Açığa Çıkan “Deniz Feneri” Dolandırıcılığı ile 17 Aralık Yolsuzluk Yapanların Aynı kişiler Olduğunu Artık Kavramalı Bu Millet!

Türkiye
de gelmiş geçmiş hükümetlerinde yolsuzluk olayları görülmüştür. Ama hiçbir
yolsuzluk olayı AKP dönemindeki gibi olmamıştır. 17 Aralık yolsuzluğu ile Deniz
Feneri yolsuzluğu asrın en kapsamlı yolsuzluğu olarak tarihe mutlak AKP’nin
yüzkarası olarak geçecektir. Her ikisinde de ucu Recep Erdoğan’a kadar uzandığı
iddia edilen dolandırıcılık, yolsuzluk ve rüşvet soruşturma yapan savcılar görevlerinden
el çektirilerek, yolsuzluk suçlularını bulmaya çabalarlarken kendileri suçlu
duruma düşürülerek soruşturmalarının önünü kesmişlerdir.
AKP
ve Recep Erdoğan’ın her şeyini; ne yaparlarsa yapsınlar savunanlar oldukça çok
bu ülkede. Yani, AKP’nin bu yolsuzlukları açığa çıktıkça İslamcılar AKP’den
soğuyacağını sanmasınlar. Çünkü İslamcıların gerçeği budur. İslam’ın kutsallığı
olan zekât, fitre ile çalışmadan, emek harcamadan birilerini çok yönlü avutma
yolu olarak kullanılmasıdır.
Emine Şenlikoğlu: “Bugün
biri sordu, kaset doğru olsa ne derdin? Dedim ki, dindarlar zekâtını yoksullara
ulaştırmak için Başbakan’a vermiş olabilirler.” Dediğini söyle.
Ak Gençlik: “Başbakanımız
yolsuzluk yapmışsa halk için yapmıştır. Aksini iddia eden Müslüman
değildir” der...
Ülkemiz; “Deniz
Feneri” dolandırıcılığını çözemediği için, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluğu
ortaya daha pis kokuları yaydı. Maximillan Popp, Alman “Der Spiegel Dergisi” Türk basınında yazılmasına cesaret edilemeyen
iki sayfalık Türkiye ile ilgili 8 bin ABD belgelerini inceler. Bu yazısından
bir bölüm şöyle: “Bir büyükelçilik
sözcüsü Erdoğan’ı rüşvetçi hükümete göz yuman ‘İslamist’ olarak tanımlar” der.
ABD’nin tarif ettiği
Türkiye’de iktidar zihni:
“Yolsuzluk
yapan bir hükümet ve ona göz yuman bir İslamist” der. Ayrıca Mayıs 2005’de. Amerikan elçilik
istihbaratına göre: “Amerika Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hiç güvenmiyor.
Muhalefet ise tam bir komedi” Der. Daha: “Erdoğan dünyaya bakış açısı, hiçbir zaman
gerçekçi olmamıştır” Der.
El; elin aynasıdır.
Deniz Feneri kara lekesi silinmiyor. Deniz Feneri hırsızlara nasıl göz
yumulduğunu görüyorlar. Üstüne üstlük, daha beteri 17 Aralık yolsuzlukları ile
ayyuka çıkan rüşvet ve yolsuzluk ortaya çıkınca Recep Erdoğan, “Hedefin milli iradeye suikast olduğu aşikâr” diyerek hitabet sanatını kullanarak hedef
saptırmakta üzerine yoktur.
Yani, nefis açlığı,
doyumsuzluk, İslamcıların evlerinden iştah kabartan dolarlar, evrolar çıkıyor.
Dolarlara-evrolara taptıkları belli, kendi para birimlerine güvenleri yok. İşte
dinciliğin geldiği nokta, dolandırıcılık, rüşvet ve yolsuzluktan kazandıkları
paraları bile dolar ve evro üzerinden.
Ey Recep Erdoğan! Sen
ölsen bile o geride kalan çocukların uzun süre bu ülkede veya bu ülkeden
kaçsalar bile yaşayacaklar. Zaman her sırrını ortaya dökecek. İşte o
çocuklarına çok kötü bir mirasın “utanç” kalacak, her daim
suratlarına bir şamar gibi çarpacak. Yani, demem şu ki, o çocuklarının
omuzlarına öyle ağır yük yükledin ki, taşı, taşı bitiremediğin o dolarların ve
evroların rakamlarından bile ağır.
Ey Recep Erdoğan! Sen
çocukların zengin olsun, huzur içinde yaşasın deyip askere bile gitmemiş oğlun
için, vergilerin en ağırını veren bu milletin çocukları git gide sefilleşiyor.
İlk Müslüman sosyolog
olarak bilinen İbni Haldun: “İktidar
hırsı, para, rüşvet insanı dinden imandan, insanlıktan çıkarır” diye boşuna demeiş.
17 Nisan 2012’de AKP grup
toplantısında Recep Erdoğan 28 Şubat için: “Yumruklarımızı sıktık, dudaklarımızı gevdik, sabrettik” Dahi; “Bugün mazlumun ahının aheste aheste çıkışıdır” Ve dahi; Ben cezaevine o talimatla girdim”
dedi.
Bu ülkenin Başbakan’ı
korkunç bir açıklama yapıyor, aklı başında insanlarda şaşırıyoruz. “1 milyar doları var” diyen gazeteci Tuncay Özkan içinde benzer şeyi söylemişti: “benim için, ‘bir milyar doları var’ diyen
şimdi Silivri de yatıyor” der ama. Daha
sonra Wikileaks ‘ın Açıkladığı Kriptolardan
Tuncay Özkan’ı doğrulayan açılama:
2004’ten beri yapılan çeşitli açıklamalara göre, ülkede her alanda yolsuzluklar var. Hatta Erdoğan ailesi için bile söylentiler arasında, hükümetin önemli danışmanlarından birinin bir gazeteciye aktardığı: “Erdoğan petrol işlerini özelleştirirken kendine de pay ayırıyor” sözleri de var.
Dahi: “ABD belgeleri arasında enerji Bakanlığı içinden sızdığı belirtilen belgelere göre, Erdoğan’ın İran’a baskı yaparak, doğalgaz boru hattı projesine okul arkadaşının bir şirketini de ortak ettiği yönünde. Bu şirketin liman inşaatları yaptığı, enerji dalında bir deneyimleri olmadığı biliniyor” derler.
Ayrıca Der Spiegel’in bazı belgelerin açıklamaları, Türk basınında da yer aldı gibi, Erdoğan’ın İsviçre de 8 ayrı özel hesapların bulunduğunu, çocuklarının eğitimini bir iş adamı tarafından üstlenilmesi ve servetinin düğün takılarından olduğu açıklamaları ile geçiştirilmişti.
Dahi yani, Wikileaks sızıntılarına göre Recep Erdoğan’ın tarifi: “Erdoğan, Tanrının, Türkiye’yi yönetmesi için kendisini seçtiğine inanıyor ve kendisini Anadolu’nun “volktrubun” u olarak görüyor. Kimseye pek güveni olmayan biri ve etrafında sözünden çıkmayan dar çemberden oluşmuş bir dayanışma grubu bulunuyor.”
Erdoğan’ı iyi tanıyan biri, Amerikalılara onu şöyle özetliyor: “Tayyip Erdoğan Allah’a inanıyor ama Allah’a güvenmiyor” der.
Selman ZEBİL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder