12 Ağustos 2018 Pazar

DOLARI BIRAKIN, BÜYÜK BELA KAPIDA


Suriye İdlib Rusya Çin
İdlib’de aşırı İslamcı radikaller uzun zamandır konuşlanmış durumda... Gittikçe Suriye’de güç kazanan Esat güçleri İdlib’de ki bu radikal dinci güçleri oradan silip süpürecek. Bu radikal güçler ise oraya Rus federasyonundan, Çin’den Türk cumhuriyetlerinden ve dahi diğer İslam ülkelerinden gelip Suriye’de iç savaşa katılanlar İdlib’de birikmiş, kıtır kıtır insan kesen IŞİD’çi zihniyetin toplandığı yerdir. Rusya’dan sonra Çin’de İdlib ve çevresinin bu kafa kesen canilerden temizlenmesini istiyor...

İdlib denen bölgenin toplam nüfuzu 3 ile 4 milyon arasında olduğu söyleniyor. Rus ve Çin güçleriyle burasının temizlenmesi sırasında Türkiye yeniden 1 milyonun üzerinde sığınmacıların geleceği hesaplanıyor. Sığınmacı adı altında ülkeye İslamcı teröristler girecektir. O teröristler tanınmamak için İdlib'de ki gibi şalvarlı sakalı gelmeyecekler Türkiye'ye. Artık ülke ne olur siz düşünün!

Gelelim Rusya ve Çin’e...
Neden Rusya ve Çi'in İdlib’be önem verdiklerine bir bakalım...
İdlib'de toplanmış bu radikal güçler, tekrar ülkelerine dönsünler istenmiyorlar. Kendi ülkelerinden İdlib’e giden IŞİD ve benzeri birçok terörist grupların ülkelerine dönmelerine izin vermeyecekler ve orada imha etmek istiyorlar. En ağır bela! Ya bu çok uluslu radikal İslamcı çeteler Türkiye’ye kaçarlarsa ne olur ortalıkta, düşünün neler olacak!.. 

İdlib'de, Doğu Türkistan tugayı, Sultan Murat Tugayı, IŞİD toplulukları var. Bunların bazılarını Türkiye'den destek gördükleri söyleniyor. Suriye rejimi, Rusya, Çin onları terörist topluluklar olarak görüyor. Bunlardan pek çoğu Rus, Çin ve diğer Türk cumhuriyeti kökenliler. Kendi ülkelerinde ağır suç işlemişler var içlerinde. Türkiye'ye sığındıklarında bu devletler, suç işlemiş teröristlerini "ver bakayım o benim teröristimi, hesap soracağım" derse  Türkiye yeni yeni krizlere gebe kalacaktır...

İşte görülen o ki, Rusya, Çin Esat birlikleriyle İdlib’e girdiklerinde bu terörist olarak tanımladıkları radikalleri öldürdüğü kadar öldürecek, kaçabilen İdlib’e tek sınır olan Türkiye’ye kaçacaklar. İş öyle bitmeyecek, hala yaşamaları kendilerine tehdit olduğunu hissedecekler...

Birde buradan katmerli kriz kapıda, yine buna neden olan AKP siyasetinin Suriye konusunda izlediği inatçı hatalı dış siyaseti yüzünden Türkiye’in başına katmerli bir bela daha kapıda...


1 Ağustos 2018 Çarşamba

CHP'Yİ YÖNETMEK ve KONGRELER


CHP’Yİ YÖNETMEK AKP GİBİ KOLAY DEĞİL
CHP’ye oy verenlerin görünümü AKP’ye oy verenlerden dahi, MHP’ye oy verenlerden çok farklıdır. AKP’ye oy verenler eğitim düzeyi düşük kişilerden oluşurken CHP’ye oy verenlerin eğitim düzeyi oranları en yüksek olduğu seçmenlerden oluşmaktadır. CHP’ye oy verenlerin görünümü, eğitim düzeyleri liderlerinden gerilerde değildir. Genel seçmen kategorisine bakarsak liderlerini bile sorgulayabilecek kadar demokratik gelişmişlik sevileri vardır. AKP’de bu tamamen tersinedir. Bir AKP’li seçmen liderini asla sorgulayamaz, konumu ve yeri bellidir; itaatkardır, biat eder, Otur denen yerde oturur…

