RECEP ERDOĞAN'IN TÜRKİYEYİ DÖNÜŞTÜRME PROJESİ,
BAŞKANLIK SİSTEMİ Mİ?
O kitaptaki geçen o günkü sözlerin
gerçeklerini daha detaylı biçimde görmek isteyenler Saadet Partisi İstanbul İl
Başkanı ve MKYK Üyesi Recep Erdoğan’la röportaj bölümü sayfa 422-423’e
bakabilirler. Görülecek ki, Recep Erdoğan’ın kondüktörlüğünde giden AKP katarı,
istenilen hedefe doğru yol almaktadır. Eski Türkiye unutturulup, yeni
Türkiye istemeleri altında yatan, 2. Cumhuriyettir.
1990’lı yıllarda Recep Erdoğan
bakın ne söylüyor: “Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye
dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği
ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek
için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların
tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin
kurulması için çalışacağıma, dinin, Allah'ım ve bütün mukaddesatım üzerine
yemin ve kasem ederim” diyerek ant içer.
Bir final maçı yapıldı. Yenen ülkenin hâkimi
oldu, yenilen söz hakkını kaybetti sanki!
Orada Recep Erdoğan şöyle konuşuyor:
a- “İki
binli yılların dünyasında ve Türkiye’de artık Kemalizm’e yer
yoktur” diyordu.
b- “Demokrasi,
rejimi değiştirmek için araçtır... Hangi sisteme geçmek istiyorsanız, bu
düzenlerin seçiminde bir araçtır. Yani demokrasi ile düzenler gelir, düzenler
gider” der sayfa
419.
c- “Türkiye
Türklerindir gibi tezler yanlıştır” demişti.
d- “Osmanlı
eyalet sistemine geçilebilir” demişti.
e- “Örneğin
Kürtler biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilirler... Bağımsızlık isterlerse,
tamamen ayrılmak isterlerse, buna hakkı var mı, kudreti
olmayabilir” demişti.
f- “70
yıllık (1993 itibariyle) tarihinde Türkiye Cumhuriyetinin katı bir
üniter anlayışa sahip olmuştur. Şu anda Türkiye Cumhuriyetinde 27 etnik grup
yaşamakta. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir.
‘Türkiye Türklerindir’ gibi tezler yanlıştır” demişti sayfa 420- 422.
g- “Rejimi
kuran militarist ve sivil bürokrasi, demokrasi ve cumhuriyet kavramlarını kendi
egemenliklerini ve dayatmalarını halka kabul ettirmek için aracı olarak
kullanmıştır” demişti, sayfa
419’da.
h- “Ne
yazık ki Türkiye’nin 70 yıllık tarihi boşa harcamış bir zamandır... Burada sırf
Müslümanlara reva görülenleri hatırlatmak yeterlidir: İstiklal Mahkemeleri
vasıtası ile kurulan darağaçlarında kimlerin ve hangi suçlamayla idam
edildiğini nasıl izah edecekler? Tevhid-i Tedrisat Kanunu nelerin önünü
tıkamak, nelerin önünü açmak içindir? Harf İnkılâbı vasıtası ile bir ülkenin
tamamının bir anda sıfır okur-yazar seviyesine indirgenmesi kimlere
yaramıştır?” demiştir sayfa
421- ve 432
Art ve taraflı bir zihniyetin ürünü olarak
Erdoğan’ın söylediği gibi 70 yıllık cumhuriyet boşa harcanmış bir dönem değildir,
aksine Türkiye’yi medeniyet kapısına oturtmuştur. Tevhit-i Tedrisat Kanunu ile
de Tayip Erdoğan’ın üniversite okumasının önünü açmıştır ve dediği gibi Türkiye
bir günde cahil falan kalmamıştır, aksine okurluluk oranını oldukça
artırmıştır. Erdoğan’a birileri söylesin ki, Türkiye’de cumhuriyet kurulduğunda
okuryazar oranı %10 kadar erkeklerde, kadınlarda ise %0 denecek
kadar azdı.
i- “Türkiye'nin
yarınında artık Kemalizm’e veya başka herhangi bir resmi ideolojiye yer yoktur.
Kemalizm yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. İki bin’li yılların
dünyasında ve büyük dünya
ailesinin bir birimi olan Türkiye’de artık Kemalizm’e ve Kemalizm benzeri
rejimlere, sistemlere yer yoktur” demişti sayfa 425.
Şimdi özendiği, arkasına Orta Doğu
diktatörlerinden bezmiş, bıkmış, zulüm görmüş yığınların alkışına kendini
kaptırıp “biz bize yeteriz” dediği diktatör ülkelerin
kitleler bir bir ayaklanıyorlar ama yerden yere çarparak hırpalamak istediği
Mustafa kemal ve rejimi onu bile ayrım gözetmeksizin başbakan yaptı.
Huylu huyundan vazgeçer mi? Tayyip Erdoğan “değiştim” diyerek geldi Başbakanlık koltuğuna oturdu. Değişmiş
görünüp değişmediğini her defasında icraatlarıyla kanıtladı; kıvamını
tutturdukça bildiğini, inandığını yeri ve zamanı geldikçe yapmaktadır.
