11 Eylül 2016 Pazar

OSMANLI'NIN TÜRKMEN SÜRGÜN YERİ RAKKA ÇÖLLERİ

Gök renkler, Türkmenleri yoğunlukta
yaşadıkları Suriye toprakları
Osmanlının Zorunlu Türkmen Sürgün Siyaseti
Osmanlı Devleti vatandaşlarıyla kavgalı olmuş, kaynaşamamış ve vatandaşına huzurlu bir ortam sağlayamamış, devlet-vatandaş ilişkileri zamanla kızgınlıklar artmış, kin ve nefrete dönüşmüştü. Osmanlı’nın yanlış Türkmen sürgünü siyaseti yüzünden Anadolu’da pek çok verimli toprakları ekecek, biçecek, işleyecek insan kalmamış, topraklar atıl duruma düşmüştü. Osmanlı ile Türkmen halklar arasında kin ve nefrete dönüşmüş kızgınlık, cumhuriyete kadar sürmüştür.

16. yüzyılda itibaren Yavuz Sultan Selim iradesinde Osmanlı idaresi altında yaşayan topraklarda Türkmen Alevi din adamların başları kopartıldı, kıyımdan geçirildi, öldürüldü, sürüldü, zulümlerin en acımasızlığı ne varsa reva görüldü. Sunni Türkmen olsun Alevi Türkmen olsun Osmanlının uygulamaya çalıştığı yerleşik sisteme geçmeleri ve daha kolay yönetim altına alınmalarına tepki koyan Anadolu konargöçer Türkmenleri zulme uğradılar. Bu nedenle Osmanlıya kırgın, kendi haline ulaşılması güç, sürüleriyle birlikte sarp dağlara çekildiler. Osmanlı devlet adamının uğramadığı dağlık alanları kendilerine yurt ettiler. Yüz yıllarca sistem dışında, hatta Alevi Türkmenler, aynı soydan olmalarına rağmen Sünni Türkmen toplumdan etkin iftira propaganda ile ayrıştırılmış halde uzun süre izole bir yaşama tutundular.

Türkmen Sürgün Yeri Rakka Neresi?
Ruha eyaleti olarak da bilinen Rakka1516 yılında Osmanlı Topraklarına katıldı. Günümüzde Suriye sınırları içinde kalan, hala günümüzde orada Anadolu'dan sürgün edilmiş Türkmenlerin yaşadığı yerdir. Osmanlı bu bölgeyi, Anadolu’da Türkmen ayaklanmaların bastırılmasında kullanılan sürgün yeri olarak kullanmıştır. Bu sürgün zulmü Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan selim ile başladı, oğlu Kanuni ile hız kazanarak 300 yıldan fazla sürdü.

Osmanlının Rakka’ya sürgün ettiği, Oğuzların Üç Ok kolundan Beydili-Boz Ulus Türkmenlerine sürgün bölgesi yapar. Günümüzde Suriye sınırları içerisinden kalan Rakka 1516 yılında Osmanlı topraklarına katıldığında Rakka, Diyarbakır, Halep eyaletleri arasında kalan bölge merkezi ile Urfa olmak üzere bölge 6 Sancaktan oluşmaktaydı. Ayrıca, Rakka Beylerbeyliği 37 zeamet ve 616 tümenden oluşuyordu. 

Osmanlı yönetimi bölge için özel iskân siyaseti uygulayarak buraya, daha çok orta Anadolu’dan Beydili ve Boz Ulus Türkmenlerini Fırat boylarına yerleştirmek ister. Osmanlı böylece başta ekonomik olmakla birlikte, inançsal, siyasal, kültürel nedenlerle yaşamlarına müdahaleye karşı koyan disiplinsiz konargöçer Türkmenlerden kurtulmak içindi Rakka sürgünleri olurlar.

Sonuç olarak, Türkmenlerin düzenlerini bozan Osmanlı iskân siyaseti büyük bir başarısızlıkla sonuçlanır. Rakka ve çevresinde yaşayan yerli Arap aşiretleri ve bazı eşkıyalığı sanat edinmişlerden iyice rahatsızlaşırlar. Bu karışık bir ortamda bölgede Türkmenler 19. Yüzyıllarında meydana gelen ayaklanmada Mısır Hidivi İbrahim Paşa’nın bölgeyi alması sonucunda, Türkmenler yöreden çekilirler. 1840 yılında bölge tekrar Osmanlı topraklarına katılır. Rakka eyaletlikten kaldırılır, Urfa, Halep’e bağlanır ve Sancak statüsü verilir. 

Göçebeciliğin Yerleşik düzene geçirilme talimatları 11 Ocak 1691 yılından itibaren çeşitli ferman, hüccet ve emirler yayımlanır. Özet olarak şöyle izah edebiliriz; Harap ve boş toprakların iskân edilerek imar ve ziraata elverişli duruma getirilmesi. Konargöçer oymakların zapdedilemez, göçebecilikten çıkartılıp yerleşik yaşama geçirilmesi, kontrol altına alınması için konargöçerlikten eker biçerliğe uyum sağlamalarının sağlanması amaçlıydı.

Lakin bir mücadele vardı. Akıncılarla, ekincileri, çoban ile sabanın mücadelesi öyle kolay halledilecek bir olay değildi. Yani, yeni bir yaşama boyun eğdirmek kendine buyruk Türkmenlere öyle kolay olmadığı pek çok deneylerde anlaşılmıştır.

Faruk Sümer’in deyimiyle, 24 Oğuz boyundan olan Begdili boyunun güzel günleri sona ermiş, acılı ve hüzünlü günleri başlamıştır. En çok Begdili boyunun, bugün Suriye sınırları içinde kalan Halep ve Rakka bölgelerine sürgün günleriyle karşılaşmışlar. Yeni İl (Mersin, İçel) de bütün obalar 3200 vergilendirilenler idiler. Pek çoğu iç kesimlere “Urum” dedikleri yerlere kaçmışlar. Beydili’nin başı Firuz Bey ise, bu fena yerlerde durulmaz” diyerek aşireti ile İran’a göçer. İran'a Anadolu'dan göçen, Erdebil ve Tebriz böklgelerine yerleşen ve orada Şiileşen Türkmenlerden olşan günümüzde 200 köy bulunmaktadır. 

Firuz Bey obasından bir şair, turna ve semah ritüelli deyiş şöyle:

Seherde avazın bağrımı deler
Durnanın kanadı köz gibi yanar
Kaldırmış kanadın yavru baş sanar
Firuz Bey Acem’e gitti durnalar

Yedi atlı ile bindik Allah emanet
Yetmiş bin evliya eylesin himmet
Yurdumu beklesin oğlum Muhammed

Çağrışı çağrışı yayladan inin
İnin ayn-Elize bir semah dönün
Beğden izin oldu koruya konun
Firuz Bey Acem’e gitti durnalar

Benden selam söyle Hazna Hatuna
Çıkarsın alları, karalar bağlasın
Küçük oğlu ile gönül eğlesin
Firuz Bey Acem’e gitti durnalar

Rakka’ya gitmeyenler “Urum” dedikleri Anadolu içlerine parçalanarak kaçarlar. Rakka’ya sürgün edilip de bir fırsatını bulupta Rakka’dan kalabalıklar halinde Anadolu'da değişik yerlere kaçanlar vardır. Ancak şiddetli biçimde takibe alınırlar. Yakalananlar geriye getirilirler. Bu iskânın icrasına yapan Kadı-Zade Hüseyin Paşa başlatmıştı. Yusuf Paşa adlı biri de tamamlamıştır. O dönemi şiirinde anlatan “Taşdemir” adlı bir ozan, Kadı Oğlu Yusuf Paşa için şöyle der:

Kadı Oğlu Yusuf Paşa gelende
Yalan dünya benim derdi Begdili
Seksen bin evle Rakka’ya iskân olanda
Tayı, Muvali’yi kırdı Begdili

(…)

TAŞDEMİR’im de söyler özünden
Methedelim Begdili’nin yazından
Ala bucak Kette’lenin düzünden
Hamed’in sancağını bastı Begdili

Alıştıkları serin, sulak, otlak yaylalardan en zor olanı Rakka çöllerinin susuz yakıcı sıcağı sürülmeleri bir yana, “Tayy ve Aneze” adlı Arap aşiretler oldukça kalabalık nüfuzlarıyla bölgelerini payşamak istemedikleri Türkmenlere dirlik, düzenlik vermezler. O dönem Türkmen ozanı Mehmet şöyle seslenir deyişinde Arap aşiretlerinin yanında olan Halep Valisi Abbas Paşa’ya:

Dağıttın Colap’ı sen Abbas Paşa
Aşiret sizde böyle zamana
Dağıttın Colap’ı sen Abbas Paşa

Haydarlı, Çelebi çıksın bu yana
Araplı, Kadirli döndü aslana
Dört çevremiz döndü kara dumana
Dağıttın Colap’ı hey Abbas Paşa

Güneşli, Ulaşlı dövüşe insin
Bayındırlı, Kazlı arkada dursun
Torunla, Şark-evli hazırlık görsün
Dağıttın Colap’ı hey Abbas Paşa

MEHMET’İM der ki, belim büküldü
Gözüm yaşı sineklere döküldü
Dağıldı aşiretim, bendim söküldü
Dağıttın Colap’ı sen Abbas Paşa
 
Yararlanılan Kaynaklar: 
Faruk Sümer, "Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişiminde Anadolu Türlerinin Rolü" TTK yayılnlarından
Ali Rıza Yalman, "Cenupta Türkmen Oymakları  1 ve 2. cilt
Fuat Köprülü, "Saz Şairleri" Akçay Yayınları
Selman  ZEBİL

Hiç yorum yok:

BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...