15 Eylül 2018 Cumartesi

KISA NORVEÇ TARİHİ


Etkileyen Norveç ve Yaşam
Yıl 1986 idi. Norveçli bir arkadaşım Oslo’da bana bir yer buldu geçici olarak kalacağım iki katlı, her katta iki daire olmak üzere dört daire var. Her daire iki artı birdir ve toplam 50 m2 idiler. Bu; yılların inadına ayakta duran ev, kütükten yapılmış ağaç evdi.

Az ileride Oslo’yu ikiye bölen şelaleler (fos) oluşturan bol sulu bir nehir akıyordu, kıyılarından su ile çalışan un değirmenleri (möller) vardı. Bu değirmenlerden birisi tuğla duvarlardan örülmüş görkemli bir binaydı, su ile işleyen değirmenlerin modası geçmiş ama geçmişi korumak amacıyla dış görüntüsü bozulmadan “Möller Restaruant” olarak hizmet ediyordu.

Gelelim işin konusuna; benim geçici olarak kalacağım evin mazisi, “işçi evleri” olduğunu öğrendim. 18. Ve 19. Yüzyıllarından endüstri devrimini yaparken, sanayi kurmaya başlamış olan Norveçli işadamları, yaptıkları fabrikalarda çalıştıracak işçi evlerini de yanında yapmışlar...

Peki, biz ne yapmışız? 20. Yüzyılda büyük kentlerde fabrikalar kurarken, fabrikada çalışacak işçilerin kalabilecekleri yerler düşünülmemiş, işçiler de kendi başlarının çaresine bakarak, kentlerin kıyılarında bulunan boş arazilere kalabilecekleri gecekondular inşa etmişler ve çarpık bir kentleşmeye doğru gitmişlerdir. Buna siyasetçiler hep oy uğruna göz yummuşlardır.

Dönersek Oslo'ya; Oslo’yu ikiye ayıran Akerselva ırmağı, küçük ama görülmek istenilen çağlayanlarıyla Oslo’ya ayrı bir güzellik katmaktadır. Akerselva, evirile kıvrıla, kayaların kovuğuna gire çıka akarken, kıyılarında ki ağaçların suya doğru uzanmış yapraklarını yalayarak Maridalsvannet gölüne kadar kıyısındaki 8 kilometrelik gezi ve koşu yolları boyunca akışı, insana huzur veriyor. Günümüzde Akerselva kıyıları yeşil parkları, güzel doğası, çekici eğlence alanları, kıyısındaki eski, tuğla örmeli fabrika binaları elden geçirilerek korunmuş, kâfiler, restaurantlar, sanat evleri, ofisler ve dahi birçok amaçlı kullanılmaya açılmıştır. 

Oslo’yu ikiye ayıran bu adı geçen Akerselva ırmağı kıyıları, 19. Yüzyılda Norveç sanayileşmesinin merkezi olmuştur. Nehrin kıyılarına su ile işleyen değirmenler ve tekstil fabrikaları dahi, çeşitli mekanik atölyeler inşa edilmiştir.

Norveç’in Coğrafi Konumu
Norveç, Kuzey ışıkları dansının izlenen birkaç ülkeden biridir. En mükemmel maceralı, eğlenceli doğa sporları, en güzel kış sporları ve keşfetmesi gereken mekânlar ülkesi Norveç, Kuzey Avrupa’da yer alan bir ülkedir. Doğusunda İsveç, kuzey ucunda ise Finlandiya ve Rusya’ya sınırdır.

İskandinav Yarımadası’nın kuzeyinde bulunan Norveç’in, % 70’i dağlarla kaplıdır. Ülkede tarım yapılabilen alanların toplam alana oranı ancak yüzde 3’ü kadarını oluşturmaktadır. Ayrıca bu ülke toprakları üzerinde 150 bin ada, 450 bin tatlı su gölleri bulunmaktadır. Dahi ayrıca, Norveç’in okyanusa olan kıyı uzunluğu ise 19 bin kilometreyi geçmektedir.

Fiyortlar
Norveç’in en belirleyici coğrafi yapısı, yer şekillerinden birisi de Fiyortlardır…
Fiyort denizin buzul vadilerini basması sonucunda oluşan ve çoğunlukla iç kesimlere kadar sokulan ince uzun, kenarları çok dik kayalık yamaçlar olup, deniz seviyesinin 200 metre altına kadar uzanan bu fiyortlar, ülkede irili ufaklı 1190’ı bulunmaktadır. Bu Fiyortlar, doğa olayları sonucunda kutup bölgelerine yakın kıyılarda dördüncü çağda buzul kayalıkların dik, derin yamaçlarda biçimlenmesine etki eden akarsular, dalgalar, akıntılar, medcezir ve buzullar kıyıları şekillendirerek oluşturduğu, buzul kayalıkların alt kesimlerinin altında kalmasıyla birçok farklı kıyılardan oluşmuş körfezlere verilen addır. Yani, jeolojik bir oluşum olup, tarihi 1. Zamana kadar dayanan çok güzel doğa olaylarından olup dünyada eşine az rastlanılmaktadır. Norveç Fiyortlarının ulunduğu Bergen, Flåm, Stavanger, Geiranger ve Olden gibi kent bölgeleridir.

Norveç’ Topraklarına Yerleşim
1905 yılında kurulan modern Norveç topraklarında, araştırmalara göre yerleşim 10 bin yıl öncesine kadar dayanmaktadır. Bölgeye yerleşen ilk insanlar balıkçılık ve avcılık ile uğraşma amacıyla gelmişlerdir. M.Ö. 500’ler ise tarım ile uğraşmaya başlayan insanların yiyecek stoklamaya başladıkları dönemlerdir. Bronz Çağı olarak adlandırılan bu dönemde metal silahlar, kuyum eşyaları ve araçların yapımında uğraştıkları keşfedilmiştir.

Norveç’te 800-1030 yılları “Vikingler dönemi” olarak adlandırılır. Bu dönemde çağına göre gelişmiş aletler yapan ve okyanusta hızlı yüzebilen, sağlam gemiler yapmışlar ve ticarette çok büyük ilerleme kaydetmişlerdir Vikingler. Yaptıkları bu dayanıklı ve hızlı gidebilen gemilerle dünyanın birçok yerlerine gitmişler birçoğu gemicilikte, ticarette ilerlemeler sağlayan birçok Vikingli, gittikleri ülkelerde uygarlıklar kurmuşlar ve o ülkelerde ticaretle uğraşmaya sürdürmüşlerdir.

Norveç’in Bağımsızlığı Doğru Adımları
Norveç, 278 yıl Danimarka ile birlikteliğini sonlandırdıktan sonra, 17 Mayıs 1814 yılında İsveç ile başlattığı birlikteliği de 91 yıl sonra sonlandırıp 1905 yılında bağımsızlığını alarak bağlı olmayan bağımsız devlet olmaya doğru adımını attı. Bundan dolayı Norveçliler 17 Mayıs gününü, bağımsızlıklarını ilan ettikleri gün olarak her yıl görkemli bir biçimde kutlarlar.

1905’te yeni bir devlet oluşturulur, o günlerde başkenti Christiania yani Oslo olur.
Böylece yeni bir devlet yönetiminin kurulması birçok yeni iş sahalarının açılmasına her hizmete ivedilikle yanıt verebilecek duruma getirilmesi için emek harcanır.

Norveçliler 17 Mayıs 1814’te bağımsızlık ilan ederken, o zamanki Danimarka Prensi 8. Christian Frederik (1786-1848)’i kendilerine  “Norveç Kralı” olarak seçseler de, bu amaca tam olarak ulaşılamadı. Ancak 8. Christian Frederik "Danimarka Kralı” oldu. İşler böyle gidince, Norveçliler bağımsızlık rüyalarını bir kez daha gerçeğe dönüştüremediler. Anlaşma uyarınca Norveç’in İsveç’e ait olması gerekiyordu. Öyle de oldu. 4 Kasım 1814 tarihinde İsveç-Norveç Birleşik Krallığı (De Forenede Kongeriker Sverige og Norge) kurulur.

Böylece 278 yıl Danimarka ile “birlik” durumu yaşayan Norveçliler, bu tarihten itibaren de İsveç ile “birlik” durumu yaşamaya başlarlar. Her iki birliği de Norveçliler “isteksiz” yaşarlar. Çünkü Norveç’in bağımsızlığına bugüne kadar ne Danimarka ne de İsveç izin vermiştir. Böylece, Danimarka’dan ayrılan Norveç  “İsveç-Norveç Birliği”  olarak varlığını sürdürmüş, İsveç-Norveç Birleşik Krallığı’nın başkenti, İsveç’in şimdiki başkenti Stockholm olurken, Norveç’in şimdiki başkenti Oslo (Christiania) olmuştur. Yani, çiftli başkentli ve çift meclisli bir devlet yapısı ortaya çıkarılmıştır. Birliğin kralı ise İsveç Kralı olan 13. Karl (1748-1818) olmaktaydı.

Bağımsız Norveç’in İlk Kralı Frederik Carl Axsel
Danimarka-İzlanda Prensi Frederik Carl Axel, 25 Kasım 1905 günü Danimarka’dan Norveç’e gelerek 7. Håkon adıyla Norveç’e ilk kral yapılır. Norveç’e gelerek Norveç ulusunun başına geçen 7. Håkon, Oslo meydanında halka hitaben milli duyguları canlandıran tarihî şu konuşmayı yapar; şöyle: “Allah hiçbir milleti diğer bir milletin kaburga kemiğinden yaratmamıştır. Öyleyse Danimarkalıların ve İsveçlilerin neyi varsa Norveçlilerin de olmalıdır. Norveç hakikat, bağımsız Norveç ise haktır.

Okuldan çık, kiliseden çık, kütüphaneden çık. Bir dağın tepesine çık ve aşağı bak. Ne görüyorsun? Dört parçaya bölünmüş bir ülke;

Sana ‘Biz hepimiz Hıristiyan kardeşiyiz, hepimiz İsa’nın çocuklarıyız’ diyenlere, sadece şunu söyle: ‘O zaman Danimarkalıların ve İsveçlilerin neyi varsa Norveçlilerin de olmalıdır.’ Görürsün o zaman kardeşliği, yoldaşlığı;

Hıristiyan değil onlar; inanma! Meryem aralarında yaşasaydı, köyünün ismi zorla değiştirilir, oğlu İsa anadilde eğitim göremezdi;

Bir sorsana Danimarkalı ve İsveçli arkadaşına, niye Krallık kurmuş, niye Reformasyon yapmış? Bir de kendine sor. Onlar niye yapmış, sen niye yapmışsın? Görürsün aradaki farkı;

Bir ismin yok, kimliğin yok. İsmin hiçbir yerde yazıyor mu senin? Böceklerin bile ismi var kitaplarda, biliyor musun? Ama senin yok!;

Onun da ailesi var senin de, onun da kilisesi var senin de. Ama onun devleti var senin yok, onun bayrağı var senin yok!;

Din kardeşliği; yalan! Bizim ‘Kuzey’ dediğimiz topraklara onlar ‘Batı’ diyorlar, bizim ‘Batı’ dediğimiz topraklara da onlar ‘Kuzey’ diyorlar. Bak gördün mü; kıblemiz bile bir değil;

Sen sadece iki defa yenildin, cahil; bir Roma’da, bir Kopenhag’da. Diğerleri hepsi sadece bu iki yenilginin sonuçları, sen tarihini bilmiyorsun;

Faroe Adaları’na kadar gidip Torshavn’ı kurdun, İzlanda’ya gidip Reykjavik’i kurdun, Grønland’a da çıktın, neden Aker Brygge’ye bir fidan bile dikmedin?

Norveççe konuştuğun zaman özgür olmayacaksın, Norveççe yazdığın zaman da özgür olmayacaksın. Norveççe düşündüğün zaman özgür olacaksın;

Dindar Norveçliler "Norveçlileştikçe", Hıristiyancı Danimarkalıların maskesi düşüyor. Solcu Norveçliler ‘Norveçlileştikçe’, Solcu İsveçlilerin maskesi düşüyor;

400 yıllık birlikten bahsederken, dikkat edin verdikleri örneklere, hep biz onların yardımına koşmuşuz. Onlar bize koştu mu hiç? Yok. Hep biz onlara ‘kardeş’ olmuşuz, hep biz. Ulan bir kere de siz bize ‘kardeş’ olun be, bir kere de siz! ‘400 yıllık birlik’ içinde, ‘Bakın biz Norveçlilere şurada omuz verdik’ dedikleri bir tane örnek var mı? Yok. Hep biz onlara omuz, hep bir;

Sen ey Faroe Adaları için, Grønland için yeri göğü inleten Norveçli kardeşim! Oslo yanıyor. Faroe’de gösteri oldu mu? Gnland’da gösteri oldu mu? Oldu mu?

Faroe şehidimiz var, İzlanda şehidimiz var, Grønland şehidimiz var. Onların bir tane Norveç şehidi var mı? Vazgeçtim ‘şehitten; kalbi bizimle birlikte olan, Norveç halkının huzur ve emniyeti için dua eden ‘kardeşlerimiz’ var mı?

Avrupa’da Reform hareketleri başladı, ilk Oslolu ve Bergenli Hıristiyanlar koştu. Faroe Adaları işgal edildi, savaşa ilk Norveçliler koştu. İzlanda hakeza. Grønlad için Mavi Viking gemisi yola çıktı, geminin yarısı Norveçli. Nerde şimdi o kardeşler?

Oslo’da yaşanan gerçek: ‘Halkların kardeşliği’ saldırıyor, Norveçliler direniyor;

Norveç’te 300’den fazla Norveç köyü İsveç’in elinde, katliam kapıda! Hıristiyancı Norveçlinin gündemi: ‘Emperyalist İngilizler Faroe Adaları’nda bir köye baskın düzenledi; şu çok açık artık: Ya Norveçliler Norveç’in başına geçecek, ya da Norveç Norveçlilerin başına yıkılınca;

Britanya Kopenhag’a yardım etsin, ‘God bless you’, Stockholm’a yardım etsin, ‘God bless you’, ama Oslo’ya yardım etsin, hemen ‘İngiliz uşakları’, öyle mi? Münafıklar;

Bütün Norveçli millî aydınlara ve filozoflara düşman ama İsveçli ve Danimarkalı filozoflara hayran olan bu köle Norveçli tipi, kimin eseri? Hiçbir gösteride Norveç bayrağı dalgalandırmayan, dahası hem Norveç bayrağına hem Norveç devletine karşı olan bu ‘Norveç siyaseti’, kimin eseri?

İlk Norveç Meclisi ve İlk Norveç Bayrağının Ortaya Çıkışı
Norveç Parlamentosu olan ve adı “Yüce Meclis” (Stortinget) de bu tarihte kurulur ve ilk oturumunu da aynı yıl gerçekleştirir. Bu süreçte de Norveç bayrağı, kırmızı beyaz Danimarka bayrağının ortasına çizilir, İsveç’i temsilen mavi renginde yerleştirildiği haçlı bayrak Norveç bayrağı olarak ortaya çıkar ve bu bayrak, halen Norveç bayrağı olarak kullanılmaktadır. Yani, Danimarka ve İsveç bayraklarının karışımından oluşmuş; geçmişte Norveçlilerin, Danimarka ve İsveç ile yaşadığı birlikteliği sembolize eden bir bayraktır.

Günümüzde Norveç’in İdari Yapısı
Norveç idari (Fylke) yapısı 19 bölgeden oluşmaktadır. Bunlar idari yapıları şöyle sıranıyor: Akershus, Aust-Agder, Buskerud, Finnmark, Hedmark, Hordaland, Møre ve Romsdal, Nordland, Nord-Tröndelag, Oppland, Oslao, Östfold, Rogaland, Sogn ve Fjordane, Sör-Trøndelag, Telemark, Troms, Vest-Agder, Vestfold olmaktadır. Ayrıca bağımlı adalardan Savalbard, Jan Majen, Bouvet Adası olmaktadır.

Norveç’in ekonomisi başta petrol, doğalgaz, bakır, nikel, demir, çinko, kurşun, balık, kereste, hidrolik enerji başlıca doğal kaynaklarıdır. Gıda üretimi, balık, et, süt, arpa, patates gibi maddeler.

Norveç’te din: Evangelik Lutherciler %86, diğer Protestanlar ve Roma Katolikleri ise %3, diğer %1’de kalmaktadır. Bilinmeyen dini topluklar ise. %10 civarındadır.

Norveç’te okur-yazar oranı toplam nüfuzda 15 yaş üzeri %100’dür.

Yaşam Standarttı
Norveç halkının genel özelliği, ekonomik rahatlıktan kaynaklanan sakinlik ve bireysel yaşamın ön plana çıkmasıdır. Ölüm oranı, kadınlarda ortalama 81-92, erkeklerde 75.87 olurken toplam nüfuzda 78.79 yıl olmaktadır.

Yarlanılan Kaynaklar
Andy Orchard'ın Norse Mit ve Efsanesi Sözlüğü (Cassell, 1997)
HR Ellis Davidson'ın Kuzey Avrupa Tanrıları ve Mitleri (Viking Press, 1990)
Viking Yaşındaki İskandinav Dinleri Thomas A Dubois (University of Pennsylvania Press, 1999)
Viking Çağının Ansiklopedisi John Haywood (Thames & Hudson, 2000)
Graham-Campbell ve diğerleri (Andromeda, 1994) tarafından düzenlenen Viking Çağının Kültür Atlası
Penguen John Haywood'un Vikinglerin Tarihi Atlası (Penguin, 1996). İskoçya, İrlanda, İngiltere, İzlanda ve Normandiya'daki Viking yerleşimlerinin ayrıntılı haritaları.
Bağlantılar

Oslo'nun oluşum tarihini takip edin...
Selman Zebil 2018

12 Ağustos 2018 Pazar

DOLARI BIRAKIN, BÜYÜK BELA KAPIDA


Suriye İdlib Rusya Çin
İdlib’de aşırı İslamcı radikaller uzun zamandır konuşlanmış durumda... Gittikçe Suriye’de güç kazanan Esat güçleri İdlib’de ki bu radikal dinci güçleri oradan silip süpürecek. Bu radikal güçler ise oraya Rus federasyonundan, Çin’den Türk cumhuriyetlerinden ve dahi diğer İslam ülkelerinden gelip Suriye’de iç savaşa katılanlar İdlib’de birikmiş, kıtır kıtır insan kesen IŞİD’çi zihniyetin toplandığı yerdir. Rusya’dan sonra Çin’de İdlib ve çevresinin bu kafa kesen canilerden temizlenmesini istiyor...

İdlib denen bölgenin toplam nüfuzu 3 ile 4 milyon arasında olduğu söyleniyor. Rus ve Çin güçleriyle burasının temizlenmesi sırasında Türkiye yeniden 1 milyonun üzerinde sığınmacıların geleceği hesaplanıyor. Sığınmacı adı altında ülkeye İslamcı teröristler girecektir. O teröristler tanınmamak için İdlib'de ki gibi şalvarlı sakalı gelmeyecekler Türkiye'ye. Artık ülke ne olur siz düşünün!

Gelelim Rusya ve Çin’e...
Neden Rusya ve Çi'in İdlib’be önem verdiklerine bir bakalım...
İdlib'de toplanmış bu radikal güçler, tekrar ülkelerine dönsünler istenmiyorlar. Kendi ülkelerinden İdlib’e giden IŞİD ve benzeri birçok terörist grupların ülkelerine dönmelerine izin vermeyecekler ve orada imha etmek istiyorlar. En ağır bela! Ya bu çok uluslu radikal İslamcı çeteler Türkiye’ye kaçarlarsa ne olur ortalıkta, düşünün neler olacak!.. 

İdlib'de, Doğu Türkistan tugayı, Sultan Murat Tugayı, IŞİD toplulukları var. Bunların bazılarını Türkiye'den destek gördükleri söyleniyor. Suriye rejimi, Rusya, Çin onları terörist topluluklar olarak görüyor. Bunlardan pek çoğu Rus, Çin ve diğer Türk cumhuriyeti kökenliler. Kendi ülkelerinde ağır suç işlemişler var içlerinde. Türkiye'ye sığındıklarında bu devletler, suç işlemiş teröristlerini "ver bakayım o benim teröristimi, hesap soracağım" derse  Türkiye yeni yeni krizlere gebe kalacaktır...

İşte görülen o ki, Rusya, Çin Esat birlikleriyle İdlib’e girdiklerinde bu terörist olarak tanımladıkları radikalleri öldürdüğü kadar öldürecek, kaçabilen İdlib’e tek sınır olan Türkiye’ye kaçacaklar. İş öyle bitmeyecek, hala yaşamaları kendilerine tehdit olduğunu hissedecekler...

Birde buradan katmerli kriz kapıda, yine buna neden olan AKP siyasetinin Suriye konusunda izlediği inatçı hatalı dış siyaseti yüzünden Türkiye’in başına katmerli bir bela daha kapıda...


1 Ağustos 2018 Çarşamba

CHP'Yİ YÖNETMEK ve KONGRELER


CHP’Yİ YÖNETMEK AKP GİBİ KOLAY DEĞİL
CHP’ye oy verenlerin görünümü AKP’ye oy verenlerden dahi, MHP’ye oy verenlerden çok farklıdır. AKP’ye oy verenler eğitim düzeyi düşük kişilerden oluşurken CHP’ye oy verenlerin eğitim düzeyi oranları en yüksek olduğu seçmenlerden oluşmaktadır. CHP’ye oy verenlerin görünümü, eğitim düzeyleri liderlerinden gerilerde değildir. Genel seçmen kategorisine bakarsak liderlerini bile sorgulayabilecek kadar demokratik gelişmişlik sevileri vardır. AKP’de bu tamamen tersinedir. Bir AKP’li seçmen liderini asla sorgulayamaz, konumu ve yeri bellidir; itaatkardır, biat eder, Otur denen yerde oturur…

CHP’ yönetmek zordur…
CHP içindeki tartışmalar konusundaki olayları göz önüne alırsak, biatçi olmadıkları itiraz kültüründen beslendikleri, özgür bireyler olarak kuşkuları çekinmeden sorgulayıcı tavırları, hizipleşmede geçen günleri sonra kongrelerle anılan CHP’ye lider olmak o kadar kolay iş değildir…

AKP’de imajlar lider üzerinden yürür. Biat ve itaat çok önemlidir. CHP’de iş öyle değildir. Kulun kula itaati yoktur. İş böyle olunca Recep Erdoğan CHP gibi bir demokratik eğitimli seçmen potansiyelin liderliğini asla yapamaz. Buna ruh hali de uygun değildir. Üçüncü günde zıvanadan çıkar, yerinden kalkar, tedavi olacak hastane aramaya başlar.

CHP’de her kafadan bir ses demokrasinin gereğidir. En baştaki liderden, taşradaki en alt kesim olan lidere kadar korkusuz liderinin karşısında konuşur. Birini sustursan ötekini konuşur, susturamazsın. Öyle  “höt-möt”  tehditleri dinlemezler. CHP’de lider olan, bunların hepsini kulak verir, onların dertlerini dinler ve şikâyetlerini dikkate alır. Değilse öyle  “höt-möt”  korkutan liderlere CHP’de yer alıp tutunamazlar...

AKP’de işler CHP’deki gibi öyle gitmez...
AKP’de bireyin liderini eleştirel bir hakkı yoktur; bağlılık yemini etmişçesine körü körüne bağlılığı vardır, emre itaat vardır, karizmatik liderlik esastır. Hal böyle iken, alt tabakadan partili birini bırakın, seçilmiş vekilin biri kalkıp AKP Liderine özgür iradesiyle eleştirmeye kalksa taşar tahammüller, derhal gereği yapılır. Bu korkulu hal en tabandaki seçmene kadar böyle yansımaktadır...

Genelde muhafazakâr-sağ seçmen kesim her zaman lidere karşı sus-pus olması vardır. On altı yılda AKP, seçmen tabanına hâkim olmada hünerinden değil, seçmenin eğitim seviyesiyle kıyaslandığında ortaya dönüştürmede kolaylıkların olduğunu görürüz.

Haydi; gel sen sıkıysa CHP bilinçli seçmen tabanını kafana göre dönüştür, yönlendir bakalım. Adamı tef çalıp oynatırlar; lider mider demezler gözünün yaşına bakmadan, hem severler, hem döverler.

Öyle; CHP tabanı bilinçli haliyle gözünü kapatıp kimseye oyunu vermez...
Ne göt kılı olur, ne de liderini yalamaya kalkar. CHP seçmeni sorgular, itiraz eder, çelişkilere karşı duyarsız kalmaz, ideallerine karşı konulursa maraza çıkarmasını iyi bilir, itaatkârlık yapmaz, el etek öpmez, yalakalık yapmaz, “her şeyi lider bilir, o ne derse doğrudur”  demez. Yiğitlik, gelsin Recep Erdoğan CHP’ye lider olsun bakalım başına neler gelir, görsün!

AKP’nin elinde haksızlıklar dolu iktidar gücü var...
Rekabet edebilecek muhalefetin önüne günlük bir dini kanıtlar ortaya çıkıyor, her zamanda bundan kazanç sağladıkça çıkacağına benziyor. Din üzerinden haksız siyasi rekabet yapanlara karşı CHP 1946’dan bu yana kaşı karşıya geldi, bir türlü sağlam iktidar olamadı. AKP’nin de elinde en büyük silahı dincilik, din değil. Din ile inançla sonuca ulaşmak CHP’nin işi değildi. Dini kullanarak dincilik yapmadığı için CHP’ye karşı mücadele, dini laçkalaştırmış dincilerin; dincilik propagandalarının etkisinde kalan seçmenleri n oylarını kapıyorlar.

CHP, Bu ülkede doksan bin cami, o camilerde beş vakit okunan ezanların nedeni olmasına rağmen Anadolu kırsalında anlaşılamamış, hep dinsiz olarak algılandı durdu. Elinde, meydanlarda Kur-an sallayan, kendine Kur-an’ı referans gösteren kişilere inandırıldı Anadolu halkı…

Prof. Dr Oğuz Işıtan’ın araştırmasına göre: “İnsanlarda eğitim oranı düştükçe AKP oyları artıyor. Kentli yoksul kesim AKP’nin tabanını oluşturuyor, bekide en büyük kesim”  der.

İş böyle olunca, şimdi sorarım. 16 yıldır AKP’nin başında, devleti yöneten olsanız, siz eğitim düzeyini çağdaş eğitim seviyesine çıkarmak için çaba harcar mısınız? Eğer AKP olarak çaba harcarsanız oylarınız düşer demektir. O halde eğitim seviyesi düşük cahiller ordusu yararınızadır demektir...

AKP 2010 yılına kadar İslamcı kimliğini gizledi. İlk kurulduğunda  “biz İslamcı değiliz”  dediler. Bu sözlere pek çok laik ve CHP’li kesim inanmadı, eski komünistler, yeni liberaller inandılar. Dahi; AKP’yi kuran kadroların  “Milli Görü gömleğini çıkardık” sözlerine sorgulayan, soran, itiraz kültüründen gelenler başından beri asla inanmadılar. Yani kısacası, “biz İslamcı değiliz, Milli Görüş göleğini çıkardık”  dediklerinde de İslamcıydılar ama geçiş dönemini atlatmak için kullandıkları takiye idi.

İslamcı yazar Ahmet Taşgetiren 27 Nisan 2017’de köşesinde şöyle yazıyordu: “Çıkarlarınız elverdiği ölçüde Batı ile de, başkaları ile de ilişki kurabilirdiniz”  Hatta Taşgetiren, Milli Görüş gömleğini çıkarma konusunda da AKP’li kurucuları için:  “Milli Görüş gömleğini çıkardıklarında… Kuran’ı referans almayacağız dedikten sonra da İslamcı idiler… Asla bize takıyye yaptıklarını inanmadım”  diyor…

CHP ve Muharrem İnce Harekâtı
Yerinde ve zamanında olmayan, Olağanüstü Kurultaya çağırmak, delegeleri kışkışa getirerek ikiye bölmek hiç hoş olmadı.  “Ağzı laf yapan”  İnce’ye intikal eden sorun CHP’nin genlerinde var; bu, CHP’nin şifa bulmaz hastalığıdır. Oysa CHP, tarihinde lideri istifa etmediği müddetçe, lideri değiştirilmemiştir. Ayrıca İnce, %30 oy almakla bu % 30 ilerisine ilk seçimlerde geçileceğini sanması ve buna halkın inanması,  inandırılmasıdır. Ancak şimdiye kadar görüldü ki, CHP’de lider değiştirmekle hemen iktidar olacağını sanılmasıdır ikide bir kongre istemek...

Peki CHP seçmeni nezdinde ne oldu derseniz, sonuç belli. Koyu vazgeçmez CHP’liler bu olumsuz gelişmelere kızsa da, onların dışındaki ılımlı, şöyle böyle CHP’ye oy vermişlerin güvenleri sarsılmıştır, bir dahaki seçimlerde oy vermeyebilirler...

Yani, Muharrem İnce harekâtı CHP’yi oldukça hırpalamaktan başka işe yaramadığını sanan insanlar çokçadır. Muharrem İnce kısa süre önce şöyle demişti:  “Kılıçtaroğlu benim Genel Başkanımdır. Bundan sonra ona karşı aday olmayacağım”  demişti. Kısa süre sonra ise sözsünde durmadı; dediklerini unuttu!  Ne oldu? CHP karpuz gibi ikiye bölündü, bitirilme düzeye geldi, düzeyi düşen sözler, kaygılar,, birbirlerine karşı kin ve nefret bırakan sözler ve birbirlerine düşmanlıklar arttı...

CHP’deki kin ve nefret söylemlerden sonra araları bir daha CHP çatısı altında düzelmeyecek kadar incitici sözlerin açtığı yaralar, kabuk bağlasa da kapanmayabilir. Bu halle ne yüzle, dokuz ay sonraki yerel seçimlere gidip seçmenin yüzüne bakacaklar, onlardan utanmadan oy isteyecekler.

Son olarak düşüncem şuydu, Muharrem İnce, kendisini aynı ateşle, ateşlenmiş taraftarlarını yerel seçimlere odaklamış olsaydı ve (bu benin görüm) İstanbul Belediye Başkanlığına iyi bir hevesle, aynı cumhurbaşkanı seçimlerdeki hızıyla hazırlansaydı, bütün CHP’lilerin gözünde bir dev olurdu bence. Tersi oldu... 


15 Temmuz 2018 Pazar

SOVYETLERİN DAĞILMASI ve TARIM SİYASETİ


Psikolojik Savaş ve Zihin Denetimi

Yıl 1971; Sovyetler topraklarında yağışsız bir yıl geçer. O yıl buğday yetişmez, yetişen de yetersiz kalır. Buğday siloları boşalır, nerdeyse ekmeksiz kalmak üzereler ki, Soğuk Savaş dönemi, rakibi ABD ise dünyanın en çok buğday üreticisi, ABD’ye buğday almak için başvururlar. ABD önce olur dese de sonra bir şartla derler...

Batılıları “Demir Perde” dedikleri Sovyetler, yine Batıdan Rusça propaganda radyo yayınları yaparlar ama Sovyetler bu yayınları ülkelerine girmesini engellemek için parazit oluşturarak engellemektedir...

İşte ABD’nin şartı bu Rusça batılıların yayınlarına parazitleştirme işini bırakmalarını istemeleridir. Sovyetler bu isteği kabul ederler, Batıdan yapılan Rusça radyo yayınları Sovyetlerde dinlenir hale gelir...

Sovyetleri o dönemdeki Tarım Bakanı kim biliyor musunuz? Sovyetlerin dağılmasında Sovyet Lideri olan Mihail Gobaçov’dur. Batının etkin propaganda yayınlarını Sovyet halkları dinledikçe, git gide Batı hayranlığı da artmaya başlar. Rusya ABD’den buğdayı aldı ama aradan geçen 15 yıl içinde batıdan Rusça yayın yapan radyo sayesinde psikolojik savaşı kazanır. Sovyetler dağılırken de Gorbaçov bu kez Sovyetlerin devlet başkanıdır...

Kıssadan hisse. Medyanın gücü; halkı yanlışa yönlendirir ve yanlışa evet dedirtir.


   

5 Temmuz 2018 Perşembe

M.S. 683'DE MEDİNE'NİN TALAN EDENLER ve KADIN-KIZA TECAVÜZ EDERLER





Tarihi "Evlad-ı Harre" Ne Demek?

Medine-i Münevvere
Halife Yezit’in ordusu Medine’ye girerek binlerce Müslüman’ı kılıçtan geçirip kanını akıttığı gibi bir de en acısı, Medine’de binlerce kadınına tecavüz ettiler; bu tecavüzden bir süre sonra binlerce çocuk arka arkaya dünyaya geldi. O çocuklara
  “Evlad-ı Harre” denildi.


Harre Vakası (Medine) Olayların gelişimine bir bakalım!
27 Ağustos 683, İslam tarihinde Kerbela’dan sonra öyle bir vakıa yaşanır ki, Başta namus, kadınlara tecavüzler olmak üzere adalet, merhamet, hakkaniyet, uhuvvet ve ortadan kalkan insaf diye bir şey kalmaz, çiğnenir ayaklar altında. Tarihe  “Harre Vakası” olarak geçen o tarihte orada, mezarı bulunan Muhammed’in kemikleri sızlatılır. O gün sular kan aktı, o gün kuşlar bile semada dönmediler, ağaçlar, otlar insafsızlıklara karşı sitem ediyor, Medine sokaklarında olup biten bu acımasız kıyımdan akan kanlara ve kadınlara tecavüzlere Şeytan bile şaşa kalmıştı.

Medine
Yezit’in Emriyle, "Harre Vakası" Arap-Emevi saltanat dinciliğinin işlediği bir sahabe katliamıdır. Kerbela’nın devamı sayılan, dinci cinayetlerini en büyüğüydü. Yezit’in Kerbel’'da yaptığı zulmü içine sindiremeyen Medine halkı karşı çıkması sonucu, bir tür gözdağı verme katliamlarıydı Harre olayları. Medine halkının imanları vardı, birde basit kılıç, pala ve kamaları vardı.

27 Ağustos M.S. 683’de Yezit bin Muaviye’nin ordusu, Muhammed’in kenti Medine’ye saldırarak 10 binin üzerinde Müslümanları kılıçtan geçirerek kanını Medine sokaklarına döktükleri gün idi. Bu kılıçtan geçirilenler arasında Muhammed dostları ve sahabeler den, Bedir Savaşına katılmış 25 kişiyi de katlettiler. Dahi, 80 kadar da ashap-ı kiram kılıçtan geçirilerek kanları Medine sokaklarına akıtılmıştır.

Bu 10 bin askerin 800 kadarı, üzerlerinde Hıristiyan azizlerinin resimlerinin bulunduğu sancaklar ile birlikte Müslüman olmayan Bizans-Rum askerleri de vardı. Ancak İslam dinine göre, Muhammed’in sözleri uyarınca bu kutsal kent Medine’ye Hıristiyan askerlerin girmeleri dine göre haramdı. Bu gerçekler karşısında Halife Yezit, işgal için Bizans-Rum askerleri istihdam edilip İslam’ın kutsal kenti Medine’ye Müslüman kanı akıtmak için ve Müslüman kadınların ırzına geçmelerine ve de canlarını, mallarını, ellerinden almaları izin veren Yezit’in İslam’a karşı duyarsızlığının açık bir biçimde kanıtıydı...

Oysa bu cinayetlerin işlendiği Medine tıpkı Mekke gibi  “Harem” sayılmaktaydı. "Ey Allah’ım! İbrahim Mekke'yi haram kıldığı gibi, ben de Medine'yi iki dağı arasıyla haram kılıyorum" diyen Peygamber, yaşadığı şehrin bu özelliğini vurgulamıştı.

Yetmez; Müslim bin Ukbe adlı Emevi komutanı, Yezit'in emri ile üç gün boyunca Medineli Müslümanların kanı, canı, malı, namusu, ırzı Yezit ordusuna helal kılınmıştır. Tarihi bilgilere göre yaklaşık 1000’e yakın Müslüman kadının ırzına geçilmiş ve olaylardan sonra doğan çocuklara  “Evlad-ı Harre” denilmiştir. İş böyle olunca, aileler bu olaydan sonra kızlarını evlendireceklerinde bekâret konusunda garanti veremiyorlardı.

Medine'nin bugünkü durumu
Ayrıca, bazı öldürülmeyen sahabelere ağır işkenceler yapıldı...
İbn Kuteybe’nin aktardığına göre Ebu Said el-Hudri sakalları tel tel yolunarak acılar içinde feryat figan ettirildi. Bütün bunlar, Emevi siyasi hırsları yüzünden salt saltanatını rahatsız etmemeleri ve Yezit’e biat için birer gözdağı idi Müslümanlara. (1) 

İbn Kesir ve Suyuti gibi tarihçiler, Yezit ordusunun yağma ve cinayetlerini çok ağır bir musibet ve tarif edilmesi imkânsız bir hadise olarak yazmışlardır.

Tarihçi Mesudi, bu olayı İmam Hüseyin’in şahadetinden sonraki en feci olay olarak açılamıştır.

Müslim b. Ukbe ve ordusu üç gün boyunca Medine halkının namusuna tecavüz etmiş, hamile kadınların karınlarını deşerek ceninlerin dışarı çıkması, bebeklerin öldürülmesi İslam Peygamberi Muhammed’in kör olan Cabir b. Abdullah Ensari ve Ebu Sait Hudri gibi büyük sahabelerine saldırılmış, hakaretler edilmiş, her türlü çirkin ve kötü sözler söylenmiştir.

Harre komutanı Müslim, savaşın ertesi günü Medinelilerden tek tek "Yezit'in kulu ve kölesi" olarak halifeye itaat edeceklerine dair bağlılık sözü aldı. Biat şu şekilde olacaktır. "Yezit'in kulu ve kölesi olarak biat ettim" Bazı Müslümanlar buna karşı çıkarak: “Allah'ın kitabı ve Peygamberin sünneti üzere biat ederim" diye ısrar eden kişilerde öldürüldüler. Bu olaylardan sonra Medine'de bir süre daha kalan Müslim, ordusuyla beraber Mekke'ye doğru harekete geçti.

Sonuçta Harre’de Müslim, kestiği sahabe başları ile esir sahabeleri Şam’a Yezit'e gönderdi. Yezit, bunların karşısına geçip Uhud günü intikam şarkıları söyleyen İbnü's Sib'arî’nin, Bedir'de öldürülen müşriklerin intikamının alındığını ifade eden bir şiirini okudu.

Müslim, Medine başarısının ardından hemen Mekke üzerine yürüdü. İbnüz Zü-beyr'in Kâbe’ye sığındığını bahane ederek Beytullah'ı mancınıkla tahrip etti, daha sonra da ateşe verdi.

Kabe'den bir Görünüm
Yezit Ordularının Kâbe Baskını ve Yakılıp Yıkılması
Muhammed sonrası, bütün Arapların birbirleri ile savaştığı bir dönem başlamıştır. Şiddet, dehşet, katliamlar, yakıp yıkmalar, tecavüz, kelle koparmalar, el ayak kesmeler, entrikalar, tuzak kurmalar, pusular, kumpaslar dahası, çıkar için aniden saf değiştirmeler alabildiğine güvensiz bir ortamda birbirlerini katledip durulan bir dönem başlamıştır. Bütün bular ülküsü olmayan, ufkunu göremeyen, dogmatik Müslümanların tavırları Emevilerin işine yaramaktaydı.

Bir taraftan Türkmen toprakların fethini yöneten Abdülmelik, Yezit’ten sonra tekrar Mekke’nin kuşatılması için “Zalim” lakabı verilen Haccac’ı Mekke’nin fethinde görevlendirir. Bunun üzerine “Haccac-ı Zalim” hazırlıklarını tamamlayıp İslam’ın kutsal kenti Mekke’yi kuşatır ve mancınıkla dövmeye başlar. Bu pervasızlık tam da haç zamanıdır. Bu olay üzerine Müslümanlarda artan tepkiler karşısında Halife Ömer’in oğlu Abdullah’ın devreye girmesiyle kısa bir süre için mancınıkla kenti dövme durdurulur. Hacın bitmesi beklenir, hacın bitişinden sonra tekrar çatışmalar başlar.

Bu arada mancınıkla atılan taşlardan birisi Kâbe’nin üzerine düşer. Tam bu anda müthiş bir gök gürlemesi ile mancınığın başında bulunanların başına yıldırım düşer, 12 asker o anda ölür. Yıldırımı Allah’ın gönderdiğine inanıp, büyük bir korkuya kapılırlar ve bu işten vazgeçerler. Askerlerin mancınık başından uzaklaşması üzerine Zalim Haccac’ın kendisi geçer. Bir yandan kentin üzerine taş fırlatırken, bir yandan askerlerine;  “korkmayı, Hicaz memleketinin âdeti böyledir, har vakit yıldırım (2) olur. Bugün sizi yaktı, yarın onları yakar”  diyerek korkularını yatıştırmaya çalışır.

Kırk gün süren bu Mekke kuşatması, sayısız ölüm, yaralanma ve yıkımla yılgınlık, bezginlik, açlık, susuzluk getirir. Direnmede takati kalmayanlarda iyice güç kaybı başlar. Direnme gücü kalmayan Mekkelilerin sayısı her geçen gün artarak teslim olmaya başlar.

Kabe'den Bir görünüm
Kâbe Saldırısı ve İbn Zübeyir
Bu arada Haccac, can güvenliğini sağlayacağını ve rüşvet vererek İbn Zübeyir’i teslim almaya çalışır. Bu ortamda İbn Zübeyir, sözüne büyük değer verdiği annesi Esma’ya:  “Halk benden ayrıldı, yanımda pek az adam kaldı. Düşmansa bana dilediğim kadar dünyalık veriyor. Senin reyin nedir? Diye soruyor.

İbn Zübeyir’in annesi Esma vakur bir karalıkla: “Eğer Hak üzere isen ve halkı Hakk’a davet ediyorsan bunu sürdür ki, bu yolda hayli taraftarın öldü. Artık bu yolda devam et ve Ümmeyeoğulları’na kendini maskara etme. Yok, eğer meramın dünya ise, sen ne fena adam imişsin ki, hem kendi hem de taraftarlarını helak etmiş olacaksın. Dünyada ne kadar kalacaksın? Ölüm daha iyidir.”  Diye telkinde bulunur.

Annesinin bu sözleri üzerine İbn Zübeyir: Dünyaya asla meyletmedim. Fakat senin görüşünü bilmek istedim. Sen de benim kararımı güçlendirdin. Bak anne, ben bugün ölürüm, kederin artmasın. Oğlun kötü bir iş seçmedi, zulüm ve haksızlık yoluna gitmedi” diyerek; bir avuç yakın arkadaşlarıyla surların dışına çıkar; Haccac’ın şaşkın bakışları arasında (3) saldırıya geçer, çarpışarak ölür İbn Üzeyir. Haccac öldürülen Hicretle yaşıt olan Abdullah İbn Zübeyir’in kafasını gövdesinden keserek ayırtarak Şam’a gönderir. Gövdesinde yüksek bir sırığa astırarak Mekke kentinde teşhir için başsız gövdesi, ama hiç zalime boyun eğmemiş bir biçimde asılı tutulur. Böylece 9 yıldır giremediği Mekke’ye Emevi ordusu, 7 aylık bir savaş sonucu M.S.692 yılında girebilmiştir. Böylece ruhu alınan Mekke kentinde Emevi Halifesi Abdülmelik adına hutbe okutulmuştur.

Yerle bir edilerek harap edilen Kutsal Mekke ruhunu kaybederek, yeniden Emevi
Dinsel merkezi haline getirilir.

Bu olaylar, İslam coğrafyasına bir tür prototip olarak yansımış, insana hırs, hamaset, kibir, kasvet, kin ve benlik vermiş, gücü eline geçirenin zalimliklerinin önünü açmıştır. 1400 yıldır İslam coğrafyasında bunca dökülen kardeşkanlarının kaynağı Emeviler olmuştur. Hala tarihten bir nebze ibret aldıkları yok, ha bire dini siyasete alet eden din sömürgecileri pıtrak gibi İslam coğrafyasının kangreni olmasını sürdürüyor...

(1) Tarih-i Taberi” 3. Cilt, s. 301
(2) Ahmet Cevdet Paşa, s. 686
(3) İbn Ku-teybe; el-İmâme ve's-Siyase, 1/180-190.








11 Haziran 2018 Pazartesi

AKP İKTİDARI 2002'DEN 2016'YA KADAR SATTIĞI DEĞERLERİMİZDİ



Bir zamanlar Atatürk eseri Sümerbank
MİLLİ FABRİKALARIN, TOPRAKLARIN ORMANLARIN BANKALARI SATTILAR: 

AKP'den önce ülkenin can damarları olan varlıkları ulusundu “babalar gibi" sattılar. Bir zamanlar aşağıdaki milli değerler Türk’tü; 2002’den beri Türklükleri bittiler; pek çoğu yabacıların oldu...

GARANTİ BANKASI: Yarı hissesi Amerikalılara satıldı, (ABD GE Consumer Finance)
YAPI KREDİ BANKASI: Yarı hissesi İtalyaların oldu, (UniKredit)
ŞEKER BANK: Kazakların, (Bank Turan Âlem)
DIŞBANK: Hollandalıların, (Fortis Bank)
TEKFENBANK: Yunan’a (EFG Eurobank)
FİNANSBANK: Yunanlılara, (National Bank of Greekce)
ALTERNATİFBANK: Yunanlılara satıldı (Yunanlılar bize Atina’da Ziraat Bankası Şubesi bile açmamıza izin vermezlerken, bizimkiler onlara üç tane baka sattılar)
MNG BAK: Lübnanlılara satıldı,
TEB: Fransızlara satıldı, (BNP Paribas)
ADABANK: Kuveytlilere, (The İnternational İnvestor Şirketi)
TÜRKİYE FİNANS: Kuveytlere,
DENİZBANK: Belçikalılara,
OYAKBANK: Hollandalılara.
CBANK: İsraillilerin,
ALBARAKA TÜRK: Arap İslamcı sermayenin,
KUVEYT TÜRK: Arap İslamcı sermayenin

DEV FABRİKALAR SATILDI
TÜPRAŞ BLOK SATIŞ,
TÜPRAŞ USAŞ HİSSESİ,
TÜPRAŞ’A AİT 18 TAŞINMAZ
ESGAZ,
BURSAGAZ
PETKİM, PETKİM A.Ş
ESGAZ,
ERDEMİR
İSDEMİR
DİVRİĞİ DEMİR MADENİ
HEKİMHAN DEMİR MADENİ
İSKENDERUN İSDEMİR LİMANI
EREĞLİ ERDEMİR LİMANI
ÇELBOR
TÜMOSAN Türk Motor Sanayi 2004,
ORTADOĞU TEKNOPARK A.Ş.
BEYMEN: Yarısı Amerikalılara,
ENERJİSA: Yarı Hissesi Avusturyalılara,
ECZACIBAŞI İLAÇ: Çek Cumhuriyetine,
İZOCAM: Fransızlara,
DEMİRDÖKÜM: Almanlara
DÖKTAŞ: Fransızlara,
ASELSAN Hisseleri
BUMAS,
ERYAĞ,
OYAK İNŞAAT A.Ş. (%25 Hisse),
MEYBUZ A.Ş.
ARÇELİK Hisseleri,
ASELSAN Elektrik Sanayi ve Tic. A.Ş. Hisseleri,
ASPİLSAN Askeri Pil Sanayi ve Tic. A.Ş. Hisseleri,
HAVELSAN A.Ş. Hisseleri, İstanbul İmar Ltd. Şti,
KOÇ HOLDİNG A.Ş. Hisseleri,
KTHY Kıbrıs Türk Hava Yolları Ltd. Şti Hisseleri,
TOFAŞ Hisseleri.
DİTAŞ,
GERKONSAN,
TÜMOSAN İŞLETMESİ,
T.Z.D.A.Ş.
SAKARYA TRAKTÖR İŞLETMESİ,
PETKİM Standart Kimya Şirketi 2003,
TAKSAN Tezgâh Sanayi 2003,
HAVELSAN A.Ş.
ASPİLSAN Pil Sanayi ve Ticaret AŞ.
MEYBUZ A.Ş. Ve İstanbul da ve Kütahya da 3 Arsa ve çeşitli illerde 24 Taşınmazlar.
USAŞ Hissesi ve USAŞIN 11 Lojmanı.
TÜGSAŞ AŞ.
GEMLİK GÜBRE SANAYİ AŞ.
İGSAŞ İstanbul Satın Alma Müdürlüğü ve Gübre Sanayi, Kütahya A.Ş. Varlıkları, Şanlıurfa depoları arazisi, Fatsa ve Tekirdağ Depoları...

TÜMAŞ Türk Mühendislik Müşavirlik ve Müteahhitlik A.Ş

ETİ HOLDİNG’E AİT SATILAN MİLLİ DEĞERLER
ETİ Bakır AŞ,
ETİ Elektrometoloji A.Ş.
ETİ Gümüş A.Ş. ETİ Krom A.Ş.
ÇAYELİ BAKIR İŞLETMELERİ A.Ş.
KARADENİZ BAKIR İŞLETMELERİ (KBİ)
SAMSUN İŞLETMESİ, MURGUL İŞLETMESİ
SEYDİŞEHİR ETİ ALÜMİNYUM A.Ş. Yanında Oymapınar Barajı, Alümina Madeni, Eti Alüminyum’a ait 4 Taşınmaz ve Lojmanlar satıldı.
ETİ ELEKTROMETOLOJİ AŞ.
ETİ GÜÖMÜŞ AŞ.
ETİ KROM AŞ.
Giresun'da 2 Maden ruhsatı işletme Hakkı Devir,
Murgul İşletmesi Hidroelektrik Santrali Samsun'da varlıklar
Sinop'ta 1 Maden ruhsatı işletme Hakkı Devir.

GERKONSAN (Gerede Çelik Konstrüksiyon ve Teçhizat Fabrikaları San. Ve Tic. A.Ş)
DİTAŞ (Doğan Yedek Parça İmalat ve Teknik A.Ş.)

Sümerbank şimdi yok artık, "S"si bile satıldı

SÜMER HOLDİNG A.Ş.’ye ait:
SÜMERBANK Nazilli Fabrikası 2003,
SÜMER HOLDİNG BAKIRKÖY İŞLETMESİ 2004'te 

SÜMERBAK Diyarbakır İşletmesi 2004,
SÜMER HOLDİNG-BUMAS  
MERİNOS HALI MARKASI
Merinos İşletmesinin Makine ve teçhizatları,
Eryağ A:Ş. Adıyaman İşletmesi,
Manisa Pamuk Mensucat A:Ş.
Sarıkamış Ayakkabı İşletmesi ve Sarıkamış İşletmesi,
Beykoz Deri ve Kundura İşletme Sanayisi,
Yeşilova Halı Yünü İpliği ve Battaniye Fabrikası,
Bakırköy İşletmesi,
Çanakkale Sentetik Deri işletmesi,
Tercan,
Merinos
Akdeniz İşletmelerine ait Makine ve Teçhizatlar,
İstanbul İmar L.T. D. Şirketi.
Adıyaman İşletmesi,
Malatya İşletmesi,
Manisa Pamuklu Mensucat A.Ş.
Yeşilova Halı Yün İplik ve Battaniye Fabrikası T. A.Ş.
Gemlik Suni İplik Müessesesi,

TEKEL
TEKEL Alkollü İçkiler Sanayi ve Ticaret 2004,
TEKEL Sekili Tuzlası 2004,
TEKEL Sigara Sanayi İşletmeleri 2008
Adana Sigara Fabrikası,
Tokat Sigara Fabrikası,
Bitlis Sigara Fabrikası,
İstanbul Sigara Fabrikası,
 Malatya Sigara Fabrikası,
Samsun-Ballıca Sigara Fabrikası,
Ambalaj Fabrikası Müdürlüğü,
Ankara Başmüdürlük Binası (İkiz Kuleler),
Bodrum Tesisleri ve Taşınmazları,
Tekel’e ait olan Adapazarı, Düzce, Çine, Turgutlu, Mudanya, Yenişehir, Kocaeli, Hendek, Sinop, Şarköy, Merzifon, Geyve, Gölmarmara, Soma, Savaştepe, Ulubey, Ahmetli, Yenice, Bergama, Çivril, Fethiye, Dikili, Trabzon ve Menemen yaprak döküm işletmeleri kapatıldı.

TÜRKİYE’DE KÜRESEL MADEN ŞİRKETLERİ
İşte AKP döneminde maden sahalarına sahip yabancı şirketlerden, Rio Tinta, Anatolia Minererals, Odyssey Resources, Eldorado, Gold, Fronteer Eurasia, Ariana, Stratex, Teck Cominco, Pregold, Galata, Truva. Türkiye, dünya bor yataklarının % 75’ini elinde tutan ülkedir. Bu madenin imtiyaz sahibi devlet kurumu olan ETİ Holding AŞ. ‘ye aittir. Buna en büyük rakip ise Rothschild ailesine ait Rio Tinta olmaktadır...

MADENLER, TAŞINMAZ, TAŞINMAZ VARLIKLAR ve ARAZİLER
Mazıdağ Fosfat Tesisleri,
Divriği Demir Madeni,
Hekimhan Demir Madeni,
Alümina Madeni,
Güney Ege Linyitleri İşletmesi,
Bursa Linyitleri İşletmesi,
TKİ’ye ait 79528 ve 73021 no.lu maden ruhsatları,
TDÇİ A.Ş.’ Ait Deveci Maden Sahası
Çeşitli illerde 21 Arsa 115 Taşınmaz, 5 bina ve 16 Dükkân satılmıştır...
İnegöl Kibrit Fabrikası Taşınmazları,
İstanbul Tütün Mamulleri Sanayi ve Tic. A.Ş,
Kastamonu Jüt İpliği Fabrikası Makine ve Teçhizatı,
Kıbrıs Türk Tütün Endüstrisi Ltd. Şti.
TEKA ile Sigara San.
İşletmesi A.Ş.'ye ait puro marka ve varlıklar
İzmir Yaprak Tütün İşletmesi Makine-Teçhizatı,
Çamaltı Tuz İşletmesi Müdürlüğü,
Ayvalık Tuz İşletmesi Müdürlüğü,
Çankırı Kaya Tuzlası,
Tuzluca Tuzlası, Yavşan Tuzlası,
Kağızman Tuzlası,
Kaldırım Tuzlası,
Kayacık Tuzlası,
Kristal Tuz Rafine,
Sekili Tuzlası.
Manisa-Saruhan da 1 tarla, Adana ve Gebze de 3 taşınmaz, Elbistan da 1 arsa, 1 bina, Konya-Ereğli de 1 arsa, 1 bina, Erzurum da1 daire, muhtelif illerde 3 arsa, Konya da 1 dükkân, Kırıkkale ve Manisa da 2 taşınmaz. Çanakkale de 1 arsa, Yarınca da 5 Taşınmaz.

Beslen Makarna Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Bumas-Karaman Bulgur Sanayi ve Ticaret A.Ş.
EBK. Manisa Tavuk Kombinesi A.Ş ve İş yeleri ile Mal Varlıkları.

EBK’ye ait çeşitli illerde 11 Mağaza, 23 Büro, 12 Lojman, 4 Arsa, 4 daire, 1 Bina, 131 Taşınmaz, Samsun ve Mersin de Soğuk Hava Depoları.

EMEKLİ SANDIĞI VARLIKLARI
Büyük Ankara Oteli,
Büyük Efes Oteli,
Büyük Tarabya Oteli,
Kızılay Emek İşhanı,
Kuşadası Tatil Köyü
İstanbul Hilton Oteli,
Çelik Palas Oteli
Bayındırlık, Karayolları Sosyal Tesisleri, Bodrum Tesisleri ve Taşınmazları,

TÜRK HAVA YOLLARI (THY)
Sabiha Gökçen Havaalanı,
THY-USAŞ Hisseleri,
THY-Lojman,
TÜPRAŞ USAŞ Hissesi

TURİZM ve DİNLENME TESİSLERİ
Erciyes Sosyal Tesisi (Bayındırlık ve İskân Bakanlığı),
Erciyes Sosyal Tesisi (DSİ),
Erciyes Sosyal Tesisi (Karayolları Genel Müdürlüğü),
Ataköy Otelcilik A.Ş.
Ataköy Marina Ve Yat İşletmesi A.Ş,
Kuşadası Tatil Köyü,
Yeditepe Beynelmilel Otelcilik Turizm Ve Tic. A.Ş. (% 26 hisse)

İLETİŞİM SEKTÖRÜNDEKİ SATILANLAR
TÜRK TELEKOM: Arap-Lübnanlıların,
AVEA: Lübnanlılara,
TELSİM: İngiliz-Vodafon’un oldu.
TÜRKCELL: Yarısı Fin-Rus ortaklığına,
SÜPER FM: Kanadalılara satıldı
TGRT (FOX): Amerikalılara,
AyCel

SİGORTA SEKTÖRÜNDEKİ SATILANLAR
2005’e Kadar “Yerli” ve “Milli” olan Bankaların % 65’e yakını Yabancıların ve ona bağlı sigortacılık sektörünün % 70’i yabancı şirketlerin kontrolüne teslim edişmiş durumda.
Ray Sigorta A.Ş.
Başak Sigorta A.Ş. Ve Başak Emeklilik A.Ş.

TÜRKİYE DENİZCİLİK İŞLETMESİ (TDİ)
Çanakkale’ye ait 9 Gemi,
Deniz Nakliyatı T.A.Ş.
3 Tanker, 
M/F Ankara Feribotu,
M/F Samsun Feribotu, M/S Karadeniz Gemisi,
Nakliyat İnşaat Turizm İhracat, Pazarlama A.Ş.
Salıpazarı Liman Sahası (GALATAPORT),
Şehir Hatları Çanakkale Hizmetleri ve 9 Gemi,
Turan Emeksiz Yolcu Gemisi,
Yakıt II Gemisi
N/F Ankara Feribotu,
Samsun Feribotu,
Karadeniz Gemisi,
Nakliye İnşaat Turizm İh. Pazarlama A.Ş,
Şehir Hattı Hizmet ve Gemileri,
K.B.İ. A.Ş.’ye ait Samsun İşletmesi,
Turan Emeksiz Yolcu Gemisi ve İstanbul’da 21 Taşınmaz ile Samsun’da Eski Acente Binası, Yakıt 2 Gemisi, Samsun’da Taşınmaz, Şehir Hatları Çanakkale Hizmetleri, Çanakkale de 9 Gemi...

LİMANLAR
Trabzon Limanı,
Dikili Limanı,
Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı,
Kuşadası Limanı,
KUŞADASI LİMANI: İsrail’e satıldı.
TCDD İZMİR LİMANI: Hong-Kong’lara,
Çeşme Limanı,
Kuşadası Limanı,
Trabzon Limanı,
İskenderun Limanı,
TCDD Derince Limanı,
TCDD Mersin Limanı,
TCDD Bandırma
TCDD Samsun Limanları
Taşucu Limanı Tersane Alanı,
İskenderun İSDEMİR Limanı,
Ereğli ERDEMİR Limanı
Antalya Limanı,

KÂĞIT SANAYİ
SEKA, Taşucu Tersane Alanı,
Afyon İşletmesi, Aksu İşletmesi,
Balıkesir İşletmesi,
Kastamonu İşletmesi,
Akkuş İşletmesi,
Çaycuma İşletmesi,
Karacasu İşletmesi,
Ank. Alım Satım Müdürlüğü Binası,
Ardanuç İşletmesi Varlıkları,
YİBİTAŞ KRAFT Torba İşletmesi,
SEKA Balıkesir İşletmesi 2003,
SEKA İzmit İşletmeleri 2005.
SEKA’ya ait çeşitli illerde 3 Arsa, 7 taşınmaz ve Ankara Alım Satım Müdürlüğü Binası... SEKA’ya ait: Afyon ve Balıkesir İşlemeleri, Yibitaş Kraft Torba İşletmesi,
Çaycuma İşletmesi, Aksu İşletmesi, Kastamonu İşletmesi, Karacasu İşletmesi,
Akkuş İşletmesi.

CAM SANAYİ
Paşabahçe Cam Sanayi ve Ticaret A.Ş,
Trakya Cam,
Anadolu Cam,

ŞEKER FABRİKALARI
Kütahya Şeker Fabrikası 2004’de satıldı.
Adapazarı Şeker Fabrikası 2005.
Son satılan 14 şeker fabrikaları

Araç Muayene İstasyonları

TARIMSAL SANAYİ
T.Z.D A.Ş. Sakarya Traktör İşletmesi,
SÜTAŞ Malatya İşletmesi,
HEKTAŞ A.Ş. (Veteriner İlaçları ve Halk Sağlığı İlaçları), Türkiye Gübre Sanayi AŞ (TÜGSAŞ.)
TÜGSAŞ A.Ş. GEMLİK GÜBRE SANAYİ A.Ş.
SAMSUN GÜBRE SANAYİ A.Ş,
İSTANBUL GÜBRE SANAYİ A.Ş.
KÜTAHYA GÜBRE A.Ş.
İSTANBUL SATIN ALMA MÜDÜRLÜĞÜ BİNASI.
ŞANLIURFA DEPOLARI ve ARAZİLERİ,
TEKİRDAĞ DEPOLARI ve FATSA DEPOLARI satıldı.

GIDA MAMÜLLERİ İŞLETMELERİ
Beslen Makarna Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Bumas-Karaman Bulgur Sanayi ve Ticaret A.Ş.
EBK. Manisa Tavuk Kombinesi A.Ş ve İş yeleri ile Mal Varlıkları.

Türkiye’nin “Yerli ve Milli” Yağları artık “Yerli ve Milli” değiller...
Turyağ, Türkiye’nin yerli üretimlerdendi satıldı. Kime mi, ABD’li Cargill’e
Salat Yağ diye milli ve yerli yağ vardı, satıldı Hollandalı Buge’ye,
Yudum Yağ, “yerli ve milli”  idi Suudi Arabistanlı, Afia İnternational’a satıldı.
Koza ve Vadi yağları vardı, “milli ve yerli” ABD’li Seaboard Corparation’a satıldı.
Oruçoğlu yağları  “yerli ve milli” idi artık değil, satıldı, sahibi Birleşik Arap Emirlikleri Trans Atlantik Group DMCC aldı.

KAMER GENÇ FETÖ İÇİN NE DEMİŞTİ, DİNLEMEYENLER İLE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPILIR MI?

  Kamer Genç (1940-2016) Bugünleri önceden gören Kişidir! CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, 15 Temmuz darbe girişiminden 7 yıl önce yani ...