Metin Sever ve Cem Dizdar’ın 1993’de
yazdıkları “İkinci Cumhuriyet” adlı kitaptaki o
konuşmalarında “Biz Türkiyeliler” diyen Recep Erdoğan,
hedefe giden yolda bütün engelleri desise, entrika ve hile ile aşıyor. Türkiye
Cumhuriyetinin var oluşuna karşı yeni yol ve yöntemler arama, Kemalizm’i
reddetme, cumhuriyeti dönüştürme ve ülkeyi kendilerinin zihniyetlerine göre
tasarımlamak için kurulmuş tuzaklar “açılım” adı altında
gerçekleştirilmektedir.
LANETLİ GELEN “ARAP BAHARI” KIŞ GETİRDİ
“Arap Baharı” adı altında başladı Büyük
Ortadoğu Projesi, şiddetli bir deprem gibi geldi, Ortadoğu’yu enkaza çevirdi.
Bölgede değişik halkları, değişik mezhepten olanları birbirlerine düşürüp, bir
daha bir arya gelemeyecek utanılacak duruma getirdi.
Büyük Ortadoğu Projesi altından IŞİD çıktı,
Irak’ın parçalanması, Suriye’nin yerle bir olması, Mısır’ın gelecek kaygısı
çıktı. Sonuç ortada. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri çözüldü, koptu
birbirlerinden, dağıldılar, birbirlerinin etine kemiğine kurşun sıkıyorlar…
Meydanlarda bir zamanlar gururla hiç dilinden düşürmediği "Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanıyım" diyen, neden uzun zamandır diline almaz oldu acaba?(...)
BOP PROJESİ EŞBAŞKANI GÖRVİ (NDE!)
Recep Erdoğan, günümüz Ortadoğu’nun felaketinden baş sorumludur.
Bangır bangır defalarca, “Büyük Ortadoğu projesinin eş başkanıyım”
demiştir. Orijinal adı Greater Middie East olan BOP, Amerika Birleşik
Devletlerin 43. Başkanı Bush hükümeti tarafından ortaya atılmıştı. Batıda
Fas’tan Pakistan’a kadar uzanan alanlarda, Güney’de Aden kıyılarından, kuzeyde
Karadeniz kıyıları ve dahi, Türkistan yaylalarına kadar alanları kapsayan
Müslümanların yaşadıkları ülkeler olması ve “demokrasi getireceğiz” diye bir eş başkan Recep Erdoğan’ı seçmişlerdi.
13 Ocak 2009: “İkide bir Türkiye’de bir şeyler söyleniyor.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı BOP Eşbaşkanı’dır, oradan çekilsin’ diyorlar.
Bakın bunu anlatmak istiyorum. Değerli arkadaşlar BOP amaçları bellidir ve o
amaçların içerisinde Türkiye üstlendiği görevde bellidir.” Diye devam ediyor.
Recep
Erdoğan, değişik zamanlarda meydan olsun, toplantılar olsun konuşmaları içinde
34 kez BOP Projesinin Eşbaşkanı olduğunu itiraf etmiştir.
Ve şöyle sürdürüyor: “Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var ve bu
görevi yapıyoruz. BOP Ortadoğu barışına yönelik olarak kurulmuştur Ve burada
Türkiye’ye de bir görev verildiğidir. Biz bu görevi üstlendik” der.
Bir başka konuşmasında Recep
Erdoğan BOP Eşbaşkanlığı için 16 Şubat 2004’te: “Biz Ortadoğu ve Kuzey Afrika
Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz” diyor” Ve dahi: “Türkiye Cumhuriyeti başbakanı BOP projesi
Eşbaşkanıdır. Bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez
olabilir” der.
Eleştirilere şöyle diyor: “Ellerine bir kâğıt almışlar. Dolaşıyorlar.
‘Amerika’nın bir projesidir’ diyorlar. Bunu ispat edelerse biz her şeye varız.
Ama ispat etmezlerse alçak, namussuzlardır. Bu kadar açın ve net konuşuyorum,
bu kadar ağır konuşuyorum” diyor.
BOP Projesinin
Eşbaşkanı Recep
Erdoğan, günümüz Ortadoğu’nun felaketinden baş sorumludur. Bangır bangır
defalarca, “Büyük Ortadoğu projesinin eş başkanıyım”
demiştir. Orijinal adı Greater Middie
East olan BOP, Amerika Birleşik Devletlerin 43. Başkanı
Bush hükümeti tarafından ortaya atılmıştı. Batıda Fas’tan Pakistan’a kadar
uzanan alanlarda, Güney’de Aden kıyılarından, kuzeyde Karadeniz kıyıları ve
dahi, Türkistan yaylalarına kadar alanları kapsayan Müslümanların yaşadıkları
ülkeler olması ve “demokrasi getireceğiz” diye bir eş başkan Recep
Erdoğan’ı seçmişlerdi.
Kendinden güçsüze Firavun, kendinden güçlüye
köle olan bir toplum var karşınızda.
Ama dedikleri, “Yeni Türkiye” girmeden
ilk icraatları
Deniz Feneri,
Oğulların Gemicikleri, Ayakkabı Kutuları, Para Sayma Makineleri, Havuz’da
Toplanan Milyonlarca dolarlar, Gizli Tanıklar, Ergenekon Rezaleti, Balyoz
fiyaskosu, Kumpas kurmalar, Sahte CD’ler, Tapeler, Sahte deliller, Bülent
Arınç’a Suikast foyası ve Kozmik Odadan Çalınan devlet sırı bilgiler. Uludere,
Reyhanlı, MİT-TIR, Musul’da Rezaletli Kaçırılan Konsolosluk Personeli, İŞİD, El
Nusra, El Kaide, Yasin El Kadı, Suriye, Irak, Mısır, Libya, Libya’ya Çanta
Dolusu Taşınan 100 milyon Dolarlar, Tunus,
Hesabı sorulmayan
700 bin liralık kol saatleri, Çikolata kutularına doldurulan dolarlar, Bilal
oğlanın TÜRGEV Vakfı, Rıza Zerrab, Sıfırla oğlum avroları, alınan villalar, Alo
Fatihler, Destan yazan polisler, Öldürülen gençler, İçeri tıkılan gazeteciler,
TMSF, Arsalar, Gökdelenler, İhaleler, Torba Yasalar, Çiğnene yargı, tanınmayan
Anayasa, işlemeyen hukuk var.
Şimdi özendiği, arkasına Ortadoğu diktatörlerinden bezmiş, bıkmış,
zulüm görmüş yığınların alkışına kendini kaptırıp “biz bize yeteriz” dediği diktatör ülkelerin kitleler bir
bir ayaklanıyorlar ama yerden yere çarparak hırpalamak istediği Mustafa kemal
ve rejimi onu bile ayrım gözetmeksizin başbakan yaptı.
Huylu huyundan vazgeçer mi? Tayyip Erdoğan, “değiştim” diyerek geldi Başbakanlık koltuğuna
oturdu. Değişmiş görünüp değişmediğini her defasında icraatlarıyla kanıtladı;
kıvamını tutturdukça bildiğini, inandığını yeri ve zamanı geldikçe yapmaktadır.
Metin Sever ve Cem Dizdar’ın 1993’de yazdıkları “İkinci Cumhuriyet” adlı kitaptaki o konuşmalarında “Biz Türkiyeliler” diyen Recep Erdoğan, hedefe giden
yolda bütün engelleri desise, entrika ve hile ile aşıyor. Türkiye
Cumhuriyetinin var oluşuna karşı yeni yol ve yöntemler arama, Kemalizm’i
reddetme, cumhuriyeti dönüştürme ve ülkeyi kendilerinin zihniyetlerine göre
tasarımlamak için kurulmuş tuzaklar “açılım”
adı altında gerçekleştirilmektedir.
Hedef 2023; Cumhuriyeti
Sonlandırmak
Bernard Lewis cumhuriyetin 2023’de
sonlanacağına dair şöyle der: “AKP Hükümetin kurumları ele geçirmede çok
becerikli olduğunu, iş topluluğunu, akademik topluluğunu, polisi ele
geçirdiğini, bir tek Anayasa Mahkemesi ve yargının kaldığını ancak onu da ele
geçirmek için çalıştıklarını ve başarılı olurlarsa bu yoldan devam
edeceklerini” söyler. Ve dahi: “AKP’nin nihai hedefi İslam-i
demokrasi, bu demokrasinin tek yönlü sokak olması anlamına gelir. Bu yolla
gelirsiniz ama aynı yola giremezsiniz” der.
Erbakan 70’li yıllarda Lozan için: “Bir
oyundur” demişti. Aradan 20 yıl sonra 1994’de Rum Ortodoks Patriği
Başkanı Bartholomeus da: “Lozan’ı tanımayız” demiştir.
Abdullah Gül: “Türkiye Cumhuriyetinin
sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz” der.
Eski Dışişleri Bakanı, yeni Başbakan
Davutoğlu: “Osmanlı Milletler topluluğu” yaratmasından söz eder.
Abdullah Öcalan, İmralı Adasındaki kuytu
hücresinden sesini yükseltir: “Kemalist cumhuriyet batmıştır, çözüm;
Osmanlı eyalet sistemidir” der.
AB: “Kemalizm
Türkiye'nin yolunu tıkadı” tezini her defasında dile
getirir.
İnsanlar susturulmuş, en pahalı et yiyorlar,
en pahalı benzin kullanıyorlar, zamların adını değiştirmişler, zammın adı “güncelleştirme” koymuşlar, bu milletten ses soluk çıkmamıştır.
“Artık ülkede sembolik
değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. Geriye dönük olarak Anayasayı ve
kanunları güncelleme çağrısında bulunuyor ve zorbalıkla diyor ki "İsteseniz de
istemeseniz de sistem değişmiştir” diyor. Bu sözlerinden anlıyoruz ki, tek başına, iktidarı kendi
başkanlığı altında, ne derse, neye kara verirse onların yapılmasını istiyor.
Selman ZEBİL 28 Kasım 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder