13. Yüzyılda Anadolu'da Kurulan Bacıyan-ı Rum Örgütünün Kurucusu Kadıncık Ana-Fatma Bacı
13. yüzyılda Anadolu'da Ahilerin kadınlar kolu olarak, Türkmen kadınları tarafından kurulan Bacıyan-ı Rum, Anadolu Selçukluları devrinin en önemli ve ilgi çekici kültür ve uygarlığa yöneliş olaylarından birisi olmaktadır. İşte bu Bacıyan-ı Rum örgütü aynı zamanda dünyada kurulan ilk kadın örgütlenmesi olmasıydı.
Bacıyan-ı Rum örgütünün lideri Fatma Bacı, yine dünyada ilk esnaf örgütü olan Ahiliği kuran ve Ahilerin lideri Ahi Eren’in eşi olmaktadır. Ayrıca Fatma Bacı, donemin ünlü mutasavvıflarından Evhadüddin- Kirmani’nin de kızıdır. Bu nedenle de toplun nezdinde saygı görmekteydi. Ona olan derin saygı Alevi-Bektaşi kitleler nezdinde günümüzde dahi ona olan saygı sürmektedir. Ancak bugün ona duyulan saygı, başında bulunduğu örgütte verdiği mücadeleden ve eşi Ahi Evran’ın Kırşehir’de Mevlana’nın kışkırtması ile hem kendi öz oğlunu hem de Ahi Evren’i Moğolların askeri komutanı Nurettin Çaça’ya öldürtmesi sonrası bir süre Moğol esaretinde kaldıktan sonra Hacıbektaş ilçesinde Hacı Bektaş̧ Veli’ye sığınır ve onun evlatlığı olur, felsefesini öğrenir ve ilmini vârisi alarak artık adından “Kadıncık Ana” olarak söz edilir olur.
Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları Örgütü) 13. Yüzyılda Anadolu'da kurulan 4 sosyal kurumdan biri idi. 13. Yüzyılda oluşan Bacıyan-ı Rum, “Anadolu Bacıları-Anadolu Kadınlar Birliği” anlamını taşımaktadır. Anadolu insanı Anadolu’da oluşan, Ahiyen-i Rum, Abdalene-i Rıum, Gaziyen-i Rum ve bunların yanında Bacıyen-i Rum olmak üzere dört sosyal yapıyı Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti olan Konya başta olmak üzere Kayseri, Kırşehir gibi illerde eşgüdümlü çalışmalarda bulunmuşlardır.
Ele aldığımız Bacıyan-ı Rum örgütündeki “Bacı” sözcüğü, kız kardeş, abla anlamına gelir. Günümüzde hala Anadolu’da, “bacı” deyimi yaygın olarak kullanılmaktadır. Rum Roma sözcüğünden türeme olup, Anadolu anlamına gelmektedir.
Başta ahlak alanında olmak üzere sosyal alanda, bilimde, sanatta, edebiyatta ekonomik alanda önemli yer alan kadınlar örgütü, Anadolu’da kurulan yukarda adı geçen bu dört örgütten Ahilik, Ahi Evren tarafından kurulmuş, dünyada ilk örgütlenmiş esnaflar örgütü yanına daha çok Kayseri’de bacıların işlettiği başta dokumacılık olmak üzere birçok alanda ekonomiye katkı sağlamışlardır.
Ahi Evran’ın kurduğu Ahilik Örgütü olurken, Evren’in eşi Fatma Bacı (Fatma Ana-Ana Kadın) başında bulunduğu dünyada ilk Anadolu’da kurulan kadınlar örgütü olma özelliğini taşıyan “Bacıyan-ı Rum” (Anadolu Bacıları-Anadolu Kadınlar Birliği) örgütü
Kayseri'deki Âhiler tarafından kurulan sanayi sitesinde hanımlara özgü, özel çalışma yerleri oluşturulmuş olup, kadınlar bu sanayi sitesinde el sanatlarını ve mesleklerini yerine getirmişlerdir. Bacıyan-ı Rum kadınlar örgütü üyeleri böylece Kayseri’deki sanayi sitelerinde, meslek ve teknik bilgileri ışığında çadırcılık, keçecilik, nakışçılık, örgü işleri, halı, kilim dokumacılığı, çul, çuval, ipek ve pamuk ipliği gibi üretim işleri ile uğraşarak ekonomiye katkı sağlıyorlardı.
Birçok batılı araştırmacıların bile ilgisini çekmiş, araştırmalar yapmışlar, 13. Yüzyılda Anadolu'daki kadınların bir araya gelerek, sivil bir toplumsal örgütü kurmalarını şaşkınlık ile karşılamaktadırlar. Şu günümüzde dahi bulunmayan, en çok öncelik ahlaki kurallara bağlı, ahlaki konularda yetiştirilen gençlere eğitmek, meslek edinmelerini sağlamak ve böylece iş yaşamına kazandırmak amaçlı gerekli gereksinmeleri “Bacıyan-ı Rum” teşkilatı karşılıyordu. Kadın kişilerin hak ve özgürlüklerine verilen değerli önem, Batılı araştırmacıları şaşırtmalarını sürdürmüştür…
Batılı araştırmacılardan Alman Franz Taeshner olurken, Franz Taeshner ise Ahilik teşkilatı ile aynı dönemde kurulan bu “Bacıyan-Rum örgütlerinin Anadolu’da Türkler hatta Türk kadınları tarafından kurulup var olmasına inanamazlar. Çünkü araştırma yapan Batılıların şaşkınlıklarının nedeni, Avrupa da o dönemlerde kadınların, Böyle Türk kadınları gibi sivil bir toplum örgütü olmadığı gibi Avrupa’da kadınların hakları kısıtlıydı. böyle haklar verilmesi önünde Vatikan’dan yönetilen katı Hristiyanlık dini kurallar vardı.
Osmanlı Devleti tarih yazarı olan, Babailer İsyanına katılan Baba İlyas’ın torunu Aşık Paşazade Anadolu'da kurulan Ahilik Örgütü (Ahiyan-ı Rum) yanında, diğer bir toplumsal sosyal kurum olarak Bacıyan-ı Rum (Anadolu Kadınlar Birliği) varlığından söz eder yazılarında.
İslam öncesi Türk kadınının her daim erkeğini yanında, erkeğine eşit bir yaşamları vardı, Anadolu’da İslamlaşmış Türkler Konya merkezli bölgede Anadolu Selçuklu Devletinin yönetimi altında oluşturulan Anadolu Kadınlar örgütü, İslam öncesi Orta Asya’da kadının yaşamı Anadolu’ya taşınmış, Anadolu kadınlarını, İslam öncesi olduğu gibi Türk kadını gerektiğinde erkeğinin yanında düşmanlara karşı vatan savunmasında eşlerinin yanında bulunmaları vardır. Savaş dışında, Türk kadınları kültürde, sanatta, edebiyatta, sosyal ve ekonomik alanlarda evine katkı sağlamasını yapardı. Ayrıca Anadolu Kadınlar Birliği boş durmaz, yaptıkları yaralar saymakla bitmez, başta doğruluk olmak üzere, kadınlar arasındaki yardımseverlik, konukseverlik, sevgi, saygı acıma duygusu ilkeleriydi.
Anadolu Kadınlar Birliği ile eş zamanlı olarak Ahiler ile birlikte kadınlar kolu yetim ve kimsesiz genç kızları korumalarına alıyorlar, onların eğitimlerini, evlenmelerini, ev-bark sahibi olmalarına yardımcı oluyorlar; bütün bunları kendilerine bir görev biliyorlardır. Dahi ayrıca, yaşlı kimsesiz kadınlara, maddi sıkıntılar içinde yaşayanlara el uzatıp esirgemeden yardımlar ediyorlardı.
Daha çok Bektaşi disiplini içinde gelişen Ahilik ve Bacılar örgütü üyelerine “Eline, beline, diline, aşına, işine, eşine sahip ol!” yani çalma, başkasının namusuna göz dikme, diline derken dilini koru veya başkası hakkında kötü konuşma, eline derken, iline sahip ola, beline derken, soyuna sahip ol, aşını, eşini, işine sahip ola derken de evin ile ilgili bağlı ol” anlamına gelmektedir.
Ancak kırılma, kadının geri plana çekilmesi, eve kapama, çarşafa içine sokma, Türk geleneksel kültürünü, Arap-İslam anlayışına göre ayarlanması ve daha çok Emevî İslam anlayışı dalgalanarak Anadolu’ya dağıldıkça, yaygınlaşarak günümüze kadar gelmesi sağlanmıştır.
Selman Zebil 2025 Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder