28 Şubat 2014 Cuma

DENİZ FENERİ DOLANDIRICILIĞI ve 17 ARALIK YOLSUZLUĞU



Açığa Çıkan “Deniz Feneri” Dolandırıcılığı ile 17 Aralık Yolsuzluk Yapanların Aynı kişiler Olduğunu Artık Kavramalı Bu Millet!





Dolandırıcılığının devamı olan 17 Aralıktan itibaren olup biten rüşvet ve yolsuzluk ile son çıkan tapelerdeki ses kayıtları, Recep Erdoğan’ın ülke içinde ve ülke dışında “güçlü adam” olma itibarı onarılmaz bir yara alarak düşmektedir. Kendini ne kadar güçlü hissettirmeye çabalasa da köşeye sıkışmış acizliğinin son çırpınışıdır.

Türkiye de gelmiş geçmiş hükümetlerinde yolsuzluk olayları görülmüştür. Ama hiçbir yolsuzluk olayı AKP dönemindeki gibi olmamıştır. 17 Aralık yolsuzluğu ile Deniz Feneri yolsuzluğu asrın en kapsamlı yolsuzluğu olarak tarihe mutlak AKP’nin yüzkarası olarak geçecektir. Her ikisinde de ucu Recep Erdoğan’a kadar uzandığı iddia edilen dolandırıcılık, yolsuzluk ve rüşvet soruşturma yapan savcılar görevlerinden el çektirilerek, yolsuzluk suçlularını bulmaya çabalarlarken kendileri suçlu duruma düşürülerek soruşturmalarının önünü kesmişlerdir.

AKP ve Recep Erdoğan’ın her şeyini; ne yaparlarsa yapsınlar savunanlar oldukça çok bu ülkede. Yani, AKP’nin bu yolsuzlukları açığa çıktıkça İslamcılar AKP’den soğuyacağını sanmasınlar. Çünkü İslamcıların gerçeği budur. İslam’ın kutsallığı olan zekât, fitre ile çalışmadan, emek harcamadan birilerini çok yönlü avutma yolu olarak kullanılmasıdır.

Emine Şenlikoğlu: “Bugün biri sordu, kaset doğru olsa ne derdin? Dedim ki, dindarlar zekâtını yoksullara ulaştırmak için Başbakan’a vermiş olabilirler.” Dediğini söyle.

Ak Gençlik: “Başbakanımız yolsuzluk yapmışsa halk için yapmıştır. Aksini iddia eden Müslüman değildir” der...

Feneri dolandırıcılığı Gerçeklerin Görüneniydi...
Ülkemiz; “Deniz Feneri” dolandırıcılığını çözemediği için, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluğu ortaya daha pis kokuları yaydı. Maximillan Popp, Alman  “Der Spiegel Dergisi”  Türk basınında yazılmasına cesaret edilemeyen iki sayfalık Türkiye ile ilgili 8 bin ABD belgelerini inceler. Bu yazısından bir bölüm şöyle:  “Bir büyükelçilik sözcüsü Erdoğan’ı rüşvetçi hükümete göz yuman ‘İslamist’ olarak tanımlar” der.

ABD’nin tarif ettiği Türkiye’de iktidar zihni:  
“Yolsuzluk yapan bir hükümet ve ona göz yuman bir İslamist” der. Ayrıca Mayıs 2005’de. Amerikan elçilik istihbaratına göre: “Amerika Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hiç güvenmiyor. Muhalefet ise tam bir komedi” Der. Daha: “Erdoğan dünyaya bakış açısı, hiçbir zaman gerçekçi olmamıştır” Der.  

El; elin aynasıdır. Deniz Feneri kara lekesi silinmiyor. Deniz Feneri hırsızlara nasıl göz yumulduğunu görüyorlar. Üstüne üstlük, daha beteri 17 Aralık yolsuzlukları ile ayyuka çıkan rüşvet ve yolsuzluk ortaya çıkınca Recep Erdoğan, “Hedefin milli iradeye suikast olduğu aşikâr” diyerek hitabet sanatını kullanarak hedef saptırmakta üzerine yoktur.

Yani, nefis açlığı, doyumsuzluk, İslamcıların evlerinden iştah kabartan dolarlar, evrolar çıkıyor. Dolarlara-evrolara taptıkları belli, kendi para birimlerine güvenleri yok. İşte dinciliğin geldiği nokta, dolandırıcılık, rüşvet ve yolsuzluktan kazandıkları paraları bile dolar ve evro üzerinden.

Ey Recep Erdoğan! Sen ölsen bile o geride kalan çocukların uzun süre bu ülkede veya bu ülkeden kaçsalar bile yaşayacaklar. Zaman her sırrını ortaya dökecek. İşte o çocuklarına çok kötü bir mirasın “utanç” kalacak, her daim suratlarına bir şamar gibi çarpacak. Yani, demem şu ki, o çocuklarının omuzlarına öyle ağır yük yükledin ki, taşı, taşı bitiremediğin o dolarların ve evroların rakamlarından bile ağır.

Ey Recep Erdoğan! Sen çocukların zengin olsun, huzur içinde yaşasın deyip askere bile gitmemiş oğlun için, vergilerin en ağırını veren bu milletin çocukları git gide sefilleşiyor.

İlk Müslüman sosyolog olarak bilinen İbni Haldun: “İktidar hırsı, para, rüşvet insanı dinden imandan, insanlıktan çıkarır” diye boşuna demeiş.

17 Nisan 2012’de AKP grup toplantısında Recep Erdoğan 28 Şubat için: “Yumruklarımızı sıktık, dudaklarımızı gevdik, sabrettik” Dahi; “Bugün mazlumun ahının aheste aheste çıkışıdır” Ve dahi; Ben cezaevine o talimatla girdim” dedi.

Bu ülkenin Başbakan’ı korkunç bir açıklama yapıyor, aklı başında insanlarda şaşırıyoruz.  “1 milyar doları var” diyen gazeteci Tuncay Özkan içinde benzer şeyi söylemişti: “benim için, ‘bir milyar doları var’ diyen şimdi Silivri de yatıyor” der ama. Daha sonra Wikileaksın Açıkladığı Kriptolardan Tuncay Özkan’ı doğrulayan açılama:

2004’ten beri yapılan çeşitli açıklamalara göre, ülkede her alanda yolsuzluklar var. Hatta Erdoğan ailesi için bile söylentiler arasında, hükümetin önemli danışmanlarından birinin bir gazeteciye aktardığı: “Erdoğan petrol işlerini özelleştirirken kendine de pay ayırıyor” sözleri de var.

Dahi: “ABD belgeleri arasında enerji Bakanlığı içinden sızdığı belirtilen belgelere göre, Erdoğan’ın İran’a baskı yaparak, doğalgaz boru hattı projesine okul arkadaşının bir şirketini de ortak ettiği yönünde. Bu şirketin liman inşaatları yaptığı, enerji dalında bir deneyimleri olmadığı biliniyor” derler.

Ayrıca Der Spiegel’in bazı belgelerin açıklamaları, Türk basınında da yer aldı gibi, Erdoğan’ın İsviçre de 8 ayrı özel hesapların bulunduğunu, çocuklarının eğitimini bir iş adamı tarafından üstlenilmesi ve servetinin düğün takılarından olduğu açıklamaları ile geçiştirilmişti.

Dahi yani, Wikileaks sızıntılarına göre Recep Erdoğan’ın tarifi: “Erdoğan, Tanrının, Türkiye’yi yönetmesi için kendisini seçtiğine inanıyor ve kendisini Anadolu’nun “volktrubun” u olarak görüyor. Kimseye pek güveni olmayan biri ve etrafında sözünden çıkmayan dar çemberden oluşmuş bir dayanışma grubu bulunuyor.”

Erdoğan’ı iyi tanıyan biri, Amerikalılara onu şöyle özetliyor: “Tayyip Erdoğan Allah’a inanıyor ama Allah’a güvenmiyor” der.

Selman ZEBİL





 

Hiç yorum yok:

HALKIN SEÇTİĞİ BİR TÜR DARBE OYUNUYLA GÖREVDEN ALMAK

Halkın 107 Bin Oyla Seçtiği Hakan Bahçetepe’nin Yerine  21 Oyla Seçilerek Geçen Eray Karadeniz! Kötü niyet, CHP’yi çökertmek için CHP’li bel...