Tarihi "Evlad-ı Harre" Ne Demek?
|
Medine-i Münevvere |
Halife Yezit’in ordusu Medine’ye girerek binlerce Müslüman’ı kılıçtan
geçirip kanını akıttığı gibi bir de en acısı, Medine’de binlerce kadınına
tecavüz ettiler; bu tecavüzden bir süre sonra binlerce çocuk arka arkaya dünyaya geldi. O çocuklara “Evlad-ı Harre” denildi.
Harre Vakası (Medine) Olayların gelişimine bir bakalım!
27
Ağustos 683, İslam tarihinde Kerbela’dan sonra öyle bir vakıa yaşanır ki, Başta
namus, kadınlara tecavüzler olmak üzere adalet, merhamet, hakkaniyet, uhuvvet
ve ortadan kalkan insaf diye bir şey kalmaz, çiğnenir ayaklar altında. Tarihe “Harre Vakası” olarak geçen o tarihte orada,
mezarı bulunan Muhammed’in kemikleri sızlatılır. O gün sular kan aktı, o gün kuşlar bile semada
dönmediler, ağaçlar, otlar insafsızlıklara karşı sitem ediyor, Medine
sokaklarında olup biten bu acımasız kıyımdan akan kanlara ve kadınlara
tecavüzlere Şeytan bile şaşa kalmıştı.
|
Medine |
Yezit’in Emriyle, "Harre Vakası" Arap-Emevi saltanat
dinciliğinin işlediği bir
sahabe katliamıdır. Kerbela’nın devamı sayılan,
dinci cinayetlerini en büyüğüydü. Yezit’in Kerbel’'da yaptığı zulmü içine
sindiremeyen Medine halkı karşı çıkması sonucu, bir tür gözdağı verme
katliamlarıydı Harre olayları. Medine halkının imanları vardı, birde basit
kılıç, pala ve kamaları vardı.
27 Ağustos
M.S. 683’de Yezit bin Muaviye’nin ordusu, Muhammed’in kenti Medine’ye
saldırarak 10 binin üzerinde Müslümanları kılıçtan geçirerek kanını Medine
sokaklarına döktükleri gün idi. Bu kılıçtan geçirilenler arasında Muhammed
dostları ve sahabeler den, Bedir Savaşına katılmış 25 kişiyi de katlettiler.
Dahi, 80 kadar da ashap-ı kiram kılıçtan geçirilerek kanları Medine sokaklarına
akıtılmıştır.
Bu
10 bin askerin 800 kadarı, üzerlerinde Hıristiyan azizlerinin resimlerinin
bulunduğu sancaklar ile birlikte Müslüman olmayan Bizans-Rum askerleri de
vardı. Ancak İslam dinine göre, Muhammed’in sözleri uyarınca bu kutsal kent
Medine’ye Hıristiyan askerlerin girmeleri dine göre haramdı. Bu gerçekler
karşısında Halife Yezit, işgal için Bizans-Rum askerleri istihdam edilip
İslam’ın kutsal kenti Medine’ye Müslüman kanı akıtmak için ve Müslüman
kadınların ırzına geçmelerine ve de canlarını, mallarını, ellerinden almaları izin
veren Yezit’in İslam’a karşı duyarsızlığının açık bir biçimde kanıtıydı...
Oysa bu cinayetlerin işlendiği Medine tıpkı Mekke gibi “Harem” sayılmaktaydı. "Ey Allah’ım! İbrahim
Mekke'yi haram kıldığı gibi, ben de Medine'yi iki dağı arasıyla haram
kılıyorum" diyen Peygamber, yaşadığı şehrin bu özelliğini vurgulamıştı.
Yetmez; Müslim
bin Ukbe adlı Emevi komutanı, Yezit'in emri ile üç gün boyunca Medineli Müslümanların
kanı, canı, malı, namusu, ırzı Yezit ordusuna helal kılınmıştır. Tarihi
bilgilere göre yaklaşık 1000’e yakın Müslüman kadının ırzına geçilmiş ve
olaylardan sonra doğan çocuklara
“Evlad-ı Harre” denilmiştir. İş böyle olunca, aileler bu olaydan sonra
kızlarını evlendireceklerinde bekâret konusunda garanti veremiyorlardı.
|
Medine'nin bugünkü durumu |
Ayrıca,
bazı öldürülmeyen sahabelere ağır işkenceler yapıldı...
İbn
Kuteybe’nin aktardığına göre Ebu Said el-Hudri sakalları tel tel yolunarak
acılar içinde feryat figan ettirildi. Bütün bunlar, Emevi siyasi hırsları
yüzünden salt saltanatını rahatsız etmemeleri ve Yezit’e biat için birer
gözdağı idi Müslümanlara. (1)
İbn Kesir ve
Suyuti gibi tarihçiler, Yezit ordusunun yağma ve cinayetlerini çok ağır bir
musibet ve tarif edilmesi imkânsız bir hadise olarak yazmışlardır.
Tarihçi
Mesudi, bu olayı İmam Hüseyin’in şahadetinden sonraki en feci olay olarak
açılamıştır.
Müslim b.
Ukbe ve ordusu üç gün boyunca Medine halkının namusuna tecavüz etmiş, hamile
kadınların karınlarını deşerek ceninlerin dışarı çıkması, bebeklerin
öldürülmesi İslam Peygamberi Muhammed’in kör olan Cabir b. Abdullah Ensari ve
Ebu Sait Hudri gibi büyük sahabelerine saldırılmış, hakaretler edilmiş, her
türlü çirkin ve kötü sözler söylenmiştir.
Harre
komutanı Müslim, savaşın ertesi günü Medinelilerden tek tek "Yezit'in kulu
ve kölesi" olarak halifeye itaat edeceklerine dair bağlılık sözü aldı. Biat şu şekilde
olacaktır.
"Yezit'in
kulu ve kölesi olarak biat ettim" Bazı Müslümanlar buna karşı çıkarak: “Allah'ın
kitabı ve Peygamberin sünneti üzere biat ederim" diye ısrar eden kişilerde
öldürüldüler. Bu olaylardan sonra Medine'de bir süre daha kalan Müslim,
ordusuyla beraber Mekke'ye doğru harekete geçti.
Sonuçta Harre’de Müslim, kestiği sahabe başları ile esir sahabeleri
Şam’a Yezit'e gönderdi. Yezit, bunların karşısına geçip Uhud günü intikam
şarkıları söyleyen İbnü's Sib'arî’nin, Bedir'de öldürülen müşriklerin
intikamının alındığını ifade eden bir şiirini okudu.
Müslim, Medine başarısının ardından hemen Mekke
üzerine yürüdü. İbnüz Zü-beyr'in Kâbe’ye sığındığını bahane ederek Beytullah'ı
mancınıkla tahrip etti, daha sonra da ateşe verdi.
|
Kabe'den bir Görünüm |
Yezit Ordularının Kâbe Baskını ve Yakılıp Yıkılması
Muhammed
sonrası, bütün Arapların birbirleri ile savaştığı bir dönem başlamıştır.
Şiddet, dehşet, katliamlar, yakıp yıkmalar, tecavüz, kelle koparmalar, el ayak
kesmeler, entrikalar, tuzak kurmalar, pusular, kumpaslar dahası, çıkar için
aniden saf değiştirmeler alabildiğine güvensiz bir ortamda birbirlerini
katledip durulan bir dönem başlamıştır. Bütün bular ülküsü olmayan, ufkunu
göremeyen, dogmatik Müslümanların tavırları Emevilerin işine yaramaktaydı.
Bir
taraftan Türkmen toprakların fethini yöneten Abdülmelik, Yezit’ten sonra tekrar
Mekke’nin kuşatılması için “Zalim” lakabı verilen Haccac’ı Mekke’nin fethinde
görevlendirir. Bunun üzerine “Haccac-ı Zalim” hazırlıklarını tamamlayıp
İslam’ın kutsal kenti Mekke’yi kuşatır ve mancınıkla dövmeye başlar. Bu
pervasızlık tam da haç zamanıdır. Bu olay üzerine Müslümanlarda artan tepkiler
karşısında Halife Ömer’in oğlu Abdullah’ın devreye girmesiyle kısa bir süre
için mancınıkla kenti dövme durdurulur. Hacın bitmesi beklenir, hacın
bitişinden sonra tekrar çatışmalar başlar.
