10 Ağustos 2015 Pazartesi

PKK ve ÇÖZÜM SÜRECİ


PKK ve Çözüm Süreci

Devlet uzun süre suskun: “Aman çözüm sürecine zarar gelmesin” derken PKK sığınaklara yığınak yapıyor, yol kesiyor, kimlik soruyor, vergi topluyordu. Ne yaparsanız yapın, iktidar yıllarca bu halkı “kan akmıyor, şehit cenazeleri gelmiyor” diye oyaladı. Her şey bu milletin gözü önünde gelişti ama kimse görmek ve duymak istemedi. Şu günümüzde yeniden silaha sarılıp askerlerimizi öldürmeye başlayan PKK hiçbir zaman silahları omuzlarından indirmedi.

Bu milleti öylesine aldattılar ki, “Kürt sorunun çözüyoruz”  diye  “Barış süreci” diye kurnazca bir şey başlattılar. Hayaldi, bunu onlarda biliyordu ama hesapçı, çıkarcı bir edayla işin içindeydiler. Daha önce “Kürt sorunu var”  derlerken “ne Kürt sorunu, biz bütün sorunları çözdük”  demeye başladılar, Kürtçe yazılmış Kur-an bile salladılar. Siyaseti bu ya!  “Elinde Kur-an, dilinde yalan, kursağında haram, kendinden yana olmayan herkes düşman, önüne gelen herkese haddini bildirmeye çalışan, bağıran, çağıran bir adam”  diyenler her geçen gün çoğalıyor.

Zayıf bir demokrasi ile Kürt sorunu çözülmeyeceği belliydi. Dahi, daha da var olan az buçuk demokrasiyi de budayarak, demokratik standartları düşürerek Kürt sorunu çözmek hadleri değildi… 

PKK Ağrı dağında temsili mezar kazdı. Mezar taşına; “TC” (Türkiye Cumhuriyeti) yazdı ve “TC”’nin gömülme töreninde konuşan HDP Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu:  “Kürtler uyandı, hiç boşuna çırpınmayın”  derken…

HDP milletvekili Pervin Buldan: “PKK terör örgütü değildir”  derken
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş: “HD, başkan Apo’nun projesidir, bunu unutmadan çalışmalıyız”  derken…

Yine Selahattin Demirtaş: “Bu halk Abdullah Öcalan’ın posterini Kürdistan’a asmayacak ta nereye asacak? Buna alışsanız iyi olur, çünkü biz daha başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz, heykelin”  derken…

Figen Yüksekdağ: “Biz sırtımızı YPG’ye YPJ’ye yaslıyoruz. Söylemekten de çekinmiyoruz”  derken…

HDP Milletvekili Osman Baydemiz: “Devlet aklına mesajımız var, ‘hassiktirin’ diyorum” derken…

HDP Milletvekili Abdullah Zeydan: “Kürt halkının gücünü test etmeye çalışanlara çağrı yapıyoruz, PKK sizi tükürüğüyle boğar”  derken…

DDP Milletvekili Burcu Çelik Özkan, köy korucularına şöyle seslenir: “O keleşi size çevirmesini çok iyi biliyoruz. Bu memleketten def olup gideceksiniz”  derken…

HDP Batman mitinginde: “Barajı aşarsak bizler bulutuz, güneşsiz, yağmursuz, barajı aşamazsak, benim meskenim dağlardır dağlar”  pankartı asarlarken…

HDP Milletvekili Sırrı Sakık: “Ellerinde bayraklarla Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek saldıranlara demiştim k, Mustafa Kemalin askeri değil, generali olsanız ne yazar, it sürüleri”  derken…

HDP Milletvekili Altan Tan: “CHP yerli inek gibi, dünya kadar ot yedirirsin, sütünde artma olmaz”  derken...

HDP milletvekili Adil Zozani, TBMM çatısı altında: “Kemalizm dediğiniz şey, bir parça Hitler, bir parça Mussolini’dir” derken…

Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan ne diyordu? 
“Annemin kokusunu duymasam ölürüm!” ama anneler evlatlarının kokusunu almadan Recep Erdoğan’ın kibri yüzünden öldürülüyorlar…

Başbakan Ahmet Davutoğlu: “Evlatlarımızı feda etmeye hazırız.” Dedi ama kendi öz evlatları olanlar değil, yırtık don, delikli ayakkabı, güneş yanığı, kırışık boyunlu fakir fukara evlatları feda edilenler. Sonra çıkıp meydanlara utanmadan mili ve dini duyguları sömüren, “Oğlunuz şehit oldu” diyorlar saf insanlara. Aslında gerçekler başka: “Davutoğlu’nun “feda etmek” istedikleri fakir, fukara evlatları, kendilerinin oğullarının kızlarının istikbali için onların ölümüne biz nedeniz”  diyemiyorlar.

Erdoğan ve AKP için demokrasi bir hayaldi, AKP’nin söylevi, siyasi manevra alanları yaratmak için “Analar ağlamasın”  bir tür palavraydı; geçici olarak halkı aldatmacaydı. Bu aldatmacaya muhalefet bile inandırılmıştı. Ulus devlet kurulurken halk vardı, halklar değil. AKP lideri Erdoğan sürekli halklardan ve 36 etnik topluluklardan söz etti durdu. Böyle, bu sözlerle AKP büyük hata yaptı, işi yüzüne gözüne bulaştırdı ama yaptığı hatalarını sorgulamadı, suçu muhalefete atma yolunu seçti. Yeniden çok tehlikeli hatalar yapmaya başladı. Yedi Haziran azimetinden sonra, “Ben yoksam terör gelir” tehdidine çılgınca sığınmayı seçti.

Yıllardır “Çözüm süreci” diye aldatıldı bu millet. AKP yıllardır PKK ile kuzu sarması, can-ciğer oldular bir zaman. Çünkü Güneydoğu da HDP baraj sıkıntısından doları hak etmedikleri oylar kendilerine getiri sağlıyordu. Barajı aşan HDP, AKP’nin hak etmediği oyları kapınca kızılca kıyameti kopardılar, ne “çözüm süreci”  kaldı nede kuzu dolması, can-ciğer sevda kaldı. Kibrin darbesiyle, ülkeden yeniden kan akmaya başladı, anaların gözyaşları yanaklarını sıyırdı aktı yerlere…

Savaş dedikleri şey salt sınırlarda değildir, laik demokratik cumhuriyetin kökünden yıkmaktır, Yani Türkiye cumhuriyetini yiyip bitirmek, yerine savaşlar, feodal yapının yerleştirilmesi dahi, mezhep kavgalarının, aşiret ve kabile çekişmelerin yaşandığı huzursuz bir ülke durumuna getirmektir. 

Öcalan Hakkında Ne Demişlerdi?
Recep Erdoğan: “PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan bana söylesin”  derken…

Beşir Atalay: “Öcalan’ın mesajları bizim de düşüncelerimiz” dedi…

AKP Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner: “Öcalan Türkiye’nin demokrasisine katkı sağlıyor”  dedi…

Cumhurbaşkanı danışmanı Yiğit Bulut: “Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor” dedi...

AKP sözcüsü Yalçın Akdoğan Öcalan, olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi vardır…

Bülent Arınç: “Dağa çıkışlar daha nitelikli hal aldı” dedi…

Bülent Arınç: “Sayın Öcalan demeyi ve PKK bayrağı asmayı suç olmaktan çıkardık”  derken…

Sadullah Ergin: “Öcalan, bölgenin real politiğini daha sağlıklı değerlendiriyor” dedi…

Yasin Aktay:  “Öcalan dünyanın geleceğini iyi okuyor.”  Dedi…

Başbakan Davutoğlu danışmanı Etyen Mahcupyan: “Öcalan’ın çok geniş bir prestij alanı var, nadir insanlardan birisi”  der…

Ahmet Davutoğlu: “Kürtçe yasağını biz kaldırdık. Bana serok (başkan) Ahmet diyorlar” dedi…

AKP destekçisi gazeteci Nihal Bengisu Karaca: “Öcalan çıktı geleceği gösteren bir konuşma yaptı. Eğer Öcalan’ın Nevrozda uzattığı eli havada bırakırsa bunun vebali altında kalırız”  dedi…

AKP medya maymunu Emre Aköz: “PKK bir terör örgütü değildir” dedi…

Şarkıcı Ahmet Kaya: “Vallahi Abdullah Öcalan’ı özledim” dedi… 
 
MHP Ne yaptı?
2007’de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi için 367 milletvekili gerekiyordu.

MHP yetişti AKP’ye 367’i buldular Abdullah Gül AKP’den cumhurbaşkanı oldu…

2008’de Türban yasağının kaldırılması için AKP’nin gücü yetmeyince MHP yetişti, türban yasağı kalktı, türban ilkokullara kadar girdi…

Zorunlu din dersinin ilkokullara kadar girmesi için 4+4+4 eğitim sisteminin meclisten geçirilmesi gerekiyordu. Yine AKP’nin zorlandığı yerde MHP koşarak yetişti, omuzladı MHP, AKP ile birleşerek yasayı geçiriverdiler…

AKP’nin alkol yasağı tasarısına MHP Başkanı Devlet Bahçeli: “Güzel bir tetbir olarak başlangıç kabul etmek lazım”  diyerek yasanın geçmesi için omuz verdi AKP’ye…

7 Haziran seçimleri Recep Erdoğan’ı çaresiz, kara kara düşüncelere dalmışken, tam bu arada Meclis Başkanı seçimi çıktı. MHP AKP adayını destekleyerek bir daha AKP ile gizli ortak olduğunu göstermiş oldu…

Öğrendik ki, Ülkücülük, cahillikten başka bir olgu olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Arapça konuşanı Kürtçe konuşuyor diye bıçaklayan hırpaniler, bayrakları karıştırıp Ermenistan bayrağı sanıp Kolombiya bayrağını yakan cahiller, Çinili Fırın adını neye geldiğini algılayamayıp, Çinli anlayıp fırını taşlayan salaklar, Çinli diye Korelilere saldırılar, Uygur Türkünü Çinli diye hırpalarlar.

İşte bunların milliyetçiliği ağızlarına aldıkları sakız gibi çiğneyip duvarlara yazan cahille çok tehlikelidirler.

AKP’liler öte yandan ayakkabı kutularına tıka basa dolarlar doldurdular, kollarına 700 bin liralık saatler taktılar. Dahi onları oğullarının kızlarının para sayma makineleri, para istifleme kasaları vardı. Öte tarafta, “Sivas’ın ötesine geçemeyen muhalefet” diyen fert, Sivas’ın öte tarafında bu milletin saygı duyduğu bayraklarını yakıyorlardı, kent merkezlerinde pusudan kurşun yağıyor, beyinlerinden askerler vuruluyordu. Daha 2 ay önce elinde Kur-an sallıyordu alay edercesine…

Reza Zerrab ne yapıyordu? Boğazın kıyısında her Türk’e nasip olmayan atalardan yadigâr yalıyı kafasına göre değiştiriyor, mimari özelliğini bozup dağıtıyordu… Ama o Atatürk ve İsmet İnönü’ye  “İki ayyaş”  diyordu… Dahi, Türk diye bir ırk yoktur diyen yandaşlar ve danışmanları vardı. O da milliyetçiliği ayakları altına almış eziyordu… Ve dahi, Şehide kelle deyip, Apo’ya sayın diyenlerdendi…


BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...