CHP’Yİ YÖNETMEK AKP GİBİ KOLAY DEĞİL
CHP’ye
oy verenlerin görünümü AKP’ye oy verenlerden dahi, MHP’ye oy verenlerden çok
farklıdır. AKP’ye oy verenler eğitim düzeyi düşük kişilerden oluşurken CHP’ye
oy verenlerin eğitim düzeyi oranları en yüksek olduğu seçmenlerden
oluşmaktadır. CHP’ye oy verenlerin görünümü, eğitim düzeyleri liderlerinden
gerilerde değildir. Genel seçmen kategorisine bakarsak liderlerini bile
sorgulayabilecek kadar demokratik gelişmişlik sevileri vardır. AKP’de bu
tamamen tersinedir. Bir AKP’li seçmen liderini asla sorgulayamaz, konumu ve
yeri bellidir; itaatkardır, biat eder, Otur denen yerde oturur…
CHP’
yönetmek zordur…
CHP
içindeki tartışmalar konusundaki olayları göz önüne alırsak, biatçi olmadıkları
itiraz kültüründen beslendikleri, özgür bireyler olarak kuşkuları çekinmeden
sorgulayıcı tavırları, hizipleşmede geçen günleri sonra kongrelerle anılan
CHP’ye lider olmak o kadar kolay iş değildir…
AKP’de
imajlar lider üzerinden yürür. Biat ve itaat çok önemlidir. CHP’de iş öyle
değildir. Kulun kula itaati yoktur. İş böyle olunca Recep Erdoğan CHP gibi bir
demokratik eğitimli seçmen potansiyelin liderliğini asla yapamaz. Buna ruh hali
de uygun değildir. Üçüncü günde zıvanadan çıkar, yerinden kalkar, tedavi olacak
hastane aramaya başlar.
CHP’de
her kafadan bir ses demokrasinin gereğidir. En baştaki liderden, taşradaki en
alt kesim olan lidere kadar korkusuz liderinin karşısında konuşur. Birini
sustursan ötekini konuşur, susturamazsın. Öyle
“höt-möt” tehditleri dinlemezler.
CHP’de lider olan, bunların hepsini kulak verir, onların dertlerini dinler ve şikâyetlerini
dikkate alır. Değilse öyle
“höt-möt” korkutan liderlere CHP’de
yer alıp tutunamazlar...
AKP’de
işler CHP’deki gibi öyle gitmez...
AKP’de
bireyin liderini eleştirel bir hakkı yoktur; bağlılık yemini etmişçesine körü
körüne bağlılığı vardır, emre itaat vardır, karizmatik liderlik esastır. Hal
böyle iken, alt tabakadan partili birini bırakın, seçilmiş vekilin biri kalkıp
AKP Liderine özgür iradesiyle eleştirmeye kalksa taşar tahammüller, derhal
gereği yapılır. Bu korkulu hal en tabandaki seçmene kadar böyle yansımaktadır...
Genelde
muhafazakâr-sağ seçmen kesim her zaman lidere karşı sus-pus olması vardır. On
altı yılda AKP, seçmen tabanına hâkim olmada hünerinden değil, seçmenin eğitim
seviyesiyle kıyaslandığında ortaya dönüştürmede kolaylıkların olduğunu görürüz.
Haydi;
gel sen sıkıysa CHP bilinçli seçmen tabanını kafana göre dönüştür, yönlendir
bakalım. Adamı tef çalıp oynatırlar; lider mider demezler gözünün yaşına
bakmadan, hem severler, hem döverler.
Öyle;
CHP tabanı bilinçli haliyle gözünü kapatıp kimseye oyunu vermez...
Ne
göt kılı olur, ne de liderini yalamaya kalkar. CHP seçmeni sorgular, itiraz
eder, çelişkilere karşı duyarsız kalmaz, ideallerine karşı konulursa maraza
çıkarmasını iyi bilir, itaatkârlık yapmaz, el etek öpmez, yalakalık yapmaz,
“her şeyi lider bilir, o ne derse doğrudur”
demez. Yiğitlik, gelsin Recep Erdoğan CHP’ye lider olsun bakalım başına
neler gelir, görsün!
AKP’nin
elinde haksızlıklar dolu iktidar gücü var...
Rekabet
edebilecek muhalefetin önüne günlük bir dini kanıtlar ortaya çıkıyor, her
zamanda bundan kazanç sağladıkça çıkacağına benziyor. Din üzerinden haksız
siyasi rekabet yapanlara karşı CHP 1946’dan bu yana kaşı karşıya geldi, bir
türlü sağlam iktidar olamadı. AKP’nin de elinde en büyük silahı dincilik, din
değil. Din ile inançla sonuca ulaşmak CHP’nin işi değildi. Dini kullanarak
dincilik yapmadığı için CHP’ye karşı mücadele, dini laçkalaştırmış dincilerin;
dincilik propagandalarının etkisinde kalan seçmenleri n oylarını kapıyorlar.
CHP,
Bu ülkede doksan bin cami, o camilerde beş vakit okunan ezanların nedeni
olmasına rağmen Anadolu kırsalında anlaşılamamış, hep dinsiz olarak algılandı
durdu. Elinde, meydanlarda Kur-an sallayan, kendine Kur-an’ı referans gösteren
kişilere inandırıldı Anadolu halkı…
Prof.
Dr Oğuz Işıtan’ın araştırmasına göre: “İnsanlarda eğitim oranı düştükçe AKP
oyları artıyor. Kentli yoksul kesim AKP’nin tabanını oluşturuyor, bekide en
büyük kesim” der.
İş
böyle olunca, şimdi sorarım. 16 yıldır AKP’nin başında, devleti yöneten
olsanız, siz eğitim düzeyini çağdaş eğitim seviyesine çıkarmak için çaba harcar
mısınız? Eğer AKP olarak çaba harcarsanız oylarınız düşer demektir. O halde
eğitim seviyesi düşük cahiller ordusu yararınızadır demektir...
AKP
2010 yılına kadar İslamcı kimliğini gizledi. İlk kurulduğunda “biz İslamcı değiliz” dediler. Bu sözlere pek çok laik ve CHP’li
kesim inanmadı, eski komünistler, yeni liberaller inandılar. Dahi; AKP’yi kuran
kadroların “Milli Görü gömleğini
çıkardık” sözlerine sorgulayan, soran, itiraz kültüründen gelenler başından
beri asla inanmadılar. Yani kısacası, “biz İslamcı değiliz, Milli Görüş
göleğini çıkardık” dediklerinde de
İslamcıydılar ama geçiş dönemini atlatmak için kullandıkları takiye idi.
İslamcı
yazar Ahmet Taşgetiren 27 Nisan 2017’de köşesinde şöyle yazıyordu:
“Çıkarlarınız elverdiği ölçüde Batı ile de, başkaları ile de ilişki
kurabilirdiniz” Hatta Taşgetiren, Milli
Görüş gömleğini çıkarma konusunda da AKP’li kurucuları için: “Milli Görüş gömleğini çıkardıklarında…
Kuran’ı referans almayacağız dedikten sonra da İslamcı idiler… Asla bize
takıyye yaptıklarını inanmadım” diyor…
CHP ve Muharrem İnce Harekâtı
Yerinde ve
zamanında olmayan, Olağanüstü Kurultaya çağırmak, delegeleri kışkışa getirerek
ikiye bölmek hiç hoş olmadı. “Ağzı laf
yapan” İnce’ye intikal eden sorun
CHP’nin genlerinde var; bu, CHP’nin şifa bulmaz hastalığıdır. Oysa CHP,
tarihinde lideri istifa etmediği müddetçe, lideri değiştirilmemiştir. Ayrıca
İnce, %30 oy almakla bu % 30 ilerisine ilk seçimlerde geçileceğini sanması ve
buna halkın inanması, inandırılmasıdır.
Ancak şimdiye kadar görüldü ki, CHP’de lider değiştirmekle hemen iktidar
olacağını sanılmasıdır ikide bir kongre istemek...
Peki CHP
seçmeni nezdinde ne oldu derseniz, sonuç belli. Koyu vazgeçmez CHP’liler bu
olumsuz gelişmelere kızsa da, onların dışındaki ılımlı, şöyle böyle CHP’ye oy
vermişlerin güvenleri sarsılmıştır, bir dahaki seçimlerde oy vermeyebilirler...
Yani, Muharrem
İnce harekâtı CHP’yi oldukça hırpalamaktan başka işe yaramadığını sanan
insanlar çokçadır. Muharrem İnce kısa süre önce şöyle demişti: “Kılıçtaroğlu benim Genel Başkanımdır. Bundan
sonra ona karşı aday olmayacağım”
demişti. Kısa süre sonra ise sözsünde durmadı; dediklerini unuttu! Ne oldu? CHP karpuz gibi ikiye bölündü, bitirilme
düzeye geldi, düzeyi düşen sözler, kaygılar,, birbirlerine karşı kin ve nefret
bırakan sözler ve birbirlerine düşmanlıklar arttı...
CHP’deki
kin ve nefret söylemlerden sonra araları bir daha CHP çatısı altında
düzelmeyecek kadar incitici sözlerin açtığı yaralar, kabuk bağlasa da
kapanmayabilir. Bu halle ne yüzle, dokuz ay sonraki yerel seçimlere gidip
seçmenin yüzüne bakacaklar, onlardan utanmadan oy isteyecekler.
Son olarak
düşüncem şuydu, Muharrem İnce, kendisini aynı ateşle, ateşlenmiş taraftarlarını
yerel seçimlere odaklamış olsaydı ve (bu benin görüm) İstanbul Belediye
Başkanlığına iyi bir hevesle, aynı cumhurbaşkanı seçimlerdeki hızıyla hazırlansaydı,
bütün CHP’lilerin gözünde bir dev olurdu bence. Tersi oldu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder