|
Hayaller budur; cumhuriyet değil, Osmanlıcılıktır |
Recep Erdoğan İhvan Rüyaları, Emevi Caminde Namaz Kılacaklardı, Olmadı!
İhvan hayali rüyasına kapılıp ne demişlerdi? “Esat üç ay içinde devrilecek, Şam’daki Emevi Caminde namaz kılacağız” demişlerdi. 10 Yıl oldu, Esat devrilmedi, dimdik ayakta, 4 milyona yakın Suriyeli bizin 81 ile dağılmış, 81 ildeki camilerimizde namaz kılıyor oldular.
Recep Erdoğan’ın olması olanaksız İhvancı hayali bitti, sonunda bu hayalinin yaşama geçmeyeceğini anladı gibi geldi. Ama iş işten çoktan geçti; bir kişinin bir hayali inat uğruna bugün ağır ekonomik koşullara gelinmişse, ağır faturaları halka kesilmişse artı, üstüne üstlük birde 4 milyondan fazla Suriyeli yükünü üzerine yüklemişse, bunun tek sorumlusu Recep Erdoğan’ın inadıdır; zihninde tasarladığı tasavvurundaki hülyalı, rüyalı planlarıydı sonucun bu duruma gelmesindeki baş nedenler…
Öylesine hayallere kapıldı ki, Ortadoğu Müslüman halklarına “büyük abi” olma idi.
Mısır’da İhvancı Mursi’nin Hüsnü Mübarek’i devirerek yerine geçmesi ile Recep Erdoğan, “hayallerim gerçekleşiyor” sevdasına kapıldı. Sıranın Suriye’ye geldiğini tasavvur ediyordu. 10 yıl önce başlayan Suriye iç karışıklığına doğrundan taraf oldu, iç işlerine karıştı; 3-5 aya kalmaz Esat devrilecek, İhvan Mısır’da sonra Suriye’yi de ele geçirecekti. Suriye’den sonra Libya’ya kadar Doğu Akdeniz’den Batıya doğru (Lübnan’ı, Ürdün’ü de içine alarak) İhvan altına alınmış olacaktı…
Ne oldu? Bu arada kısa sürede Mısır’da Mursi bir darbe ile devrildi; Suriye’de 10 yıldır Esat devrilemedi, ayakta duruyor. Libya üçe bölünse de İhvan’a umulan gibi geçit verilmedi. Diğer Arap ülkeleri ve Arap körfez ülkeleri Recep Erdoğan’ın İhvancı inadını ve İhvancı niyetini anladılar, İhvan’a ve İhvancı planlı Erdoğan’a Arap dünyası karşı sert biçimde cephe aldılar lakin yine kaybeden Türkiye oldu…
Recep Erdoğan’ın Tutarsız, Duygusal Siyaseti ve Mısır ilişkileri
Recep Erdoğan hakaret etme klasiğinden biride, her cuma namazı çıkışı cami kapısı önünde gazetecilere açıklamalarda bulunmasıydı: Ayrıca bir başka klasiği “O Katil ile asla bir araya gelmem” dediği Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile “iş birliği” görüşmelerini “koşulsuz” olarak açıklamasıydı.
Recep Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlit Çavuşoğlu’nun “Mısır'la diplomatik düzeyde temaslarımız başladı” sözlerini de değerlendirdi. Çavuşoğlu'nun “Mısır'la diplomatik düzeyde temaslarımız başladı” sözlerine ilişkin “Mısır ile istihbarı, diplomatik ve ekonomik olarak iş birliği sürecimiz devam ediyor" dedi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan'ın Mısır ile ilişkileri anlatırken şöyle dedi:
“Mısır'la istihbarı, diplomatik ve ekonomik olarak işbirliği sürecimiz devam ediyor. Sıkıntı söz konusu değil. Bunu en üst düzeyde değil de, bir tık altında devam ediyor. Gönlümüz ister ki Mısır’la olan bu süreci çok daha güçlü devam ettirelim. Bu istihbarı, diplomatik ve siyasi görüşmeler netice verici olduktan sonra bunu daha ileri taşırız. Mısır halkıyla Türk milletinin ayrı olması söz konusu değil. Mısır halkını Yunanistan'ın yanına yerleştirmek söz konusu değil. Olması gereken yerde görmek isteriz. Suudi Arabistan'ın Yunanistan ile ortak tatbikata girmesi bizi üzmüştür. Biz Suudi Arabistan'ı da böyle bir kararda görmek istemezdik. Bunu da görüşeceğiz, bu böyle olmamalıydı diye düşünüyoruz.” Diye konuştu.
Aynı Recep Erdoğan daha önde Abdül Fettah es-Sisi hakkında her yerde Mısır konusu geçtiğinde Sisi’ye sık sık “katil” diye en ağır hakaretlerde bulunmuştu.
Erdoğan daha önce Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi hakkında sık sık "katil" kelimesini kullanmıştı.
Bugün ne dediğini, yarın ne olacağını, ne tepki alacağının bilincinde olmadan ağzına ne geldiyse diplomatik sınırları aşan çocukça davranan Recep Erdoğan karakteri ile hep karşı karşıya kalmıştır ülke.
Önce Mısır lideri Sisi için: “Hele Mısır, sen hiç konuşamazsın. Zira sen ülkende demokrasi katili olan bir kişisin. %52 oyla seçilmiş olan bir Mursi’yi, evet mahkemede çırpınarak ölmesine sen neden oldun. Belki de operasyon yaptın ve ailesini bile defnetmesine müsaade etmedin. Sen böyle bir katilsin. Sisi birileri ile toplantı yapmış bu operasyonu kınamış Yahu kınasan ne yazar, kınamasan ne yazar.” demişti
Arkadaşlar bizim mısırla istihbarı diplomatik ve ekonomik olarak zaten işbirliği sürecimiz devam ediyor. Her hangi bir sıkıntı söz konusu değil. Bunu en üst düzeyde değil de en üst düzeyin bir tık altında devam ediyor. Tabi gönlümüz özellikle ister ki yani Mısırla olan bu süreci çok daha güçlü bir şekilde devam ettirelim. Onun içinde yapılan bu istihbarı, diplomatik bir yanda siyasi görüşmeler netice verici olduktan sonra” demez mi? Erdoğan bu der…
Dönelim Recep Erdoğan karakterine, Müslüman Kardeşler hayranlığı onun Filistin değil, Filistin’de Hamas, Mısır değil, Mısır’da Müslüman Kardeşler, Ortadoğu değil, Ortadoğu’da İhvan hareketleridir.
3 Temmuz 2013’te Mısır’da Mursi’nin devrildiğine “darbe” diyen tek lider Recep Erdoğan ve tek ülke Türkiye olmuştur.
Yine Mısır’da mahkemede kalp krizi ile ölen Mursi ölümüne “cinayet” diyen dünyada tek lider Recep Erdoğan ve tek ülke Türkiye’dir.
Bu tutumuna karşı Mısır’daki darbeciler hemen sert tepkiler verdiler: “Türkiye iç işlerimize karışıyor” açıklamaları yaptılar.
Sisi bir darbecidir, bir katildir. Demokrasiye darbe vurdu, seçilmişleri hapsetti, idam ettirdi, onlara destek veren binlerce kişiyi de katletti.
Son kurban Muhammed Mursi oldu. Bir önceki duruşmasında “sağlığım bozuk ama tedavime izin verilmiyor, hayatım tehlikede” demişti.
Ölüme terkedildi. Üstelik 2013’ten bu yana Sisi’nin zindanlarında Mursi gibi yüzlerce kişi, doğal olmayan yollarla hayatını kaybetti, birçoğu işkenceden can vermişti. Mursi de onlardan biriydi.” Dedi.
Dünyada tek ülke lideri bu sözleri söylüyordu Sisi için. Bu sözlerin yarın, en ağır bir biçimde yalanacağını, yutulacağını öngörüsü olmayanlar alkışlıyordu.
Recep Erdoğan’a bu sözleri için Mısır’dan tepkiler geliyordu. Çünkü hedefinde Sisi vardı, sürekli suçluyor ve diline ne geldiyse hakaret içerikli sözler söyleyen tek lider Recep Erdoğan ve tek ülke Türkiye idi.
Recep Erdoğancı yandaş basın bir taraftan Recep Erdoğan’ın bakışını alkışlıyordu. Erdoğan’ın Mursi ölümüne “şehit” diyorlar, köşelerinde incili biçili yazılar düzüyorlardı
Hüsnü Mübarek’e darbe yaparak 2012’de çok az katılımla kazandığı seçimi kazanmıştı. Sisi’nin yaptığına “darbe” ise darbe olarak algılıyorlardır.
Bağlantı, bağlılık, Mursi’nin yetiştiği ve gittiği yol “Müslüman Kardeşler” örgütüne yoluydu. Temeli 1927 yılında, Türkiye’de laiklik maddesinin getirilmesine karşı bir tür tepki olarak Mısırda kurulmuştu. Ortadoğu’da bir tür silahsız terör örgütü idi…
BM’de Recep Erdoğan’a Ayrılan Masa Boş Kalır
BM Genel Kurulda yaptığı konuşmanın ardından liderlerin bulunduğu salona doğru giden Recep Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın masasında Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'yi görünce yemeğe katılmaktan vazgeçti. Masaya oturmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan için ayrılan sandalyenin boş kalması dikkatleri çekti...
Recep Erdoğan, BM’de ABD Başkanı Trump’ın masasında Mısır'ın darbeci lideri Sisi’yi görünce salona girmedi. Sisi, o masadaydı ve Erdoğan onun olduğu salondan çıkmıştı. Masada BM Genel Sekreteri Guterres, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda da Sisi ile yer alıyordu.
Daha Önce 2014’te Yine Masaya Sisi Var Diye Oturmamıştı
Recep Erdoğan, 2014’de BM Eski Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un verdiği yemeğe, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile aynı masada olmayı reddettiği için katılmamıştı.
Recep Erdoğan, Mart ayında düzenlenen “Uluslararası İyilik Ödülleri” programındaMısır lideri Abdulfettah Sisi ile kendisini barıştırmak isteyen liderlerin olduğunu belirtmiş, "Halkın yüzde 52 oyunu almış olan Mursi'yi ve arkadaşlarını mahkum eden bir anti demokratla karşı karşıya gelmem, onunla aynı masaya oturmam" demişti.
25 Şubat 2019’da, bu sözleri Mısır’dan sert bir yanıt, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri’den gelir. Recep Erdoğan’ın Sisi ile ilgili sözlerine Mısır’da yayın yapan MBC kanalına telefonla bağlanan şöyle der: “Bu tip üsluplardan kaçınıyoruz. Bu seviyeye inmeyeceğiz. Bu tür açıklamalara cevap verecek vaktimiz yok. Çok meşgulüz” diye yanıtını verdi.
Recep Erdoğan'dan Sisi ile ilgili olarak: “Böyle biriyle asla görüşmem, onunla bir masaya oturmam” demişti
23 Haziran 2019, İstanbul seçimi kapsamında Sancaktepe Belediye Binası önünde düzenlenen toplu açılış töreninde, alıp eline mikrofonu sahneye çıkıp konuşan Recep Erdoğan: “Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı? Mesele bu kadar önemli, Erdoğan’ın akıbetini Mursi’nin akıbetine benzetenler, Sisi zihniyetidir. İşte onun için çok çalışmamız lazım. Biz, bunlardan korkmuyoruz. Biz, kefenimizi giyerek zaten bu yola çıktık. Böyle de yürüyeceğiz. Onun için kefenimizi giyerek bu yola çıkanlara korku asla, asla, asla yakışmaz.” dedi.
Ekrem İmamoğlu bu sözlerine ise: “Keşke Sn Cumhurbaşkanı çok da sahada olmasa Türkiye’nin önemli sorunlarıyla ilgilenmeye devam etseler” diye yanıt verdi.
2013'te bir darbeyle Muhammed Mursi'yi devirmesi ile başlayan Recep Erdoğan’ın kişisel duygusallığı doğrultusunda Türkiye’nin Sisi’ye sert tutumu 8 yıl sürdü. Sonuç; nerdeyse sıfırlanan Türkiye-Mısır diplomatik ilişkiler artık Recep Erdoğan'ın yıllardır sürdürdüğü darbeci Sisi söylemleri verdiği büyük zararların anlaşılması ile yerini “Kardeşim Sisi” alıyor.
Devrik Lider Mursi’yi Anımsatan “Rabia işareti” Şimdi Ne Olacak?
Mısır mahkemesinde idamla yargılanan Mursi, 2019'da mahkeme salonunda kalp krizi geçirerek yaşamını kaybetmiştir. Bunun nedeni olan kişi olarak Sisi’yi gören Recep Erdoğan, her fırsatta Rabia işaretini kullanmış, AKP'nin sembolü haline getirmişti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Mısır ile diplomatik düzeyde temasların başladığını açıkladı.
Anadolu Ajansı ve TRT'ye açıklamalarda bulunan Çavuşoğlu, "Mısır ile hem istihbarat düzeyinde hem de dışişleri bakanlıkları düzeyinde temaslarımız var. Diplomatik düzeyde temaslarımız başladı" diye haber yaptılar. Çavuşoğlu'na göre: "Mısırlılardan herhangi bir ön koşul gelmedi. Türkiye'den de herhangi bir ön koşul şu anda gitmedi." Dedi.
Yıllarca Mısır'la Düşman Ol, Şimdi de Dost Eli Uzat
Yıllardır Rabia işaretini Sisi'ye karşı direnişin sembolü olarak kullan, kendi ülkendeki dindar, dinci kesimlerin dini söylemlerle suyunu ala, bunun üzerinden prim yap, içte bir süre yaralan sonra bir yere kadar varan işte yolun sonu olduğu önüne çıkınca da pilin bittiğini anla ve sığın şimdi “Katil” Sisi’ye. Hem de önkoşulsuz görüşmeler yapar duruma geldiğini açıkla meydanlarda. Bu devlet adamlığıyla ilişkili değil, ancak kendi kibri duygusallığı sonucu önce kibrinin esiri ol sonra işler ters tepince yenilgini kabul et ama faturayı bu halka kes oldu mu? Yani “önkoşulsuz” demek, şimdiye kadar yaptığın Sisi’ye hakaretleri yutmak demektir, haksızlık yaptım demektir. Bu bir yenilgin demektir. 8 yıldır kin ve nefretin boşuna yapılmış, zararı bu halka kesilmiş fatura demektir. Bu bir kaldırılmaz yenilgidir. Karşıya hiçbir şey kabul ettirmeden “önkoşulsuz” el uzatmak, şimdiye kadar yaptıklarının hatalarını kabul etmek zorunda kalmaktır…
Ortadoğu’ya “abi olacağım” Müslüman Kardeşleri arkama alacağım rüyasından uyanmak demektir. Recep Erdoğan’ın 19 yıllık rüya âlemi bu ülkeyi batırdı. 19 yıl boyunca kandırdım sandığı toplumları kandıramadığı anladı; bütün hayaller suya düştü. Arap Baharı eylemleri ile çok heyecanlanıp umuda kapılmıştı, kendisi BOP Eşbaşkanlığı olarak Ortadoğu’da “büyük abi”, “baş yüce” olarak kucaklayacaklar sanmıştı. Bu hayallerle dünyayı kandırmaya çalıştı, hiçbir yerde ne güveni kaldı ne de destekçisi. Yalınız kaldı, ülkeyi de yalnızlaştırdı.
Sinsi bir biçimde Müslüman Kardeşler Ortadoğu'da yayılmaya başladı, bu örgüt baktılar ileri gidiyor dağıtıldılar; darmadağın edildiler. AKP'nin bütün umudu Ortadoğu’da onlara bağlıydı. Daha doğrusu, Ortadoğu’nun Recep Erdoğan desteğinde dinci-Şeriatçı sisteme Müslüman Kardeşler ile birlikte geçmesi, sonrası ise Türkiye’yi bu eksene çekmekti. Bu kurnazlığı Batılılar anladılar; Arap dünyası da anladı ve Türkiye’ye karşı cephe oluşturmaya başladılar. Şu anda ne Arap dünyası Recep Erdoğan’a güveniyor, ne de Batı dünyası. Yani güven duyulmayan, sonradan ne yaparsa yapsın, itibarı olmayan biri olarak yalnızlaştırıldı, ülkeyi de yalnızlaştırdı, dünyadan koparttı nerdeyse…
O kadar Arap dünyasından ise bir tek Katara kaldı dost olarak. Gerçi Katar’da en kısa sürede terk edenlerden olması yakındır d-sanırsam. Çünkü diğer Arap ülkeleri ile işleri bozulan Katar, yeniden Arap kardeşleri ile dostluk işlerini düzeltmek peşinde. Böylece Katar ilişkileri de kapanması an sorunu.
Atatürk demişti, karışmayın Arapların aralarındaki didişmelere. Bundan ibret almadılar, Müslüman Kardeşler hikâyeleri ile beyinleri yıkanmıştı bir kere, Ortadoğu büyük heyecan veriyordu, maceracı hayalperestlikle, işin içinde birde mezhepçi tavırla Ortadoğu’da hatalı dış politika ile Recep Erdoğan büyük yatırımlar yaparak yanlışı oynadı; kaybeden ülke oldu.
Yetti gayri, 2002'de iktidarı ele geçirip, aralıksız elinde 19 yıldır tutan AKP'nin gizli, bazen yüzeye çıkan hayalleri içinde Ortadoğu’ya “büyük koruyucu abi” olmak isteyen, mezhepçi siyaseti ile Ortadoğu'nun bağrına çöreklenmek istemişti. Bu hayal 19 yıl sürdü, gerçek niyeti anlaşılınca Ortadoğu uyandı, en büyük tepkiyi Arap dünyası verdi; umduğunu bulamadı, hayallerinde, hatalarının faturası Türk halkına ödettirmekte kaldı artı ülkeyi yalnızlığa sıkıştırıldı…
Mevlit Çavuşoğlu diyor ki: “Mısır, BAE ve Suudi Arabistan ile ilişkilerimizin düzelmemesi için sebep yok” Şimdi Mısır’da “Diktatör” dedikleri Sisi aynı sisi; diktatör ise değişmiş falan değil, aynı Sisi. Yani değişen, Recep Erdoğan ve iktidarıdır. Dün hakaretler yağdırdığına bu gün övgüler yağdıranlarda kendileridir. Olan Türkiye’ye oldu, bu Recep Erdoğan’ının kendi duygusal ilişkilerinden Türkiye’nin hiç bir çıkarı olmadığı gibi, çok zararları oldu.
Meydanlarda yıllarca halka, Rabia işareti yapma siyaseti ile Mısır’ı ve yönetimini Herkes kabile siyaseti gibi devlet yönettiler.
Türkiye Mısır İlişkileri Bozuluyor
Türkiye, seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi 3 Temmuz 2013'teki askeri müdahaleyle devirerek iktidarı ele geçiren Sisi yönetimini tecrit politikası izliyordu.
Türk hükümeti, Sisi’nin gerçekleştirdiği darbeye tepki gösterince Mısır, dönemin Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’yı “persona non grata” (istenmeyen adam) ilan etmiş, iki ülkenin diplomatik ilişkileri maslahatgüzar seviyesine inmişti. O tarihten bu yana Sisi'yi sert dille eleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz Temmuz ayında CNN International’a verdiği röportajda Sisi’yi “tiran” olarak nitelemiş, bu açıklama üzerine Mısır, Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Alper Bosuter’i bakanlığa çağırmıştı.
Suudi Arabistan ziyareti öncesi Atatürk Havalimanı’nda basın toplantısı düzenleyen Recep Erdoğan’a “Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüşüp görüşmeyeceği” sorulur. Yanıtı aynen şöyle: “Şaka yapıyorsun herhalde. Böyle bir şey arkadaşlar söz konusu değil. Bizim gündemimizde böyle bir şey asla söz konusu değil. Böyle bir şeyin olabilmesi için çok ciddi bir defa olumlu istikamette adımların atılabilmesi lazım" yanıtını verdi.
Recep Erdoğan şöyle diyordu: “Ailesi vasiyetinin yerine getirilmesini istiyor, ailesine naaşını vermiyorlar. Sisi denilen kişi Mısır’da böyle bir yöneticidir ve bir zalimdir." dedi.
Ortadoğu’ya “Abi Olma” Niyeti Açığa Çıkıyor Sözleri
Recep Erdoğan; "Libyalı, Yemenli, Mısırlı kardeşlerimizin sıkıntısı da bizim sıkıntımızdır" diyen şöyle sürdürüyor: “Sudan'dan Endonezya'ya, Orta Asya'dan Afrika'ya, Uzak Doğu'dan Avrupa'ya uzanan çok geniş bir bölge ile kökü yüzyıllar öncesine giden derin insani ve kültürel bağlarımız var. Daha bir kaç asır öncesine kadar Osmanlı'nın idaresi altındaki topraklarda bugün 45 ülke, etki altındaki coğrafyanın tamamını göz önüne aldığımızda 64 farklı devlet mevcut. Bunların çoğunda soydaşlarımız, kardeş ve akraba topluluklarımız bulunuyor. Ayrıca 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa başta olmak üzere, çeşitli ülkelere giden vatandaşlarımız da ciddi bir yekûn oluşturuyor.
Bugün yalnızca Avrupa ülkelerinde 5,5 milyon civarında Türkiye kökenli kardeşimiz hayatlarını sürdürüyor. Dolayısıyla bizim ne Avrupa'daki ne Kuzey Afrika'daki ne de Kafkasya, Balkanlar, Orta Asya'daki gelişmelere bigâne kalmamız mümkün değil. Hatta bunu Latin Amerika'ya kadar da sürdürebiliriz. Oralarda bile Türkiye'den oralara göç eden vatandaşlarımızın olduğunu biliriz. Libyalı, Yemenli, Mısırlı kardeşlerimizin sıkıntısı da bizim sıkıntımızdır.
Orta Asya'daki soydaşlarımızın dertleri, bizim de derdimizdir. Buradaki sorunlarla ilgilenirken asla yayılmacı, müdahaleci bir anlayış içinde değiliz. Çünkü bizim, hiç kimsenin, hiçbir ülkenin toprağında, egemenliğinde, içişlerinde gözümüz yok. Biz, öncelikle kendi milli güvenliğimizi, kendi vatandaşlarımızın can ve mal emniyetini sağlama almaya, ardından da bölgemizin ve gönül coğrafyamızın istikrar, huzur ve iç barışına katkı sunmaya çalışıyoruz."
Son 8 yılda 1 milyon insanın canına mal olan Suriye'deki zulme, bu hassasiyetle çözüm yolları aradıklarını aktaran Erdoğan, Libya'daki krizi, Yemen'deki çatışmaları, Somali'deki istikrarsızlığı, Filistinli kardeşlerimizin çilesini sonlandırmak için bu anlayışla mücadele ettiklerini, ilk kıble Kudüs-ü Şerif'in hakkını da bunun için savunduklarını söyledi.
Batı'da yükselen İslam düşmanlığına, mülteci karşıtlığına, gün geçtikçe veba gibi yayılan Neonazi terörüne bunun için dikkati çektiklerini dile getiren Erdoğan, terör örgütleriyle ilgili sergilenen çifte standarda bunun için karşı çıktıklarını ifade etti.
Muhammed Mursi'nin ölümüyle bir kez daha Mısır'daki gelişmelere tepki gösteren Recep Erdoğan şunları söyledi: “Bizlere hak, hukuk, özgürlük dersleri verenler Mısır halkının özgür iradesiyle yüzde 52 oyla seçtiği cumhurbaşkanının, darbe mahkemelerinde ölümüne sessiz kalsa da biz, sessiz kalamayız. Merhum Cemal Kaşıkçı cinayetinin unutulmasına nasıl rıza göstermemişsek Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin dramının da birileri tarafından unutturulmasına asla izin vermeyeceğiz. Uluslararası hukukun verdiği imkânları sonuna kadar kullanarak, meselenin aydınlığa kavuşturulması için mücadele edeceğiz.” Diyordu.
Selman ZEBİL 15 mart 2021