Bu arada
mancınıkla atılan taşlardan birisi Kâbe’nin üzerine düşer. Tam bu anda müthiş
bir gök gürlemesi ile mancınığın başında bulunanların başına yıldırım düşer, 12
asker o anda ölür. Yıldırımı Allah’ın gönderdiğine inanıp, büyük bir korkuya
kapılırlar ve bu işten vazgeçerler. Askerlerin mancınık başından uzaklaşması
üzerine Zalim Haccac’ın kendisi geçer. Bir yandan kentin üzerine taş
fırlatırken, bir yandan askerlerine;
“korkmayı, Hicaz memleketinin âdeti böyledir, har vakit yıldırım (2) olur. Bugün sizi yaktı, yarın onları yakar”
diyerek korkularını yatıştırmaya çalışır.
Kırk gün
süren bu Mekke kuşatması, sayısız ölüm, yaralanma ve yıkımla yılgınlık,
bezginlik, açlık, susuzluk getirir. Direnmede takati kalmayanlarda iyice güç
kaybı başlar. Direnme gücü kalmayan Mekkelilerin sayısı her geçen gün artarak
teslim olmaya başlar.
|
Kabe'den Bir görünüm |
Kâbe Saldırısı ve İbn Zübeyir
Bu arada
Haccac, can güvenliğini sağlayacağını ve rüşvet vererek İbn Zübeyir’i teslim
almaya çalışır. Bu ortamda İbn Zübeyir, sözüne büyük değer verdiği annesi
Esma’ya: “Halk benden ayrıldı, yanımda
pek az adam kaldı. Düşmansa bana dilediğim kadar dünyalık veriyor. Senin reyin
nedir? Diye soruyor.
İbn
Zübeyir’in annesi Esma vakur bir karalıkla: “Eğer Hak üzere isen ve halkı Hakk’a davet ediyorsan bunu sürdür ki, bu
yolda hayli taraftarın öldü. Artık bu yolda devam et ve Ümmeyeoğulları’na
kendini maskara etme. Yok, eğer meramın dünya ise, sen ne fena adam imişsin ki,
hem kendi hem de taraftarlarını helak etmiş olacaksın. Dünyada ne kadar
kalacaksın? Ölüm daha iyidir.” Diye
telkinde bulunur.
Annesinin
bu sözleri üzerine İbn Zübeyir: Dünyaya asla meyletmedim. Fakat senin görüşünü
bilmek istedim. Sen de benim kararımı güçlendirdin. Bak anne, ben bugün ölürüm,
kederin artmasın. Oğlun kötü bir iş seçmedi, zulüm ve haksızlık yoluna gitmedi” diyerek; bir avuç yakın arkadaşlarıyla
surların dışına çıkar; Haccac’ın şaşkın bakışları arasında (3) saldırıya
geçer, çarpışarak ölür İbn Üzeyir. Haccac öldürülen Hicretle yaşıt olan
Abdullah İbn Zübeyir’in kafasını gövdesinden keserek ayırtarak Şam’a gönderir.
Gövdesinde yüksek bir sırığa astırarak Mekke kentinde teşhir için başsız
gövdesi, ama hiç zalime boyun eğmemiş bir biçimde asılı tutulur. Böylece 9
yıldır giremediği Mekke’ye Emevi ordusu, 7 aylık bir savaş sonucu M.S.692
yılında girebilmiştir. Böylece ruhu alınan Mekke kentinde Emevi Halifesi
Abdülmelik adına hutbe okutulmuştur.
Yerle bir
edilerek harap edilen Kutsal Mekke ruhunu kaybederek, yeniden Emevi
Dinsel
merkezi haline getirilir.
Bu
olaylar, İslam coğrafyasına bir tür prototip olarak yansımış, insana hırs,
hamaset, kibir, kasvet, kin ve benlik vermiş, gücü eline geçirenin
zalimliklerinin önünü açmıştır. 1400 yıldır İslam coğrafyasında bunca dökülen
kardeşkanlarının kaynağı Emeviler olmuştur. Hala tarihten bir nebze ibret
aldıkları yok, ha bire dini siyasete alet eden din sömürgecileri pıtrak gibi
İslam coğrafyasının kangreni olmasını sürdürüyor...
(1) Tarih-i Taberi” 3. Cilt, s. 301
(2) Ahmet Cevdet
Paşa, s. 686
(3) İbn Ku-teybe; el-İmâme ve's-Siyase, 1/180-190.