Bir Komplo İle Ahmet
Davutoğlu Alaşağı Edildi
Şimdiye
kadardır inancı, dinini, kitabını, imanını Allah’ını, peygamberini siyasete
bunlar kadar alet eden bir iktidar görülmemiştir. Şimdiye kadar bunları yaptığı
uygarlık düşmanlığı, demokratik laik cumhuriyeti yıkma sevdalısı bir başka
parti görülmemiştir.
Kurduğu
bir komplo ile Davutoğlu alaşağı edildi; bütün gücün elinde olmasını isteyen
tarafından. Sınırsız, sorumsuz, sorunsuz ama güçlü olmak istiyor. Türkiye’nin
demokratik siyasi birikimini bir çırpıda altüst ediyor. Gelecek için verilecek
demokrasi kültürünün önünü kesiyor. Ülkeyi tekeline geçirmek istiyor. Yani, ülkenin
sonunun pekiyi olmayacak karabete doğru hızlıca gidiyor saraydaki kişinin
yaptığı “darbe” ile. Kısacası gözü güce doymuyor, daha fazla güçlülük istiyor, “ille de başkan olacağım” diyor
Hırs
ve bencillik, Türk siyasetinin geleceği için ülke Recep Erdoğan saplantılarını
hayata geçirme için yola çıktığı en yakınındaki arkadaşlarını yarı yolda
bırakarak, yoluna yeni edindiği arkadaşları ile devam etmektedir.
Saplantılarını,
hayata geçirmek için kendisine sunulan emperyalist amaçlı “Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığı”nı tereddütsüz
kabul etmiş biri; kendi siyasi çıkarları için ve kendisine siyasi çıkar için
yanaşmış, yanındaymış gibi görünen kadroların elinde bu ülke heba edilerek
harabeye dönüştürülmektedir.
Erdoğan bu görüşmenin hemen öncesinde “Makamlar, insanlara
hizmet için araçtır. Önemli olan bulunduğunuz yere nasıl geldiğinizi, orada ne
yapmanız gerektiğini ve hedeflerinizin neler olduğunu unutmamanızdır” diyerek,
niyetini açıkladı. Bu ifade,
Hiçbir
siyasi kurala sığmayan şu sözler, “Seni oraya
benim getirdiğimi unutur da kendini gerçekten başbakan zannederek hareket
edersen, yapayalnız kalırsın” demektir.
Ahmet Davutoğlu ne demişti; "Ülkeyi kimin yöneteceğine millet karar
verir. AKP'de sık kongre olmaz" demişti daha yakın zaman önce, AKP Kongresinden
AKP Genel Başkanı seçildiğinde.
Demek
ki AKP’de Genel Başkanı halk değil Recep Erdoğan seçermiş. Ancak delegeler salt
gösterilenlere oylarını verirler ve seçim yaptıklarını sanırlar, huzur içinde
evlerine dönerler.
Fetullah Gülen için: “Hasret
bedeli çok ağır... Gurbet hasrettir... Biz, gurbette olup şu vatan topraklarının
hasreti içinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Diyoruz ki, bu sıla hasreti
artık bitmelidir, bitsin istiyoruz”
demişti. Ne yaptı en sonunda Fetullah Gülene: “Feto, paralel yapı, hain, inine gireceğiz” demedi mi? Hani Hakan Şükür içinde Kardeşim” demiş, yanaklarında öpmüştü herkesin önünde. Unuttunuz
mu?
Libya’ya gitti, sarıldı, “Kardeşim”
dediği Kaddafi'nin kafasını taşla ezenlere çuvalla dolar gönderdi. Sonra
Libya’da “istenmeyen ülke” olduk…
Suriye’ye
gitti, Esad’ı ülkeye çağırdı, birlikte ailecek Ege kıyılarını gezdirdi, vizeler
karşılıklı kaldırıldı, “Kardeşim” dediği, kısa
süre içinde“Şeytan, katil Esed” diyerek
Suriye halkını Esad’a karşı ayaklandırdı, Suriye’de iç savaşa neden oldu.
Ahmet Davutoğlu AKP Grup toplantısında şöyle diyordu: “Kim ne
fitne yaparsa yapsın, kim ne üretirse üretsin. Kim ne yazarsa yazsın
arkadaşlar, hepimiz önce bu iki dosya yazıcının dosyasından korkalım, Allah’tan
korkalım, başka hiçbir şeyden korkmayalım.”Bu satırlardaki mesaj Recep Erdoğan’aydı.
AKP bir tür “menfaat ortaklığı” partisi olmadığına kim kanaat
getirebilir ki? Bu nedenle ülke siyasi yaşamı yok oluyor, menfaat yaşama yol
alıyor, birisi kazanırken, bütün ülke ateş çemberi içinde kalıyor...
Gözünü başkanlık bürümüş bir
kere. Davutoğlu’nun gözünün yaşına bakmadan harcar. Bu onun öğretiden, felsefeden
geliyor. Suriye siyasetini, Çözüm Süreci’ni, Dolmabahçe’yi onun üzerine
yıkarak, kendisini mağdur ilan edecek ve “aldatılmışım” diyerek işin içinden tereyağından kıl çeker
gibi kendini sıyıracaktır. İbreti alem için bakın
hele; en yakınında bulunanları ne yaptı! Hepsini birer birer etkisiz ve bir şey
bile yapamaz durumlara getirdi:
AKP Kurucularından Abdüllatif
Şener…
AKP’nin kurucularından ve “kardeşim” deyip Cumhurbaşkanlık
makamına oturttuğu Abdullah Gül.
AKP Kurucularından ve partinin tüzüğünü yazan Ertuğrul
Yalçınbayır
AKP Kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat…
Hele en yakında ki “‘Bülent Abi” dediği Bülent Arınç birdenbire “o zat”
oluverdi…
Dahi; Ali Babacan, Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin, Nihat Ergün,
Ertuğrul Günay, Ömer Dinçer. Bunların kimisi bakanlık yapmış, kimisi en yakın
yardımcıları olarak görev yapmış kişilerdi. Acımadı, hepsini sattı, Davutoğlu’nu
mu satmayacak ki?
Adamın Kinli-Nefretli
Skandalları Bitmiyor
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman “Laiklik yeni anayasada
olmamalıdır. Dindar anayasa olmalıdır” dedi ya, bu ilk vukuatı değildir. 2014 yılında Eskişehir’de yaptığı bir
konuşmasında Cumhuriyet’i kuran kadronun “dinsiz” olduğunu ima ettiği sözleri
vardır yeni piyasaya çıkan...
İsmail Kahraman o konuşmasında; “Cumhuriyet’i kuran kadro pozitivistti.
Pozitivist nedir? Gördüğüne ve tuttuğuna inanır. Peki,
ayeti tutuyor muyum? Hayır… Vahiy gördüm mü? Hayır… Ayeti reddederler. Şimdiki
tabiri ile olguculuk. Pozitivizm Cumhuriyet’i kuranların ideolojisi oldu,
dinden uzaklaştılar” biçiminde sözler
kullanıyor.
Dahi;
Hasan Polatkan Caddesi’nin adının “Atatürk Bulvarı diye değiştirildi. Ha! Bugün
matem günü ya! Atatürk öldü. Dünyanın hiçbir yerinde bir büyük adam öldü diye
ağlanmaz. Bizim gibi gerici bir başka devlet yok. Her canlı ölümü tadacak.
Vadesi geldi öldü. ‘o ölmez…’ e öldü. 76 senedir ölmüş adamı
bırakmıyorlar.” Diyerek Atatürk’e “O” adam diyordu.