KADIN
Üçüncü
bin yılın 10.yılı olduğu şu günümüzde İslam âlemi çırpınmaktan kendini bir türlü
kurtarabilmiş değildir. Zihniyet, düşünce, bilim, kültür, ahlak anlayışında,
halk hareketleri, toplumsal yapısı hepsi Ortaçağ gerisinde bir vakıadır... Müslümanlar uygar yaşamaktan rahatsız olurlar, çağdaş yaşamayı "kafirlik" sanırlar.
Yalınız avantacıdırlar, üretime katkı payları çok düşüktür, bedavayı
severler, taklitçidirler; başkalarını düşünüp emek vererek ürettiği
şeylerin taklidini yaparlar, haksız kazanç sağlarlar. Doğu
disiplinli erkek akşam evine gelir, otoritesini karısına-kızına çocuğuna
sert erken imajı uygular. Kadına karşı saygısızdır; onu hep geri planda
tutar.
Dinci-İslamcı;
Erkekler karılarını, kendi emir ve komutalarıyla yönlendirirler. Dinci-İslamcı kesimin karıları her ne kadar okumuş olsalar dahi erkeğe göre, “din ve vicdan özgürlüğü” alanında kadınların kendi karar mekanizmaları devre dışıdır. İşin ilginç yanı, İslam’da kadınlar her alanda olduğu gibi; Kur-an ve hadislerin yorumunda asla söz sahibi değiller. Her konuda olduğu gibi Kur-an ve hadislerin yorumu, kadını toplumsal yaşamdan izole etmek isteyen erkeklere kaptırmıştır. Ama bakıyoruz da, o kadar çok kadın var ki, kendilerini toplumsal yaşamdan izole eden erkeklere yardımcı oldukları görülmektedir. Böyle olunca, İslamcı-dincinin karısına göre kocası “ikinci Allah” olarak görülür.
Günlük yaşamında kocasının sözlerinden asla çıkmaz. Çünkü bu davranışını “Allah emirleri”olarak algılar. Şeriatçı Müslüman’a göre kadınlar “insancıklar” dır. Her biri insanlığa büyük hizmet ettikleri halde “insancıklar” olarak görülürler. Müslüman erkeğe göre kadın kocaya varır, çocuk doğurur; ana olur. Ama kadın, kadınlığı ile kemal bulmaz. Ana oluşuyla kemale erer. Medeni yaşamda kadınlar dendiği gibi “insancıklar” değildir İnsanlardır. Analar insan evladı doğurduğu, insan evladı eğiteceği için hayvan yavrusu doğuran anadan ayırt edilirler...
Şeriatçı yanlısı Müslüman erkek için eğitim ve bilgi erkekler içindir...
Kadınlar içinse farz değildir. Şeriatçı, katı, bağnaz İslamcılara göre kadın, erkeğe göre eşit değildir; eksiktir. Kadının durumu ne koşulda olursa olsun erkeğe göre kadın: “aşağılıktır, dinen eksiktir, aklen noksandır; ikincidir. Şeriat hükümlerine göre yeri, toplum arasında haremlik, burka, çarşaf içine sokulması gerekendir”
Şeriatçı İslamcılar için kadın, ancak anası olduğu “anası” olduğunca değerlidir; karısı olduğu için değer teşkil etmez. Şeriatçı-İslamcının sevgi ve saygı duyduğu kadın “anasıdır” Ötekinin anası, onun için her hangi bir kadındır...
Siz bakmayın İslamcıların aldatmaca kelime oyunlarına. Derler ki: “cennet anaların
ayakları altındadır” Cenneti anaların ayakları altına sermek başka bir şeydir. “Cennet kadınların ayakları altındadır” diye olsaydı başka bir anlam taşır; değer bulurdu. Burada; kadını anadan ayıran, anaya duyulan sevgi, ana şefkatindendir. “Anaya duyulan saygı analık yüzündendir. Kadın olduğundan değildir.” der.
İsmet Z. Eyüboğlu, “Alevilik-Sünnilik İslam Düşüncesi” adlı yapıt S.96
Şeriatçı İslam’da var olan, arkalarına sıra-sıra kadınlar dizen, birden fazla kadınla evliliği “fazilet” gören zihniyette “cinsel terbiye” eksikliğinden kadına karşı cazibe, cinsel
Erkekler karılarını, kendi emir ve komutalarıyla yönlendirirler. Dinci-İslamcı kesimin karıları her ne kadar okumuş olsalar dahi erkeğe göre, “din ve vicdan özgürlüğü” alanında kadınların kendi karar mekanizmaları devre dışıdır. İşin ilginç yanı, İslam’da kadınlar her alanda olduğu gibi; Kur-an ve hadislerin yorumunda asla söz sahibi değiller. Her konuda olduğu gibi Kur-an ve hadislerin yorumu, kadını toplumsal yaşamdan izole etmek isteyen erkeklere kaptırmıştır. Ama bakıyoruz da, o kadar çok kadın var ki, kendilerini toplumsal yaşamdan izole eden erkeklere yardımcı oldukları görülmektedir. Böyle olunca, İslamcı-dincinin karısına göre kocası “ikinci Allah” olarak görülür.
Günlük yaşamında kocasının sözlerinden asla çıkmaz. Çünkü bu davranışını “Allah emirleri”olarak algılar. Şeriatçı Müslüman’a göre kadınlar “insancıklar” dır. Her biri insanlığa büyük hizmet ettikleri halde “insancıklar” olarak görülürler. Müslüman erkeğe göre kadın kocaya varır, çocuk doğurur; ana olur. Ama kadın, kadınlığı ile kemal bulmaz. Ana oluşuyla kemale erer. Medeni yaşamda kadınlar dendiği gibi “insancıklar” değildir İnsanlardır. Analar insan evladı doğurduğu, insan evladı eğiteceği için hayvan yavrusu doğuran anadan ayırt edilirler...
Şeriatçı yanlısı Müslüman erkek için eğitim ve bilgi erkekler içindir...
Kadınlar içinse farz değildir. Şeriatçı, katı, bağnaz İslamcılara göre kadın, erkeğe göre eşit değildir; eksiktir. Kadının durumu ne koşulda olursa olsun erkeğe göre kadın: “aşağılıktır, dinen eksiktir, aklen noksandır; ikincidir. Şeriat hükümlerine göre yeri, toplum arasında haremlik, burka, çarşaf içine sokulması gerekendir”
Şeriatçı İslamcılar için kadın, ancak anası olduğu “anası” olduğunca değerlidir; karısı olduğu için değer teşkil etmez. Şeriatçı-İslamcının sevgi ve saygı duyduğu kadın “anasıdır” Ötekinin anası, onun için her hangi bir kadındır...
Siz bakmayın İslamcıların aldatmaca kelime oyunlarına. Derler ki: “cennet anaların
ayakları altındadır” Cenneti anaların ayakları altına sermek başka bir şeydir. “Cennet kadınların ayakları altındadır” diye olsaydı başka bir anlam taşır; değer bulurdu. Burada; kadını anadan ayıran, anaya duyulan sevgi, ana şefkatindendir. “Anaya duyulan saygı analık yüzündendir. Kadın olduğundan değildir.” der.
İsmet Z. Eyüboğlu, “Alevilik-Sünnilik İslam Düşüncesi” adlı yapıt S.96
Şeriatçı İslam’da var olan, arkalarına sıra-sıra kadınlar dizen, birden fazla kadınla evliliği “fazilet” gören zihniyette “cinsel terbiye” eksikliğinden kadına karşı cazibe, cinsel
istek duyar görürüz hep...
Namaza durmuş, Allah’ın huzurunda ibadetteyken bile kadın sesi duyup haz alan ve namazı bozulan erkek, suçu kadına yüklemesi bile başlı başına bir “ham insan” olduğu belası bellidir. İslam şeriatında kadın her alanda istismar edilendir.
Kadınlar, kadın hakları mücadelesinde en çok erkekten yana irade kullanıyor. Başta türban olayında Türk kadını artık gülünç olmaktadır. Türben olayında sokaklara dökülen türbanlı kadınların bu durumda kadını dışlayan şeriatçı erkeğin işine çok yarıyor. İş böyle olunca da çağdaş Türk kadını üzerinde de baskıyı artırıyor. Yani şöyle ki; Türk kadınına yansıyan modern ışığı, doğudan din istismarıyla gelen çarşaf-türban şalvar-sarık karartıyor.
Şuna önce bir açıklık getirelim: “Doğu erkeğine göre kadının yeri yok” denecek kadar bellidir...
İslamcının yasalarında kadının yeri açıkça belirlenmiştir. İş böyle olunca erkeğinin kadına bakışı açık, kadının “din ile” bastırılmasından oldukça memnun. Müslüman kadınsa, hak ve hukukun kendi lehine değiştirilmesinden yana hiçte istekli değiller. Tam anlamıyla kadın hak ve hukuku üzerinde iyi değişiklik yapılmasında cesaretli adım atan tek lider İslam ülkeleri içinde, Türkiye’de Mustafa Kemal olmuştur. O, bu değişikliğinde kadından yana; kadın lehine tavır koymasına rağmen en çok türbanlı kadınlardan dışlanma ve küfür görmesi düşündürücüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder