14 Ocak 2019 Pazartesi

BEYŞEHİR EŞREFOĞLU BEYLİĞİ ve MOĞOL İŞGALLERİ


Moğolların Anadolu’ya Girişi ve Sonuçları

Anadolu Selçuklu Sultanlarının ve ileri gelen Selçuklu soyluları Anadolu’da müthiş bir biçimde İran kültürünü benimseyerek, İran etkisi altına girmeleri, sanatta, mimaride, edebiyatta sezilmeye başlar. Anadolu Selçuklu Sultanları, aidiyetlerinin bile farkına varmadan, adlarını, İslam’dan Arapça değilken, kendilerine İran-i mitolojik (M.S.9. Yüz yılda Firdevs’in Araplaşmamaları için İran halkının milli duygularını kamçılamak için yazdığı “Şahname” adlı ünlü yapıtında geçen kahramanlar) adlarını almalara kadar vardırırlar. Keykubat, Keyhüsrev, Keykaus, Hürmüz, Rüstem” vs. gibi adların İranlı şair Firdevs’in “Şahname” adlı yapıtında geçen İran mitolojik kahramanların adlarını kendilerine yakıştırmalarıydı. İlginçdir ki bu İran-i mitolojik kahramanlıklarını da Turanîlere (Türklere) karşı yaptığı savaşlarla ünlü oluşlarıdır…

İranlı şair Firdevs (930-1020) yazdığı güçlü yapıtı “Şahname” İran’ın İslamlaşıp dağılmamaları için toplayıcı ulusal destanıdır; 50,000 beyitten oluşmaktadır. İran ulusuna hayat ve coşku veren bir duyarlıkla geçmişe verilen en önemli anlatımdır. Bu tür İran edebi eserler Farsça, özellikle İslam-i şemsiye altında ince bir İran’ın ulusal geçmişini, tarihsel destancı geleneğini diri tutmak ve yüceltmek için yazılmıştır…  

Anadolu Selçukluların özünden yozlaşarak İran-i edebiyatına, kültürüne, geleneklerine kendilerini adapte etmeleri sonucu, Anadolu’da iki sınıf oluştu, hoşnut saray çevresi karşısında kırsalda yaşayan Türkmenler gidişattan hoşnut değillerdi. İşte Türkmenler Babailer Ayaklanmasına katılarak; Selçukluların kendilerine karşı anlaşılmaz biçimde yabancılaşmaları sonucu Baba İlyas ve Baba İshak önderliğinde gerçekleşmişlerdi. Böylece Türkmen Babailer Anadolu Selçuklularına uzun süre diz çöktürmüştür. Sonuç ise, paralı Frank askerleri sayesinde 1240 yılında her ne kadar Babailer ayaklanmaları bastırılsa da yorgun düşmüş bir Selçuklu Devleti var; 1243 yılında da Selçuklu yurdu Anadolu’ya girmeye yeltenen Moğollara karşı Kösedağ savaşında yenilen Selçuklular, Anadolu’daki egemenlikleri sonlandırma aşamasına doğru girmiştir. 

Her ne kadar Türkmenler Selçuklulara karşı memnuniyetsizlikleri olsa da Türkmenlerin Anadolu’yu Moğolların işgaline izin vermediler. Pek çok Türkmenleri Selçukluların egemen zulmünden ayıran durum, kentlerde yaşayan Türkmen karşıtı, Selçuklu yanlısı; rejimle uzlaşırken, bir yandan Mevleviler Moğolların Anadolu’ya girişine de alkış tutmuşlardır. Ama kırsal kesim Türkmenlerin iyi-kötü rejimle didişmeli olsalar da Moğollara karşı sürekli savunmada olmuşlardır.

Bektaşiler, Babailer bağlantısı olarak Türkmenlerden oluşur ve Osmanlı yönetimi için de Moğol baskınlarından kaçarak uçlara sığınan “gazi ruhlu” Türkmenler çok önem kazanır. Bir yandan Bektaşilik Türk dilli mistik ve epik zengin bir edebiyat geliştirirler. Bunu takiben aynı dönem şehirlerde gelişen “gazilik ruhu” taşımayan Mevlevilik ise tam tersi, Fars dilli bir edebiyat ve kültürel bir varlık geliştirdiler Anadolu da. Ve dahi, Türkmenlerin aksine Mevlana ve Mevleviler Anadolu da Moğollarla iş birliği yaptılar.

Zaman Moğolların Anadolu’da Türkleşmesiyle huzura kavuşur...
Moğollar 1260’a gelindiğinde Batı İran, Irak, Dicle, Fırat nehirleri arasında Hülagu Han oğullarının elinde, Altın Ordu Devleti Rusya bölgesinde hâkim, Orta Asya’ya da Çağatay Devleti hâkimdi. İlhanlı Moğollar devleti ise Anadolu’da, merkezi Tebriz’di.

Böylece Moğollar 4 ayrı devlete bölünen Moğollar kasırga gibi esip sağı solu yakmış, yıkmış olsalar da geniş alanlardaki egemen güçlerini rağmen Anadolu’da bir türlü “Moğollaşma” sonucuna varılmamıştır. Asıl, Moğollar, Türkmenler sosyal yapıda, kültürel alanda uyum göstermede zorlanmadılar. Bilakis İran, Irak ve dahi Türklerin yaşadığı bütün topraklar üzerinde Moğollar “Türkleşme” ile sonuçlanmıştır.

Anadolu ve Türkler Moğol işgalinden batı uçlarına kaçsalar da Anadolu’ya yakın kültür ilişkileri sürdürdüler. Türklerle, zamanla kasırga gibi Anadolu’da girdikleri yerleri harabeye çeviren Moğollarla birbirlerinden ayrılmaz bir parça oldular. Derinlemesine ilişkiler sonucu Moğolların az olan ama güçlü vurucu, hâkim nüfuzları Anadolu’da git gide, Türklerin kat ve kat fazla nüfuzları karşısında Türkleşerek Anadolu’da eriyip gittiler.

Moğol Tarihine ışık tutan ve İslam coğrafyasının en geniş biçimde tarihini yazan Hulagu han’ın kâtibi, Cüveyni, Moğol fetihlerini, Harzimşahları ve Haşişsilerin tarihini anlatan Yahudi dönmesi tarihçi Reşideddin Fadlullah hem de İlhanlı Ordusunun başkomutanıdır. Bu Tarihçi Reşididdin’e göre 1300 yılında İlhan Gazan Han, İlhanlı Devletinin Başkanı olur. Devleti Cengiz Han yasalarına göre yönetir. Ve dahi Kadınlar kurultayı bile oluşturur. 70 yıl sürer İlhanlılar Devleti. 1330-1340 yıllarında çöker. İlhanlı Devletini takiben Altın Ordu Devleti de bu tarihte çöker gider.

Anadolu Beylikleri İçinde Eşrefoğlu Beyliği
Eşref Oğulları denilen aile, Anadolu Selçuklu Devletinin son dönemlerine doğru,13. Yüzyıl ikinci yarısında (1) kadim Pisidya kıtası mülhakatında olan önce Beyşehir, Seydişehir, taraflarında ve daha sonra genişleyerek Ilgın, Bolvadin ve Akşehir’de içine alan bir beylik kurmuşlardır.

İlk merkezi olarak Gorgorum (Gökçimen) dene yerde Seyfüddin Süleyman Bey, Anadolu Selçuklu hükümdarı 3. Gıyasettin Keyhüsrev döneminde (1264-1283) Anadolu Selçuklu sınırlarındaki beylerden idi. 1283’te Moğol-İlhanlıların emriyle öldürüldüğü zaman yerine amcazadesi olan 2. Gıyasettin Mesut geçmiştir. Bu yeni Selçuklu sultanı, Konya’yı bırakıp Kayseri’yi devlet merkezi yapmıştı; buna neden Konya’da Eşrefoğlu ver Karamanoğlu güçlerinin Gıyasettin Keyhüsrev taraftarları olmalıydı 1284’te Gıyasettin Keyhüsrev’in validesi yine İlhan’ın izniyle iki torununu Konya’da hükümdar yapmış, bu iki çocuğun saltanat naipliğini Eşrefoğlu, Beylerbeyi, yani ordu başkanlığını da Karamanoğlu kabul etmişlerdir.

Sonunda bu iki çocuk, Gıyasettin Mesut ve Vezir Sahip Ata’nın çabalarıyla bertaraf edilerek Mesut tamamen Selçuklu yönetimini eline 1285’te almış, bu nedenle bu iki Selçuk zadesinin yönetimleri ancak yedi ay sürmüş, bundan dolayı Eşrefoğlu kendi merkezine çekilmek zorunda kalmış, Selçuklu sultanı Mesut’a karşı cephe almıştır.

Daha sonra Eşrefoğlu Süleyman Bey cephe aldığı Selçuklu sultanı Mesut ile barışmış ve Konya’ya gelerek ona bağlılığını bildirmiştir. Bu tarihten sonra Süleyman Bey kendi adına muzaf olan Beyşehir ve Süleymanşehri’nde bulunan Haziran ayı 1288’de ve Gıyasettin Mesut döneminde yaptırmıştır.(2) 

Kitabede, “Sefüddin Süleyman Bey “Emirü’l-Kebir i’l-Muazzam” diye diye yazmaktadır.

Eşrefoğlu Süleyman Bey’in, Selçuklu Sultanı Mesut ile barışması, Mesut’un yararına olur. Kendisine sadık kalan Süleyman Bey, Mesut’un kardeşi Rükneddin Kılıçaslan, Kırımdan Anadolu’ya geçerek, saltanat iddiasında bulunur. İş bu durum karşısında Sultan Mesut, Eşrefoğlu Süleyman’ı yardımına çağırır. Eşrefoğlu Süleyman Bey yardımıyla Rükneddin Kılıçaslan yakalanarak Viranşehir Kalesinde hapsedilse de Karamanoğlu’nun tehdidi üzerine şehzade özgür kalır ve o’da gelip 1290’da Konya’da oturmaya başlar.

Anadolu Selçuklular Devletinin çöküşü ile Anadolu Türkmen Beyliklerinin yükselişi başlar. Genellikle kurucularının adı ile anılan bu beyliklerin bazıları uzun ömürlü olup 15. Yüzyıla kadar varlıklarını sürdürürken, bazıları çok değerli, kalıcı eserler bırakarak kısa sürede tarih sahnesinden çekilirler. Bu Türkmen Beylikleri sırayla:

Karamanoğulları Beyliği, Menteşoğulları Beyliği, Dulkadiroğulları Beyliği, Karasi Beyliği, Aydınoğulları Beyliği, Eretna Beyliği, Germiyanoğulları Beyliği, Hamitoğulları Beyliği, İsfendiyaroğulları Beyliği (Candaroğulları) Ramazanoğulları Beyliği, Tekeoğulları Beyliği, Saruhanlılar Beyliği, Eşrefoğulları Beyliği ve Osmanlılar Beyliği olarak Anadolu da varlıklarını sürdürdüler.

Bu adı geçen beyliklerden en eskisi, en güçlüsü olan Karaman Beyliği, Karaman Bey tarafından 1. Alâeddin Keykubad döneminde kurulmuştur.