CHP’ yönetmek zordur…
CHP içindeki tartışmalar konusundaki olayları göz önüne alırsak, biatçi olmadıkları itiraz kültüründen beslendikleri, özgür bireyler olarak kuşkuları çekinmeden sorgulayıcı tavırları, hizipleşmede geçen günleri sonra kongrelerle anılan CHP’ye lider olmak o kadar kolay iş değildir…

AKP’de imajlar lider üzerinden yürür. Biat ve itaat çok önemlidir. CHP’de iş öyle değildir. Kulun kula itaati yoktur. İş böyle olunca Recep Erdoğan CHP gibi bir demokratik eğitimli seçmen potansiyelin liderliğini asla yapamaz. Buna ruh hali de uygun değildir. Üçüncü günde zıvanadan çıkar, yerinden kalkar, tedavi olacak hastane aramaya başlar.

CHP’de her kafadan bir ses demokrasinin gereğidir. En baştaki liderden, taşradaki en alt kesim olan lidere kadar korkusuz liderinin karşısında konuşur. Birini sustursan ötekini konuşur, susturamazsın. Öyle  “höt-möt”  tehditleri dinlemezler. CHP’de lider olan, bunların hepsini kulak verir, onların dertlerini dinler ve şikâyetlerini dikkate alır. Değilse öyle  “höt-möt”  korkutan liderlere CHP’de yer alıp tutunamazlar...

AKP’de işler CHP’deki gibi öyle gitmez...
AKP’de bireyin liderini eleştirel bir hakkı yoktur; bağlılık yemini etmişçesine körü körüne bağlılığı vardır, emre itaat vardır, karizmatik liderlik esastır. Hal böyle iken, alt tabakadan partili birini bırakın, seçilmiş vekilin biri kalkıp AKP Liderine özgür iradesiyle eleştirmeye kalksa taşar tahammüller, derhal gereği yapılır. Bu korkulu hal en tabandaki seçmene kadar böyle yansımaktadır...

Genelde muhafazakâr-sağ seçmen kesim her zaman lidere karşı sus-pus olması vardır. On altı yılda AKP, seçmen tabanına hâkim olmada hünerinden değil, seçmenin eğitim seviyesiyle kıyaslandığında ortaya dönüştürmede kolaylıkların olduğunu görürüz.

Haydi; gel sen sıkıysa CHP bilinçli seçmen tabanını kafana göre dönüştür, yönlendir bakalım. Adamı tef çalıp oynatırlar; lider mider demezler gözünün yaşına bakmadan, hem severler, hem döverler.

Öyle; CHP tabanı bilinçli haliyle gözünü kapatıp kimseye oyunu vermez...
Ne göt kılı olur, ne de liderini yalamaya kalkar. CHP seçmeni sorgular, itiraz eder, çelişkilere karşı duyarsız kalmaz, ideallerine karşı konulursa maraza çıkarmasını iyi bilir, itaatkârlık yapmaz, el etek öpmez, yalakalık yapmaz, “her şeyi lider bilir, o ne derse doğrudur”  demez. Yiğitlik, gelsin Recep Erdoğan CHP’ye lider olsun bakalım başına neler gelir, görsün!

AKP’nin elinde haksızlıklar dolu iktidar gücü var...
Rekabet edebilecek muhalefetin önüne günlük bir dini kanıtlar ortaya çıkıyor, her zamanda bundan kazanç sağladıkça çıkacağına benziyor. Din üzerinden haksız siyasi rekabet yapanlara karşı CHP 1946’dan bu yana kaşı karşıya geldi, bir türlü sağlam iktidar olamadı. AKP’nin de elinde en büyük silahı dincilik, din değil. Din ile inançla sonuca ulaşmak CHP’nin işi değildi. Dini kullanarak dincilik yapmadığı için CHP’ye karşı mücadele, dini laçkalaştırmış dincilerin; dincilik propagandalarının etkisinde kalan seçmenleri n oylarını kapıyorlar.

CHP, Bu ülkede doksan bin cami, o camilerde beş vakit okunan ezanların nedeni olmasına rağmen Anadolu kırsalında anlaşılamamış, hep dinsiz olarak algılandı durdu. Elinde, meydanlarda Kur-an sallayan, kendine Kur-an’ı referans gösteren kişilere inandırıldı Anadolu halkı…

Prof. Dr Oğuz Işıtan’ın araştırmasına göre: “İnsanlarda eğitim oranı düştükçe AKP oyları artıyor. Kentli yoksul kesim AKP’nin tabanını oluşturuyor, bekide en büyük kesim”  der.

İş böyle olunca, şimdi sorarım. 16 yıldır AKP’nin başında, devleti yöneten olsanız, siz eğitim düzeyini çağdaş eğitim seviyesine çıkarmak için çaba harcar mısınız? Eğer AKP olarak çaba harcarsanız oylarınız düşer demektir. O halde eğitim seviyesi düşük cahiller ordusu yararınızadır demektir...

AKP 2010 yılına kadar İslamcı kimliğini gizledi. İlk kurulduğunda  “biz İslamcı değiliz”  dediler. Bu sözlere pek çok laik ve CHP’li kesim inanmadı, eski komünistler, yeni liberaller inandılar. Dahi; AKP’yi kuran kadroların  “Milli Görü gömleğini çıkardık” sözlerine sorgulayan, soran, itiraz kültüründen gelenler başından beri asla inanmadılar. Yani kısacası, “biz İslamcı değiliz, Milli Görüş göleğini çıkardık”  dediklerinde de İslamcıydılar ama geçiş dönemini atlatmak için kullandıkları takiye idi.

İslamcı yazar Ahmet Taşgetiren 27 Nisan 2017’de köşesinde şöyle yazıyordu: “Çıkarlarınız elverdiği ölçüde Batı ile de, başkaları ile de ilişki kurabilirdiniz”  Hatta Taşgetiren, Milli Görüş gömleğini çıkarma konusunda da AKP’li kurucuları için:  “Milli Görüş gömleğini çıkardıklarında… Kuran’ı referans almayacağız dedikten sonra da İslamcı idiler… Asla bize takıyye yaptıklarını inanmadım”  diyor…

CHP ve Muharrem İnce Harekâtı
Yerinde ve zamanında olmayan, Olağanüstü Kurultaya çağırmak, delegeleri kışkışa getirerek ikiye bölmek hiç hoş olmadı.  “Ağzı laf yapan”  İnce’ye intikal eden sorun CHP’nin genlerinde var; bu, CHP’nin şifa bulmaz hastalığıdır. Oysa CHP, tarihinde lideri istifa etmediği müddetçe, lideri değiştirilmemiştir. Ayrıca İnce, %30 oy almakla bu % 30 ilerisine ilk seçimlerde geçileceğini sanması ve buna halkın inanması,  inandırılmasıdır. Ancak şimdiye kadar görüldü ki, CHP’de lider değiştirmekle hemen iktidar olacağını sanılmasıdır ikide bir kongre istemek...

Peki CHP seçmeni nezdinde ne oldu derseniz, sonuç belli. Koyu vazgeçmez CHP’liler bu olumsuz gelişmelere kızsa da, onların dışındaki ılımlı, şöyle böyle CHP’ye oy vermişlerin güvenleri sarsılmıştır, bir dahaki seçimlerde oy vermeyebilirler...

Yani, Muharrem İnce harekâtı CHP’yi oldukça hırpalamaktan başka işe yaramadığını sanan insanlar çokçadır. Muharrem İnce kısa süre önce şöyle demişti:  “Kılıçtaroğlu benim Genel Başkanımdır. Bundan sonra ona karşı aday olmayacağım”  demişti. Kısa süre sonra ise sözsünde durmadı; dediklerini unuttu!  Ne oldu? CHP karpuz gibi ikiye bölündü, bitirilme düzeye geldi, düzeyi düşen sözler, kaygılar,, birbirlerine karşı kin ve nefret bırakan sözler ve birbirlerine düşmanlıklar arttı...

CHP’deki kin ve nefret söylemlerden sonra araları bir daha CHP çatısı altında düzelmeyecek kadar incitici sözlerin açtığı yaralar, kabuk bağlasa da kapanmayabilir. Bu halle ne yüzle, dokuz ay sonraki yerel seçimlere gidip seçmenin yüzüne bakacaklar, onlardan utanmadan oy isteyecekler.

Son olarak düşüncem şuydu, Muharrem İnce, kendisini aynı ateşle, ateşlenmiş taraftarlarını yerel seçimlere odaklamış olsaydı ve (bu benin görüm) İstanbul Belediye Başkanlığına iyi bir hevesle, aynı cumhurbaşkanı seçimlerdeki hızıyla hazırlansaydı, bütün CHP’lilerin gözünde bir dev olurdu bence. Tersi oldu... 


BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...