Bir Zamanlar Bizim Köyün (Şamlar) Yaşam DokusuBizim bir köyümüz vardı, kadının gebelik dönemi kentlerin yaşam koşullarındaki gibi değil, kendi doğa koşullarında doğal olarak mevsimine göre, gecesi gündüzü olmayan tarlada, bağda, bahçede, kırda, bayırda, evinde çalışan kadın, bir yandan da doğacak çocuğunun giysilerini hazırlar, bazen evinde bazen dağda çalı dibince sancısı gelir doğururdu yavrusunu.
Doğan çocuğun kırk gününe kadar önemlidir. Kırkı çıkmadan yıkanmaz, 40 gün “kırklama” diye bir tören düzenlenirdi. Çocuğun kırkı çıkmadan o eve başka lohusa kadın alınmaz. Eğer lohusa kadı, 40 çıkmamış çocuğun bulunduğu odaya girerse albastı-kırk-bastı basmasından korkulur. Evde iki körpe çocuk varsa iğne değiştirilir. Eğer çocuğu kırk bastığına inanılırsa “aydaş” aşı pişirilip yedirilir. Aydaş aşı pişerken yoldan gelip geçenler ocağın altına birer parça çalı atarlardı.
Çocuklar beşikte yatırılır, beşiğin içinde minder vardır, minderin ortasındaki bir delik bulunur, bu deliğin altına pişirilmiş topraktan yapma “silbiç” adlı bir kap yerleştirilir, çocuk tuvaletini bu silbiç denen kabın içerine yapardı.
Doğan çocuk son erkek çocuksa, önemlidir, diğer, kendisinden büyük oğlan kardeşleri evlendikçe, kendi evlerini kurarlar ancak evin direği, evin işlerini görecek, yaşlanmış anne ve babanın gereksinimlerini gidersin diye ana-babası ile baba evinin direği olarak kalırdı. Kız çocuklar ise kocaya giderler...
Ne olurdu bilir misiniz?
Bir baba, babasının yanında ve aile büyüklerinin yanında çocuğunu kucağına alıp sevemezdi. Semeye kalkarsa ayıplanırdı. Çünkü babasının yanında çocuğun babasının söz hakkı yoktu. Ayrıca çocuğa adını aile büyükleri, aile büyünden birinin adı verilmesi geleneği vardır.
Nazar değmesi...
Genel geleneklerden olan nazar olayı, nazar değmesin diye akraba olmayanlara nazarı geçer diye pek gösterilmek istemezler. En çok ta gök gözlü insanların nazarı geçer diye çocuğa bakmasına izin vermezler. Kısmeti bağlanmasın, diye, göbeği düşünceye kadar çocuğun yanında iş yapılmazdı.
Çocuk doğduğu andan itibaren annesi genelde sırtında bağlı olarak taşır ve bir yandan da bağda, tarlada, bahçece, ekinde, harmanda sırtında çocukla işlerini görürdü. Bazen de çalıştığı yerde kuytu bir yerde salıncak yaparak içinde uyutulur, üzeri bir battaniye ile sarıp sarmalayarak çocuğu rüzgardan, tozdan, güneşten korunurdu.
Çocuk yedi yaşına gelince aileye yardım olsun diye gücünce işlerde çalışırdı. Eskiden tarlar iki alız öküzle kara sabanla sürülürdü. İlk baharla nadas edilir, o dönemde “büvelek” adı verilen bir böcek öküzlerin sırtından ısırırlar, öküzler koşturarak bir gölgelik yere sığınırlardı. İşte o öküzleri nadastan salınan öküzleri gütme (otlatma) olarak bu çocuklar görevlendirildi. Yani çocuklar büyüdükçe nadastan salınan öküzleri, atları gütmeye başlar. Ayrıca, görevleri arasında oğlakları ve kuzuları gütmek de çocukların işiydi.
Yoksul aile gençleri, ilkokuldan sonra yaşları 15’in üzerine çıkmaya başladığında artık büyümüş sayılırlar ve gurbetin yollarına düşerler. Aileye yardım için gurbetin ağır işlerinde çalışılarak para kazanılır. Kimisi kazandığı paralar ile evlilik hazırlıkları için biriktirirlerdi. Bir zamanlar köy yaşantımız böyleydi, yaşam büyükler kadar çocuklar ve gençler içinde o kadar zordu.
Çocukluğumun unutulmaz, iz bırakan anılarıydı bir daha geriye gelmeyecek olanlar...
Leylek leylek lekirdek, hani bana çekirdek, çekirdeğin içi yok! Diye başlayan oyunlar...
Körebe oyunu, çelik çomak, topaç çevirmek, bilye ütme oyunu, kazık ütme oyunu, bir düz taşın üzerine çizilen grafi üzerinde üçtaş, beş taş oyunu. Hiç unutulur mu, yağ satarım bal satarım, ustam ölmüş ben satarım, diyerek birinin ardına mendil bırakmak, daire biçimi oturup ayaklarını birbirine dayayarak tekerleme söylerler. Her tekerlemenin sonunda bir ayak oyundan çıkar, kimin ayağı sona kaldıysa oyunu yitirir. Mendi arkasına konduğunu hissetmeyeni bir tur atarak onun kovaladığı yere oturup, elindeki mendili bir başkasının arkasına bırakarak ebe seçme, evcilik oyunu, çember çevirme, kışları kar yağdı mı kardan adam yapar, kartopu oyunu onadığımız günler. Baharla yalman zamanı söğüdün odunundan kabuğunu çıkartıp düdük yapmak. Hele ninelerimizin eski bez çaputlarından top yapıp yakarca adı verilen oyun oynardık sokaklarda...
Selman ZEBİL 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder