12 Nisan 2021 Pazartesi

KONYA'DA İSYAN EDEN DELİBAŞ'IN ÖLDÜRÜLÜŞÜ ve 1. 2. BOZKIR İSYANLARI

1. Bozkır Ayaklanması (28 Eylül-6 Ekim 1919)

1. -2. Bozkır İsyanlarının geçtiği yer Kasaba
Anadolu’da çıkan isyanlar içinde, 1. Bozkır Ayaklanması 28 Eylül, 6 Ekim 1919 arasında 5 gün sürer. 2. Bozkır ayaklanması ise, 20 Ekim, 4 Kasım 1919 tarihleri arasında 15 gün sürer. Delibaş Mehmet 2 Ekim, 22 Kasım 1920 tarihleri arasında da Konya ayaklanmasını olarak tarihe geçer. Böylece bölgede 3 isyan girişimi olmuştur.

Konya halkı gerek basının gerek vatansever din adamlarının, gerek azınlıkların gerek İzmir, Antalya, Konya gibi vatan parçalarının işgallerinin etkisiyle, vatansever duygularla başta Kuvayı Milliye saflarında yerini almıştı.

Fakat bu sure içinde Konya'nın Bozkır ilçesinde eski “İttihat ve Terakki” taraftarlarının Kuvayı Milliye teşkilatını kurmaları ve bu yolda halkı kazanma çalışmaları, ilçede bazı kesimleri rahatsız etmiştir. İttihat ve Terakkicilerin yeniden iktidara gelmelerini önlemek amacıyla halka çeşitli propagandalar yaparak ilçede karşıt kitleler oluşturmuşlardır.

2 Ekim Delibaş Mehmet'in başında olduğu
isyancılar Çumra'yı basarlar


Bozkırdaki İttihat ve Terakki Partisine tepki olarak oluşan halk topluluğu, Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensuplarının, Teali İslam Cemiyeti mensuplarının, Vali Cemal Bey ve Nakşibendi tarikatı Şeyhi Zeynel Abidin Efendi ve yeğeni Şeyh Ziya; Vali Cemal Bey'in şehri 27 Eylülde terk eder. Bir gün sonra 1919 yılının 28 Eylül’ünde 1.000 kişilik silahlı silahsız kalabalık bir köylü grubu başlarında Kurtoğlu Musa, Bademlili Hacı Halil ve Gürel Çavuş ile Bozkır’a girerler.

Olay üzerine Albay Refet Bey 30 Eylül 1919’da Konya'ya gelir ve asilerle anlaşma yapılır. Buna göre asiler ele geçirdikleri silahları teslim edecekler ve esir subayları serbest bırakacaklardı. İsyan 6 Ekim 1919 günü böylece sona ermiş oldu. Sekiz gün süren 1. Bozkır kalkışması olarak tarihe geçer…

2. Bozkır Ayaklanması (21 Ekim-4 Kasım1919)
1. Bozkır ayaklanmasından sonra onlar 21 Ekim 1919’da yeniden ayaklanma olur. Bu ayaklanma kalkışması da 4 Kasım 1919’a kadar sürer Bu ayaklanmanın nedeninden biri, Damat Ferit hükûmeti yerine kurulan Millî Mücadele taraftarı Ali Rıza Paşa hükûmetinin kurulmasıydı.

Ayrıca Konya isyanlarının tamamında “İngiliz Muhipler Cemiyeti” üyelerinin “İslam Teali Cemiyeti” üyelerinin, “Nakşibendi tarikatı Şeyhi Zeynel Abidin Efendi’nin” ve “Papaz Frew'nun” etkileri bulunmaktadır.

Refet Bey'le yaptıkları antlaşmalara uymayan isyancılar ellerindeki silah ve cephaneyi hükûmete teslim etmemişlerdi. İsyan sahasını genişletmek ve kendilerine destek bulmak için Hadim, Alibeyhüyüğü, Akviran ve Karaman'da da propagandaya başladılar. Kürtoğlu Musa, Zeynel Abidin'in yeğenleri Hoca Abdullah, Hoca Sabit, Hoca Abdulhakim, Avdan köyünden Hacı Osman, Sinekli Şükrü, Bozkırlı Hüseyin, Apa köyünden Hacı Hasan, Hacı Hüseyin vb. isyanın içinde idiler.

Bu yıkıcı ayaklanmalar üzerine Afyon'dan Arif Bey komutasında Karakeçili Müfrezesi Seydişehir’e gönderilir.

Bu arada Zeynel Abidin Efendi'nin emri üzerine Kürtoğlu Mustafa, Hacı Abdullah, Hoca Sabit hükûmet binasına gelerek; “Bozkır İsyanını bastırmak için Çınarlık’a gönderilen bütün kuvvetlerin çekilmesini" isterler. “Eğer istekleri kabul olmazsa Kuvayı Milliye teşkilatına karşı harekete geçeceklerini” söylerler. Kaymakam ise, “yaptıklarının doğru olmadığını” söylediyse de ikna olmadılar. Bunun üzerine vilayete telefon ederek isteklerini bildiren asiler, vali vekili olan Vehbi Efendi'nin ret cevabı vermesi üzerine, “Padişahın emri gelip, bunları vurmaktır” diye bağırmaya başlarlar. Ve sonra telgraf hatlarını keserler. Ardından 3.000 kişilik bir kuvvetle Akkise köyünü işgal ederek soygun ve talan yaparlar.

Burada halkı kendilerine katılmaya zorladılar. Seçilen nasihat heyetini de dinlemeyen asiler Akkise yakınlarında Arif Bey kuvvetleri ile çatışmaya girdiler ve dağıldılar.

Bu arada isyanın Çumra, Hatunsaray, Alibeyhüyüğü’ne sıçradığı görülür. Yapılan olumsuz telkinler dolayısıyla firar eden askerler yüzünden Çumra-Hatun saray ve Alibeyhüyüğü’ne asker gönderilemez. Ama bu arada bazı asilerin Delibaş Mehmet’in etrafında toplandıkları haberi duyulur. Arif Bey'in harekete geçerek Apa köyü yakınlarındaki isyancıları bozguna uğratması üzerine (28 Ekim 1919) Delibaş’ın etrafındaki isyancı artıklarında kaçtıkları görülür.

Bu sırada asilerden bir grup Çumra’ya gitmekte olan Millî Kuvvetleri pusuya düşürürler. Asıl Bey eksikliklerini tamamlayıp asilerin üzerine yürüyerek Dinek bölgesinde askerin varlığını ortadan kaldırır. (2 Kasım 1919)

İkinci Bozkır İsyanı olarak bilinen bu isyan 20 gün sürdü, isyan esnasında asker Bozkır’a bir saatlik mesafeye kadar tüm telefon tellerini kestiler, işgal ettikleri yerlerde Millî Mücadele’ye taraftar olanların evlerini, yağmaladılar onlara işkence ettiler. Bozkır Askerlik şubesini, dükkânlarını, genel karakolunu, cephaneliği, barut haneyi yağmaladılar.

Bu ikinci isyanın bastırılmasında ulusal kuvvetler 5 şehit 3 yaralı verdi. İsyancıların kaybı ise 30 ölü 30 yaralıdır. Sonunda 132. Alayın 1. Taburu Bozkır’da bırakıldı.

Yeni Açılan TBMM’sine, Kuvayı Milliye’ye Ve Kurtuluş Savaşına Karşı
Kurtuluş Savaşını baltalamak İçin; Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan iç isyanlar kuskusuz Türk İstiklâl Mücadelesinin ibret verici önemli olaylarından biridir. 1919 Mayıs’ında başlayıp, 1921 Haziran ortalarına kadar süren isyanları incelediğimizde, ortaya çıkan temel özelliği, Kurtuluş Mücadelesini başlatan “Kuva-i Milliye” ve yeni kurulan, TBMM’nin açılması ve meclisin Heyet-i Temsiliye’nin ortadan kaldırılmasını amaçlıyor olmasıydı...


Dini Duygular İle Halkı İsyana Teşvik Ediyorlardı
Koçgiri, Ali Batı, Çerkez Ethem ve Pontus gibi hareketler dışında bu isyanlarda kullanılan en güçlü propaganda silahı, saltanat ve hilafet makamının tehlikede olduğu iddiası olmuştu. Bu iddiayla ortaya atılıp, isyanları örgütleyenler, istiklâl (2) mücadelesinin başında bulunanları, şeriata, saltanat ve hilafet makamına düşman olarak göstermekten ve halkın dini duygularıyla, geleneksel kurum ve değerlere bağlılığını birer sömürü aracı olarak kullanmaktan çekinmeyişleriydi. Özellikle Damat Ferit Hükümeti, bu hükümete yakın çevreler, bazı cemiyetler ve itilaf Devletleri tarafından desteklenen isyanlar, Anadolu’daki milli otoriteyi, önceliği pek tabi olarak Yunanlılara karsı savaşmak olan Türk askeri kuvvetlerini kısmen de olsa cephelerden çekerek, isyanları bastırmak için kullanmak zorunda bırakmıştı...

Kaynaklar:
(*) Doç. Dr. Serpil Sürmel, “Konya Delibaş Mehmet isyanı sırasında isyancılara esir düsen,Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi Muhabiri Ensari Bülent Bey’in anılarına giriş bölümünden, Atatürk Üniversitesi; Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü-Erzurum

Ensari Bülent Bey, Delibaş Mehmet, Konya Mıntıka Kumandanı Avni Bey, isyancılar ve Konya, Konya 1921. Konya Delibaş Mehmet İsyanında İsyancılara esir düşen Hâkimiyeti Milliye Gazetesi Muhabiri Ensari Bülent Bey’in hatıratları(1) Bağdat Oteli: Osmanlı Bağdat demiryolunun ilk otellerinden biridir. Konya Garı’nın hemen yanındaİnşa edildi ve 1912’de açıldı. Otel, 1915’de Numune Hastanesi yapıldı. 1950’lerden sonra ise Maarif

Koleji, 1968’de Hastaş Koleji olarak hizmet verdi. Daha sonra TCDD isletmesi ve personel yatakhanesi olarak kullanıldı. Bir süre Çelik Spor Kulübüne de ev sahipliği yaptı. (www.arkas.com.tr;

www.derinkulis.com/.../tarihi-otel
(2) Türk İstiklâl Harbi, V, İstiklâl Harbinde Ayaklanmalar (1919-1921) Genelkurmay Basımevi, Ankara,
1974, s. 52, 55, 187. Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Dergisi 2012 1. (1) 117

Her Şeye Rağmen Konya Halkının oldukça Büyük bölümü Kurtuluş Mücadelesi Verenlerin Yanındaydı. Halk beklediği huzur ve güvenliğin gelmediğini, aksine daha kötü günlerin gelmekte olduğunu görünce bölgesel olarak da olsa mücadele ve kurtuluş çareleri aramaya başlayacaktı...

Konya’da birde halk zor yıllar geçirmekte olup arayış içinde çabalarlar ve gönüllü olarak Millî Mücadele’ye örgütlenerek katılmış “Reddi İlhak” ve “Müdafaa-i Hukuk” gibi “Kuvayı Milliye” yanlısı direniş örgütlerini kurmuştu. “Kuvayı Milli”, “Müdafaayı Hukuk” ve "Reddi İlhak" Milli Mücadeleye destek veren örgütleri olarak çalışmalar yaparlar.

Kuvayı Milliye’nin bu kuruluş yıllarında Konya'da yayımlanmakta olan Kuvayı Milliye’yi ödünsüz ve büyük bir inançla destekleyen Öğüt gazetesi ve onun kahraman yazarları Konya halkını devamlı aydınlatıyor, işgal edilen vatan parçalarında düşmanın yaptığı zulümleri heyecanlı bir biçimde Konya halkına aktarıyorlardı.

Ne yazık ki o yıllarda Konya'da Cemal Bey adlı amansız Kuvayı Milliye düşmanı bir vali bulunuyordu. Bu vali her türlü baskı yaparak Konya'da alevlenen Kuvayı Milliye ateşini söndürmek istiyordu. Buna rağmen Konya halkı Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkmasını, Amasya, Erzurum, Sivas Kongrelerinde aldığı kararları canı gönülden ulusal bir heyecanla destekliyor, kurtuluşun sadece ve sadece silahlı mücadele ile olacağına inanıyordu.

Vali Cemal Bey'in yandaşları vasıtası ile yaptığı yıkıcı faaliyetleri ayrıca İtilaf Devletleri'nin sırf yalan ve kaba gücü dayalı 5. Kol faaliyetleri, Kuvayı Milliyeci Konya basınının kahramanca mücadelesi sonunda etkisiz kalıyordu. Bu durum karşısında daha fazla dayanamayacağını anlayan Vali Cemal Bey Konya'yı terk etmek zorunda kalacaktı. Cemal Bey'in kaçmasından sonra Millî Mücadele yanlısı Suphi Bey Konya'ya vali olarak atandı.

Yine Konya'da yayımlanan Babalık Gazetesi de o günlerde İzmir'in işgali ile Yunanlıların Müslümanlara yaptıkları zulümleri ve idam ettikleri Müslümanları halka duyurarak ulusal heyecanı canlı tutuyordu. Bu arada 1.ve 2. İnönü Zaferlerini Babalık ve Öğüt gazeteleri yeni ilavelerle halka duyurmuştur. Halkın bu ulusal zaferler karşısında duyduğu heyecanı Öğüt Gazetesi, dün Konya halkının aşağıdaki sözlerini de: “Gidi Yunanlı seni, İşte böyle, yak, yık sonra kaç eee birazda dur payım alasın.” sütunlarına almıştı.

Konya halkının Millî Mücadele’de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Sakarya Zaferi coşturmuş, Kuvayı Milliye yanlısı yayımlarının Öğüt ve Babalık gazetelerinin bilgilerine göre Kuvayı Milliye yanlısı din adamlarının da Milli mücadelede büyük etkisi olmuştu. Örneğin bunlardan, aslen Sivaslı olan Ali Kemali Hoca, Vali Cemal Bey'in bütün engellemelerine rağmen Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin Konya'da şubesini açacak ve “kurucu başkan” olacaktı.

Ali Kemal Hoca; Konya'yı işgal eden İngiliz ve İtalyanlara karşı halkı ayaklanmaya, silahlı mücadeleye çağırır ve yapılan Konya Mitinginde halkı coşturan nutuk atar ve halkın en başında yürür. Ancak, Ali Kemal Hoca ülkenin kurtuluşunu görmeden hakkı rahmetine kavuşur.

Yine Konya'da Kuvayı Milliye konusunda en etkili olanlardan biride Şeyh Sunusi adlı kişi olur. Şeyh Sunusi 12 Temmuz 1922’de Konya'ya gelmiş. Konya İstasyonu’nda kalabalık bir yönetici ve halk topluluğu ile karşılanmıştır. Konya halkı bu aziz misafirlerine ilgi gösterip saygı duymuştur. Samimi, Müslümanların birlik içinde bulunmaları için çalışmıştır.

Babalık ve Öğüt gazeteleri ve din adamlarının yanında Konya'da bulunan Rum ve Ermen azınlıkların İzmir'in, Konya ve Antalya’nın işgalleri sırasında şımararak yıkıcı çalışmalara başlamaları da Konya'da Kuvayı Milliye ruhunun doğmasında büyük etkisi olmuştur…

İsyancı Delibaş Mehmet 

Delibaş Mehmet kimdir; Nasıl ve Kim Öldürdü?
1883'te Konya'nın Çumra ilçesi-Alibeyhüyüğü köyünde doğan Delibaş Mehmet, doğduğu köyün ağalarındandır. Delibaş Mehmet’in doğduğu Alibeyhüyüğü bir nahiye olup, Konya-Karaman yolunun 38 km. güneyinde yer almaktadır.

Delibaş Mehmet, Milli Mücadele'nin başlarında Konya Valisi Haydar Vaner'in verdiği yetkiyle, ilerleyen Yunanlılara karşı, Çumra ve Karaman köylerinden güç toplayarak bir çete oluşturdu. Bu sırada İstanbul Hükümeti, Anadolu halkının Milli Mücadeleye karşı olduğunu göstermek üzere kışkırtmalara girişti.

Delibaş Mehmet'in İsyancı yandaşları

Hürriyet ve İtilaf partisinden Zeynel Abidin Hoca, Kuvayı Milliye ve yanlılarının din düşmanı olduğu söylentilerini yaydı. Bu kışkırtmalara uyan Delibaş Mehmet 2 Ekim 1920'de 500 kadar adamıyla Çumra'ya baskın düzenledi. Ardından, çoğunluğunu asker kaçaklarının oluşturduğu; Ilgın, Akşehir ve Karamandaki ayaklanmacılarla birleşerek 3 Ekim 1920'de Konya'ya girdi. Başta Konya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Sivaslı Ali Kemalli Hoca olmak üzere Kuvayı Milliye yanlısı pek çok kişiyi öldürdüler.

Konya'daki olaylar üzerine Ankara Hükümeti, İçişleri Bakanı vekili Refet (Bele) Bey'i ayaklanmayı bastırmakla görevlendirdi. Refet Bey komutasındaki güçler, 6 Ekim 1920'de, Delibaş Mehmet'i bozguna uğratarak Konya'ya girdiler. Ardından isyan eden bölgede bulunan Çumra, Bozkır, Karaman, Seydişehir ve Beyşehir gibi kazalar ele geçirip bu ilçelerdeki ayaklanmacıları etkisizleştirdiler…


Bitmeyen hainliği, düşman ordularıyla işbirliğinde bulunması…
Delibaş Mehmet Mersin'e kaçarak Fransızlara sığındı. Daha sonra İstanbul'a giderek Zeynel Abidin Hoca ile ilişki kurdu. Bir süre İzmir'de Yunan Ordusunda görev aldı. Ardından yeni bir ayaklanma başlatmak üzere Konya'ya gitti. Şiddetli Milli Mücadele karşıtlığı sürüyordu. Daha önce de bölgedeki birçok Kuvayı Milliye ve Milli Mücadele yanlısı birçok kişiyi öldürmüştür. Geriye Çumra’ya döndüğünde, affedilmek umuduyla yeniden ayaklanmaya karışmak istemeyen kendi adamlarından Arzı’nın Abdullah tarafından Karaman Dinek’te vurulup, Çerkez Murat tarafından da başı kasaturayla kesilerek 1921’de öldürüldü. Sonrada Delibaş Mehmet’in kesik başı Konya Hükümet Konağı önünde getirilerek 31 Ağustos 1921’de teşhir edilmiştir.

Kızıl Ören ve Delibaş’ın Öldürülmesi, Ölüsünün Asılması
Konya-Beyşehir tarihi ipek yolu üzerinde kurulmuş bir köy olup, bugün Konya'nın Meram İlçesine bağlı bir beldedir. Genç müfreze kumandanı arkadaşım Mülazım Hadi yüksek sesle şu kısa beyannameyi okudu: “Büyük Millet Meclisi Hükümeti Kuvvetleri şehre hâkimdir. Herkes, malından, canından emin olsun! Asiler, asilere yataklık edenler şiddetle tecziye olunacaklardır. Kahrolsun Hilafet Ordusu! "Üç gün sonra Ata’nın İbrahim’den bil-itibar asi elebaşlarından çoğu cezayı sezası olan idam sehpasını ve kaçmak isteyenlerin hemen hepsi de tenkil müfrezelerinin karsısında cehennemi boylamıştı.

Kızıl Ören köylülerinin yardımıyla bir kar tipisinden bil istifade Erkân-ı Harbiye Reisi Topal Osman Efe ile beraber Pozantı’ya giden ve Fransızlara iltihak ederek Bedebdeb İstanbul ve İzmir seyahati yaptıktan sonra, vasi talimat ve para ile gizlice
Konya’ya dönen Delibaş da Alibeyhüyügü’nde fırsat beklerken, avenesinden birinin eliyle üç ay sonra cehennemi boylamış ve başı yedi gün emrettiği, asıp kestiği, yakıp yıktığı mukaddesat, namus, izzet-i nefis gibi şeyleri pay-ı mal ettiği Konya’da Hükümet Konağı önünde yirmi dört saat teshir edilmişti…

Ensari Bülent Bey, Delibaş Mehmet
İsyancılarına esir düşmüş
Gazetecidir. Anılarını yazmıştır
Ensari Bülent Bey, Delibaş Mehmet İsyanı sırasında isyancılara esir düşerek yasadıklarını kaleme aldığı hatıralarına “İste Milli Mücadele’de saf ve nezih Türk köylüsünün ve büyük Türk kahramanlarının fedakârlıklarından ufak bir parça.” sözleriyle son vermekteydi.

Afyonkarahisar’dan haber konusu bulmak için geldiği Konya’da Delibaş Mehmet isyanına tesadüf ederek, isyancılara esir düsen Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi Muhabiri, 
Ensari Bülent Bey’in yukarıdaki hatıraları bir isyanın iç yüzünü, hafızalarda yer eden ilginç diyaloglar ve canlı bir anlatımla tarihe aktaran dikkate değer örneklerden biridir. Ensari Bülent Bey, “arkadaşım” dediği Hadi Bey’in 1927’de Salihli’de bir çiftlik sahibi olduğunu belirtmektedir.

Selman ZEBİL 2021

Kaynaklar:
Avanas, Milli Mücadele’de Konya, s. 150-152;
Süleyman Fikri Erten, “Milli Mücadele’de Antalya” 20072, s. 44;
Hakimiyeyi Milliye, 1 Eylül 1337 (1921), N0: 279 “Anadolu’da Yenigün” zz Eylül 1921, N0: 332-19
Ensari Bülend, “Milli Mücadele’de Yedi Gün Krallık eden Delibaş”, “Büyük Gazete”, 4 Ağustos 1927 No: 4-42, s. 12-14.
Hadi Bey, 70 mevcutlu Süvari Bölüğü kumandanı idi. (TİH, V, İstiklal Harbinde Ayaklanmalar, s.189)
Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Avanas, Ahmet “Milli Mücadelede Konya, Atatürk Araştırma Merkezi Ankara, 1998
Ömer Sami Coşar, “Milli Mücadele Basını”, İstanbul, 1964



9 Nisan 2021 Cuma

KANAL İSTANBUL; MONTRÖ SÖZLEŞMESİNİ YIKMAK İÇİN AÇIK ve GİZLİ AMERİKAYA HİZMET PROJSİDİR

 

Montrö Anlaşmasından Çıkılması ABD İsteğidir!!! Karadeniz, Diğer Dünya Denizlerinde Olduğu Gibi Savaş Gemileri İle Girerek Bir Daha Çıkmamak Üzere Amerikan Denizi Durumuna Gelir, Bölge Halklarının Huzuru Kaçar, Birbirleri İle Çatışır Duruma Gelir...

Amerikan Savaş Gemisi

Montrö Sözleşmesinin kaldırılması, Amerika’nın isteğidir. AKP ve lideri bu isteği yerine getirmek için ateşli bir biçimde çalışıyor ve 80 yaşına dayanmış 103 emekli amiralin Montrö bildirisini “iktidara darbe” diyerek basıyor yaygarayı. Buna yalan diyeneler, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği resmi Twitter hesabından 24 Temmuz 2020’de yapılan paylaşıma bir baksınlar. Orada görecekler ki, ABD istekleri yeniden gündeme geldi. Geçtiğimiz yıl Amerikan Büyükelçiliğin hesabından yapılan paylaşımda Boğazlar sözleşmesinin delinmesi ve Karadeniz'in bütün milletlere açılması çağrısı yapılmaktaydı.

İşte bu Amerikan isteklerine ters, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin hassasiyetine dikkat çekilen 103 emekli amiralin bildirisinde ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin resmi Twitter hesabında geçenlerin tersini istemeleri, bunun değilse ülkenin felaketle karşı kaşıya kalınacağı uyarısını yapıyorlardı.

Amerikan elçiliği mesajda, “Çok sayıda ortak & dost ülke, Karadeniz'deki #ExerciseSeaBreeze adlı tatbikatta birlikte yer aldı. Tüm bu milletlerin, Karadeniz'in dünyanın tüm milletlerine açık ve serbest olması umuduyla 20.'si gerçekleştirilen tatbikatta bir araya geldiğini görmek son derece etkileyici." Diye yazıyordu.

24 Temmuz 2020'de ABD Elçiliğinin Twitti

5 Nisan 2021’de Gazeteci yazar ve Gemi İnşaatı-Gemi Makineleri Mühendisi Mehmet Ali Güller ise geçtiğimiz gün ABD Büyükelçiliği’nin sunduğu söz konusu mesajını hatırlatarak, "ABD, Montrö Sözleşmesini delmeyi öneriyor, Karadeniz'in tüm ülkelere (yani kendisine) açık ve serbest olmasını istiyor; amiraller ise Montrö'yü deldirmiyor ve Karadeniz'i ABD'ye açmıyor. Darbe, marbe, geçiniz, esas mesele budur!" diyordu.

Boğazdaki Türk Kilidi: Montrö Sözleşmesi 30 Aralık 2019 Kanal İstanbul, Montrö Sözleşmesi'ni tartışmaya açarak Türkiye'nin karşısına ikinci bir

“Boğazlar Sorunu” çıkarabilir. Montrö düzeninin yıkılmasıyla

Türkiye'nin Boğazlar üzerindeki 83 yıllık “tam egemenliği” sarsılabilir ve dahası Karadeniz bir “Amerikan Gölü” haline gelebilir

1936 Montrö Sözleşmesini sonucu Anadolu Gazetesi 

Hâlâ geçerli olan "uluslararası ana kurucu metinler" durumundaki Lozan'ı ve Montrö'yü tartışmaya açmak Türkiye Cumhuriyeti'nin 'toprak bütünlüğünü' ve 'bağımsızlığını' tartışmaya açmaktır" 

Atatürk Türkiye'si 162 yıl devam eden 'Boğazlar Sorununu, 1936'da Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ulusal çıkarlara uygun olarak çözdü. Boğazlar, 83 yıldır Türkiye'nin egemenliği altında. Ancak Kanal İstanbul, Montrö Boğazlar Sözleşmesini tartışmaya açarak Türkiye'nin karşısına 2.. bir 'Boğazlar Sorunu' çıkarabilir. 'Montrö düzeninin yıkılması ile Türkiye'nin Boğazlar üzerindeki 83 yıllık 'Tam Egemenlik' sarılabilir  ve dahası Karadeniz bir Amerikan Gölü haline gelebilir" deniyor







 

BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...