Rönesans ressamlarının büyülendiği Türk halıları bir zamanlar tüm Avrupa’nın zengin konutlarını süslüyor, Batı Anadolu’da yüz binlerce tezgâhta milyonlarca metrekare el dokuması halı üretiliyordu. Isparta halısı üzerinden anlattığımız bu öykü, aslında bütün Türkiye’nin ortak öyküsüdür.
12. Yüzyıldan itibaren yöreye yerleşen Türk boylarının Asya’dan getirdiği bu köklü kültür mirası, Anadolulu Rumların ve Ermenilerin de emeğiyle harmanlanarak 19. Yüzyılın sonundan itibaren dünyanın en büyük üretim organizasyonlarından birini kurmuştu. Kent merkezinden dağ köylerine kadar binlerce evde, birbirinden bağımsız kadınlı erkekli yüz bin dokumacı; adeta büyük bir fabrikanın üniteleri gibi halı üretiyordu. Dokumacılar arasında Ispartalı Rum kadınlarının olması da ayrıca dikkat çekiyordu. Neredeyse her evin alt katında ya da bir köşesinde ‘halılık’ adı verilen bir oda ekleniyor, halı atölyeleri bölgedeki sivil konut mimarisinin doğal bir unsuru haline geliyordu.
Selçuklu devletinin dağılmasının ardından Anadolu’nun güneyinde kurulan Hamitoğulları Beyliği’nin merkezi olan Eğirdir ve Isparta çevresinde sürdürülen geleneksel dokumacılık kültürü, 19. Yüzyılda tüm Avrupa’ya yayılacak olan bir Türk halısı çılgınlığının başlamasını da sağlayacaktı. 12. yüzyıldan itibaren bölgeye yerleşmeye başlayan Türkmen gruplar, Antalya’dan başlayarak Torosların iç kesimlerine, Burdur, Isparta, Konya ve Afyonkarahisar çevrelerine yayılan alanda yoğun bir hayvancılık üretimi yapıyorlardı. Dağlık kesimlerde keçi, daha düz alanlar ve ovalarda koyun yetiştiriciliği yapan halkın ürettiği yünler hem giysi hem de dokumacılık için kullanılıyordu.
Bir zamanlar ünü tüm dünyaya yayılan Isparta halıcılığı işte bu üretimin sonucu doğdu. Isparta çevresinde yürütülen yoğun hayvancılık üretimi sayesinde geleneksel dokumacılığı sürdüren kırsaldaki Yörük-Türkmen toplulukları, 19. Yüzyıla gelindiğinde kentli Türk, Rum ve Ermeni girişimcilerin çabalarıyla tüm Avrupa kıtasına ve hatta Amerika’ya halı gönderir oldular.
19. yüzyılın sonlarında Isparta’da halı dokumacıları. (Şark Halı Kumpanyası kartpostalı)
1800’lü yılların ikinci yarısında Isparta’da kurulan yerel halı şirketi, Avrupa’ya halı ihraç etmek üzere girişimlerde bulunsa da yaşanan büyük bir dolandırıcılık skandalının ardından feshedilmişti. Ancak Ispartalı Rumlardan biri olan Dr. Bodosaki ile Etrelizade Mehmet Efendi adında bir Türk girişimci, Rönesans ressamlarının tablolarını süsleyen ve 13. Yüzyıldan bu yana Avrupalı zenginlerin hayali olan Türk halılarını dış pazarlara ulaştırma çabalarını sürdürdüler. Yeni halı tezgâhları, modeller ve boyahaneler kuruldu. Kendisi de bizzat bu dönemin tanığı olan ve halıcılığı geliştirme çabasında bulunan Ispartalı tarihçi ve siyasetçi Böcüzade Süleyman Sami, o günlerde yaşananları, “Etrelizade, sonradan zarar ederek işi bırakmış, Bodosaki ve kardeşleri İzmir’de buldukları yeni alıcılar sayesinde işi ilerleterek zengin olmuşlardı” diye aktarıyor.
Ispartalı Rumların İzmir üzerinden Avrupa pazarına halı ihraç etmeye başlaması, yereldeki üretimin de yaygınlaşmasına neden olur. Bu çabaların ardından Isparta halıcığı için başlayacak yeni atılımın kahramanı, Akşehirli bir Ermeni olan ve Reji İdaresi’nde muhasebecilik yaparken Isparta’ya sürgün gönderilen Haçik Usta olur. Böcüzade’nin Haçik Usta ile ilgili aktardıkları şöyle: “Halıcılığın gelişmesinde, Akşehir’den Isparta’da sürgün bulunan Ermeni Haçik Usta ön ayak olmuş, yeni bir makas icat ederek beratını almıştı. Bu Haçik Usta, İzmir’de oturan Ispartalı Agopoğlu ve Mahdumlarıyla ilişki kurarak onların yardımıyla Isparta’da Şark Halı Kumpanyasını kurmuş, kendisi de Direktör (Müdür) olmuştu. Bu şirket sayesinde halıcılık köylere kadar yayılmıştır. Halen çalışmakta olan Şark Halı Kumpanyası bu ciddi girişimin ürünüdür.”
1908-1912 yılları arasında Osmanlı Meclis-i Mebussan, Isparta mebusu olarak görev yapan Böcüzade Süleyman Sami, o yıllarda Fransa’nın Isparta halılarından yüksek gümrük alacağını öğrenince İzmir Mebusu (Rum) Aristidi Paşa ile müşterek bir önerge vererek Osmanlı’nın Paris Sefareti (Elçilik) tarafından bu konuda önlem almasını ve Hariciye Nezareti’nin (Dışişleri Bakanlığı) gerekli girişimlerde bulunmasını istediklerini de tarihe not düşüyor.
Isparta Halılarında Renkler ve Adları
Isparta’da ‘Seccade’, ‘Üzümlü’, ‘Yolluk’, ‘Kelle’ ve ‘Taban’ olarak anılan halıların dokunduğu tezgahlar hızla yaygınlaşır. Goncalı, Gülistan, Goblen, Kandahar, Elvan, Saatli gibi modellerin hâkim desenleri de tıpkı Isparta’nın gül bahçeleri gibi allı-güllüdür. Isparta halılarını diğerlerinden ayırt eden renkler hemen göze çarpar; kiremit kırmızısı, lacivert, cam göbeği, yağ yeşili, ‘kirli’ de denilen kırık beyaz, kirli sarı, indigo mavi, yeşil ve bejin hâkim olduğu halılar insanda hayranlık uyandıracak canlılıkla ve bir tablo gibi halıya işlenir.
Oriental Carpet Manufacturers
Böcüzade’nin kısaca değindiği Şark Halı Kumpanyası, aslında Isparta halıcılığı başta olmak üzere tüm Batı Anadolu’da geleneksel Türk halıcılığının gelişmesinde önemli rol oynayan Londra merkezli büyük bir şirketti. Daha önce aracılar eliyle Batı Avrupa pazarına ulaştırdığı Türk halılarını, doğrudan temin etmek isteyen şirket harekete geçti. 1907’de İstanbul’da, 1908’de ise İzmir’de şubeler açan ve tam adı “Oriental Carpet Manufacturers” olan, Türkiye’deki adıyla Şark Halı Kumpanyası, 1911’den itibaren de İran’ın kuzeybatısında bulunan ve ağırlıklı olarak Türk nüfusun yaşadığı Hemadan kentinde bir şube açtı.
Şark Halı Kumpanyasına ait bir katalogda yer alan iki Isparta halısı,
1978 yılında 44 Bin Tezgâh, 100 Bin Dokumacı, 2 milyon m2 Halı Hesaplanır
Böcüzade’nin kısaca değindiği Şark Halı Kumpanyası, aslında Isparta halıcılığı başta olmak üzere tüm Batı Anadolu’da geleneksel Türk halıcılığının gelişmesinde önemli rol oynayan Londra merkezli büyük bir şirketti. Daha önce aracılar eliyle Batı Avrupa pazarına ulaştırdığı Türk halılarını, doğrudan temin etmek isteyen şirket harekete geçti. 1907’de İstanbul’da, 1908’de ise İzmir’de şubeler açan ve tam adı “Oriental Carpet Manufacturers” olan, Türkiye’deki adıyla Şark Halı Kumpanyası, 1911’den itibaren de İran’ın kuzeybatısında bulunan ve ağırlıklı olarak Türk nüfusun yaşadığı Hemadan kentinde bir şube açtı.
Şark Halı Kumpanyasına ait bir katalogda yer alan iki Isparta halısı,
1978 yılında 44 Bin Tezgâh, 100 Bin Dokumacı, 2 milyon m2 Halı Hesaplanır
1890’lardan 1930’lara kadar Isparta’daki ticari halıcılığı doğrudan etkileyen Şark Halı Kumpanyası, bu dönemde Avrupalı tüketicinin Oryantalist algılarına yönelik modeller de yaratarak, halıcılığın tüm köylere yayılmasını sağladı.
Öyle ki 1924 yılında Isparta çevresinde 2450 tezgâhta toplam 7350 halı dokumacısı çalışır. Bu tezgahlarda dokunan halı miktarı ise toplam 100 bin metrekarenin üzerine çıkar. Bu rakamlar 1950’de 5928 tezgâhta 12.870 dokumacı ile 186 bin metrekare halıya çıkarılır. 1978 yılına gelindiğinde, Isparta halıcılığı için bir daha asla görülemeyecek olan rakamlara ulaşılır: Isparta çevresinde 44 bin halı tezgahında 100 bin dokumacı o yıl toplam 2 milyon 150 bin metrekare halı üretecekti.
Öyle ki 1924 yılında Isparta çevresinde 2450 tezgâhta toplam 7350 halı dokumacısı çalışır. Bu tezgahlarda dokunan halı miktarı ise toplam 100 bin metrekarenin üzerine çıkar. Bu rakamlar 1950’de 5928 tezgâhta 12.870 dokumacı ile 186 bin metrekare halıya çıkarılır. 1978 yılına gelindiğinde, Isparta halıcılığı için bir daha asla görülemeyecek olan rakamlara ulaşılır: Isparta çevresinde 44 bin halı tezgahında 100 bin dokumacı o yıl toplam 2 milyon 150 bin metrekare halı üretecekti.
Ispartalı halıcılar bir sergi sırasında
Isparta halıcılığının ünü öylesine yaygınlaşmıştı ki, Türk sinemasının ilk renkli filmi olarak tarihe geçen Muhsin Ertuğrul’un yönetmenliğini üstlendiği 1953 yapımı ‘Halıcı Kız’ filmi Isparta’da çekilecek, halı dokuyarak yaşamını kazanan genç kızların öyküsünü beyaz perdeye aktaracaktı.
Şark Halı Kumpanyası büyük bir ivme kazandırdığı ticari halıcılık, Birinci Dünya Savaşı ve 1920’lerin sonlarında başlayan ekonomik krizin Avrupa’daki tüketimi sekteye uğratmasıyla şirketin Türkiye şubelerini kapatmasına neden oldu. Ardından ise Isparta halıcılığı daha çok iç pazara yönelmeye başladı. 1970’li ve 1980’li yıllarda Isparta çevresinde üretilen halılar, kent merkezindeki devasa halı pazarında doğrudan dokumacı kadınlar ya da yakınları tarafından satışa sunuluyor, tüccarlar tarafından satın alınan halılar tüm ülkeye ulaştırılıyordu. Eşi askerde olan gelinler, çocuğunu okutan anneler, çarşı-pazar parası biriktiren kadınların yanı sıra halı dokumacılığı kadın-erkek ailece yapılan belli başlı bir iş kolu haline gelmişti.
Modern dokumacılığın gelişmesi karşısında kolaylaşan ve iş gücü ucuzlayan halıcılık üretimi giderek yerini fabrikalara terk etti. Geçmişte yün ve pamuktan üretilen Türk halılarının yerini, Petro-kimya ürünü ve sentetik halılar almaya başladı. İpinden boyasına, tezgahından makasına, kirkitinden modeline birçok kalemde kent halkına büyük bir ekonomik olanak sağlayan halıcılık yalnızca zaman yenilmedi, aynı zamanda gelmekte olanı doğru okuyamayan yöneticilerin basiretsizliğine de kurban gitmişti.
Yüzlerce yıl ömrü olan geleneksel Türk halılarının, kurtulunmak istenen birer ceset gibi evlerden sokağa atıldığı 1990’lı yıllara gelindiğinde, Isparta’da kent merkezinden köylere halı tezgâhları da birer birer sökülerek ya sobalarda yakılan oduna ya da inşaat malzemesine dönüştü. Tezgâh demirleri hurdacıya satıldı, Ermeni Haçik Usta’nın yaklaşık 120 yıl önce icat ettiği makaslar ve kirkitler ise tavan arasına atıldı. Bugün kent genelinde bir iki kurumun çabasıyla sürdürülen ‘göstermelik’ halı dokumacılığını saymazsak neredeyse Isparta halısı dokunan hiçbir tezgâh kalmadı. Dokumacılıkla yaşamını kazanan kırsal nüfus, üretim araçlarının işlevsiz hale gelmesiyle birlikte 1980’li yıllardan itibaren büyük bir hızla köyleri boşaltarak büyük kentlerde ucuz ve niteliksiz iş gücüne dönüştü. Bir zamanlar zeminini ve çevreleyen dükkanları rengarenk halıların süslediği Isparta Halı Sarayı bugün ‘otopark’ olarak kullanılan bir viraneye dönüşmüş durumda.
Bugün İran’da halen canlılığını koruyan geleneksel Türk halıcılığı dünya pazarlarında ‘İran halısı’ olarak yüksek meblağlarla alıcı bulurken, İsfahan, Tebriz, Hamedan, Şiraz, Urmiye ve onlarca kentin her birinde ayrı ayrı halıcılık fuarları düzenleniyor. İran halısı olarak ünlenen ‘Sumak’ halıları, İran’da ‘Şahseven’ olarak anılan Türkler tarafından dokunuyor. Kaşkay Türklerinin dokuduğu halılar, İran halı pazarının en önemli markalarından birini oluşturuyor.
Bugün tek bir İran halısının fiyatı 10 bin liradan başlıyor, malzemesine ve ebadına göre 100 bin liraya kadar çıkıyor. Isparta, Uşak, Konya, Niğde gibi bölgelerde 30-40 yıl öncesine kadar yaşayan geleneksel Türk halı ve kilim dokumacılığının, bugün İran’da varlığını sürdürüyor olması İran’ın kazancı, Türkiye’nin ise büyük bir ayıbıdır. Isparta halıcılığının zamana ve teknolojiye yenildiği yalanını fütursuzca söylemeyi sürdüren sorumlular, bugün el dokuması halıların dünyanın her yerinde halen büyük bir kültürel ve ekonomik değer olduğunu görmüyor.
Uşak ve Eskişehir’de halı ipi boyahaneleri-Şark Halı Kampanyasına ait kartpostallar
Bugün İran’da halen canlılığını koruyan geleneksel Türk halıcılığı dünya pazarlarında ‘İran halısı’ olarak yüksek meblağlarla alıcı bulurken, İsfahan, Tebriz, Hamedan, Şiraz, Urmiye ve onlarca kentin her birinde ayrı ayrı halıcılık fuarları düzenleniyor. İran halısı olarak ünlenen ‘Sumak’ halıları, İran’da ‘Şahseven’ olarak anılan Türkler tarafından dokunuyor. Kaşkay Türklerinin dokuduğu halılar, İran halı pazarının en önemli markalarından birini oluşturuyor.
Bugün tek bir İran halısının fiyatı 10 bin liradan başlıyor, malzemesine ve ebadına göre 100 bin liraya kadar çıkıyor. Isparta, Uşak, Konya, Niğde gibi bölgelerde 30-40 yıl öncesine kadar yaşayan geleneksel Türk halı ve kilim dokumacılığının, bugün İran’da varlığını sürdürüyor olması İran’ın kazancı, Türkiye’nin ise büyük bir ayıbıdır. Isparta halıcılığının zamana ve teknolojiye yenildiği yalanını fütursuzca söylemeyi sürdüren sorumlular, bugün el dokuması halıların dünyanın her yerinde halen büyük bir kültürel ve ekonomik değer olduğunu görmüyor.
Uşak ve Eskişehir’de halı ipi boyahaneleri-Şark Halı Kampanyasına ait kartpostallar
Kaynaklar:
Yusuf Yavuz, “Dinleyin, Yitip Giden Sizin Öykünüzdür”: Yusuf Yavuz 3 Mart 2018
Süleyman Sami, “Isparta Tarihi, Böcüzade. Serenler Yayını-İstanbul 1983.
Isparta Kültür ve Turizm Envanteri, Isparta İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yayını, 2011.
Isparta Turan Yazgan Etnografya Müzesi sergisinden bir tarihçe.
Şark Halı Kumpanyası görselleri: http://www.levantineheritage.com/ocm.htm
Yusuf Yavuz, “Dinleyin, Yitip Giden Sizin Öykünüzdür”: Yusuf Yavuz 3 Mart 2018
Süleyman Sami, “Isparta Tarihi, Böcüzade. Serenler Yayını-İstanbul 1983.
Isparta Kültür ve Turizm Envanteri, Isparta İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yayını, 2011.
Isparta Turan Yazgan Etnografya Müzesi sergisinden bir tarihçe.
Şark Halı Kumpanyası görselleri: http://www.levantineheritage.com/ocm.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder