23 Ağustos 2025 Cumartesi

OSMANLI'NIN 1917 YILINDA BERLİN'E GÖNDERDİĞ YETİM ÇOCUKLARIN DRAMI

OSMANLI, ŞEHİT DÜŞMÜŞ TÜRK ASKERLERİNİN ÇOCUKLARINI ALMANYA'YA GÖNDERMESİ 

Osmanlı Dönemi 2017’de Almanya-Berlin’e Gönderilen Osmanlı Yetim Çocuklarının Acılı Sonla Heder Olup Giden Tarihtir.


Osmanlı düştüğü durumlardan dolayı, genelde babaları savaşlardan geri dönememiş, şehit düşmüş olan kahramanları yetim kalmış o çocuklara bile bakamamıştır. Bunları bilen biri çıkıp ta Osmanlı Torunlarıyız deyip, yeni Osmanlıcılık hayalleri kurmaz.

Mavi Kep ve Pelerin: Cihan Harbi Yıllarında Almanya’da Osmanlı Yetimleri; en küçüğü ise 7 yaşındaki küçük İbrahim dışında, 15-16 yaşlarında yetim çocuklardılar. Bu çocuklar, 1. Dünya Savaşı sırasında vatan uğruna şehit düşen vatan evlatlarının sahip çıkılamayan yetim çocukları idi onlar. Acımasız savaş sürüyor, babalar şehit düşüyor, geride bıraktıkları çocukları yetim kalıyor ve her geçen gün Darüleytamlarda sayıları artıyordu...


Birinci Dünya Savaşı sırasında yetim çocuklar Almanya'ya gönderildi.

Almanya’ya gönüllü gittiği söyleniyordu ancak muhtemelen oraya vardıklarında üç yıl ücretsiz çalışıp, dördüncü sene maaş almaya başlayacaklarından haberleri yoktu.

Berlin’e Gönderilen Osmanlı Yetimleri…
Nisan 1917. Berlin’deki gara bir tren yanaşır. İçinden 14-16 yaşlarında 314 çocuk iner şaşkın ve meraklı bakışlarla. Almanya’ya zirai alanlarda çırak olarak çalışmaya gelen bu çocuklar, Osmanlı’nın yetim çocukları idi. Bu çocuklar, 1. Dünya Savaşında şehit düşen vatan evlatlarının yetim kalan çocuklarıydılar.

Savaş sürdükçe, şehit sayısı artıyor, onların yetim kalan çocuklarının da sayısı artıyordu. Bu yetim çocuklar için, “Darüleytamlar” (çocuk yuvaları) açılmasına kara verilir ve açılır

Osmanlı Yetimleri Almanya'da
Madenlerde ve zirai alanlarda çalıştırılmak için Almanya’ya gönderilen, Avrupai pelerinler ve kepler giydirilmiş 14-16 yaş arasındaki yetimlerimiz…

Osmanlı Devleti’nin darüleytamlara iaşe vermekte zorlandığı bir dönemde yetim çocukların Almanya’ya gönderilmesi bir çare olarak ortaya atılmıştı. Fakat bazı şeyler istenildiği gibi gitmemişti…

Zirai alanlarda çalışan Alman ustaların değil daha çok madenlerde çalışan Alman ustaların yanına verilmişti Osmanlı’nın yetim çocukları. Madenlerdeki şartların ağırlığı, çocukların hastalanıp ölmesine neden oluyordu. Yemeklerdeki kültürel farklılık, çocukların en çok zorlandığı konuların başında geliyordu.

Domuz etinin ucuzluğu nedeni ile Alman ustaların sık tükettiği domuz çorbalarına Osmanlı’nın kara bahtlı yetimleri el sürmüyordu.

Ekmekle karınlarını doyurmaya çalışıyorlardı. Tuvaletlerde taharet musluğunun olmaması da çocukları zorlayan bir diğer faktördü. Şartların ağırlığı, yetersiz beslenme, kıyafetlerin kifayetsiz olması gibi nedenlerden dolayı birçok çocuk hastalanıp ölüyordu.

Fırsatını bulanlar, kaçıp Berlin sokaklarında başıboş dolaşıyorlardı. Fakat Alman polisi çocukları yakalayıp tekrar Alman ustalara teslim ediyorlardı.

Bunun bu şekilde yürümeyeceği anlaşılınca bir kısım çocuk, trenlerle İstanbul’a geri yollanmış bir kısmında yaban ellerde yitip gitmişti. Gurbet ellerde anasız, babasız ve vatansız bırakılmış bu çocuklar bu topraklarda yaşanmış ya da yaşatılmış bir acı olarak kaldı

Mavi Kep ve Pelerin: Cihan Harbi Yıllarında Almanya’da Osmanlı Yetimleri
Türkiye’den Almanya’ya İlk Giden İşçiler 1960’lardaki Yetişkinler Değil Cihan Harbinde Yetim Kalmış Çocuklardı.

Türkiye’den Almanya’ya işçi gönderilmesinin miladı olarak, Türk-Alman İşçi Alımı Anlaşması’nın imzalandığı 31 Ekim 1961 tarihi kabul edilse de Almanya’ya ilk gidenler Birinci Dünya Savaşı’nda yetim kalmış çocuk işçilerdi. 1917-1918’de zanaatkâr çırağı, tarım çırağı ve maden işçisi olarak Osmanlı’dan Almanya’ya gönderilen yetimler, Türk, Ermeni, Arap, Yahudi asıllı yüzlerce öğrenci-işçi çocuktu. 314 kişilik grup Nisan 1917 sonunda Sirkeci’den askeri bir trene bindirilip on günde Berlin’e ulaştı. Gönüllü olan ancak gittikleri yerde maden ocaklarında çalışacaklarından haberi olmayan, 200 çocuktan oluşan ikinci gruptaki yetimlerse Maraş, Antep, Kilis, Ankara, Söğüt, Niğde, Konya, Bursa, Manisa, Karahisar ve Edirne’den gelmişlerdi. İçlerinde en küçüğü 7 en büyükleri ise 15-16 yaşlarındaki bu çocukların Almanya’ya gönüllü gittiği söyleniyordu ancak muhtemelen oraya vardıklarında üç yıl ücretsiz çalışıp, dördüncü sene maaş almaya başlayacaklarından haberleri yoktu.

Çocukların sağlık, beslenme, kıyafet, hijyen sorunları vardı. Dil bilmiyorlardı Çocukların tavrı da bir sorundu. Yöneticiler çalışmak istemediklerini, kaçtıklarını, kavga ettiklerini söylüyorlardı.

Neden savaşın ortasında yetimlerin Almanya’ya gönderilmesine karar verilmişti? Osmanlı açısından iyi eğitilmiş, iş becerisi olan işçi yetişmesi ve ülkeye dönüp sanayileşmeye katkı sunması olarak, Almanya açısından ise işgücü eksiğini karşılaması olarak açıklanıyordu. Ama Osmanlı açısından ekonomik açıklama yeterli değil. Hem Alman hem Osmanlı arşivlerinde gördüğüm, Osmanlı bu çocuklara iyi bir hayat ve eğitim vermekle değil, olabildiğince çok çocuk yollamakla ilgiliydi çünkü hazineye yük oluyorlardı. Almanların da tek dürtüsü ekonomik değil, yarı sömürgeci bir dürtüydü.

Bu konuda Türkiye’de en kapsamlı araştırmayı Nazan Maksudyan yapmıştır.
Osmanlı'dan Almanya'ya gönderilen 'Mehmet oğlu Yusuf Efendi' adlı yetim bir çocuğun kimlik kâğıdı alttadır.

Tarih Vakfı’nın ‘Perşembe konuşmaları’ serisi, Osmanlı’nın yetim çocukları üzerine odaklanıyor. Birinci Dünya Savaşı’nın yıldönümüne girdiğimiz günlerde, savaşın Osmanlı ve Avrupa üzerindeki tahribatının yanı sıra çocuklar üzerindeki etkisi de bu buluşmada dile getirilecek.

2014 Bahar dönemini tamamen Birinci Dünya Savaşı’na ayıran Tarih Vakfı’nın 20 Mart Perşembe düzenlenecek buluşmasında Sosyolog Nazan Maksudyan savaş nedeniyle yetim kalmış çocukların deneyimlerini anlatacak, çırak olarak Almanya’ya gönderilmeleri konusunu işleyecek.

Osmanlı Yetim Çocukları Almanya’da
Birinci Dünya Savaşı sırasında tek yönlü çırak eğitim programı aynı zamanda savaşın devam ettiği yıllarda, bir toplu çocuk sevkiyatı anlamına geliyordu. Ancak bu eğitim programının mahiyeti neydi ve sevk edilen çocukların akıbeti ne oldu gibi soruların yanıtları Nazan Maksudyan’ın konuşmasında cevap bulacak.

314 kişilik bir yetim grubu Nisan 1917 sonunda Sirkeci’den askeri bir trene bindirilir, ancak on gün sonra Berlin’e ulaşır. O zamanlar Balkanzug üç günde bu yolu kaderken, daha masraflı diye onu kullanmazlar.

Farklı şehirlerdeki görevlerine gitmeden evvel Berlin’de belediye meclisine ait binalarda misafir edilirler. Varışlarından kısa bir süre sonra, Koppenplatz’daki Grundschule avlusunda Harbiye, Ticaret ve Ziraat nazırlıklarından temsilciler ve büyükelçilikten Tahir Bey’in huzuruna çıkarlar. Hepsine Avrupai kesimli mavi pelerinler ve biraz fesi andıran mavi kepler giydirilmiştir. Formun Üstü

Anasız, babasız, vatansız Savaş Almanların ve Osmanlıların umduğu gibi İttifak Devletleri’nin zaferiyle sonuçlanmamıştı. İttihatçı liderler ortadan kaybolurken, DTV Almanya’daki yetimlerle ilgili ne yapacağına bir müddet karar verememişti. Ancak 1919 ortalarında Osmanlı uyrukluları geri götürecek Akdeniz ve Gülcemal vapurlarına, askerler, diplomatik görevliler ve talebelerle birlikte onların da binmesine karar verilmişti. 50 Ahmet Talip Osmanlı uyrukların geri çağrıldığını duymuş, ancak işinden ve hayatından memnun olduğu için gitmek istememişti.

Üstelik bu sıralarda kendi gibi yetim olan Anna Höhnow’la nişanlanmıştı. Birkaç yıl sonra evlenmek istediklerinde işler biraz karışmıştı. Ahmet’in doğum belgesine ihtiyaç duymuşlardı. Belgeyi konsolosluktan temin etmek mümkündü, ancak Ahmet İstiklal Harbi’nde savaşmadığı gerekçesiyle yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni çıkardığı 1312 sayılı Kanun’a göre vatandaşlıktan atılmıştı. Henüz Alman vatandaşı da olmadığı için heimatlos statüsündeydi. Savaş Ahmet Talip’i yetim bırakmış, Osmanlı yönetimi başından savmış, Cumhuriyet rejimi vatansız yapmıştı…

1916’nın sonlarında Enver Paşa, Alman askeri ataşesine hükümetin 12 ila 18 yaşlarında 5 ila 10 bin erkek yetimi Almanya’ya göndermeye istekli olduğunu bildirdi. Başta, bu çocuklar, el sanatları, madencilik ve ormancılık ve sütçülük de dâhil olmak üzere ziraat alanlarında çırak olacaktı. Birincisi, harbiye nazırını böyle bir planı hayata geçirmeye sevk eden, sayıları günden güne artmasına rağmen barındırdıkları 10 binin üstünde yetimin masraflarını karşılamakta zorlanan darüleytamların durumu ve ardı arkası kesilmeyen yeni kabul başvurularıydı. Bunların barındırılması, bakımı, beslenmesi, eğitimi bir külfet gibi görülmeye başlayan Osmanlı, yetimleri Almanya’ya göndermenin hükümeti rahatlatacağı düşünülmüştü.

Proje, evlatlık verme akitlerine (tebenni) benziyordu. Zor durumdaki devlet baba, hanesindeki üretken hale “geti remediği” (fazla nüfusu), durumu daha iyi bir ailenin yanına gönderecekti. Türkleri seven, Türk dostu gazeteci Ernst Jäckh’in başında olduğu “Deutsch-Türkische Vereinigung”, (Alman-Türk Derneği), Enver’in önerisini hayata geçirmeye niyetliydi. Ancak Alman dışişleri, fikrin tutarlılığını binlerce değil de birkaç yüz yetimle tartmaya karar verdi. Alman Ticaret ve Sanayi Odaları kendilerine bağlı ustalarla temasa geçerek zanaat çıraklarının 1916’nın sonlarında Enver Paşa, Alman askeri ataşesine hükümetin 12 ila 18 yaşlarında 5 ila 10 bin erkek yetimi Almanya’ya göndermeye istekli olduğunu bildirdi. Bu çocuklar, el sanatları, madencilik ve ormancılık ve sütçülük de dâhil olmak üzere ziraat alanlarında çırak olacaktı.

Harbiye nazırını böyle bir planı hayata geçirmeye sevk eden, sayıları günden güne artmasına rağmen barındırdıkları 10 binin üstünde yetimin masraflarını karşılamakta zorlanan darüleytamların durumu ve ardı arkası kesilmeyen yeni kabul başvurularıydı. Barındırılması, bakımı, beslenmesi, eğitimi bir külfet gibi görülmeye başlayan yetimleri Almanya’ya göndermenin hükümeti rahatlatacağı düşünülmüştü.

Maarif Nezareti ve Darüleytam yönetimi, bu ilk grubu gönüllüler arasından, İstanbul yetimhanelerinden seçti. 7 yaşındaki minik İbrahim dışında, çoğu 14-16 yaşlarında oğlanlardı. Almanya’ya gidecek yetimler için Darüleytam Nezareti de hazırlık yapmış, özel pasaport hazırlanmıştı. Bu pasaportlarda çırakların kimlik bilgilerinin yanı sıra, pasaportun içerisinde çırağın ustası tarafından 3 ayda bir dolduracağı ve çocuk hakkındaki görüşlerinin yazıldığı bölümler de bulunmaktaydı.

Bir anlamda pasaportlardan öğrencinin mesleki ve ilmi gelişimini takip edebilmek mümkündü. 314 kişilik grup Nisan 1917 sonunda Sirkeci’den askeri bir trene bindirilir ve on günde Berlin’e ulaşır. Aynı mesafeyi üç günde kat eden Balkan zug (Balkan Sürat Katarı) masraflı bulunmuştur.

Görevlerine gitmeden evvel Berlin’de belediye meclisine ait binalarda (Sophienstraße 34) misafir edilirler. Varışlarından kısa bir süre sonra, Koppenplatz’daki Grundschule avlusunda Harbiye, Ticaret ve Ziraat nazırlıklarından temsilciler ve büyükelçilikten Tahir Bey’in huzuruna çıkarlar. Hepsine Avrupai kesimli mavi pelerinler ve biraz fesi andıran mavi kepler giydirilmiştir. Aynı gün çekilen fotoğrafları eşliğinde Berliner Tageblatt’a konu olurlar. Alman ve Osmanlı arşivlerinde çıraklarla ilgili tüm belgeler çocukların ismi esas alındığında Müslüman-Türk çocukların gönderildiğine işaret ediyor. Ancak, söz konusu gazete makalesinde, yetimlerin “çeşitli etnik gruplara (Völkerstämmen) dâhil olduğu” yazılmıştı. Fotoğrafa dayanarak, muhabir “aralarında Ermenilerin ve Yahudileri beyaz yüzlerini, Anadolulu tipleri ve ayrıca Arapları ve zencileri görebilirsiniz, diyordu.

Maden Ocaklarında Çalıştırıldılar
Anlaşmaya Göre bu yetim çocuklar çıraklık eğitimi ile meslek öğreneceklerdi. 
Ardından DTV tarafından ayarlanan Augsburg, Breslau, Bromberg, Dusseldorf, Frankfurt a. Oder, Mannheim, Oldenburg, Schwerin, Weimar ve Ulm şehirlerindeki ustalarının yanına gönderilirler. Geri dönen Madenci çırakların hiçbirinin madenlerde çalışacaklarına dair en ufak bir fikri yoktu. Bir ustanın yanında sanat öğreneceklerini zannediyorlardı. Breslau’daki kömür madenindeki Osmanlı yetimleri hakkında ayrıntılı ve çok negatif bir rapor hazırlanmıştı. Çocuklar birlikte çalıştıkları diğer çıraklara çok kaba davranıyor, yapmaları istenen görevleri yerine getirmiyor ve canları isteyince madenden çıkıveriyorlardı. Selman Zebil 23 Ağustos 2025

Kaynaklar:
Nazan Maksudyan, “Cihan Harbi Yıllarında Almanya’da Osmanlı Yetimler Mavi Kep ve Pelerini”
Gül Güzel “Berlin’e gönderilen yetim köle çocuklar”
Nazan Maksudyan, “Cihan Harbi Yıllarında Almanya’da Osmanlı Yetimleri, Mavi Kep ve Pelerin”
2014 yılında Osmanlı yetimlerini konu alan, “Toplumsal Tarih” dergisinde çıkan bir araştırmalar.
Turkishnews.com

Hiç yorum yok:

OSMANLI'NIN 1917 YILINDA BERLİN'E GÖNDERDİĞ YETİM ÇOCUKLARIN DRAMI

OSMANLI, ŞEHİT DÜŞMÜŞ TÜRK ASKERLERİNİN ÇOCUKLARINI ALMANYA'YA GÖNDERMESİ  Osmanlı Dönemi 2017’de Almanya-Berlin’e Gönderilen Osmanlı Ye...