28 Kasım 2015 Cumartesi

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ EŞBAŞKANI RECEP ERDOĞAN ve ARAP BAHARI


RECEP ERDOĞAN'IN TÜRKİYEYİ DÖNÜŞTÜRME PROJESİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ Mİ?
                        
Recep Erdoğan’ın değişmemişliğini gösterdiği sağlam delilleri var. 1993 yılında Metin Sever ve Cem Dizdar’ın Recep Erdoğan İstanbul il Başkanı iken yaptıkları röportajda ne yapmak istedikleri Başak Yayınevince yayımlanmış “2.Cumhuriyet Tartışmaları” adlı kitapta söyledikleri ile bugünkü yaptıkları arasında hiçbir kuşkuya yer vermeden uygulaması, Erdoğan’ın hiçbir zaman değişmediği, “başkanlı sistemi” istemesi açıkça görülmektedir.

O kitaptaki geçen o günkü sözlerin gerçeklerini daha detaylı biçimde görmek isteyenler Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı ve MKYK Üyesi Recep Erdoğan’la röportaj bölümü sayfa 422-423’e bakabilirler. Görülecek ki, Recep Erdoğan’ın kondüktörlüğünde giden AKP katarı, istenilen hedefe doğru yol almaktadır. Eski Türkiye unutturulup, yeni Türkiye istemeleri altında yatan, 2. Cumhuriyettir.

1990’lı yıllarda Recep Erdoğan bakın ne söylüyor: “Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinin, Allah'ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim” diyerek ant içer.  

Bir final maçı yapıldı. Yenen ülkenin hâkimi oldu, yenilen söz hakkını kaybetti sanki!

Orada Recep Erdoğan şöyle konuşuyor:

a- “İki binli yılların dünyasında ve Türkiye’de artık Kemalizm’e yer yoktur” diyordu.

b- “Demokrasi, rejimi değiştirmek için araçtır... Hangi sisteme geçmek istiyorsanız, bu düzenlerin seçiminde bir araçtır. Yani demokrasi ile düzenler gelir, düzenler gider”  der sayfa 419.

c- “Türkiye Türklerindir gibi tezler yanlıştır” demişti.

d- “Osmanlı eyalet sistemine geçilebilir” demişti.  

e- “Örneğin Kürtler biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilirler... Bağımsızlık isterlerse, tamamen ayrılmak isterlerse, buna hakkı var mı, kudreti olmayabilir”  demişti.

f- “70 yıllık (1993 itibariyle)  tarihinde Türkiye Cumhuriyetinin katı bir üniter anlayışa sahip olmuştur. Şu anda Türkiye Cumhuriyetinde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. ‘Türkiye Türklerindir’ gibi tezler yanlıştır” demişti sayfa 420- 422.

g- “Rejimi kuran militarist ve sivil bürokrasi, demokrasi ve cumhuriyet kavramlarını kendi egemenliklerini ve dayatmalarını halka kabul ettirmek için aracı olarak kullanmıştır”  demişti, sayfa 419’da.

h- “Ne yazık ki Türkiye’nin 70 yıllık tarihi boşa harcamış bir zamandır... Burada sırf Müslümanlara reva görülenleri hatırlatmak yeterlidir: İstiklal Mahkemeleri vasıtası ile kurulan darağaçlarında kimlerin ve hangi suçlamayla idam edildiğini nasıl izah edecekler? Tevhid-i Tedrisat Kanunu nelerin önünü tıkamak, nelerin önünü açmak içindir? Harf İnkılâbı vasıtası ile bir ülkenin tamamının bir anda sıfır okur-yazar seviyesine indirgenmesi kimlere yaramıştır?” demiştir sayfa 421- ve 432  

