TÜRKİYE’DE TARIM OLAYI
Topraklarının 23 milyon hektarı %3,3 bölümünde sebze, %13,2’lik bölümünde ise meyve üretimi yapılıyor. 2002 yılında 27 milyon 856 bin hektar idi, şimdi gelinen nokta, 23 milyon hektar tarımda kullanılıyor. Yani dünya da toprak kaybeden dünya rekoru bizdedir...
2003 yılında sebze tohum ithalatı 764 bin ton olurken, 2014 yılına gelindiğinde 3 milyon 185 bin tona çıkmıştır. Bu tohumların nerdeyse tamamını İsrail ve Hollanda’dan alıyoruz.
Cumhuriyet Döneminde Fındık
1925 yılında çıkarılan 407 sayılı yasa ile Rize’de fındık yetiştiren iller arasına alındı...
1927 yılında çıkarılan 6207 sayılı hükümet kararnamesiyle fındık fidanlarının ihracatı yasaklandı...
1930 yılında İş Limitet Şirketi kuruldu...
1931 yılında fındık ticaretine başlandı...
10 Ekim 1935’te “birinci Ulusal Fındık Kongresi toplandı. Toplantıda fındığın yetiştirilmesinden satışına kadar, özellikle kalite ve standardizasyon konuları işlendi ve çeşitli raporlar kongreye sunuldu ve Fındık Nizamnamesi İstasyonu kuruldu...
1936’da Giresun’da Fındık İstasyonu kuruldu...
1 Kasım 1937’de Atatürk TBMM açılış konuşmasında “Önümüzdeki yıl içinde, fındık başta olmak üzere diğer belli başlı ürünlerimizi de ilgilendiren birlikler kurulmalıdır” emrini verdi...
28 Temmuz 1938’de Giresun’da Tarım satış Kooperatifleri Birliği (FİSKOBİRLİK)
6 Kasım 1940’da, merkezi Giresun da olmak üzere, Karadeniz Bölgesi Fındık İhracatçılar Birliği kuruldu...
7 Kasım 1957’de 2. Ulusal Fındık Kongresi toplandı. Bundan 47 yıl sonra 10-14 Ekim 2004’te yine Giresun’da 3. Milli Fındık Şurası toplandı
1965 yılında kurulan Fındık İstasyonu, Fındık Araştırma Enstitüsü adını aldı
1983 yılında “Fındık üretiminin planlaması ve dikim alanlarının sınırlandırılması” amacıyla 16/6/ 1983 yılında 2844 sayılı yasa çıkarıldı. Ondan sonra fındıktaki oyunlar sahnededir...
Michele Ferrero (1925-2015)
Dünyada, fındıktan yapılan 1 milyon kilo Nutella satılmaktadır...
Nutellayı keşfeden Micele Ferrero, ilk kez Nutella, İtalya’nın Piyemonte bölgesindeki Alba kasabasında yaşayan annesi Piera ve babası Pietro Ferrero’nun İkinci Dünya Savaşından sonra bir pastaneden fabrikaya dönüştürdüğü markayı dünya devi haline getirmeyi başardı. Ferrero öldüğünde dünyanın en zenginleri arasında geride 24 milyar dolar servet bırakmıştır.
Ferrero Eli Karadeniz Fındığında...
Dünya devi olan Michele Ferrero Şirketi, hep kendi geliştirdiği markaları satarken, ilk kez dışarıdan şirket satın aldı: Türk Oltan Gıda idi. Daha sonra Ferreo Fındık İthalat İhracat ve Ticaret AŞ” olarak değiştirdi. Neden yapmasın ki; dünya fındık üretiminin %85’ini Türkiye karşılıyordu. Dünya çikolata devleri fındığı bizden alıyordu...
Şimde gelinen nokta; İtalya ile Türkiye nerdeyse aynı yıllarda bu yarıştan karlı çıkarken Türkiye fındık ülkesi olmasına rağmen markalaşamadan bitti. Bizden fındık alıp işleyen Michele Ferrero’nun yıllık cirosu 11 milyar dolar olmaktadır.
