8 Ekim 2018 Pazartesi

ATATÜRK'E BİTMEYEN İFTİRALAR

Türkler Hıristiyan Yunanlıları (Pontus’ta) katletti...

Ermenilere işkence yapılmasından vazgeçmeyen Türkler, zulmü Yunanlılara dayattı.

Binlerce Yunanlı (Karadeniz) kıyıdan Küçük Asya'nın (Anadolu) içlerine kadar sürgün edildiler"  diyor yandaki propaganda kitabın kapağında...


Aşağıdaki fotoğrafta Atatürk oturuyor, önünde ise sevimli köpek enikleri var. Bu fotoğrafı montajlayarak, propaganda amaçlı kullanmışlar, sanki Atatürk'ün önünde bir Ermeni'nin cesediymiş gibi gösterilmiştir.



Bizimkilerde dincilik adına Atatürk'ün kucağında elinde şişe ile oturan çocuğa "Bakın Atatürk çocuğa bira içiriyor" diye iftira yapmışlardı.








15 Eylül 2018 Cumartesi

NORVEÇ (NORGE)TARİHİ ve NORVEÇ ADININ KÖKEN ANLAMI


NORVEÇ (NORGE) KISA TARİHİ

Oslo 

Avrupa’nın en kuzeyinde demokratik anayasal monarşi ile yönetilen bir ülkedir. Başkenti Oslo, dili ise İskandinav dillerinden olan Norveççe,  kendi özgü konuşulan bir dildir. Norveç toplam nüfuzu 5 milyonun üzerindedir. Norveç nüfuzu, etnik topluluk olan Samilerle birlikte ülkenin %89’unu oluştururken, %11’ide diğer değişik etnik topluluklardan oluşmaktadır.

17 Haziran 1814, Norveç Anayasasının
kabulü olup, 1884’te değiştirilmiştir.
1814’de Eidsvoll Yemini: “Enig og tro til Dovre falle” (Dovre düşene kadar birlikte 
ve inançla)

7 Haziran 1905’de Birleşik İsveç-Norveç ayrılmışlardır. Bu gün Norveç’in bağımsızlık günüdür. Norveç bağımsızlık sloganı “alt for Norge” (Her şey Norveç için) Ulusal marşları ise: “Ja, vi elsker dette landet” (Evet, ülkemizi seviyoruz) Ve Kraliyet marşı ise: “Kongesangen” (Kral şarkısı) Norveç’in ulusal bayramı ise 1900’de başlayan 17 Mayıstır.

1940’dan 1945 yıları arasında Norveç’in, Naziler neden olduğu Avrupa’nın kötü kaderine, Alman Nazilerin işgaline maruz kalarak ortak oldu.

Norveç, Avrupa kıtasının en kuzeyinde, İskandinavya coğrafyasında bulunan, kutuplara kadar uzanan ilginç bir ülkedir. Norveç adının geldiği köken, denizcilerin parolası olarak “Norge” (Norveç) “daha kuzeye, sürekli kuzeye giden yol” denilmiş.

Hint-Avrupa Cerman İskandinav diller topluluğundan olan Norveççeye “Nor” sözcüğü kuzey, Almancada “nord”, İngilizcede “north” olarak kullanılır.

Eski Norveçliler ülkelerine Norsk dilindeki “Noregr” (kuzey yolu) anlamına gelmektedir.

Etimolojik olarak Viking denizciler bu ifadeleri “parola” amaçlı kullanmışlardır. Yani, Vikingler, bugünkü Norveç topraklarını, “kuzey yolu” anlamına “Noregr” olarak kullanmışlardır. Bugün ki Baltık Denizinin güneyinde bulunan Almanya, Fransa, Polonya, Hollanda gibi ülkeler, “Søregr” Güney yolu” Baltık Denizi kuzeyindeki alanlara da “Noregr” (Kuzey yolu) olarak kullanıyorlardı.

M.S.849 yılına ait bir Ortaçağ yazması Latincede Norveç’in adı “Norvagia” olarak geçmektedir. M.S. 900 yılı bir Fransız kroniklerinde ise “Norwegia” olarak geçmekte.

9. yüzyılın sonlarında bugünkü Britanya ve Saksonya topraklarına hükmeden ve bu toprakları Vikingler’e karşı ölümüne savunduğu için İngiliz tarihinde “Great” (Büyük) adını taşıyan tek kral olan Ælfræd the great (M.Ö.849-99)’ı ziyaret etmesinden sonra, Norveç coğrafyasına o zamanki İngilizcede “Kuzeylilerin Ülkesi” anlamına  “Norodwegr” derlermiş. Ve o zamanki İngilizcedeki anlamı ise “Kuzeyli Adamların Toprakları” anlamında “Nordmannaland” deniyormuş. Hatta bazı tarihçilerin söylediklerine göre, o dönem Britanya topraklarında konuşulan İngilizcede “Norseman” sözü, “Viking” anlamına kullanılıyormuş.

15. Yüzyıl’a ait İzlandaca el yazmalarında ise Norveç toprakları “Noreg” veya “Norg” adıyla yer almaktadır.

Geçmişte her ne kadar Norveç, “Danimarka-Norveç Krallığı, daha sonra da Norveç-İsveç Krallığı adı altında yaşamış bir devlet olsa da, 7 Haziran 1905 tarihinde bağımsızlığını ilan ederek, bağımsız “Norveç Krallığı” (Kongariket Norge) adıyla bağımsız bir krallık devlet olarak ortaya çıkmıştır.

1905 yılının başında Norveç’te önce “Bağımsızlık Referandumu” gerçekleştirilir. Meclis tarafından yürütülen bu halk oylaması sonucunda 184 kişiye karşı 368 bin 208 kişiyle Norveç’in bağımsızlığı desteklenir. Ardından 17 Mayıs 1905 günü “Norveç Anayasası” hazırlanır. Norveç Anayasası’nın hazırlanmasından 21 gün sonra, 7 Haziran 1905 günü Norveç bağımsızlığını ilan eder ve Norveç devleti kurulur. Bağımsız Norveç Devletinin kurulmasından dolayı 17 Mayıs milli bayram olarak kutlanır.

Yalınız bir başka sorun çıkar, yönetim biçimi krallık mı yoksa cumhuriyet mi olsun diye. Bunun içinde ikinci bir referandum yapılır. Devlet kurulduktan 4 ay sonra, 12 Kasım 1905 tarihinde yapılan bu referandumda Norveç halkının % 79’u monarşi yani krallıktan yana oy kullanırlar. Böylece devletin adı “Norveç Krallığı” (Kongariket Norge) olur. İsveç, 26 Ekim 1905 tarihinde Norveç’in aldığı bağımsızlık kararını tanımak zorunda kalır.

NORVEÇ’İN (M.S.800-1400) TARİHİ SERÜVENİ
Coğrafi bir kavram olan Norveç, aslında İngilizce ve Almanca adı modern İskandinav’ca biçiminden “Norge” olarak açık bir biçimde yansıtılıyor. “Kuzey’e giden yol” Norveç sahillerinden geçen uzun seyir rotasıydı. Skagerrak-Kattegat bölgesinden başlıyor, Lindesnes’i, ülkenin güney ucunu dolaşıyor, sürekli yerleşimler boyunca kuzeye doğru davam ediyordu. Viking çağında Tromsø dolaylarında sürekli yerleşimin olduğunu gösteriyordu.

M.S.890 yılında Ottar adlı biri bu bölgenin en kuzey ucundan çıkıp İngiltere’ye kadar gitti. Ktal Alfred’e bu yolculuğunu anlattı. Bu anlatıları da kâğıda yazıldı. (1,N.Lund) Orada şöyle anlatıyor Ottar, güneye inen yol boyunca, sancak tarafında “Kuzeylilerin ülkesi” olduğunu söylüyordu. Bu ülke uzun ve dar bir coğrafyadaydı. Adına “Nordweg” deniyordu. O dönemde Norveçlilerden söz eden tek Ottar’ın anlattığı hikâye değildi elbet. O döneme ait Skandik bir şiirde “Haraldskædi” Harald Finehair’e “Kuzeylilerin kralı (2, Finnur Jonsson) dediğini görürüz. “Norveç” veya “Kuzeyliler” gibi adlar 9.yüzyılın ikinci yarısında sıkça kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu adında kökeni, güneyde yaşayan İskandinavyalıların, kuzeyde yaşayanların verdiği ad olması kesindir.

Norveç’in erken Viking çağında siyasi bir birim oluşturduğunu gösteren bir kanıt yoktur. Muhtemelen kökleri tarih öncesine uzanan Hålogaland, Trøndelag, Møre, Hordaland, Rogaland, Agder gibi kendilerine özgü alar alan nüfusları da buna uygun olarak etnik ya da kabile adları anılan birkaç Norveçli kabileler ülkesi, buna eski kuzeyli dilinde “Folkland” (Halkın ülkesi) deniyordu. Bu bir siyasi anlamda değil, coğrafi yakınlıkla biçimlendirilen bir kimlik olması düşünülüyor.

Olası istisnalardan biri Trøndelag’dır. Burası başta Trondheim fiyordunun iç kesim çevresinde nüfuz yoğunluğu olduğu bir bölgeden oluşuyordu.

Modern dönemlerde Norveç’in kurulması, yani ülkenin birleştirilmesi anlamına gelen “Rikssamlingen” Pan-İskandinav tarihi ansiklopedisi, Norveç’le ilgili tanımı, İsveç’e ve Danimarka’ya göre daha fazla yer kaplamaktadır. Modern tarih bilinci 19. Yüzyılda gelişirken Norveçliler, birkaç yüzyıl müddet Danimarka ile birlikteliklerini sonlandırmak ve bir ulus yaratmak için isyan eden yurttaşlar, Norveç’in tarihsel özgürlüğünü, özellikle bir ulus yaratmak, erken tarihini tezahür ettiği görülmektedir. Ayrıca zengin kaynaklar, çekici en eski Kuzey Saga (masal-efsane) edebiyatı, özellikle Norveç krallarını konu alan sagalardır.

Norveç Tarihi ile yakın bir bağlantı inşa etmiş, uzun bir hanedanlık, M.S.850 yılından beri Kara Halfdan ve Harald Finehair’le başlıyor, 13. yüzyıl Sverre hanedanından krallarla son bulyordu. Bazı sagalarda bu uzun hanedan zamanında geriye, Gamla Uppsala’nın ulusal efsanevi Ynglinga krallarına dek uzanır. (3. Claus Krag)

Ulusal bir kral ve hanedan kurucusu Harald Finehair olarak önemi, Fagrskinna adlı sagada, (M.S.1220-1230 yazarı bilinmeyen) Şöyle özetleniyor Claus Krag:

“Kara Halfdan’ın oğlu Harald babasından sonra krallığı aldı. O zamanlar kışları dikkate alınan genç bir adamdı ama saraylı bir kralın sahip olması gereken erkekliğe tam anlamıyla sahipti. Saçlarının rengi dikkat çekiciydi. Bu bakımdan da en fazla ipeğe benzetmek yerinde olurdu. Bütün erkeklerin en yakışıklısıydı, olağanüstü güçlüydü ve Haugesund’deki mezarının üstündeki taştan görülebileceği kadar uzun boyluydu. Çok akıllı, ileri görüşlü, cesur bir adamdı, beraberinde şans getirirdi. Norveçlilerin toprakları üzerinde kral olmayı amaç edindi, giderek artan bir onurla ülke bu zamana kadar onun soyunun elinde oldu. Bu zamanda böyle olsun”

Vikingler
Bu gibi birkaç Skandik mısra dışında Harald’ın fetihlerini anlatan, açığa çıkaran, aydınlatan, o döneme ait doyurucu kaynak yoktur. Skandik mısralarda Hafrsfjurd, (Stavanger’in biraz güney yönü)  savaşla Harald’ın fethi tamamlanmıştır. Bu savaşta Harald’ın son hasımlar, Bergen’in güneyindeki bölge Vestlands’in kralları yenilgiye uğratmıştır.(5. Claus Krag,1989) Böylece ihtimal Danimarka’nın desteğiyle de, Güneybatı Norveç krallığında hüküm süren Harald olur. Nordvestland (kuezey Vestland) ve daha kuzeyde Harald’ın lordluktan başka bir yetkisi yoktu, oraların asıl iktidarlığı düklerin elindeydi.

Bu adı geçen düklerden en iyi tanınanı Håkon Grjotgardsson ile halefleri idi. Bunların tahtlarının merkezi Trøndelag’da Lade’deydi ama bu aile aslen hatırı sayılan bir aile değil, etkileri Hålogaland’dan alıyordu. Ama Håkon kendi çıkarları için yayılmayı ön gören bir yöneticiliği vardı, birçok bakıma Harald’ın dengiydi. Viken Harald her ne kadar Norveç'in Güneydoğu sahil bölgelerinin hâkimi olsa da, burada Viking çağının başından beri Danimarka krallarının nüfus alanlarıydı.

Harald’ın ölümünden (M.S.932) sonra yerine oğullarından Eirik Bloodaks (M.S.930-934) daha sonra İyi Håkon (M.S.934-961) kral olur. 10.Yüzyıl ortalarında Danimarka krallığı yeniden güçlenmiş, Kral Bluetooth M.S.958-987) hüküm sürmüş, hem Viken, hem Harald Finehair’in birleştirdiği krallık dâhil olmak üzere Norveç krallığını kendisine bağlamıştır. Eirik Bloodakse’nin oğulları bağlı krallar olmuştur, sonra Håkon Sigurdsson Ladejarl, (Håkon Grjotgardsson’un torunu) Danimarka kralının dükü olarak Norveç’in büyük bir bölümünü yönetmiştir. Sonra Håkon, hükümranlığının son yıllarında, Lindesness’ten kuzeye uzanan sahil bölgelerinde daha bağımsız bir denetim kurmayı başarmıştır.

Norveç tarihine M.S.950-1035 arası yönetim biçimine baktığımızda Dan kralları hakimiyetine Güney İskandinavya kıyılarına yayıldıklarını görürüz. Danimarka krallarının (Danimarka Vikingleri) daha da ileri giderek deniz aşırı, özellikle İngiltere zenginliklerini yağmalamak için Dük Håkon oğlu, dük Eirik (ö.1024) Dan krallarıyla işbirliği yaparlar, büyük Knut’un dükü olarak Northumberland’e meslek yaşamlarını tamamlarlar.

Norveç’teki Dan egemenliği Olof Tryggvason (hüküm M.S.995-1000) ile Olaf Haraldsson (Aziz Olav, hükmü 1015-28/30) kırmaya çalışırlar ve başarırlar. Bu işte ikisi de tahta çıkmadan önde İngiltere’deler. Dan fetihleriyle orada zenginlik ve güç kazanmışlardır.(5) Ülkelerine bu zenginlik ve güçleriyle döndüler. Eğer bu güç ve zenginlikleri olmasaydı ülkelerinde krallık kurmaları zorlaşırdı.

11. yüzyıl sonrası patlak veren olaylarda Olaf Tryggvson ile Olaf Haraldsson’un hükümranlıkları Norveç tarihinde önemli olaylar olduğudur. M.S.1035’te Danimarka imparatoru Büyük Knut’un ölünden sonrası dağıldığında gerçek Norveç hanedanları kendi ülkelerinde krallık kurmaya başladılar. İlk bunu başaran Olaf Haraldsson’un oğlu İyi Magnus (hükümdarlığı 1035-1047) olur, ondan sonra da Olaf’ın üvey kardeşi Harald Sigurdsson hardrade “Acımasız ve sert yönetici” (hükmü 1046-1066) arasında tahta kalır.

Ortaçağ Norveç krallarının tamamı azizleştirilmiş, Norveç’te ilk azizleştirme işi Olaf Haraldsson’un ölümünden birkaç yıl sonra azizleştirilmesi ile başlar. Böylece ardıl haleflerin taht üzerinde iddiaları meşrulaştırılır; Bu arada Olof Haraldsson, Harad Hardrada soyundan gelenlerin hükümranlıkları sürer. Adı geçen bu krallar döneminde Østland ve daha iç kesimlerdeki topraklar ilk kez ulusal krallığa katılır. Bu konuda bakın Ozan Kara Ottar, Olaf Haraldsson’un Norveç iç kesimlerdeki direnişi ve nasıl kırıldığını şöyle anlatır:

“Hedmark’ın bütün kralları kaçtı, en kuzeyde oturan dışında dilinin kesilmesini emrettiğin dışında… Şimdi bir zamanlar beş kralın hüküm sürdüğü, doğuda Eidsog’a kadar uzanan geniş topraklara hükmediyorsun. Böyle bir krallığa hükmeden bir kral gelmedi hiç” (6, Finnur Jonsson 1912,s. 271-272)

Norveç iç savaş sırasında krallığın örgütsel gelişmesi sürmüştü. Buna neden ise bütün olarak devlet açısından yerel idarelerin eskisinden daha sağlam olmasıydı. Norveçlilerin çoğunun dediğine göre 13. Yüzyıl ülkenin görkemli dönemleri temsil eden unsurların döneme damga vurması. Siyasi, ekonomik, kültürel canlanma ve geniş bölgeleri kendisine bağlayan yani, Göta nehrinden Grönland’a, İrlan’da denizinden Finmark’a kadar Norveç’ bağlayan kralları Sverre soyundan gelen üç kuşak krallardı. Håkon Håkonsson idaresini uzun sürmesi ve baskın kişiliğidir. Onun ölümünden sonra oğlu Magnus Lagabøte (hük.1263-1280) Onun oğulları Eirik Magnusson (hük.1280-1299) ve sonrası Hakon on Magnusson (1299-1319) dönemleri izlerdi.

Hakon Hakonsson, döneminde Norveç topraklarına Grönlad’ı ve İzlanda’yı topraklarına katmıştır. Magnus Lagabøte enersinin büyük bölümünü Norveç sınırlarını genişletmek için harcamıştır. M.S.1274 yılında “Ulusal Kanun” (Landsloven) çıkarmış, eski taşra kanunun yerini almıştır, ülke tek kanun ile yönetir duruma getirmiş, ayrıca tek bir kanun olan Avrupa ülkesi arasına katılmıştır. Bu yeni kanunla Norveç İsveç’ten 70 yıl önce böyle bir kanun çıkartmıştı. Dahi, İsveç’te kendi ulusal kanunu yaparlarken Norveç kanunu örnek almışlardır. Danimarka’da ise aynı kanun 400 yıl sonra yaşama geçirilmiştir.

Ne var ki, Norveç 1266 yılında elinde bulunan Habrid adaları ve Man adasını uzun süre elinde tutamayacağını anlayarak, Perth Barışıyla İskoç Kralı 3. Alexander’a teslim etmiştir. O tarihten son yön değiştiren Norveç sistemi, Viking çağında elde ettiği kolonileştirdiği topraklardan askeri ve ekonomik zayıflama nedeniyle çekilmeye başlamasıyla Norveç krallığı geriler. 14. ve 15. Yüzyılda Norveç’i gelişmeye başlayan İskandinavya topluluğunun en zayıf halkası durumuna gelmişti.

Böylece Norveç, 1450 yılından sonrası başlayarak 1814 yılına kadar Danimarka’ya bağlı birlik olarak sürdürmüştür yaşamını.

Viking Çağı İskandinav'da önemli bir dini değişim dönemiydi. 
Putperest Vikinglerden nefret eden Hıristiyan Kilisesi' vardı. Bu dönemde, İskandinav toplumunun neredeyse tamamının birçok tanrıları olan pagan olduğu bir gerçekti. Ancak Hıristiyan bir tanrıyı da kendi tanrılarının yanında kabul etmeleri bir sorun değildi.

Vikingler baskınları ile Hıristiyanlıkla ilişki içine girdiler ve Hıristiyan bir nüfusa sahip yerleşim yerlerine yerleştikleri zaman Hıristiyanlığı da çok çabucak kabul ettiler. 

Putperestler ölümlerini mezar eşyaları ile gömüyorlardı, ancak Hıristiyanlar genel olarak böyle bir şey yapmıyorlardı. Vikingler de bu tür işlerden geri kaldılar artık.

Viking Çağı da İskandinavya'da kademeli bir dönüşüm geçirdi. Din değiştirme sürecinde pagan alanlarını Hıristiyanlık dolduruyordu. Anglo-Sakson ve Alman misyonerler putperestleri dönüştürmek için Vikinglerin yurduna geldiler. 11. yüzyılın ortalarına doğru Hıristiyanlık Danimarka'da ve Norveç'in birçok yerlerinde oluşmaya başlamıştı. İsveç'te ise 11. yüzyılın başlarında geçici bir dönüşüm gerçekleşmesine rağmen, 12. yüzyılın ortalarına kadar orada Hıristiyanlığın kurulduğu pek bilinmiyordu. 

Viking Pagan İnancı Hakkında
Viking Çağındaki pagan dini uygulamaları hakkında derinlemesine pek bir bilgi yok olsa da, elde bulunan çağdaş kanıtlar çok azı; 13. yüzyılda İzlanda'da bulunan Viking çağlarından kalma paganizme ait bazı bilgiler, Hıristiyanlığa geçişten 200 yıl sonra yazıldığını hatırlamak zorundayız. Başka hinlerin papaz olarak da bir çeşit rolü olduğunu biliyoruz ve putperest ibadet atların fedakârlığını içeriyordu, fakat çok fazla değil.

Pagan tanrılarıyla ilişkili hikâyeler hakkında daha çok şey biliyoruz. İlk şiirlerde zaman zaman yapılan atıfların yanı sıra, bu hikâyeler dönüşümün ardından hayatta kalmıştı, çünkü dini inançların ifadesi olarak değil, sadece mitler olarak görmek mümkündü. Temel kanıt kaynakları Eddas, eski putperest inançları masal olarak temsil eden muhteşem edebi eserlerdir. Burada bile bazı Hıristiyan nüfuz var. Örneğin, ana Tanrı Odin, bir ağaca asılarak kendine feda edildi ve kenarda bir mızrakla delindi ve bunu bir kaç gün sonra, İsa'nın çarmıha gerilmesi ile açık bir paralellik izledi.

Buna rağmen, Eddas (tanrılar) ve devler, erkekler ve cüceler ile olan ilişkileri hakkında büyük miktarda bilgi sunar. En güçlü tanrı, tek gözlü Odin, Allfather, savaş tanrısı, adalet, ölüm, bilgelik ve şiirdi. Bununla birlikte, muhtemelen en popüler tanrı, aptal ama inanılmaz derecede güçlü olan Thor'du. Cüceler tarafından hazırlanan çekiç Miollnir ile devlerin devleri karşısında tanrıların ana savunucusu oldu. Ayrıca şimşek tanrısı vardı ve özellikle denizciler tarafından ibadet edilirdi. 

Thor'un çekiçlerinin tılsımları Viking dünyasında popülerdi. Kardeşi ve kız kardeşi Frey ve Freyja, doğurganlık tanrısı ve tanrıçası da önemlidir ve diğer birçok küçük tanrı ve tanrıçalar da vardır.

Tanrılar ve devler
Tanrıların en büyük düşmanı devlerdi ve arasında çatışmalar vardı. Tanrılar ve devler arasında bir maç vardı, bu yüzden tanrılar devleri geçmek için kurnazlık yapmaktaydı. Odin'in kendisi akıllı ve kurnazca bir hile yapmak zorundaydı. Yangın tanrısı Loki'ye döndüler. Loki, gerekli sıcaklığından dolayı büyük yıkıma neden oldu, onlara büyük zarar veridi ve sıkça çözdüğü sorunlar onun baştan çıkarmasına bağlı yargılardan kaynaklanıyordu.

İki kurt ve kargalar yanında Tanrı Odin
Tanrı ve devler arasındaki gerilime rağmen, bireysel olarak adil bir miktarda temas vardı ve bir takım tanrıların Giantes'le ilişkiler kurdu. Bunlardan birisi dev karısı tarafından üç canavar çocuğu olan Loki'ydi. Kızı Hel ise, yeraltı dünyasının hâkimiydi. Bir oğlu Jormunagund, o kadar büyüdü ki dünyanın her tarafına doğru uzanan bir yılandı. Diğer oğlu Fenris, o kadar güçlü bir kurt ki zamanın sonuna kadar onu bağlayan sihirli bir zincire bağlanmasına izin vermek için onu kandırdıktan sonra tanrıları korkutuyordu.

Dünyanın son tanrı ve devler arasındaki Ragnarok savaşı ile sona ereceği düşünülüyordu. Loki ve çocukları, birbirleriyle uzun süredir kavga eden Thor ve Jormunagund birbirlerini öldürecekler ve Odin Fenris kurdunun öldürmesi üzerine öldürülecek ve kurt da öldürecekti. Bir ateş, hem tanrıları hem de insanları yok eden bütün dünyayı süpürürdü. Bununla birlikte, her iki ırkta yeterli sayıda üye yeni bir dünyaya başlamak için ayakta kalacaktı.

Pagan ve Hıristiyan Birlikte
Frank krallıkları İngiliz Adaları üzerindeki baskınlar yapıyorlardı. Bu arada Hıristiyanlıkla daha fazla temasa geçti. Her ne kadar Vikingler baskın oldukları dönem boyunca inançlarını sürdürmüş gibi gözükse de, Hıristiyanlarla daha barış içinde ilişkiler yapmak istiyorlarsa da, Hıristiyanlığa geçmek için önemli bir baskı vardı. Bu, M.S.878 yılında Wedmore Antlaşması'nda olduğu gibi siyasi bir seviyede gerçekleşebilirdi. Antlaşma Viking lideri Guthrum'u vaftiz babası Wessex'in Alfred'iyle birlikte Hıristiyanlığı kabul etmesiyle Alfred ise Guthrum'u Doğu Anglia'nın hükümdarı olarak tanıdı.

Ticarette uygulanan az ya da çok resmi bir sözleşme, Hıristiyanlar paganlarla gerçekten ticaret yapmamalıydı. İskandinav tüccarlarının tamamı için tam bir dönüşüm istenmemekle birlikte, ilk imzalama yapılma özelliği getirildi. Bu, vaftiz olmamakla birlikte, Hıristiyanlığı kabul etme yönündeki istekliliğini gösteren yarım adımdı ve bu genellikle ticarete izin vermek için yeterli kabul edildi. Vikingler, Hıristiyan komşuları ile yan yana yerleştikçe daha da baskı yapıldı. Bilim adamları, İskandinav yerleşiminin İngiliz Adaları'nın farklı bölgelerinde tam olarak ne kadar kapsamlı oldukları konusunda fikir birliği olmamış olsa da, az sayıdaki kişi şimdi Vikinglerin herhangi bir bölgedeki yerli nüfusun yerini tamamen almış olduğunu kabul etmeyecekti. 

Özellikle, yerleşimciler çoğunlukla yerli eşlerini (veya en azından ortaklarını) almış olsa da, bazı yerleşimciler görünüşe göre ailelerini İskandinav bölgesinden uzaklaştırdı. Bu nedenle, bu karışık evliliklerin çocukları kısmen Hıristiyan hanelerde yetişecek ve hatta Hıristiyanlar olarak yetiştirilebilirler. Daha fazla evlilik, kilisenin etkisiyle birleşince kademeli olarak tam bir dönüşüm sağladı. Vatandaşların ve Hıristiyanların barış içerisinde bir arada yaşaması, Viking York'un sünneti ile öne sürülmüştür. 

Çekiç sallayan Thor
Bir madeni para tipi, cetvelden ziyade Aziz Petrus'un adını taşır. Bu çok açık bir şekilde Hıristiyan gibi görünüyor, ancak sikkelerin birçoğunda, 'Peteri' nin son 'ben', Thor'un çekiç biçimini alıyor ve bu sikkelerin bazılarının da tersine çekiçleri var. Bu sikkeler, paganizm ve Hıristiyanlığın kabul edilebilir olduğu yönünde kasıtlı bir mesaj taşıyor gibi görünmektedir.

İskandinavya'da Dönüşüm
İskandinavya'yı dönüştürme girişimleri Viking Çağ'dan önce başlamıştı. Anglo-Sakson St Willibrord, 725'te Danimarka'ya bir misyon başlattı; ancak kral tarafından iyi karşılanmasına rağmen, görevinin pek bir etkisi yoktu. Frankish St Ansgar, Frank İmparatoru Louis the Pious'ın desteğiyle 820'den sonra ikinci bir misyonerlik dalgasına öncülük etti. Ansgar ve takipçiler, yerel yöneticilerin desteğiyle hem Danimarka hem de İsveç'te görev yapmış, ancak nüfusu bir bütün olarak
etkilememişti.

Arkeolojik kanıtlar, Hıristiyanlığın yerel Chieftain'in dönüştürülüp değiştirilmediğine bağlı olarak yerleşimlerin dönüşümlü olarak ya da değil Norveç'te küçük parçalı olarak kabul edildiğini gösteriyor. Aynı fikir daha büyük bir ölçekte de görebilir. 10. yüzyılda, İngiltere'de kıyısında büyümüş olan Norveç'in kralı Hakon, yetkisini Hıristiyanlığı kurmak için kullanmaya çalıştı. Bununla birlikte, putperest rahiplerin desteğini kaybedeceği açık bir şekilde ortaya çıkınca, girişimlerini bıraktı, Anglo-Sakson piskoposları İngiltere'ye gönderildi.

Danimarka'nın Harald Bluetooth'u görünüşte daha başarılıydı. Jelling'deki ünlü koşu taşı kendisine 'Danimarkalı Hıristiyan' yaptığını anlatıyor ve hem Danimarka sikkeleri üzerindeki hükümranlığından, hem de çeşitli Danimarka kasabalarında piskoposların kurulmasıyla ilgili Alman kayıtlarıyla destekleniyor. Bu, Danimarkalıların kalıcı dönüşümüne başladı. Harald'ın ölümünden sonra kısa bir pagan tepkisi olmasına rağmen, Knut, M.S.1018'de hem İngiltere hem de Danimarka'nın hükümdarı olduğunda, Kilisenin etkisi sıkı bir şekilde kuruldu.

Anglosakson misyonerler tarafından yüzyılın sonlarına doğru fazla girişimler sonucu, Norveç ve İsveç'te sınırlı bir etkiye sahipti. Norveç'ten Olaf Tryggvasson ve İsveç'in Kralı Olof Tribute, ikisi de dönüştürüldü, ancak bu durum nüfusu bütünüyle etkiledi. Olaf Haraldsson (St Olaf) (M.S.1015-30) tarafından Norveç'te yapılan başka bir dönüşüm dalgası başarılıydı ve sürekli dönüşümün sürmesine yol açtı. Bununla birlikte İsveç, 11. yüzyıl ortalarında putperest bir reaksiyon geçirdi ve 12. yüzyıla kadar Hıristiyanlığın sıkı bir şekilde yerleştiğine pek inanmadı.

Yarlanılan Kaynaklar
Finnur Jonsson 1912,
K. Bergsland, “Om Middelalderens Finnmarker” (Norsk) Historisk Tidsskrift1 1970
J. Bately ve A. Anglert’ten alıntı, “Viking Dünyası” s.86
Stefan Brink-Neil Price,“Viking Dünyası” Inger Zachrisson “Samiler Kuzey Halklarıyla Etkileşimleri” 
Andy Orchard'ın Norse Mit ve Efsanesi Sözlüğü (Cassell, 1997)
HR Ellis Davidson'ın Kuzey Avrupa Tanrıları ve Mitleri (Viking Press, 1990)
Viking Yaşındaki İskandinav Dinleri Thomas A Dubois (University of Pennsylvania Press, 1999)
Viking Çağının Ansiklopedisi John Haywood (Thames & Hudson, 2000)
Graham-Campbell ve diğerleri (Andromeda, 1994) tarafından düzenlenen Viking Çağının Kültür Atlası
Penguen John Haywood'un Vikinglerin Tarihi Atlası (Penguin, 1996). İskoçya, İrlanda, İngiltere, İzlanda ve Normandiya'daki Viking yerleşimlerinin ayrıntılı haritaları. Bağlantılar



VİKİNG KÖYÜNDEN, KÜLTÜR KENTİNE OSLO


Oslo Üniversitesi
1811 tarihinde kurulmuş olan ve Danimarka kralının adını taşıyan “Kraliyetli Frederik Üniversitesi”  (Kongelige Frederiks Universitetet)  adı 1939 yılında “Oslo Üniversitesi” (Oslo Universitetet)  olarak değiştirilir. Bugün Oslo Üniversitesinin 6 bin 194 kürsüsü ve 27 bin öğrencisi eğitim görmektedir.

2015 yılında Oslo’nun nüfusu, 634 bin 463 kişi. 2017 yılında Oslo’nun nüfusu 666 bin 759 idi.

Şehirdeki göçmen nüfus, Norveç nüfusundan biraz daha hızlı bir şekilde büyüyor ve şehirde bu oran toplamın % 30’udur. Şehrin % 30’u göçmen kökenlidir.

Oslo Kentinde Yaşayan Yabancılar ve Dini Ayrıcalıkları
Pakistanlılar Oslo Kentinde yaşayan yabancılar arasında ilk sırayı 23 bin 10 kişi ile ilk sırayı almaktadırlar. Doğu bloğunun dağılması ile İkinci sırayı 16 bin 624 kişi ile Polonyalılar alırken üçüncü sırada 15 bin 137 kişi ile Somaliler almaktadır. dördüncü sırada ise 13 bin 18 kişiyle İsveçliler yer alırken, beşinci sırada 8 bin 215 kişi ile Iraklı (Iraklı Kürtleri dahil) yer almaktadır. Dahi, 7 bin 64 kişi ile Sri Lankalılar, altıncı sırada Faslılar ise 6 bin 830, İranlılar 6 bin 306 kişiyle yer alırken Türkler ise 6 bin 298 kişidir. Vietnamlılar 6 bin 276 kişi, Filipinliler 6 bin 161, Hindistanlılar 5 bin 671, Afganlılar 3 bin 852 kişiyle, 3 bin 813 kişiyle Almanlar oluşturuyor. Dahi, 3 bin 802 kişi ile Ruslar, 3 bin 787 kişi Danimarkalılar, 3 bin 436 kişi ile Bosna-Hersek, 3 bin 346 kişi ile Etiyopyalılar, 3 bin 277 kişi ile Erityeliler, İngiliz, Kuzey İrlanda ve Birleşik Krallık kökenlilerin sayısı ise 3 bin 59 kişi olmaktadır. Dahi, Litvanyalı 3 bin 57, Çinli 2 bin 988, Romanyalı 2 bin 944, Kosovalı 2 bin 876, en son sırada ise Fransalılar 2 bin 315 kişi olmaktadır

Oslo, farklı din, mezhep ve inançtan insanların bir arada barış ve kardeşlik içinde yaşadığı “çok dinli” ve “çok mezhepli” bir şehirdir. Bu barış ve kardeşliği sağlayan da Laiklik ve güçlü demokrasidir....

Oslo Kentinde yaşayan Hıristiyan, Müslüman, Yahudi, Budist, Hindu, vs. Hepsi bir arada sorunsuz yaşamaktadırlar. Ülkede Demokrasi olduğu için, her biri birer “sevgi yumağı” olan bu dinlerin mensupları birbirlerine kötülük yapamamakta, barış içinde ve karşılıklı hoşgörü temelinde yaşamaktadırlar.

Oslo’nun Kardeş Kentleri
Norveç’in başkenti Oslo’nun, dünyadaki yedi şehir ile “Kardeş Şehir” bağı bulunuyor. Bu şehirler; İsveç’in Göteborg, Almanya’nın Kiel, Polonya’nın başkenti Varşova, Litvanya’nın başkenti Vilnius, Rusya’nın S. Petersburg, Çin’in Şanghay ve Güney Afrika’nın Mbombela şehridir.

Oslo’da Sanayileşme Adımları
Günümüzde eğlence merkezi ve lokantaları ile ünlü Aker Brygge, 19. Yüzyıllarında Oslo’nun bir banliyösü iken, burada gemi inşası için endüstriyel tersane 1841 yılında Akers Mekanik şirketi tarafından gemi ve tesisat yapımı ve onarımı yapman amacıyla açılır bu tersane. 1854’de Akers Mekanik Atölyesi (Akers Mekaniske Verksted) olarak kurulmasını tamamlar. Böylece Aker Brygge kurulunca da Tjuvholmen Adası’nı (Hırsız Adası) da satın alan şirket, bu adayı da tersanenin bir parçası durumuna getirir.

Kısaca Tjuvholmen (Hırsız Adası) Anlamı
Vahşi hayvanların yaşadığı bir adadır. 18. yüzyılda dönemin yöneticileri, adanın üzerinde bir “idam platformu” kurdu. O dönem yönetimin aldığı bir kararla bu ada bu tarihten sonra farklı bir hüviyet kazandı. Adanın üzerinde hırsızlar idam edilecekti. O tarihten itibaren bu ada üzerinde kurulan idam sehpalarında hırsızlar idam edildiği için, adanın adı “Hırsız Adası” olarak anılmaya başlar.

Norveç Tarihinin En Ağır Terör Saldırısı
22 Temmuz 2012 günü yaşanan çifte terör saldırılarının ilki başkent Oslo’da Grubbegata’da, yerel saatle saat 15:26’da yaşanır. Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg 1939...)in bulunduğu başbakanlık, petrol ve enerji bakanlığı ile çeşitli bakanlıkların da bulunduğu 17 katlı binaya yapılan bu terörist saldırıda, bir otomobile yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 8 kişinin yaşamına son verilir.

Sosyal demokrat olan İşçi Partisi (Arbeiderpartiet)’nin gençlik teşkilâtının, AUF “İşçi Gençlik Birliği” (Arbaidernes Ungdoms fylking)’nin yaz kampına, yerel saatle 17: 20 ve 18: 35 arasında silahlı saldırı düzenlemiş ve bu saldırıda çoğu genç öğrencilerden oluşan 69 kişi yaşamını kaybetmiştir. Saldırı sırasında kampta toplam 560 genç bulunuyordu. Norveç İşçi Partisi’nin kadın başkanı olan Norveç Eski Başbakanı Gro Harlem Brundtland (1939...) Adadaki toplanan gençlere, olaydan bir kaç dakika önce bir konuşma yaptıktan sonra oradan ayrılmıştır.

Tyri Fiyordu üzerindeki Ütøya adlı adada, 1979 doğumlu aşırı ırkçı-sağcı terörist Anders Behring Breivik, adlı cani, saldırı yapacağı adaya polis üniforması giymiş olarak gelir, “Oslo’daki bombalı saldırıyla ilgili soruşturma” yaptığını söyler. Kamptaki gençleri bir alanda toplar, sonra ceketinin içinden çıkardığı Ruger Mini-14 marka yarı otomatik silahıyla 1,5 saat o toplanmış kalabalığın üzerine ateş eder ve o anda orada 69 gencecik insanlarını kanını dökerek ölümlerine neden olur...

Oslo’yu kana bulayan cani, 8 kişinin canını aldıktan sonra, polis kıyafetiyle gittiği adada da, gençlerin üzerine acımasızca kursun sıkarak 69 genci öldürür ve ik saat içinde toplan 77 kişiyi öldürmüş olur...

Saldırıdan bir saat sonra yakalanıp gözaltına alınan Anders Behring Breivik, ertesi gün yaptığı katliamı itiraf etmiş, silahlı saldırısını soğukkanlılıkla itiraf etmiştir. Breivik itiraflı konuşmasında sıkça İslam karşıtı vurgular; İslam düşmanı ve yabancı düşmanı bir ırkçı olduğunu ortaya koyar. Polis kaynaklarına göre, Oslo’daki bombalı olarak yaptığı ilk saldırısının ardından Breivik’in bir kamyonla olay yerinden kaçmaya çalışırken video görüntülerinde ispatlanmıştır. Dahi, dolayısıyla her iki eylemi de kendisinin gerçekleştirdiğini, Oslo’daki bombalı katliamı yaptıktan sonra Utøya’ya gidip bu sefer de adada silahlı katliamı gerçekleştirdiğini söylemiştir.

Bir yıl yargılama süreci sonunda 24 Ağustos 2012 tarihinde Anders Behring Breivik’e 21 yıl hapis cezası verilmiştir. Ancak Norveç yasalarındaki en ağır ceza olan 21 yıl hapse mahkûm edilen Breivik’in cezası müebbettir. Yani, Breivik bu cezanın en az 10 yılını yattıktan sonra durumu her 5 yılda bir yeniden değerlendirmeye alınacak. Karar, Breivik’in belli aralıklarla durumunun değerlendirilmesinin ve bu yolla ömür boyu hapiste kalması sağlanacaktır.

Bu Utöya’da ki terör saldırısında yaşamını kaybeden masumlar arasında birde Gaziantepli Gamze Doğan (1994 doğumlu Türk kızı da vardı.

Kaynak: Norveç İstatistikleri   










KÜÇÜK BİR VİKİNG KÖYÜ OSLO


Oslo’nun Oluşum Tarihi ve Gelişmesi
Oslo 15 Mayıs 1050 tarihinde, küçük bir Viking köyü olarak yerleşim yeri olmuştur.


Oslo Belediyesi, Oslo’nun kuruluşunun 900’üncü yılında, 15 Mayıs 1950’de açılışı yapılarak hizmete girmiştir. 1970’lerde başlatılan Arkeolojik çalışmalara göre, 1050 yılında Oslo bulunduğu yerde ilk kurulduğu yıllarda yaklaşık olarak 1000 kişilik bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir. Şimdiden ise Oslo'lular, 2050’de Oslo'nun 1000. Yılı kutlamalarına hazırlanıyorlar...

Norveç’in başkentinin adı 1624 yılına kadar “Oslo” idi. Ancak 1624’te ki büyük yangın sonucu, tamamen yanıp kül olan kenti yeniden kurulur. O dönem Norveç, Danimarka-Norveç Krallığı ile yönetiliyordu. O dönemin Danimarka-Norveç Kralı olan 4. Christian (1577-1648) adı verilmiştir. Aradan 301 yıl geçtikten sonra, kentin adı 1925’te yeniden eski adı Oslo olarak değiştirilir...

Burada bir ayrıntı var! Ancak 1877’den sonra Christian yazılışını “Ch” düşürülerek yerine “K” ile Kristiania olarak yazılmaya başlanılmış, 1 Ocak 1925’te Yangından önceki eski adı olan Oslo adını almıştır...

Bir tür köy olan Oslo, 1137 yılında Danimarka Kralı 2. Erik Emune (1090-1137) tarafından yakıldı. Ancak Danimarka Kralı Erik Emune, o dönemden 400 yıl sonra yaşamış olan Danimarkalı tarihçi Arild Huitfeldt (1546-1609)’in yazdığına göre, Oslo’yu ateşe verdikten sonra tekrar Danimarka’ya dönerken, dönüş yolunda, Åbenrå yakınlarındaki Urnehoved’de Sorte Plov (?) adındaki bir kişi tarafından 18 Eylül 1137 günü öldürüldü. 16.yüzyılda yaşamış olan dünyaca ünlü Danimarkalı tarihçi Arild Huitfeldt’in yazdığına göre, Kral 2. Erik’i mızrakla öldüren Sorte Plov, kaçmayı başarmıştır.

1153 yılında “Oslo Katedral Okulu” (Oslo Katedralskole) kuruldu. Ortaçağ boyunca Oslo’nun önemi ve bilhassa ekonomik dayanağı, yerleşimin bir liman kenti olması ve pazar rolü oynamasıydı. Ortaçağ kasabasında iki kale, kraliyet sarayı ve piskopos kalesi vardı. Kent surlarının dâhilinde, aralarında Aziz Clement Kilisesi ve Hallvard Katedralinin de olduğu 9 kilise, 1 Hastane ve içinde çoğunlukla esnaf ve zanaatkârların ikamet ettiği 400 ahşaptan yapılmış ev bulunuyordu.
5. Håkon Magnusson’un tahta geçince ilk yaptığı iş Oslo’yu başkent yapmaktı. Bu gerçekleşir ve Oslo, 1299’da içinde, yarısı erkek, yarısı kadın 1200 kişinin yaşadığı Norveç’in başkent oldu. Kentte kalıcı olarak ikamet eden ilk kralı olan 5. Håkon Magnusson döneminde Oslo, “ülkenin başkenti” olarak gelişmeye başlamıştır. Oslo’nun başkent olması ile nüfuzu 1200’den kısa sürede 2000’e çıkmıştır.

Oslo’daki ilk kapsamlı nüfus sayımı, 1769 yılında yapılmıştır. Bu sayımda şehrin nüfusu, 7 bin 469 kişi olarak tespit edilmiştir. 1801 yılında yapılan ikinci nüfus sayımında ise şehrin nüfusu 8 bin 93’e yükselmiştir.

12 Ocak 1785’te ise Oslo kentinde ilk kütüphane “Deichman Bibliotek” (Deichman Kütüphanesi) kurulmuştur. Bu kütüphanenin ilk kurulduğunda kitap sayısı 7 bin kitap ve 150 el yazması bulunmaktaydı.

Kral 5 Håkon, aynı yıl Akerhus Şatosu ve Kalesi (Akerhus Slott og Fertning)’ni inşa etti ve “Oslo Krallık Bahçesi” (Oslo Kongesråd) binasını yaptırdı. Dahi, “Oslo Fransiskan Manastırı” (Oslo Fransiskarnerkloster) yaptırdı ve doğuya doğru genişletti, Meryem Kilisesi (Mariakirken) daha da büyüttü...

1299 yılında tahta çıkıp Oslo’yu “başkent” yapan, yaptırdığı eserlerle ve genişletme çalışmalarıyla bu küçük balıkçı köyü görünümlü yeri adeta kent haline getiren Norveç Kralı 5. Håkon Magnusson 1319 yılında öldü. Håkon'nun ölümünden sonra Norveç İsveç’in bir parçası olarak hâkimiyeti altına girdi.

1308 yılına gelindiğinde Oslo, İsveç’in saldırısına uğradı ve İsveç Södermanland Dükü Erik Magnusson (1282-1318) tarafından Oslo yağmalandı. Bu İsveç Dükü Erik Magnusson, bir önceki Norveç Kralı ve şimdiki Norveç Kralı Håkon Magnusson’un abisi olan bir önceki Norveç Kralı Håkon Erik Magnusson ile karıştırılmamalıdır. Bunların her ne kadar soyadları aynı olsa da, Norveç Kralının adı Eirik olurken, İsveçli olanın adı da Erik olmaktadır.

1314 yılında iktidar ve bütün bileşenleri Oslo’da yoğunlaştı. Böylece Oslo’nun ülkenin başkenti olması durumu, iyice kalıcı bir hal aldı. Ama İsveç Krallığı, 1319 yılında Norveç’i ilhak etti. 1355 yılında da İsveç ve Norveç birleştiler. Bu arada, aynı süreçte Danimarka’nın da Norveç üzerindeki gölgesi gitgide ağırlaşıyordu.

Aslında Danimarka’nın yayılmacılığının dair Norveç üzerinde hâkimiyet kurma çabalarının yüzlerce yıllık bir geçmişi vardı. Norveç’in değil Oslo’nun tarihini anlattığımız için ve bu tarih de kentin kurulduğu 1050 yılında başladığı için, ondan önceki ilginç tarihi konumuz değildir.

Oslo’yu ikiye ayıran Akerselva ırmağı, küçük ama görülmek istenilen çağlayanlarıyla Oslo’ya ayrı bir güzellik karmaktadır. Akerselva, evirile kıvrıla, kayaların kovuğuna gire çıka akarken, kıyılarında ki ağaçların suya doğru uzanmış yapraklarını yalayarak Maridalsvannet gölüne kadar kıyısındaki 8 kilometrelik gezi ve koşu yolları boyunca akışı, insana huzur veriyor. Günümüzde Akerselva kıyıları yeşil parkları, güzel doğası, çekici eğlence alanları, kıyısındaki eski, tuğla örmeli fabrika binaları elden geçirilerek korunmuş, kâfiler, restaurantlar, sanat evleri, ofisler ve dahi birçok amaçlı kullanılmaya açılmıştır. 

Oslo’yu ikiye ayıran bu adı geçen Akerselva ırmağı kıyıları, 19. Yüzyılda Norveç sanayileşmesinin merkezi olmuştur. Nehrin kıyılarına su ile işleyen değirmenler ve tekstil fabrikaları dahi, çeşitli mekanik atölyeler inşa edilmiştir.

14 Haziran 1816 yılında Christiania (Oslo) kentinde ilk Norveç Bankası “Norges Bank”  olarak kurulmuştur.

1825 yılında Christiania (Oslo)’da Kral Şatosu (De Kongalige Slott) adlı saray, 22 hektarlık bir alan üzerinde, 173 odalı görkemli bina inşa edilmeye başlamış, 1849 yılında tamamlanmıştır. 

4 Ekim 1836 yılında Christiania Tiyatrosu (Christiania Theater) kurulur ve bu tiyatro ancak 1 Eylül 1899 tarihinde kapatılır.

1837 yılında parlamento tarafından verilen bir kararla Norveç Ulusal Galerisi (Nasjonalgalleriet i Norge) kurulması kararı alınır ve bu galeri 1842 yılında kurulur.

1852 yılında Christiania (Oslo) Norveç Tiyatrosu (Christiania Norske Theater) kurulur.

1836 yılına açılmış olan Christiania Tiyatrosu (Christiania Theater) ile 15 Temmuz 1863 tarihinde birleşecektir.

Oslo Belediye Başkanları
Belediyesi 1838 tarihinden beri var olan bu şehrin, 2. Dünya Savaşı sonrasından günümüze kadar belediye başkanlığını yapan isimleri şunlardır: Einar Gerharsen 1945, Rolf Stranger 1945-1956-1959 ve 1963, Arnfinn Vik 1945-1947, Halvdan Eyvind Stokke 1948-1950, Brynjulf Bull 1951-1955, 1960-1961-1964 ve 75, Albert Nordengen 1976-90, Peter Nicolai Myhre 1990-91), Ann-Marit Sæbønes 1992-1995), Per Ditlev- Simonsen 1995-2007, Svenn Kristiansen 2007), Fabian Stang 2007-1915), Marianne Borgen (2015.

Oslo Belediye Binası ve Yapımı
3 Ocak 1838 yılında ilk Oslo Belediyesi kurulur...

1914’de Oslo kentine yeni bir belediye binası inşa etmek için o dönemin Belediye Başkanı olan Hieronymus Heyerdahl (1867-1959) girişimlerde bulunarak başarılı bir bağış toplama kampanyası başlatır. 1915’te, yeni belediye binasının nasıl olması ile ilgili mimarlık yarışması düzenlenir. Proje yarışmasına 44 proje katılır.1918’de sonuç açıklanır. 

Bu açıklanan sonuca göre mimarlar Arntein Rygning Arneberg (1882-1961) ve Markus Poulsson (1881-1958) birlikte projeleri kazanır ve kabul edilir...

Oslo Belediyesi binasını yapmakla görevlendirilen bu iki mimar İsveç-Stockholm’da bulunan Stockholm Belediye Binası (Stockholm Stadshus) den esinlenerek projelerini ona göre hazırlalar. Ancak maddi olanaklar kısıtlıdır, henüz bitmemiş, süren 1. Dünya Savaşı (1914-1918) vardır. Savaşın başladığında daha 9 yıllık devlet olan Norveç, 1. Dünya Savaşına katılmama başarısını göstermiştir. Ancak bu savaşa katılmasa da Norveç, Kuzey Denizinde yaşanan “Deniz Savaşları”  nedeniyle son derece zarara uğramıştır. Bundan dolayı projenin ertelenmesine neden olmuştur.

1930 yılına gelindiğinde ise Oslo Belediye binası için yeni taslak değişiklikleri yönetime sunulur. Bu değişiklik Stockholm Belediyesi Binası gibi tek kuleli değil de iki kuleli olması biçiminde değişiklik yapılır.

Eylül 1931’de bir törenle binanın ilk temel taşı bir törenle atılır. Törende binanın ilk temelini Norveç Kralı 7. Håkon ile oğlu Norveç Prensi V. Olov (Alexander Edward Christian Frederik) (1903-1991) birlikte atar. Ancak bu sembolik temel atma töreninden sonra, elle boyanmış, örülmüş kırmızı tuğlalar ile mükemmel bir biçimde Şubat 1933’te binanın dış yapısı tamamlanır. Dış mimari bitince de iç mimari ise Ocak 1937’de yeni bir mimarlık iç dekorasyon yarışması düzenlenir. Kuralda iç mimar öyle bir biçimde olmalıydı ki şöyle: Norveç’in tarihi, sanatı ve kültürünü yansıtmalı ve merkezinde halk, malzemeler Norveçli olmalıydı. Bu şartlara uyan 8 ressam ve 17 heykeltıraş beğenilerek işe alınır. 

1939 yılına gelindiğinde ise belediye binasına ilk bürolar taşınmaya başlar. 1940’da da binanın içinde resmi çalışmalar kente hizmet vermeye başlar Ancak bir aksilik var ki, patlak veren 2. Dünya Savaşı (1939-1945) nedeniyle inşaatta eksik kalan bazı eksikler duraklatılır.

1. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmış olan Norveç, 2. Dünya Savaşı’nda da tarafsız kalmaya çaba gösterse de 9 Nisan 1940’da Nazi Almanya’sı tarafından işgale uğrar. Sonuç olarak, Norveç, Almanya’nın 8 Mayıs 1945’te teslim olmasına kadar Alman işgali altında kalır. Ancak 2. Dünya Savaş bittikten sonra Oslo’daki belediye binasının yarım kalan inşaat çalışmaları yeniden başlar 1947’de son dekorasyon işleri tamamlanır ve binada bütün bürolar kurulmuş, kente hizmet vermeye hazır hale getirilmiş olur. 1948’de Aker, Oslo Belediyesi’ne katılır ve böylece Oslo kenti daha da büyümüş olur...

Böylece Oslo Belediyesi binası (Oslo Rådhüs)1931 yılında temeli atılır, 19 yıl sonra çeşitli nedenlerden sonra gecikmeli olarak 1950 yılında tamamlanır ve 15 Mayıs 1950’de Oslo Belediye Başkanı Halvdan Eyving Johannessen Stokke (1900-1977) tarafından açılır ve bugün bir sanat eseri olarak ayakta dimdik durur. 

Norveç’in Başkenti Oslo’nun Semtleri ve Nüfuzları
Oslo Kentinin 15 semti vardır. Bu semtler (önceleri Oslo 1, Oslo 10 gibi adlandırılırdı) nüfuz yoğunluk sıralamasına göre şöyledir: Frogner 55 bin 965, Grünerlökka 54 bin 701, Gamle Oslo 49 bin 854, Nordstrand 49 bin 428, Nord Aker 49 bin 337, Østensjø 49 bin 133, Alna 48 bin 770, Verstre-Aker 47 bin 24, Sagene 39 bin 918, Søndre Nordstrand 37 bin 913, St. Hanshaugen 36 bin 218, Ulern 32 bin 124, Stovner 31 bin 669, Bjerke 30 bin 502, Grorud 27 bin 283 nüfuzdan oluşmaktadır.   

Norveç’te birçok kurallar vardır. Bu ülkede mutlak okur insanlar yönetimde bulunurlar. Eğitim çok önemlidir, hele diploma daha da önemlidir. Kralından başbakanına kadar üst düzey eğitimlidir. Herkes konuşma kurallarını iyi bilir ve konuşmasını bilmeyenler birden fark edilir ve seçmen halk, seçmeden onu dışarı atar. Hele konuşmasını bilmeyen patavatsızca konuşana pek rastlanılmaz...

Okullar: Bir milyon nüfuzlu Oslo okullarında okuyan öğrenci sayısı 28 binin üzerinde olup 8 bine yakın öğretmen görev yapmaktadır. Bu öğretmenlerin Oslo’da görev yaptıkları okullar.
 
Oslo Üniversitesi (Universitetet İ Oslo) Norveç Yaşam Bilimleri Üniversitesi (Norge Miljög og Biovitenskapelige Universitet), Teoloji Cemaat Fakültesi (Det Teologiske Menighetsfakültet), Teknolojik Toplum Fakültesi (Det Teologiske Menighetsfakültet), Barış Araştırma Enstitüsü (Instituett For Fredforskning), Oslo ve Akershus Yüksekokulu (Höyskulen i Oslo og Akershus), İşletme Enstitüsü Ticaret Yüksekokulu (Handelshöyskulen Bedriftsökonomisk İnstitütt), Norveç Enformasyon Teknolojisi Yüksekokulu (Norges Informasjonsteknologiske Höyskule) Norveç Savunma Yüksekokulu (Norges Veterinærhöyskulen), Oslo Yönetim Menajerliği Yüksekokulu (Markedshöyskulen i Oslo), Norveç Savaş Okulu (Norges Krigsskulen), Norveç Polis Akademisi (Norges Idrettshöyskulen), Norveç Müzik Akedemisi (Norges Müzikkhöyskulen), Oslo Mimarlık ve Tasarım Akademisi (Arkitektur og Desinghöyskule i Oslo), Oslo Sanat Akademisi (Kunsthöyskulen i Oslo) Oslo Güzel Sanatlar Akademisi (Statens Kunsthöyskulen i Oslo.)

Diğer Avrupa başkentlerine göre küçük ama Oslo bir "kültür kenti" olma yolunda ilerlemiş halde. Avrupa Konseyi” (Council of Euope) ve “Avrupa Komisyonu” (Evropean Commission) tarafından yürütülen “Kültürlerarası Kentler” programının sürdürücü kentidir ve bu kentte pek çok müze ve turistik mekânlar bulunmaktadır...

Oslo Yangınları
Oslo tarihinde 14 kez ateşe verilmiştir...
17-20 Ağustos 1624 günlerinde 3500 kişi olan Oslo nüfuzu, kentte meydana gelen korkunç büyük yangında, bütün Oslo kenti 3 gün yangınla yanar ve kül olur. Yangın sonrası kent yeniden kurulur ama hala  “Eski Oslo” denilen bölge dışında kent yeniden kurulur. Yangından hemen sonra kurulan yeni kent, planlı olarak dik açılı geniş sokakları, geniş caddelere ve gelecekteki olası yangınları önlemeye yönelik "murtvang”lara sahip olarak kent inşa edilir.

Danimarka-Norveç Kralı 4. Christian (1577-1648) yeni kurulacak kentin, Akershus Kalesi’nin kuzeyine düşen, Bjørvika’nın batı tarafında bulunan yerde yeni bir kent kurulması kararı verilir. Böylece, yangında yanan kentin külleri üzerinde yeni bir kent kurmaya başlanır. Sonra yeni bir kent kurulur, adını da yeni kurulan kente Kralın adı olan Dansça “Christania”, Norveçlilerin söylemiyle de “Kristiania” olarak adlandırılır. Böylece günümüzde Oslo olan kentin adı 300 yıl boyunca, yani 1925’e kadar Kristiania olarak kalmıştır...

Rönesans düşüncesine uygun geniş caddeler, gelecekteki yangınları önleme amaçlıydı. Ortogonal sokaklı mahalleler kurulur. Yangında yanan sıradan vatandaşların olsun zengin vatandaşlar olsun devlet tarafından Kral’ın emri ile sağlam kâgir evler inşa ettirilir. Ayrıca Kral 4. Christian, gelecekteki bir daha olası yangınlara karşı önlem alır ve Oslo İtfaiyecilik teşkilatını da kurulması emrini verir.

Raadhusgate ve Övre Slottsgate arasında bir belediye binası da kurma alanı oluşturulur. 1641 yılında yapılan, günümüzde “Gamle Raadhus” (Eski Belediye binası) hala Nedre Slottsgate 1’de ayaktadır. Dahi, Oslo kent merkezi ile Aker Brygge arasında bulunan “Babavatan Köprüsü” (Vaterlands Bro) inşa edilmiştir. Lakin aynı yıl bir veba salgını baş göstermiştir, adına “kara ölüm” adı verilen bu salgından binlerce insan ölmüştür.

Oslo’da Veba Salgını (Kara Ölüm)
1347-1351 yılları arasında Avrupa’nın genelinde büyük yıkıma yol açan ve tarihe  “Kara Ölüm” adıyla geçen Veba Salgını baş gösterir. Bu salgın Norveç’e 1349’da girer ve Oslo’yu kötü halde vurur ve Oslo nüfuzunun üçte ikisinin bu hastalıktan öldüğü bilinmektedir. Dahi bu salgından dünyada 75 milyon insanın canını almıştır.
Avrupa da ise, bu salgının büyük etkisi olur ve Avrupa’nın sosyal temellerini değiştirmiştir.

1657’den itibaren Oslo’nun inşası sürdürülmektedir. Kumlu bir kumsal olan Bjørvika adlı yerde yeni bir kent mahallesi kurulur. Yani kentin imarı ve düzenlenmesi sürer.

1686 yılında şehirde bir kez daha yangın çıktı. Ancak şehrin tamamını yakan 1624’teki büyük yangın gibi değildi bu; yalnızca Christiania Meydanı (Christiania Torv) batısında bölgesel bir yangındır. Yangın sonrası kentin surları kapatılır ve kentin yeni katedrali meydanın dışında yapılır.

1708 yılında Oslo (Christiania)’da bir kez daha yangın çıktı. Olası yangınları önlemeye yönelik olarak 1624 yangınından sonra kurulmaya başlanan “murtvang”lar, 1708 yangınından sonra tamamlandı.

14 Nisan 1858 yılına gelindiğinde Christiania (Oslo) kentinde yeni bir yangın çıkar. Bu yangında 41 bina yanar ve yaklaşık 1000 kişi evsiz kalır.

1854 yılında kentin ilk demiryolu istasyonuna kavuşur. Bu tren istasyonu, kentin doğu ve güney tren hatlarına sahipti. Daha sonra genişletilerek demiryolu ağı batıya doğru, nüfuz dağılımları arttıkça ilerletilir.

Yıl 1855’e gelindiğinde, o günkü adı Kristiania olan Oslo’nun nüfuzu, Norveç’in en kalabalık kenti olan Bergen’in nüfuzunu geçerek 31 bin 715 kişi ile geçerek daha büyük kent oluyordu. Böylece bu tarihten itibaren Oslo Nüfuzu düşmeyerek artışa geçiyordu.

19. yüzyıl yarısına gelindiğinde Oslo banliyönü gelişiyor, yeni fabrikalar kurulmaya başlıyor, kente işçi akınları başlıyor ve işyerlerinde çalışacak işçilere konutlar sağlanıyordu. 1 Ocak 1859’da alınan bir karala 9 bin 551 nüfuza sahip olan Aker Brygge ve Bymarken belediyelerin bir bölümü Oslo dâhiline kaydediliyordu. Daha sonra 1 Ocak 1878’de yeni alınan bir karala Aker Brygge’nin diğer dışta kalan bölümleri de, 18 bin 970 kişiyle birlikte Oslo nüfuzuna aktarılıyordu.  

1861-1866 yılları arasında bugünkü Norveç parlamentosu “Stortingt” binası (bugünkü Norveç parlamento binası) inşa edilir.

Kent her alanda gelişiyor, yeni ihtiyaçlara yanıt verilmeye çalışılıyordu. Oslo kenti büyüdükçe kent ulaşımı için 1875 yılında başlatılan atlı arabalarla ulaşım yapılmaya başlanır. Bundan önceleri ise işçiler, çalıştıkları fabrikaların yanlarında yapılan işçi evlerinde ikamet edilirlerdi. Kent ulaşımı için atlı arabalar kullanılmaya başlamasıyla ancak fabrika işçileri, işyerlerinden uzak yerlerde oturmaları mümkün olmaya başlamıştır.

1880 ve 1890’lara gelindiğinde Oslo’da inşaat sektöründe hızlı bir patlama olur. Git gide her geçen gün artan nüfuza konutlar inşa edilmeye başlanmıştır. Bundan dolayı Oslo’da birçok yeni semtler kurulmuştur. Oslo’da inşaat sektörünün gelişmesi ile, inşaat alanında planlama ve konutlar yapmak için eğitimli birçok Alman mimar ve Alman inşaat ustaları çalıştırılmıştır...

1894 yılına gelindiğinde ise kente ilk elektrikli tramvay hattı kurulur. Oslo, tramvaya (trikk)’e kavuşmuştur artık. Norveç’te tramvaya “trikk” demelerinin nedeni ise ilk tramvayın elektrikle çalışmasından “elek-trik”, bölümünden, “elek” kaldırılmış, “trik” olarak kullanılmasındandır.

1900’lere gelmeden Oslo kentinin nüfuzu % 450 artmış, büyüme hızı da %3 olmuştur.

1855’de yapılan Oslo nüfusu 31 bin 715 kişi iken 1890 yılına gelindiğinde ise 151 bin 239 kişiye ulaşmıştır...

1897’de Oslo kentine Merkez Tiyatro (Centralteatret) açılmıştır.

1 Eylül 1899 tarihinde Oslo kentine “Ulusal Tiyatro” (Nationanteatret) açılır.

1901’den itibaren Kristiania (Oslo) şehrinde  “Nobel Barış Ödülü” (Nobels Fredspris) verilmeye başlanır. 1 Şubat 1904 tarihinde de ise “Norveç Nobel Enstitüsü” (Den Norske Nobelisttituett) kurulur. Burada her yıl Aralık ayında düzenlenen törenle “Nobel Barış Ödülü”, İsveçli kimyacı ve kâşif Alfred Bernhard Nobel (1833-1896) adına, onun 10 Aralık ölüm yıldönümüne denk günde gününde verilir.

Norveç devletinin kurulduğu, bağımsızlığna geçtiğin1905 yılında başkent Oslo’nun nüfusu, 241 bin 834 kişiye ulaşmıştır...

Bu yeni devletin başkenti Oslo’da, Pipervika sahilinde belediye binası yapma planı tasarısını 1906’da mimar Ingvar Paul Oscar Hoff (1875-1942) tarafından dile getirilir ancak plan uygulamaya konmaz.

16 Ekim 1907 tarihinde Oslo kentinde ilk Teolojik Cemaat Fakültesi (Det Teologiske Menighetsfakultet)

1917 ile 1925 yılları arasında Oslo kentinin Torshov adlı yerde oyun, spor, eğlence ve piknik alanı olması için düzenlemeler yapılır. 1918-1926 yılları arasında ise Oslo kentinin güzel bölgesi olan Ullevoål Bahçesi (Ullevål Hageby) düzenlenmiştir.

Yarlanılan Kaynaklar
Andy Orchard'ın Norse Mit ve Efsanesi Sözlüğü (Cassell, 1997)
HR Ellis Davidson'ın Kuzey Avrupa Tanrıları ve Mitleri (Viking Press, 1990)
Viking Yaşındaki İskandinav Dinleri Thomas A Dubois (University of Pennsylvania Press, 1999)
Viking Çağının Ansiklopedisi John Haywood (Thames & Hudson, 2000)
Graham-Campbell ve diğerleri (Andromeda, 1994) tarafından düzenlenen Viking Çağının Kültür Atlası
Penguen John Haywood'un Vikinglerin Tarihi Atlası (Penguin, 1996). İskoçya, İrlanda, İngiltere, İzlanda ve Normandiya'daki Viking yerleşimlerinin ayrıntılı haritaları.
Bağlantılar


TURANCI-TÜRKÇÜ-SOSYALİST ETHEM NEJAT (1881-1921)

ETHEM NEJAT (1887-1921) Annesinin adı Cavide, babasının adı Hasan'dır. Anne tarafından dedesi Ahmet Cavit Paşa, Çerkes İttihat ve Teavün...