Art ve taraflı bir zihniyetin ürünü olarak Erdoğan’ın söylediği gibi 70 yıllık cumhuriyet boşa harcanmış bir dönem değildir, aksine Türkiye’yi medeniyet kapısına oturtmuştur. Tevhit-i Tedrisat Kanunu ile de Tayip Erdoğan’ın üniversite okumasının önünü açmıştır ve dediği gibi Türkiye bir günde cahil falan kalmamıştır, aksine okurluluk oranını oldukça artırmıştır. Erdoğan’a birileri söylesin ki, Türkiye’de cumhuriyet kurulduğunda okuryazar oranı  %10 kadar erkeklerde, kadınlarda ise %0 denecek kadar azdı.

i- “Türkiye'nin yarınında artık Kemalizm’e veya başka herhangi bir resmi ideolojiye yer yoktur. Kemalizm yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. İki bin’li yılların dünyasında ve büyük dünya ailesinin bir birimi olan Türkiye’de artık Kemalizm’e ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur” demişti sayfa 425.

Şimdi özendiği, arkasına Orta Doğu diktatörlerinden bezmiş, bıkmış, zulüm görmüş yığınların alkışına kendini kaptırıp “biz bize yeteriz” dediği diktatör ülkelerin kitleler bir bir ayaklanıyorlar ama yerden yere çarparak hırpalamak istediği Mustafa kemal ve rejimi onu bile ayrım gözetmeksizin başbakan yaptı. 

Huylu huyundan vazgeçer mi? Tayyip Erdoğan “değiştim” diyerek geldi Başbakanlık koltuğuna oturdu. Değişmiş görünüp değişmediğini her defasında icraatlarıyla kanıtladı; kıvamını tutturdukça bildiğini, inandığını yeri ve zamanı geldikçe yapmaktadır.

Metin Sever ve Cem Dizdar’ın 1993’de yazdıkları “İkinci Cumhuriyet” adlı kitaptaki o konuşmalarında “Biz Türkiyeliler” diyen Recep Erdoğan, hedefe giden yolda bütün engelleri desise, entrika ve hile ile aşıyor. Türkiye Cumhuriyetinin var oluşuna karşı yeni yol ve yöntemler arama, Kemalizm’i reddetme, cumhuriyeti dönüştürme ve ülkeyi kendilerinin zihniyetlerine göre tasarımlamak için kurulmuş tuzaklar “açılım” adı altında gerçekleştirilmektedir.

LANETLİ GELEN “ARAP BAHARI” KIŞ GETİRDİ
“Arap Baharı” adı altında başladı Büyük Ortadoğu Projesi, şiddetli bir deprem gibi geldi, Ortadoğu’yu enkaza çevirdi. Bölgede değişik halkları, değişik mezhepten olanları birbirlerine düşürüp, bir daha bir arya gelemeyecek utanılacak duruma getirdi. 

Büyük Ortadoğu Projesi altından IŞİD çıktı, Irak’ın parçalanması, Suriye’nin yerle bir olması, Mısır’ın gelecek kaygısı çıktı. Sonuç ortada. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri çözüldü, koptu birbirlerinden, dağıldılar, birbirlerinin etine kemiğine kurşun sıkıyorlar…

Meydanlarda bir zamanlar gururla hiç dilinden düşürmediği "Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanıyım" diyen, neden uzun zamandır diline almaz oldu acaba?(...) 

BOP PROJESİ EŞBAŞKANI GÖRVİ (NDE!)
Recep Erdoğan, günümüz Ortadoğu’nun felaketinden baş sorumludur. Bangır bangır defalarca, “Büyük Ortadoğu projesinin eş başkanıyım”  demiştir. Orijinal adı Greater Middie East olan BOP, Amerika Birleşik Devletlerin 43. Başkanı Bush hükümeti tarafından ortaya atılmıştı. Batıda Fas’tan Pakistan’a kadar uzanan alanlarda, Güney’de Aden kıyılarından, kuzeyde Karadeniz kıyıları ve dahi, Türkistan yaylalarına kadar alanları kapsayan Müslümanların yaşadıkları ülkeler olması ve “demokrasi getireceğiz” diye bir eş başkan Recep Erdoğan’ı seçmişlerdi.  

13 Ocak 2009: “İkide bir Türkiye’de bir şeyler söyleniyor. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı BOP Eşbaşkanı’dır, oradan çekilsin’ diyorlar. Bakın bunu anlatmak istiyorum. Değerli arkadaşlar BOP amaçları bellidir ve o amaçların içerisinde Türkiye üstlendiği görevde bellidir.” Diye devam ediyor.

Recep Erdoğan, değişik zamanlarda meydan olsun, toplantılar olsun konuşmaları içinde 34 kez BOP Projesinin Eşbaşkanı olduğunu itiraf etmiştir.

Ve şöyle sürdürüyor: “Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var ve bu görevi yapıyoruz. BOP Ortadoğu barışına yönelik olarak kurulmuştur Ve burada Türkiye’ye de bir görev verildiğidir. Biz bu görevi üstlendik”  der.

Bir başka konuşmasında Recep Erdoğan BOP Eşbaşkanlığı için 16 Şubat 2004’te: “Biz Ortadoğu ve Kuzey Afrika Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz” diyor” Ve dahi: “Türkiye Cumhuriyeti başbakanı BOP projesi Eşbaşkanıdır. Bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir”  der. 

Eleştirilere şöyle diyor:  “Ellerine bir kâğıt almışlar. Dolaşıyorlar. ‘Amerika’nın bir projesidir’ diyorlar. Bunu ispat edelerse biz her şeye varız. Ama ispat etmezlerse alçak, namussuzlardır. Bu kadar açın ve net konuşuyorum, bu kadar ağır konuşuyorum”  diyor. 

BOP Projesinin Eşbaşkanı Recep Erdoğan, günümüz Ortadoğu’nun felaketinden baş sorumludur. Bangır bangır defalarca,  “Büyük Ortadoğu projesinin eş başkanıyım”  demiştir.  Orijinal adı Greater Middie East olan BOP, Amerika Birleşik Devletlerin 43. Başkanı Bush hükümeti tarafından ortaya atılmıştı. Batıda Fas’tan Pakistan’a kadar uzanan alanlarda, Güney’de Aden kıyılarından, kuzeyde Karadeniz kıyıları ve dahi, Türkistan yaylalarına kadar alanları kapsayan Müslümanların yaşadıkları ülkeler olması ve “demokrasi getireceğiz” diye bir eş başkan Recep Erdoğan’ı seçmişlerdi.

Kendinden güçsüze Firavun, kendinden güçlüye köle olan bir toplum var karşınızda.

Ama dedikleri, “Yeni Türkiye” girmeden ilk icraatları
Deniz Feneri, Oğulların Gemicikleri, Ayakkabı Kutuları, Para Sayma Makineleri, Havuz’da Toplanan Milyonlarca dolarlar, Gizli Tanıklar, Ergenekon Rezaleti, Balyoz fiyaskosu, Kumpas kurmalar, Sahte CD’ler, Tapeler, Sahte deliller, Bülent Arınç’a Suikast foyası ve Kozmik Odadan Çalınan devlet sırı bilgiler. Uludere, Reyhanlı, MİT-TIR, Musul’da Rezaletli Kaçırılan Konsolosluk Personeli, İŞİD, El Nusra, El Kaide, Yasin El Kadı, Suriye, Irak, Mısır, Libya, Libya’ya Çanta Dolusu Taşınan 100 milyon Dolarlar, Tunus,

Hesabı sorulmayan 700 bin liralık kol saatleri, Çikolata kutularına doldurulan dolarlar, Bilal oğlanın TÜRGEV Vakfı, Rıza Zerrab, Sıfırla oğlum avroları, alınan villalar, Alo Fatihler, Destan yazan polisler, Öldürülen gençler, İçeri tıkılan gazeteciler, TMSF, Arsalar, Gökdelenler, İhaleler, Torba Yasalar, Çiğnene yargı, tanınmayan Anayasa, işlemeyen hukuk var.

Şimdi özendiği, arkasına Ortadoğu diktatörlerinden bezmiş, bıkmış, zulüm görmüş yığınların alkışına kendini kaptırıp  “biz bize yeteriz”  dediği diktatör ülkelerin kitleler bir bir ayaklanıyorlar ama yerden yere çarparak hırpalamak istediği Mustafa kemal ve rejimi onu bile ayrım gözetmeksizin başbakan yaptı. 

Huylu huyundan vazgeçer mi? Tayyip Erdoğan, “değiştim” diyerek geldi Başbakanlık koltuğuna oturdu. Değişmiş görünüp değişmediğini her defasında icraatlarıyla kanıtladı; kıvamını tutturdukça bildiğini, inandığını yeri ve zamanı geldikçe yapmaktadır.

Metin Sever ve Cem Dizdar’ın 1993’de yazdıkları “İkinci Cumhuriyet” adlı kitaptaki o konuşmalarında “Biz Türkiyeliler” diyen Recep Erdoğan, hedefe giden yolda bütün engelleri desise, entrika ve hile ile aşıyor. Türkiye Cumhuriyetinin var oluşuna karşı yeni yol ve yöntemler arama, Kemalizm’i reddetme, cumhuriyeti dönüştürme ve ülkeyi kendilerinin zihniyetlerine göre tasarımlamak için kurulmuş tuzaklar “açılım” adı altında gerçekleştirilmektedir.

Hedef 2023; Cumhuriyeti Sonlandırmak
Bernard Lewis cumhuriyetin 2023’de sonlanacağına dair şöyle der: “AKP Hükümetin kurumları ele geçirmede çok becerikli olduğunu, iş topluluğunu, akademik topluluğunu, polisi ele geçirdiğini, bir tek Anayasa Mahkemesi ve yargının kaldığını ancak onu da ele geçirmek için çalıştıklarını ve başarılı olurlarsa bu yoldan devam edeceklerini” söyler. Ve dahi: “AKP’nin nihai hedefi İslam-i demokrasi, bu demokrasinin tek yönlü sokak olması anlamına gelir. Bu yolla gelirsiniz ama aynı yola giremezsiniz” der.  

Erbakan 70’li yıllarda Lozan için: “Bir oyundur” demişti. Aradan 20 yıl sonra 1994’de Rum Ortodoks Patriği Başkanı Bartholomeus da: “Lozan’ı tanımayız” demiştir.

Abdullah Gül: “Türkiye Cumhuriyetinin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz” der.

Eski Dışişleri Bakanı, yeni Başbakan Davutoğlu: “Osmanlı Milletler topluluğu”  yaratmasından söz eder.

Abdullah Öcalan, İmralı Adasındaki kuytu hücresinden sesini yükseltir: “Kemalist cumhuriyet batmıştır, çözüm; Osmanlı eyalet sistemidir”  der.

AB: “Kemalizm Türkiye'nin yolunu tıkadı” tezini her defasında dile getirir.     

İnsanlar susturulmuş, en pahalı et yiyorlar, en pahalı benzin kullanıyorlar, zamların adını değiştirmişler, zammın adı “güncelleştirme” koymuşlar, bu milletten ses soluk çıkmamıştır.

“Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. Geriye dönük olarak Anayasayı ve kanunları güncelleme çağrısında bulunuyor ve zorbalıkla diyor ki "İsteseniz de istemeseniz de sistem değişmiştir” diyor. Bu sözlerinden anlıyoruz ki, tek başına, iktidarı kendi başkanlığı altında, ne derse, neye kara verirse onların yapılmasını istiyor.
Selman ZEBİL 28 Kasım 2015

BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...