Ferroro Fındık İthalat ve İhracat AŞ, Türkiye’ye yerleşti. Türkiye’de Düzce’de 2, Trabzon’da 2, Ordu’da 1 olmak üzere, 5 fındık kırma tesisi kurdu. İki fındık seçme tesisini de Trabzon ve Düzce’de kurdu. Ayrıca Trabzon’da fındık entegre tesisi var.
Türkiye’de 500 milyon dolar cirosu olan bu Ferrero Fındık İthalat İhracat ve Ticaret AŞ’nin en büyük tedarikçisi ise AKP kurucusu Cüneyt Zapsu olmaktadır...
AB’nin Türk Tarımı Üzerindeki Niyeti
Türkiye AB Gümrük Birliğine 1895’de girdi. Sanki AB’ye tam girmiş gibi milletçe çok sevindik. AB’ye tam üye olan Yunanistan 1981’de AB’ye girdi, gümrük Birliğine ise 1986’da girdi. Keza İspanya da öyle: AB’ye 1986’da girdi, Gümrük Birliğine ise 1995’te girdi. Sorulması gereken soru: Türkiye neden tersini yapıp önce Gümrük Birliğine girdi de hala AB’ye tam üye olamadı?
2007 Martında AB tarafından hazırlanan Türkiye İlerleme Raporunu 83 bin sayfadan 46 bin sayfasını AB’ye giriş için öngörülen tarımsal konulardır. AB, Dünya Tarım Örgütü (WHO) denilen örgüt, Türkiye de tarım nüfuzunu %34’ten %8’e düşürülmesini şart koştu...
Bu ağır tarım siyasetini kimlerin dayattığı belli, AB; kimlerin evet deyip boyun eğip kabul ettiği Türkiye’yi yönetenlerde belli.
AKP Yöneticisi Ethem Sancak’ı tanırsınız, eski solcu, Recep Erdoğan’ın yandaşıdır.21 Eylül 2007’de Radikal’de şöyle yazıyordu: “Darbeleri tarihe karıştırmak için Türkiye’de köylülüğü tasfiye edelim” diyordu. Şimdi ne oldu? Türkiye’de “köy” statüsü kalmadı, köy diye bir yerleşim yeri yok artık. Ne var, her köy bir mahalleye dönüştürüldü.
2002’de buğday üretimi 19.5 milyon ton iken bu rakam 2014’de 19 milyon tona düştü.
2002’de Türkiye’de arpa üretimi 8.3 milyon ton iken 2014’te 6.3’e düştü.
2002’de Türkiye’de pamuk üretimi 2.5 milyon ton iken 2014’te 2.2 milyon tona düştü.
2002’de Türkiye’de şeker pancarı üretimi 16.5 milyon ton iken 2014’de 16.4 milyon tona düştü...
Yabancıların mısır şurubu için kullandığı mısır üretimi Türkiye’de 2002’de 2.1 milyon ton iken 2014’de 6 milyon tona çıktı.
Sami Güçlü’den Mehdi Eker’e Tarım Siyaseti
AKP, her seferinde 2002 öncesini “eski Türkiye” diye dillerine dolarlar dururlar..
Sami Güçlü, AKP kurucularındandı. 3 Kasım 2002’deki seçimlerde Konya milletvekili olarak meclise girdi. İlk kabinede, “Tarım ve Köyişleri Bakanı yapıldı.
AKP’nin ilk Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, yerli üreticiyi korumak için 2004’te “yerli ürün alana ithalat izni” uygulamak istedi. ABD, “uluslararası ticaret yasasıyla uyuşmadığı” gerekçesiyle Türkiye’yi, Dünya Ticaret Örgütü’ne şikayet etti ve ardından dava açıldı.
Sonuç ne mi oldu? Recep Erdoğan devreye girerek ABD’ye davayı kaldırttı, ardından da 2 Haziran 2005’te Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü koltuğundan indiriliverdi. Neden? Düşündürücü değil mi?
Nakşibendî tarikatının en yüksek seviyesinde bulunan, Diyarbakırlı bir ailenin, Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker’e devredildi. Mehdi Eker, 2005-2015 yılları arasında, 10 yıl sürecek olana Tarım ve Köyişleri Bakanı yapıldı.
Sami Güçlü’nün ayağının kaydırılmasında, Mehdi Eker’in rolü olduğunu WikiLeaks belgelerinde ortaya çıkmıştır.
Sami Güçlü bakanlık koltuğundan iç açıcı bir biçimde indirilmedi. TBMM Genel Kurul’unda Tarım Sigortası Yasası görüşmeleri sırasında “bakan” olarak hükümeti temsil ediyordu. O anlarda, başbakan Recep Erdoğan tarafından görevden alındığından bilgisi yoktu. Ancak görevden alındığını, TBMM Genel Kurulunda bulunan AKP’li milletvekillerinin cep telefonlarına gelen mesajla öğrendi. Sami Güçlü, genel kurulu ter etti ve de kurucusu olduğu AKP ile de yollarını ayırdı.
10 yıllık Tarım ve Köyişleri Bakanlığında yaptıklarını anlattığı, “Türkiye Tarımının Değişim ve Dönüşüm Süreci” adlı kitabını yazmış. Orada başarılarını ballandırarak şöyle anlatır: “Eski Türkiye olarak tabir ettiğimiz 2002 yılı öncesi yıllarda her sektörde olduğu gibi özellikle tarım alanında da inanılması güç ama birçok ihmal ve eksiklik adeta alışkanlık ve ilkel haline geldi, tarım alanındaki gerileme ‘kader’ gibi algılandı...” diyordu.
Hatta dahası: “Bizden önce Türkiye’de maalesef tarımın değeri ve önemi bilinmemekteydi. Türkiye’de bizim iktidarımıza kadar, tarıma yeterince önem verilmediği için geçmiş hükümetler döneminde uygulanan tarım politikaları da çoğunlukla vasat ve günü kurtarma çabasıyla oluşturulmuş bir anlayıştan öteye geçememiştir.”
Bunları kitabında yazan Mehdi Eker, Türkiye’yi küresel çetelerin eline nasıl düşürdüğünden asla söz etmeyecektir. Hatta Sami Güçlü’yü etkisiz duruma sokan, küresel ağababaları onu o bakanlık koltuğuna oturttuğunu asla anlatmayacaktır.
2002-2014 yılları arasındaki tarımdaki çöküşten asla söz etmeyecektir...
AKP iktidarı döneminde ülke nüfuzu 10 milyonun üzerinde artarken, kişi başına tarım payı %35,4’ten %22,3’e kadar düştüğünden hiç söz etmeyecektir.215 yılı itibariyle ülkede ekilmeyen arazi büyüklüğü iki Trakya bölgesi kadarına ulaştı.
2002’de tarımda istihdam %34.9 iken 2015’de bu sayı 21.1’e düştü...
İşin düşündürücü tarafı ise, gıda ham maddeleri ithalatı 3 milyar 995 milyon dolar iken 18 milyar 60 milyona yükselmiştir. Yine 2015 yılında Türkiye 12 milyar 457 milyon dolarlık tarım ürünü ithal etti.
Haydi, bakalım tarımda nerelere geldik görelim...
AKP iktidarı, 2005 yılında “Toprak Koruma ve Arazi kullanımı Yasası” çıkardı. Sonuç; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de son 10 yılda ekilen ve dikilen tarım arazisinin yaklaşık %8.2’sini, toplam tarım alanının da %5.2’sini kaybetti. Yani AKP’nin çıkardığı bu yasadan sonra 10 yıl içinde Türkiye’nin toplam tarım alanı %5.22, yani, 2 milyon 113 bin hektar azaldı...
Fransız Tarım Bakanından ödül alan Türk Tarım bakanı Mehdi Eker...
2012 yılında AKP Hükümetinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’e Fransa hükümeti tarafından “Tarım alanında Şövalye Liyakat Nişanı” verildi. Bakan Eker, Şövalye Liyakat Nişanı’nı Paris’te düzenlenen bir törende, Fransa Tarım Bakanı Stephane Le Foll’ün elinden aldı.
Mehdi Eker, orada yaptığı konuşmada, 1883’den bu yana verilen şövalye liyakat nişanının ilk kez bir Türk bakana verildiğini söyleyerek: “Şövalye Liyakat Nişanını, dostluğumuzun her gün geliştiği bir ülkenin bakanından almaktan onur duyuyorum” diyordu.
Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre 2008 yılından beri Fransa’nın tarımda yaşadığı krizin atlatılmasında, Türkiye 2010-2012 yılları arasında Fransa’dan 250 milyon dolar tutarında canlı hayvan ve et ithal ederek bu ülkenin tarım alanındaki krizin atlatılmasına katkı sağlamıştır.
Mercimek
Anayurdu Anadolu olan mercimek AKP’nin tarımın her alanında olduğu gibi mercimek tarımını da yok etti.1990 yılında 846 bin ton mercimek üreten ve dünya mercimek ihtiyacının %47’sini karşılayan Türkiye, 2018’de mercimek ithal eder duruma getirilmiştir.
1990’lı yıllarda Türkiye’de 5.37 milyon dönüm alanda kırmızı mercimek tarımı yapılırken, 2014 yılına gelindiğinde %60 azalarak 2.3 milyon dekara düşmesine nerden olunmuştur.
Bu arada Kanada ne yapıyor?
1870 yılında Türkiye’den götürdüğü kırmızı mercimek tohumlarını, soğuk iklime dayanıklı hale getirmek için genleriyle oynayarak, kendi ülkesinde üretmeye başladı. Böylece Kanada dünyanın en çok mercimek ihracatı yapan ülke durumuna geldi.
Mercimek ülkesi iken Türkiye, Kanada’ya 1970 yılında mercimek tohumlarını Türkiye’den götürmüşken, bugün bile bize yılda 300 bin ton mercimek satmaktadır.
Diğer bakliyat üretiminde de bataktayız...
1990 yılında 2 milyon 13 bin ton bakliyat üretimi yapan ülkeydik...
2015 yılına gelindiğinde bakliyat üretimi 1 milyon 79 bin tona gerilemiştir..
Nohut
1990 yılında 860 bin ton nohut üretimi ile dünya ihracatının %62’sini karşılarken Türkiye 2016’da Türkiye nohutta %19.3’e düşmüştür. Daha beteri, Türkiye gümrük vergisine rağmen yılda 30 bin 446 ton nohut ithal eder duruma düşürülmüştür.
Kuru Fasulye
1990 yılında Türkiye’de kuru fasulye dikilen arazi 171 bin hektar idi. Bu rakam bugün 70 bin hektara düştü ve düşmeye devam etmektedir. Artık Türkiye yılda 50 bin ton kuru fasulye ithal ediyor. Bir zamanlar Türkiye’de, fakirin sofrasını süsleyen kuru fasulyeyi bile ithal eder olduk.
Kısacası Türkiye 1980 yılında 7 bin 600 ton kuru fasulye, 88 bin 500 ton nohut, 102 bin ton mercimek ihraç ederken, bu üç üründen asla ithalatına gerek duyulmazken, 2017 yılına gelindiğinde ithal yapar duruma getirildik...
1980 yılında Türkiye’nin tarımsal ihracatı 2 milyar dolar iken, ithalatı sadece 50 milyon dolardı. Özal’dan Erdoğan’a kadar tarımda kıyım yapılarak bu günlere geldik.
AKP’nin tarım siyasetiyle gelinen nokta: Kuru fasulye, nohudu, bezelyeyi, buğdayı, mısırı, ayçiçeğini, pamuğu ve mercimeği Amerika’dan alıyoruz.
Yararlandığım kaynak: Soner Yalçın, "Saklı Seçilmişler" yapıtı