Kendisine “Diktatör” Denmesini Asla İstemeyiz!
Yolları ayıran ile yolları ayrılan |
Recep Erdoğan: “Bana diktatör diyor ya, esas diktatör Bay Kemal’dir. Bakın
15 milletvekilini bir emirle başka partiye gönderdi. Bunu ancak diktatörler
yapar. Bu milletvekillerini halk seçmedi mi? Ne oldu halkın oyları” diye sordu?
İzan ve irfanla bir an düşünün! Daha kısa bir süre önce: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih
Gökçek’i koltuğundan kim kaldırdı...
İlk
kez bir Başbakan olarak seçimlere katılıp %49.5 oyla partisini tek başına
iktidar yapan Ahmet Davutoğlu’nu görevden kim alıp alaşağı etti?
Kadir
Topbaş’ı İstanbul Belediye Başkanlığından kim alaşağı etti?
Bursa
Belediye Başkanı’nı Ağlayarak istifaya zorlanan Balıkesir Belediye Başkanını
kim alaşağı etti? Ve dahi, “hadi naş” diyerek onlarca belediye başkanlarını görevden
alan kimdi?
Haydi,
soralım; bunları halkın iradesi seçmedi mi; seçti. O halde halkın iradesi bir
kişiye bağlı olunca, istediğini yapma yetkisini kendinde bulup, “halkın
iradesi” diye konuşmayacak tek kişidir.
Hele
12 milyon seçmene “tezek” diyecek kadar
kendisini kaybetmiş birisi, halkın iradesiyle alay etmekten başka nedir ki?
Demek ki, “diktatör” olmasa da, “demokrat” değildir.
Çünkü
Recep Erdoğan, geldiği iklimden dolayı, şartsız “biat” ve “itaat” isteyen bir yapıya sahiptir.
Sözünün üstüne asla partisinde söz söyleyen bulunmaz, bulunanlarda dışlanır ve
cezası ağır olur. Aslında bir bakıma Recep Erdoğan, kendi partisinde bile
kimseye güvendiği falan yok. Bırakın il kongrelerini, en küçük kasaba
kongrelerine bile kendisi katılıyor, kendisi müdahale ediyor, kimin il başkanı,
kimin ilçe başkanı, kimin ocak başkanı olacağına tek elden o karar veriyor.
Hatta maçlara bile müdahale ediyor, kendi takımı oynuyorsa, taraftarlarına “statları
doldurmaya var mısınız” diyor “evet” nidaları yükseliyor ve “ansızın
gelip göreceğim ha” diye de
uyarıyor.
En
son olarak ta, “Askeri Vesayet”i ortadan kaldırdık diye propaganda yaptılar
yıllarca. Ne oldu? Meğerse kendilerinin vesayeti için askeri kullanır olmuşlar.
Hani “milli irade” nerede kaldı? Bu Millet uyumaya devam ederken, Askeri
Vesayetten nefret eden AKP önderliği, Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanını, 24
Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimi için “posta modern” darbe ile Genel Kurmay
Başkanı Hulusi Akar Paşa’yı, Devletinin helikopteri ile Abdullah Gül’ün başına
bir balyoz gibi indiriyor ve “cumhurbaşkanı adayı olma” diye talimat veriyorlar.
Vesayetse Vesayet
Budur...
Bu
ülkede “askeri vesayeti kaldırdık” diyen
iktidar, kendi askeri vesayetini kurmuş, karşısında siyasi rakip istemeyen
Cumhurbaşkanı, Genel Kurmay başkanı ile birlikte Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim
Kalın’ı Abdullah Gül’e göndermesi, gözdağı sopası niteliğinde, ülke için vahim
bir olaydır. Buna demokrasi dilinde “post modern darbe” denir.
Milli
İrade Ha...
15
vekil için “Milli İrade”ye saygınlık yapıldı demekte Recep Erdoğan. O halde
seçime girip %49.5 oyla başbakan olan
Ahmet Davutoğlu’nu bir darbe ile alaşağı edenken milli iradeye darbe değil
miydi? Dahi birçok belediye başkanlarını “milli irade” seçtiği halde, ağlayarak başkanlıklarından
alaşağı eden sanki kendisi değildi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder