8 Ağustos 2012 Çarşamba

EMEVİ DİN TEOLOJİSİ



EMEVİLERDEN BU YANA SİYASİLER İSLAM KULLANILIYO 

İslami geleneğine Emevilerden bu yana tecavüz sürüyor…

Bıktık artık; eskimiş Emevi teolojisi dayatmasından. Bu ülkede haksızlık almış başını giderken, cemaatlerin işi olması gerekeni hala Başbakan kendine görev sayıyor, yeni camiler açılışı yapıyor. Cesur düşünen Müslümanlar bile artık Sünni-Emevi teoloji ideolojisi ile sindiriliyor. Halkça kabul görmüş, oturmuş, sevilmiş, benimsenmiş İslam saptırılmış, gerçek İslam’ı temsil eden Müslümanlar sığ kalmışlardır. Birçok İslam savcıları türemiş mahallelerde, gerçek Müslümanları sindirilmiş hale getirmişlerdir. “Artık zalimlerin gittiği camilere gitmem” diyen inançlı insanlar çoğalmaya başladı bu ülkede.

Daha on yıl önce mağdurları oynuyorlar, ortalığı velvele ile ayağa kaldırıyorlardı. İslam’ın “akıl adamları” oyunuyla çıktılar meydanlarda halkın karşısına, sonra yıkıcı bir dönem eşiğine getirdiler ülkeyi. Güç ve kudretin verdiği şaşırmış şımarıklıkla zalimliğe terfi ettiler; mücahittiler, müteahhitliğe yükseldiler, yaya giderlerken jeeplere biner oldular, lüks otellerde göstermelik iftar sofrası düzelemeye geçtiler.

İslam’ın kaderi bu olmamalıydı… Muhammed’in ölümünden kısa bir süre sonra siyasi karmaşayı tarafsız gözleyemeyenler, yozlaşmanın mabudu 1500 yıldır sürüp gelen zihinlerin içine hapis olmuş. İslam’dan gibi görünen pek çok ritüeller, mekânlar, İslam ve kurallar, karşı devrimin oluşturduğu net biçimde anlaşılmaktadır…

Özellikle İslam’a tebelleş olmuş Emevi hanedanlığını kuran Muaviye süreciyle başlayan, günümüze kadar süre gelmesine neden olan halife Osman’la başlatılmış İslam öncesi Arap gelenekler ile, Muhammed’in gerçek İslam idealine kısa sürede karşı devrim başlatan halife Osman ‘a karşı koyan Muhammed dostu Abuzer ve halife Bekir’in oğlu Muhammed’i iyi anlamak gerek.

İslam’a sermaye biriktirmenin yolunu açan ve Müslümanlar kapitalistleştiren Muaviye, ortaya getirip, yaptıkları kötülükler ortaya dökülüp sorgulanmadıkça, mal-mülk istifleyen Müslüman kisveli dincilere, mal yoksunu Müslümanlar dengelenmedikçe din hep soru işaretiyle kuşkuda kalacaktır. Gerek din olgusu, Muhammed’in “sınıfsız toplum” ideali, ağalık-beylik-kölelik din bilginlerinin karanlık dehlizlerinde “fıkıh” diye anlamsız, kimsenin anlamadığı ama sahip çıkanı bol, boş hurafelerle dolu olacaktır.

İslam’ı toplumsal yapısından çıkartıp, salt tapınma dini haline getirme, insanları uyuma ve uyuşturma, aklı başında insan için geçerli değildir. İslam’ın eseri olan toplumsal adetler, fırsat eşitliği, egemen güçlerin elinde. Muktedir olan kişiler büyük halk yığınlarını ezildikçe, camilere ilgi artacaktır. Oradan siyasetçi yaralanacaktır…

İslamiyet adına meşru sayıldığı ve bu konuda yalan-dolan fetvalar yayınlandığı bir İslam anlayışı sürüp gider. Gösteriş için dindarlıktan çok, camiciliğin arttığı, mal-mülk artışlarını, koruma zırhına bürünmüş siyasi erkten yana taraf olarak sağlayan, korunmuş kollanmış, öncelik verilmiş mal-mülk tutkunları. Müslüman görünümlü o gidi iblisler İslam aidiyetinden görünümlülerdir. Muaviye Sünniliğinin tarihsel kökenlerindeki kodlarda bir bakarsak, ta Emeviler’den bu yana güç ve kudret savaşları hep din kullanarak verdiler, kılıçlarından damlayan ise insan kanıydı. Bugün değişen bir şey yok…

Alenen Sünnilik ideoloji harekete geçmiş durumda… Tehlikeli bir oyun oynanıyor, bu oyunda baş aktör Recep Erdoğan. Tarih böyle düşünen insanların çıkarttıkları savaşlarla doludur. Yarın da İslam dünyasında Sünni-Şii savaşları başlayabilir. Recep Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bölgede bir Sünni blok oluşturmak istiyorlar, başlarında da kendileri olacağı hayallerine kapılıyorlar gibi görünüyor.

Türkiye sayıklıyor; git gide bölgesinde sağlığını, saygınlığını kaybeden ülke durumunda. İktidara geldikleri ilk günlerde, ülkeyi bölüp parçalamak isteyen yabancı güçlerin arzuları doğrultusunda, kendi ülkesinin ordusuna “din düşmanı” gözüyle bakıyorlardı. Ülkesini sevenlere de “Türkçü, ırkçı, kafatasçı, statükocu” diye yaftalarlardı.

Şu günlerde evindeki yangını göremeyip, komşu ülkelerin yangınına su taşıyan siyasi erk, yandaş medya, iş ve ihale adamları, acizliğin verdiği ezikliği halkın gözünde başka tutmak için Çamlıca tepesine görkemli cami yaptırma projeleri müjdelemek, arada bir cami açılışlarına katılmak gibi göz dolduran görüntülerle halkı uyutma siyaseti izlemekteler.

Başbakan vatandaşların inancı hakkında Laik-Demokratik ülkede dinde tanımlama yapıp doğruluk, yanlışlık belirleme hakkına sahip değildir. Recep Erdoğan bunu yapıyor. Sevelim sevmeyelim, BDP'liler için "Zerdüş dininden" diyebiliyor. Aleviliğe öylesine karışır oldu ki, “siz yanlış yere ibadethane diyorsunuz, bu yanlıştır, madem Müslümanız diyorsunuz, Müslümanların ibadethanesi camilerdir, camiye gelin” diyor. 1000 yıldır cem evlerinde ibadet yapan Alevilere yön ve yöntem vermeye kalkıyor.

Aslında, siz bakmayın “Ali’yi sevmek Alevilikse en büyük Alevi benim” dediğine. Hangi Sünni Ali’yi sevmem der ki? Recep Erdoğan’ın, Alevilik hakkında vermiş olduğu zihninde bir kara var. Yeri ve zamanı geldiğinde o verdiği zihnindeki karar mutlak açığa çıkacak ama biraz daha zaman var. Sonuç ya istediği Alevilik olacak ya da (…) meçhule doğru bir yol çizilecek! Hele şu öndeki Şiiliğe karşı ezici Sünni blok bir oluşsun…

Arada bir Alevilikle suçladığı Kılıçtaroğlu’nu, Sünni büyük çoğunluğun gönlüne su serpmiş oluyor, gönlü hoş ediliyor. Karaca Ahmet Dergâhı yanında yapılan cem evine, halkını, ibadet edenlerini hiçe sayarak “ucube” demiştir. Bu ülkede şehircilik mimarisine uymayan, ruhsatsız yüzlerce “ucube” camiler varken, Recep Erdoğan ayrımcı tavrıyla Alevilerin ibadethaneye “ucube” demiştir. Soralım tarafsızca: Eğer bir Alevi önderi “bu cami burada ucube” dese hemen din jandarmaları ve din savcıları işgüzarlık yaparak halkı galeyana getiriler. Başta Recep Erdoğan olmak üzere siyasi malzeme yaparak: “Bakın camilerimize dil uzatıyorlar” diyerek şayia yaparlar.



 

Hiç yorum yok:

TURANCI-TÜRKÇÜ-SOSYALİST ETHEM NEJAT (1881-1921)

ETHEM NEJAT (1887-1921) Annesinin adı Cavide, babasının adı Hasan'dır. Anne tarafından dedesi Ahmet Cavit Paşa, Çerkes İttihat ve Teavün...