Beyşehir’de Eşrefoğlu Beyliği (1280-1326)
John Freely, “At Üstünde Fırtına, Anadolu Selçukluları” adlı kitabında: “Muhtemelen Türkler ve Kürtlerden oluşan Eşrefoğlu aşireti, Karamanoğullarına zor zamanlarda iki kere yardım etmişti. Yine Konya’yı işkâl ettiklerinde Eşrefoğulları ile Menteşoğulları, Karamanoğulları’nın yardımıyla Konya’ya saldırıp kenti ele geçirmişlerdi. Fakat 1311 işkâlından sonra hakkı olan ganimet alamadığını düşünen Eşrefoğulları aşireti, Karamanoğulları ile olan bağlarını kopardı. Sonuç olarak Eşrefoğluları Batıya, Beyleri Süleymanoğlu Eşref’in şehir kapılarındaki kitabelerden öğrendiğimize göre 1290’larda işkâl etmiş olduğu Beyşehir civarındaki bölgeye doğru hareket etti. Süleyman’ın oğlu Mübarizüddin Mehmet, Akşehir’i ve Bolvadin’i de alarak Eşrefoğulları’nın topraklarını genişletti.” Diye geçer.

Kaynaklara göre Eşrefoğlu Beyliği, ilk önceleri Gorgurum adlı yerde kurulur. Daha sonra 1288 yılında Süleyman Bey Beyşehir’e yerleşerek kısa sürede bayındır haline getirterek birçok kalıcı eserleri tarihe kazandırdı. Bu eserlerin başında, Eşrefoğlu Süleyman Bey (1297-1299) tarafından yaptırılan, ahşap ve seramiklerle süslenmiş en özgün mimarisiyle en önemli eser olan Eşerefoğlu Camiidir. Selçuklu mimarisinin bir başka eşi olmayan bu ahşap, değerli kâgir yapılı bu Eşrefoğlu Camii Selçuklu mimarisinin başyapıt olmaktadır.

1302 yılında ölen Süleyman Bey’in yerine oğlu Mübareziddün Mehmet Bey geçti. Mübarizüddin Mehmet Bey Beyliğin alanlarını Akşehir ve Bolvadin’e doğru genişletti. Mehmet Bey’in Moğolların (İlhanlılar) Anadolu Valisi Emir Çoban’a tabiiyet sunan Türkmen Beylikleri içerisinde yer aldığı bilinir. Süleyman Bey’in vefat ettiği tarihe dair kaynak: Seyfettin Süleyman Bey’in;1302 senesi Muharrem’in ikinci pazartesi günü vefat ettiğini Beyşehir Müftüsü Memiş Efendi’deki bir mecmuada gördüğünü, Konya Müzesi Müdürü Yusuf Bey söylemişti. Bu mecmua Süleyman Bey evkafına dair varidat ve masarifatı havidir.    

1320 yılına gelindiğinde yaşamını kaybeden Mübarizüddin Mehmet Bey’in yerine oğlu 2. Süleyman, Eşrefoğlu Bey’i oldu. Lakin 2. Süleyman dönemi uzun sürmez. Beyşehir’e girerek ele geçiren Moğollardan Vali Timurtaş’ın önünden atıyla birlikte Beyşehir Gölü içine doğru kaçar. Arkasından atıla hızlıca yaklaşan Timurtaş, Süleyman Bey’i gölün içinde 1326 yılında boğarak öldürülmesiyle sonlandırıldı. Böylece, 40 yıla yakın süren kısa ömründe Eşrefoğlu Beyliği ancak yerel bir idari yapılanma olarak tarihte yerini almıştır. Kısacası, Anadolu Beylikleri içerisinde en kısa ömürlü olanıdır Eşrefoğlu Beyliği. Ancak kısa döneminde değerli, kalıcı en büyük eserleri geride bırakmışlardır. 

Selçuklu Sultanı 3. Gıyasettin Keyhüsrev (1264 ile 1283) hüküm sürdüğü zamana denk gelen, Selçuklu sınırlarının batısına düşen bölge olan Beyşehir yakınlarında bulunan Gorgurum adlı yerde Seyfeddin Süleyman Bey tarafından 13. Yüzyıl ikinci yarısında kurulmuştur. Kısa bir dönem, 40 yıl ömürlü olmuş ama müthiş, en kapsamlı ve en değerli eserleri günümüze kadar gelmiş Anadolu beyliklerinden biri olmuştur.

Geçiş dönemi yaşayan Anadolu’da pek çok Türk Beylikleri kurulmuştur. Bu beylikler arasında birbirlerinin işine karışmama esası üzerine oturulmuştur. Çobanoğlu Timurtaş, Türk beyliklerini kendi idaresi altında birleştirmişti. Doğrusu, insanın aklına düşen, Kürtler bu bölgede çok eskilerden (Türklerden önce) var olduklarını iddia edeler ama Anadolu’da yaşanan geçiş döneminde her Türk aile kendi adına bir beylik kurarlarken neden Kürtler bu fırsattan yaralanıp bir beylik bile kuramadılar?

Eşrefoğlu Beyliği dönemi, diğer Anadolu Türkmen Beyliklerine göre ömrü en kısa olanı olmasına rağmen, kalıcı, ayakta dimdik durabilen yapılar bırakmıştır günümüze uzanan. Eşrefoğlu Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti’nin güç kaybetmesi ile zayıflama sonucu kurulan Eşrefoğulları Beyliği’nin başkentliğini yapmış olan Beyşehir’in kent merkezindeki Eşrefoğulları dönemine ait kültür varlığı tarihi yapıları, Beyşehir kent tarihine kaynak oluşturmaktadır.

Eşrefoğulları Beyliği, Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey tarafından 13. Yüzyıl sonlarına doğru merkezi İçeri Şehir denilen, Beyşehir Gölü kıyısında küçük bir tepecikte, çağına göre en görkemli yapılanmasıyla bir kale içerisinde kurulmuştur.  Beyşehir ve çevresinde etkileyerek kurulmuş olan bu beylik bir Anadolu Türk Beyliklerinden biridir. Beyliğin kurulmasıyla Beyşehir önemli bir merkez olur ve sosyal, kültürel ve iktisadi açıdan geliştikçe, nüfuz bakımından da göçlerle gelişmiştir.

Eşrefoğlu Beyliği ve Kurulması
Anadolu’ya git gide yerleşen İlhanlılar, Anadolu’da sürekli baskı ve sömürülerini artırdılar. Türkmenler bir tarafta, Anadolu Selçukluları bir tarafta İlhanlılara karşı mücadele veriyorlardı. İlhanlılar güçsüz kaldıkça sürekli yeni ordular gönderiyorlar, başta Orta Anadolu’yu yakıp yıkıyorlardı. Bir taraftan da Moğol komutanlarının merkeze karşı isyan ediyorlardı, yene arada ezilen Türkmenler oluyor ve git gide ıssızlaşan Orta Anadolu’dan Moğolların şerrinden dağlara (Toroslar) çekilen Türkmenler, oralarda yaşama tutunmaya çalışıyorlardı. Selçuklu Devletine bağlı birçok Türkmen oymaklar, kendi başlarını çaresine bakmış, kendi beyliklerini kurmaya koyulmuşlardır. Bunda da en iyi yaralananlar Türkmen Beylikleri olmuş, bağımsız hareket eder olmuşlardır.

Selçuklu Sultanı 2. Gıyasettin Mesut’un ölümünden sonra 1308’de İlhanlılara tabi olmakla birlikte Selçuklu-İlanlı ortak ordularına karşı direnişteydiler. Git gide zayıflayıp Moğolların yönetimi altına giren Selçukluların mirasına, Anadolu Beylikleri içerisinde en güçlü olan başta Karamanoğulları sahip çıkmak istiyordu. Karamanoğulları, Silifke, Mut, Ermenek, Anamur, Karaman bölgelerine hâkimdi.

14. yüzyılın ilk çeyreğinde, İlhanlı Valileri Sülemiş, İrancin, Çoban, Demirtaş, Eretna gibileri karşı istiklal mücadele verdiler (3) Bu durum El-Ömer’in “Mesalik’ül Ebsar” adlı yapıtında; “Selçukluların hükmettiği yerlerin ova kısımlarını Hülagu (İlhanlı) ailesi, dağ kısımlarını da bu Türk Beyleri zapt etmiştir” (4) diye anlatır. İlhanlılar, ne kadar çaba ettilerse de, Beylikleri merkezi otoriteleri altına bir türlü alamadılar.

Türkmen Beylikleri, Anadolu’nun Batı kıyılarına yerleşmeye başladılar ve oralarda bağımsız beyliklerini kurdular. Bunlar, Germiyan, Sahipataoğlları, Saruhan, Menteşe, Karasi ve Aydınoğulları idi. Bu beyliklerden bir tanesi de İç beylik olarak kurulan Orta batı Anadolu’da bulunan Beyşehir’de en küçük beylik olarak Eşrefoğlu Beyliği kurulur.

Beyşehir Gölü ve çevresi, çağlar öncesinden bu yana insan soyuna yaşama alanı olmuştur. Her insanların düşündüğü gibi, suyu ve toprağı bol olan nehir, deniz, göl kıyılarına yerleşerek oralarda yaşamışlardır. Beyşehir’de de ilk yerleşim böyle başlamıştır. Yani, insanlık için yaşamın olmazsa olmazı sudur.

1243 yılında Selçuklulara karşı isyan eden Babai İsyanları adıyla tarihe geçen Türkmenlerin isyanının 1240 yılında bastırılması ile başlayan süreç, Selçukluları oldukça çok zayıflatmış, var olan siyasi istikrar bozulmuştu.1243 yılına gelindiğinde Moğollara karşı Kösedağ Savaşında uğradıkları yenilgi sonucu, Anadolu Selçuklu Devleti hızlıca güz kaybederek Moğol istilası Anadolu’yu sarmıştır.

Hulagu Han’ın amcaoğlu olan Baycu Noyan 1243’de Kösedağ da Selçuklu ordularını yenmesinden sonra Anadolu’yu tahribat edip haraca bağlar. Moğollar, Anadolu halkından daha çok vergi almak için herkese saldırırlar. Varlıklı Türkmenlerden ve Ahilerden mallarını gasp ederek ellerinden zorla alırlar. Anadolu’da İşgalci, gaspçı Moğollarla işbirliği yapmıştır Mevlana’dır.

1243 yılında Moğollar Anadolu'yu işgal edip halkı ezmeye, soymaya başladıklarına Türkmenler direnişçilerin başını çeken Türkmen, Ahiliğin kurucu önderi Ahi Evren idi. Mevlana ise Ahi Evren’in baş düşmanıydı. Ahi Evren’in dostu da, can yoldaşı da Hacı Bektaş idi. Mevlana, Ahi Evren’e o denli düşmandı ki, Ahi Evren hakkında ahlâksız dedikodular uydurmaktan, iftiralar atmaktan sakınmamış, Ahi Evren’in çocuğunun olmadığını diline dolayıp, onun hadım ve eşcinsel olduğu uydurma yalanını Mevlana, Mesnevi adlı yapıtından açıkça yazar.   

Ahmet Eflaki de, “Ariflerin Menkıbeleri” adlı yapıtına Mevlana bu konuda Moğollardan yana tavır koyarak, içinde bulunduğu Türkmenlere karşı pek hayır işlediği söylenemez. Buna bir örnek: Hülagu Han tarafından vergi toplamakla görevlendirilen Tacuddin Mutaz bir mektup yazarak Mevlana ya şöyle der:

“Moğolların işlerinin çokluğundan ve onlara hizmet etmekten vekil bulup ziyaretinize gelmiyorum.”   Ve devamla:  “Sen Moğolların gönlünü rahatlatarak, Müslümanların huzur içinde kulluk etmesini sağlıyorsun”  der. Görüldüğü gibi Mevlana kime hizmet etmekte olduğu açıktır…

Dahi Şemsi Tebriz-i ve Mevlana, Moğolların “müşrik” olduklarını söyleyenlere telkinleri: “Moğollar müşrik değildir” diyerek çevresindekiler şayiada bulunurlar. 

1240’da baş gösteren Babailer isyanından sonra dikiş tutturamayan, 1243’te de Kösedağ savaşında Moğolları yenik düşen Selçuklu, 1277’den itibaren Anadolu’da var olan istikrarı tamamen bozulur, istikrarsızlıktan yaralanmakla 1280’lerde Anadolu Selçuklu Devletinin uç beylerinden olan (5) Eşrefoğlu Süleyman Bey, Beyşehir dolayında bulunan Gorgorum (Gökçimen) denen yerde beyliğinin ilk temelini atar. Durum böyleyken de Süleyman Bey, Selçuklular, Moğollar ve Karamanoğulları ile çekişti durdu ve diğer Türkmen Beylikleri gibi 14. Yüzyılın başında bağımsızlığını perçinledi.   

Anadolu Selçuklu Devleti emirlerindendi Eşrefoğlu Süleyman Bey. Anadolu Selçuklu Devletinin şehzadeleri aralarından ki çekişmeler ve artan istikrarsızlıklar sonucunda ortaya Eşrefoğlu Beyliği, Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından 1280’de Beyşehir yakınlarında bulunan Gorgorum (Gökçimen) denilen yerde kurulmuştur. 

Önceleri bu şehri “Süleyman Şehri” diye adlandırılmıştır. Süleyman Bey 1301’de ölünce yerine oğullarından Mübarizüddin Mehmet Bey geçmiştir. Mehmet Bey zamanında Beyliğin sınırları Akşehir, Bolvadin bölgeleri de katılarak büyütülmüştür.

Mehmet Bey, yönetimi altındaki Beyliğinin sınırları genişleterek Akşehir, Bolvadin, Seydişehir ve Bozkır’ı sınırları içine katar. Mehmet Bey, yönetimini sağlama bağlamak için, 1314’de Anadolu’da gönderilen ve Moğol yönetiminin başına görevlendirilen Çoban Bey huzuruna çıkar ve itaat edip bağlılığını bildirdi. 
Mehmet Bey’in ölümü tam manasıyla bilinmese de 1320’de öldüğü denk gelmekte olup yerine oğlu 2. Süleyman Bey geçmiş, Eşrefoğlu Beyliğinin Beyi olmuştur. Beylik en verimli çağındayken Anadolu Moğol işgali altındadır. İlhanlıların Anadolu Valisi olan Timurtaş’ın yıkıcı darbeleri sonucu Beyşehir’de Eşrefoğlu Beyliği de darbe almıştır. Bu konuda yazılı nadir yapıtlardan birisi, Mübarizüddi Mehmet Bey adına Şemsüddin Mehmet Tüsteri tarafından Arapça “Fusuül-Eşrefiyye“ adlı yapıtta (6) yazılmıştır. 

Selman ZEBİL

KAYNAKLAR:
(1) İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri” TTK 1988,s.58
(2) İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri” TTK 1988.s.59
(3) Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar, Ankara 1969-1970, s.46-48
(4) Osman Turan, “Selçuklular Zamanında Türkiye” İstanbul 1984, s. 505-512-602-626.
(5) Osman Turan aynı yapıtı, s. 506
(6) Aziz Ayva, “Ulusla arası Orta Anadolu ve Akdeniz Beylikleri Tarihi, Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu 1. Eşrefoğlu Beyliği”  Ayasofya Kütüphanesi, 1325 N0’da kayıtlıdır. Yapıtı, KBY Tarih Dizisi, s.409

Hiç yorum yok:

BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...