekili sıfatını kendilerine kutsallık kazandırmak için gasp ettiler. Peygamberin yerine geçen kişi anlamına gelen  “Halifelik” makamını Ali kullanmaz, yerine  “müminlerin amiri” denmesini ister. Bekir ve Ömer’in de buna benzer sıfatta davrandıkları söylenir. Osman’la saltanat halifeliği Emeviler’e kadar sistemli biçimde ulaşır. Emeviler’le birlikte artarak zalimleşir.

Sıffın savaşında Ümeyye oğullarından Muaviye’nin adamları tarafından katledilen Ali saflarındaki Amer bin Yasir için Muaviya’nin askerlerinden biri Ammer’in öldürüldüğünü duyunca ağlamaya başlar ve. “Mahvolduk, cehennemi boyladık. Ben Peygamber’in Ammar için ‘seni azmış bir eşkıya taifesi öldürecektir’ dediğini dinlemiştim” der.

Bu sözleri duyan Muaviye şeytani zekâsıyla: “Onu biz öldürmedik, onu bu savaşa iten kimse o öldürdü” der. Yani Ali’yi ima ederek Ali’nin en yakın dostu Ammar’ı Ali’nin bu savaşa iterek öldürdüğünü söyler.

Muaviye’nin bu şeytani zekâsıyla ürettiği kurnazca işlenmiş sözlerini duyan Ali:  “Eğer Ammar’ı ben öldürdümse, Hamza’yı da Peygamber öldürmüştür. Çünkü Hamza’yı Uhud savaşına müşriklerle çarpışmaya gönderen Peygamber’dir” der.   

Emevi Yezit alçak köpeği Ubeydullah bin Ziyad, Kerbela katliamında çocuk yaşta sağ kalabilen Ali bin Hüseyin (Ali Asgar) elleri boynundan iple bağlı halde zalim Yezidin uşak köpek komutanı iblis Ziyad’ın karşısına çıkarılır. Ziyad: “Deden Ali’yi Allah katletti değil mi?” der. Ali Asgar. “Dedemi bilmem ama kardeşim Ali Ekber’i Kerbela da sizin adamlarınız öldürdü” der. Bu sözler karşısında Ziyad kükrer kuduz it gibi: “Hayır! Onu da Allah öldürdü” der. Kaynak: İbn Sa’d, et-Tabaakat 5/212

Emevilerin İslam dinindeki dönüştürmeleri bitmez. İbadet yerleri camilerin radikal dinciliğin dershanelerine dönüştürülmesi ve dinde zayıflama, ibadet yerlerinin çoklaşmasıyla, ibadet yerlerinin dinci beyin yıkama ocaklarına dönüştürülmesine kadar vardırılmasına neden olunmuştur. İşte bu, Emevi despotizmin camileri birer siyasi dönüşüm merkezleri olarak inşa ettiler; oralarda insanların beyinlerini yıkamak için ve camilerde siyasi Emevicilik vaizlerini dinlemek, daha fazla zaman insanları camilerde tutabilmek içinde pek çok uyduruk hadisler ürettiler. Bunlardan biri de: “Camilerde cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan ‘yetmiş kat daha sevap’ yazıldığı yolundaki uyduruk hadistir.

Oysa Kur'an öyle demiyor. Evlerin secde gâh olarak kullanılmasını önermektedir. İşte Kur'an Yunus 87. “Evlerinizi kıble yapın, namazı orada yerine getirin”  demektedir.

Bir başka Emevi dönüştürmesi olan cuma namazı hutbesi. Başta gerçek İslam da hutbe en kısa, sıkıcı olmayan, cemaati bezdirmeyen hutbeler Muhammed tarafından tavsiye edilmiştir. Birde en önemlisi, Muhammed ve dört halife dönemleri hutbe cumadan sonra okunurken Muaviye, hutbeyi Cuma namazından önceye almıştır. Çünkü 73 yıl Ali ve evlatlarına hutbelerde küfür ettirilmiştir. Ve dahi Emevi melunlukların siyasi manevralarını dinlenmeden camileri halk boşaltıyordu. Bunun önüne geçmek için Cuma hutbelerini Cuma namazından önceye almalarında amaç, insanların Emevi siyasi hutbelerini dinlemek mecburiyetinde kalmaların içindi.

Hadisleri Kur'an’ın önüne geçiren Emevi melun zihniyeti hala Sünni İslam Hanefi mezhebinden oldukların hiçbir kuşkuya yer vermeden söyleyenler, "o mezhebin öncüsü" diye adlandırdıkları güzel insan olan İmam Azam Ebu Hanefi dahi bu Emevi zihniyetine karşı geldiği için hayatıyla ödemişti. 

Süfyaniler soyu Muaviye, hile ve desiseyle gasp ettiği hilafet makamına veraset yoluyla melun oğlu Yezit’i getirtir. Ali ve evlatlarını katleden bir melun olarak bunu melunluğunu kendine övünç kaynağı yapar. Dahi Kur'an ve yolunun kaldıramayacağı ağır ve yüz kızartıcı suçlar işler oturduğu Peygamber makamındayken. Bu imansız melun yezit, baldızıyla dahi kendi kızıyla cinsel ilişkiye girecek kadar ahlak yoksunu ve binlerce insanı katledecek kadar acımasız zalim biriydi.

Süfyaniler soyu Muaviye oğlu Yezit oğlu Veşid bin Yezit, Kabenin damında şarap içmeye ant etmiş bir imansız, sarhoş ve pisliğiyle abdestsiz namaz kıldıran bir alçaktı. Dahi, Kur-an’a kızgınlığını gidermek için okla parçalar ve Allah ile alay ederek şiirler okurdu: “Ey Kur'an! Mahşer günü Rabbi’nin huzuruna çıktığında ‘Velid beni parça parça etmişti’ dersin olur mu?” der, Kur'an’la alay eder.  Kaynak: Diyarbekri, "Tarihu’l-Hamis."

Emevi dinciliğinin, Arap ırkçılığının üstünlüğü doğrultusunda işleyen cemaat ve tarikat dinciliği Muhammed’in esasları değildir. Muhammed: “Din temsilcilerinin sözlerini Allah kelamı gibi benimsemek, onları rab edinmek olur”  demiştir. İşte siyasi dinciliğin Emevi uzantısı Türkiye de işlerlik kazanmaktadır.

Dinciye göre bu sözler bile halifelik makamından azledilmesine yetmez. Dindara Emevinin yarattığı zulüm reva görülür. Dimcinin sığınağı öylesine çoktur ki, buna da bir sığınak olarak: “Efendim biz onun makamına saygıda kusur etmeyiz; onun işlediği suçla makam ayrıdır” derler ama o kirletilmiş bir makam olduğunu asla kabullenmezler İşte bir örnek. Son cumhurbaşkanı seçimlerinde görülen geçmişin kaygılarının depreşmesi: “Biz dindar cumhurbaşkanı istiyoruz” diyenlerin geldiği nokta; ehliyetli, liyakatli, bütünleştirici bir cumhurbaşkanı istiyoruz un önüne geçen dincilik hastalığının hortlatılması değil de ne? Bugün; Türkiye’de kendilerini Müslümanlık kalite kontrolü yapma hakkına sahip olduklarını sanırlar. Tanrı-kul ilişkilerinde kendilerini aracı sıfatta bir yerlere koyarlar. 

Emevi hilafet sistemi, zalim devlet başkanlarına karşı sabrı nasihatin yeteli olacağını savunur. Zalim devlet başkanlarına karşı mücadeleyi hak görenler tamamen Emevi içtihatlarına karşı çıkanlardır. Bu tür liderlerin öldürülmemesini savunan İmam Azam, bu tür devlet adamların öldürülmelerine taraf olmaz, onlara karşı çıkışı ve makamdan uzaklaştırılması, zalim devlet başkanlarına karşı ayaklanmayı savunur.

Buna en büyük örnek, Emevilerin Ehlibeyt ve dürüst sahabe kanı döken Emevilerin Irak valisi zalim Haccac, Müslümanlara zulüm eden biriydi. İşlerini kolaylaştırmak için Emevi uyduruğu şu sözlerine dayanılarak bu zalim hiçbir şekilde yaptığı kötülüklerden dolayı ceza almaz: “Yöneticiler zalimde olsalar itaat edilmelidir; onlar Allah’ın takdiridir” derler.

Kurnazlıkla Peygamber evlatlarına kan kusturan, acı ve ıstırap veren Süfyaniler soyu Emevi Muaviye için: “İslam’ın en büyük dahisi” diye övenler vardır. Ehlibeyt soyundan  olan İmam Cafer Muaviye için: “Şeytaneti çok kuvvetli bir adamdır” der. Dincinin tıyneti ile Muaviye: “Biz ne yaptıysak Allah için, Allah rızası için yapıyoruz”  denen Allah adı kullanılarak, Allah’ın emriymiş gibi aldatmaca kılıf kullanılan şeytanet yol. Kur'an’ın içindeki anlattıkları yoldan gidenler ise İmam Cafer’in, İmam Azam’ın da onayladığı rahmani yol.   

Dahi; Süfyaniler soyu Muaviye ve İslam’a musallat olmuş içtihatları...
Süfyaniler soyundan Emevi Devletini kuran Muaviye’nin İslam’a tebelleş olmuş içtihatları sürmektedir. Güner Ümit’ten sonra, şarlatan şovmen M. A. Erbil’in şarlatanlıkları gösterdi ki bilinçaltı yerleşmiş tortuların bazen kabarmasıdır.

Tarikat tasallutu İslam dünyası şirke batmış gidiyor. İslam'da Allah’la kul arasında aracı yoktur. Lakin sakat içtihatlar İslam’ı bu hale getirdi. “Hileyi-Şeriye” (Şeriata uydurma) Fatih Sultan Mehmet döneminde dahi var olduğu bilinmekte. Satılıp geri alınma oyunları, hülle, hilesi kadın alma verme olayları neden sorgulanmaz da ille de arada bir onur kırıcı “mum söndü” olayı alçaklarda yaşayan insanların dilinden düşmüyor? 

Adına “ihlâs” dedikleri “mum söndü” iftirasını yapanların atalarındaki marifetleri görmeleri lazım önce. Şeyhini karısıyla zina yaparken görse bile mürit; hayal gördüm, şeytan gözüme perde çekti, şeyhimle arama girdi deyip, şeyhine ölümüne sadık kalarak şeytanı suçlamak ve sorgusuz sualsiz şeyhine sadık kalarak canını, malını teslim eden, şeyhinin eğilip çükünü öpen pek çok Sünni tarikat müritleri neden görmezden gelinmektedir?

Sünni cemaatler ve tarikatlar siyasi teşekküller olarak doğarlar. Tarikat şeyhlerinden feyiz alırlar, asıl olan Kur'an’dan feyiz almazlar. Ondandır İslam dünyasının kahrı, içtihat kapısının M.S.1200 den sonra kapanmasıyla başlar. O dönemde gayri Müslim arabaya binemez diye bir kural vardı. Al sana gayri Müslim icadı; Müslümanların bindiği arabialarla dolu ortalık. Haydi bakalım arabayı yapanı bindirmeyin bakalım.

Emevilerin kılıç zoruyla ele geçirdikleri topraklar
Muhammed'in dışkısına "Gaita-i Şerife"  derler  daha da ileri giderek Peygamber'in dışkısına "mübarek"  derler ve "bir tür pisliktir" diyenlere sinirlenirler,  "Peygamberimizin dışkısı fahirdir, parfüm gİbi kokar" derler. Ve dahi, bitlenmeyi, kirlenmeyi, yırtık-pırtık dolaşmayı "fazilet" sayan dinci cemaat ve tarikatçıların din anlayışı ile şeyhinin, dışkısının, sidiğinin pis olmadığını ve kutsal sayan zihniyet, Peygamber’in de bir insan olduğunu görmezden gelip üzerine pek çok uyduruk hadisler üretmişlerdir.

İslam âlemi sidiğin, dışkının parfüm gibi kokup kokmadığıyla uğraşırken, dünya üzerinde bulunan 57 İslam ülkelerinin tamamının gayri safi milli hâsılası bir tek İtalya’nınkine bile denk değil. O gelirleri de yerden çıkan emeksiz petroldür. Emek ve zekâlarıyla ürettikleri hiç bir icattın geliri değildir...

Emevi zihniyetine göre tertiplenmiş halifelik zilletiyle tanışan Türkler
Türk halkının verimlilik dünyası 16. yüz yılda tanıştığı halifelik denen dini siyaset kurumuyla tanışmasıyla zahmete dönüşür. 13. yüz yılda Anadolu çok değerli zatlar yetiştirip adlarını tarihe yazdırmışlardır. Bu değerli zatların başında: Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Ahi Evren, Abdal Musa, Edibali, Hubiyar, Karaca Ahmet vs. var.

Halifelik zilletiyle tanışan Türklerde kökten değişikliğe gidilerek, ülkenin çehresi, yaşam felsefesi, geleneksel kültürü kökten değişikliğe uğratılır. Hayat ve oluş yanında saltanat dinciliği olan Emevi yolunun temeli atılmış olur. Türk halkı arasında ilk yırtılma böylece başlamış olur, yırtılma hala dikilebilmiş değil. Halifeliğin getirdiğiyle götürdüklerini kıyaslarsak, götürdüğü değerler hoşgörülü yaşam biçiminin yerini hoşnutsuzluğa dönüştürmesi.

Eski Marksist, yeni Müslüman Fransız vatandaşı Roger Garaudy, ‘Yaşayan İslam’ adlı kitabında: “Gelenekçi Arap-Emevi-İslam’ı, Kur'an’ın ölümsüz, evrensel ilkelerini insanlığa tanıtmamakla kalmamış, bu ilkeleri giderebilecek yolları tıkamak gibi büyük bir ihanetin de faili olmuştur. İnsanlık arasına aşılmaz duvarlar örmüştür”  der.

Ve dahi şöyle sürdürür: “7. yüz yıl Arabistan yaşamını 21. yüz yıl insanına zorla kabul ettirmek, Kur'an’ın yanlış ve ürkütücü bir imajını verir. Bu İslam’a karşı işlenen bir cinayettir” der. Bugünkü İslam’ın yapısı, omurgası Emevi dinciliğiyle dönüştürülmüş sakat bir anlayıştır. Bu anlayış, Allah’ı kulun yaptığı, süslediği, iki yanına diktiği uzun, ucu sivri minarelerle yapılı taş binalara “Allah’ın evi” diyerek Allah ile aldatmaya kalktılar. Açıkça bu bize Kur'an Lukman suresi 33’de: "Aldatan sizi Allah ile aldatmasın” diye bir ders verir. Yine Kur'an’da: "Lanet olsun o namaz kılanlara ki, namazlarında gaflet içindedirler! Riyaya sapandır onlar. Ve onlar, kamu hakkının yerine ulaşmasına engel olurlar” der Maun süresi 4- 7

“Sömürgelikten kurtulmalarına rağmen Müslüman milletler niçin tarihin faili, yaratıcısı ve yapıcısı değil de, hala nesnesi olarak kalmaktadırlar? Niçin onlar tarihi liderlik örneği vermiyorlar? Çünkü daha tarihin ilk asırlarından itibaren, bu dinin şekli değiştirildi ve yaşayan gelişmesi durduruldu... Kur'an ölülerin gözüyle okundu. Kur'an’ı ezeli vahyinden hareketle, zamanlarının meselelerini çözümleme dehası göstermiş olan insanların gözüyle değil” 

“Her zaman demokrasi dersi veremeye hazır olan Batılılar, petrol ve parayı görünce, el kesenlere yardım etmekten çekinmezler ve terör yoluyla kendi Pazar monoteizmlerini kabul ettirme hususunda onlara yardım için hazırdırlar. Amerikan yetkilerine ve onların Batılı derebeylerine göre, iyi ve kötü Müslümanlar vardır. İyi Müslümanlar, onların siyasetlerine hizmet edenler ve İMF’nin emirlerini kabul edenlerdir. Kötü Müslümanlar, bu emirlere karşı gelenlerdir” der.




Hiç yorum yok:

BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...