BİLAL-İ HABEŞİ (HABEŞLİ BİLAL) ve İSLAM SONRASI OLUMSUZ GELİŞMELER
Arap coğrafyasında köleciliğin İslam ile kaldırılması ve iyi algılanması için hayata geçirilmesinde İslam Peygamberi Muhammet, kölelikten özgür edilen Bilal-i Habeş-i’ye ezan okutulması ile çok güzel bir uygulama yapar:
Ezan ilk kez Medine’de bir toplantı ve ibadet yapıması amacıyla yapılan binanın açılışında uygulanmıştır. Ezan, bir çağrı, İslam’ın temel farzlarından biri değildir. Muhammed’in akıllı bir tercihidir; bir tür sünnettir. “Ezanı-Muhammediye” (Muhammed’in ezanı.) İslam’da farz olan gerçek konu “salat” (namaz) olmakta, ezan değildir. Bazı iddialar var ezan hakkında: “Ezan, cemaatle eda edilen farz namazlarının sünnetidir. “vacip” olduğunu söylerler. Bir sünnet olan ezan, en doğrusu, Muhammed’in namaza uyguladığı bir çağrı biçimidir.
Kölelikten Gelme Bilal, Zenici ve Habeşistan (Etiopya) kökenlidir…
Gerçek konumuza dönersek, Muhammed ezanı ilk kez Bilal-i Habeş-i’ye uygulatmıştır. Hep bu sözler duyup okuduğumuz uyduruk dilden dile dolaşan sözlerdir. Güya Muhammet ezanı, sesi güzel olduğu için Habeşli Bilal’e okutturmuşmuş. Bu, İslam'a sokulan birçok diğer uyduruklar gibi bidattır. İşin doğrusu, Bilal-i Habeş-i bir köledir; kölelikten gelmedir. Mekke'de zulme karşı sembol isyancılarından biridir. Gerçek İslam’ın kökeninde kölelik diye bir unsura yer yoktur, insanlar arası sınıf ayrılığı kaldırılarak insanlar İslamlaşarak eşit durumdadır. İslam önderi Muhamed'de insanları eşit kılmak için köleliği kaldırmıştır.
Muhammet, ilk ezanı Bilal-i Habeş-i’ye okutması, eski efendilerin bir kölenin salata yani ibadete çağrı yapmasına uyup mescide, köle-bey eşitlenmeye uymaları sağlanmasıydı.
Orada, özgürlüğüne kavuşturulmuş bir kölenin; "Allah tektir, tek efendi Allah’tır ve tanıklık ederim ki, onun dışında ilah yoktur, güç-kudret, yönetici yoktur.” Diyerek, “Allah’tan başkasına köle olunmaz.” Demek için Muhammed, kölelikten eşitliğe geçiş, eski köle, yeni eşit insan Bilal Habeş-i çağrısına uyup meçlis-mescitte Muhammed dahi namaza durmalarıdır.
Orada, özgürlüğüne kavuşturulmuş bir kölenin; "Allah tektir, tek efendi Allah’tır ve tanıklık ederim ki, onun dışında ilah yoktur, güç-kudret, yönetici yoktur.” Diyerek, “Allah’tan başkasına köle olunmaz.” Demek için Muhammed, kölelikten eşitliğe geçiş, eski köle, yeni eşit insan Bilal Habeş-i çağrısına uyup meçlis-mescitte Muhammed dahi namaza durmalarıdır.
Bu iş, Emeviler dönemine gelindiğinde, Emevilerin işine gelmez Muhammed’in böyle bir sınıfsız toplum meydana getirmesi, kendilerine zarar verir. Eski Arap köle ve cariye sistemine yeniden dönüşüm sağlarlar.
Dahi İslam da eşitlik ilkesinin pek çok alanda kendini gösteren işareti vardır…
Müslümanlar haçta, kefeni andıran “ihram” giymeleriyle, orada zengin-fakir, zalim-mazlum seçilemez olduğu andır; herkes eşittir anlamınadır. Orada hiçbir sınıfın kıyafetleriyle kendini öteki sınıftan ayırma olanağı yoktur, herkes eşittir, ihram giyerek İslam da eşitlik net biçimde belirgin hale gelir...
Haçta ihram giyerek sınıf farklılığını ortadan kaldıran ortama uyarken, haç ibadetinden sonra yeniden sınıfsal farklılıklarını açık biçimde belli ederler. Yine oruç ibadetini yerine getirdiğini sanıp, görkemli otel salonlarında iftar sofraları kurdururlar, orada haçta yan yana durup hata ihram giyerek eşitleştikleri kişilerden kimseleri bulamazsınız. Orada küresel sermayenin dinci yüzü tamamen küfür ve şirk batağı, küfür deryasında Papaz-Molla işbirliği, “Medeniyetler ittifakı” hesapları yaparlar. Amerikan himayesinde küresel emperyalistlerin yardakçılığını yaparak katkı sağlarlar. “Ilımlı İslam” kisveli badem bıyıklılar, Müslümanlık propagandasıyla kapitalistleşirlerken, İslam ülkelerinin kapılarını Amerika’ya açma hıyanetinde oldukları gerçeklerini görürüz. Ancak bu "Ilımlı İslam projesi" ve "Ortadoğu Projesi" iflas etmiştir.
Halife Osman döneminde Emevi iktidarının temeli atılır. Allah’ın mabedini bir şirk tapınağı haline getirirler, mekruh mekânlar yaparlar. Dini din olmaktan çıkartan odak noktası durumuna getirler. İlk siyasi İslam denemeleri iç mekânı haline getirilir. İslam’dan önceki dönemlere, İslam çatısı altında dönüşüm başlatırlar…
Dahi İslam da eşitlik ilkesinin pek çok alanda kendini gösteren işareti vardır…
Müslümanlar haçta, kefeni andıran “ihram” giymeleriyle, orada zengin-fakir, zalim-mazlum seçilemez olduğu andır; herkes eşittir anlamınadır. Orada hiçbir sınıfın kıyafetleriyle kendini öteki sınıftan ayırma olanağı yoktur, herkes eşittir, ihram giyerek İslam da eşitlik net biçimde belirgin hale gelir...
Haçta ihram giyerek sınıf farklılığını ortadan kaldıran ortama uyarken, haç ibadetinden sonra yeniden sınıfsal farklılıklarını açık biçimde belli ederler. Yine oruç ibadetini yerine getirdiğini sanıp, görkemli otel salonlarında iftar sofraları kurdururlar, orada haçta yan yana durup hata ihram giyerek eşitleştikleri kişilerden kimseleri bulamazsınız. Orada küresel sermayenin dinci yüzü tamamen küfür ve şirk batağı, küfür deryasında Papaz-Molla işbirliği, “Medeniyetler ittifakı” hesapları yaparlar. Amerikan himayesinde küresel emperyalistlerin yardakçılığını yaparak katkı sağlarlar. “Ilımlı İslam” kisveli badem bıyıklılar, Müslümanlık propagandasıyla kapitalistleşirlerken, İslam ülkelerinin kapılarını Amerika’ya açma hıyanetinde oldukları gerçeklerini görürüz. Ancak bu "Ilımlı İslam projesi" ve "Ortadoğu Projesi" iflas etmiştir.
Halife Osman döneminde Emevi iktidarının temeli atılır. Allah’ın mabedini bir şirk tapınağı haline getirirler, mekruh mekânlar yaparlar. Dini din olmaktan çıkartan odak noktası durumuna getirler. İlk siyasi İslam denemeleri iç mekânı haline getirilir. İslam’dan önceki dönemlere, İslam çatısı altında dönüşüm başlatırlar…
İbn’i Sad’ın “Tabakat” adlı yapıtı 2. Beyrut Hicri 1376: “Muhammet, ölümünden önce bir vasiyetten söz eder. Bunu bir yere yazdırmak ister." Der. Buna benzer, Ahmet bin Hambel de şöyle der: “Muhammet’in vefatı yaklaşınca, bir koyun kemiği getirin de size bir şey yazdırayım da, benden sonra sizden iki kişi bile ayrılığa düşmesin dedi.” Diye yazar Ahmet bin Hambel Kahire 1313 S. 293
Muhammet’ten bu sözleri duyan etrafındaki bazı kişilerce ortalık karıştırılır. Dört gözle Muhammed’in ölümünü bekleyenler panikler. Muhammet hasta döşeğinde iken yerine, aralarından seçim yapıyorlar. Muhammet öldüğünde Ali ve birkaç arkadaşı Muhammed’in defin işleriyle uğraşırlar. Saltanat kavgasına bulaşanlar, Ali’nin fikrini almadan Bekir’i halife ilan ederler. Bk. Abdulbaki Gölpınarlı, “Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik” S.56 adlı yapıtı.
Bu çekişmeli itilafları Muhammet hasta yatağında görür: "bırakın beni kendi halime” diyerek sitem eder.
Muhammet 632’de ölmüş Allah’ın rahmetine kavuşmuş, Ebubekir yerine geçirilmiş, iki yıl halifelik makamında kalmış, 634’de oda ölmüştür. Ebubekir zamanında İslam da pek bir değişiklik olmamıştır. Yerine geçen Ömer zamanında bazı değişikliklere yeltenişler olsa da, Kur-an’a sadık kalınır. Ömer’in 644’de ölmesiyle yerine geçen Osman’ın eline halifelik makamı geçer. İslam’da entrikalar dönemi başlar, kendi kökeni olan Emeviler ailesini iktidara taşır ve felaketler zinciri haline gelir.
İslam da asıl karşı devrim ve Mervan bin Hakem ile başlar!
Başta, Mervan bin Hakem, Sünni kaynaklara göre, Muhammed’in “Vahiy Kâtibi” olarak bilinir. Mervan bin Hakem, Muhammed tarafından sürgün edilir. Sürgün edilişin nedeni, Muhammedin kendisine yazdırdığı “Ali İmran” suresini, "Ali Mervan” olarak değiştirerek yazdığını görür. İşte o zaman Muhammet cezalandırır Mervan’nı ve Şam’a sürgün edilmesini sağlar. Osman ise tersini yapar, Muhammed vefat ettikten sonra,; Muhammed’in sürgün ettiği Mervan bin Hakem’i ve dahi başka birçok yakın akrabalarını İslam yönetimine taşır.
Ali, Osman’ın bu durumundan rahatsız olur, karşı kor, öfkelenir, Osman’ın karşısına çıkar: “Yakınlarını iktidara taşıyorsun” diyerek tepkisini ortaya kor.
Osman dönemi, muhaliflerin sürgün edildiği dönemdir. Bunlardan en önemli isim Osman’a en derin muhalefet eden Abuzer Giffari’dir. Abuzer’in sürgün işiyle de Mervan bin Hakem görevlidir. Bütün siyasi kararlar Mervan tarafından yürütülür. Kur'an’ı tahrif etmek suçundan, Muhammet tarafından sürgün edilen Mervan, Osman döneminde en etkili siyasi güç olur. Osman, Mervan’ı iktidara taşıyarak, çok yetkiler verir. İslam’da bozgunculuk yapmayı sürdürür. Bunlara tahammül edemeyen Muhammed’in dostları ayaklanırlar ve Osman’a başkaldırırlar. Osman’ın bulunduğu şehre her taraftan kabile liderleri gelirler, Osman’ın halifeliği bırakmasını için baskı yaparlar.
Ayaklananların susturulması için, Şam sürgününden Osman tarafından getirilip iktidarın başına geçirilen Mervan, Osman’ın en azılı savunucusu olur. Mervan bin Hakem: “Bu işleri yapanların hepsi Allah elçisinin yakın dostlarıdır. Bu fitneyi çıkartanlar onlardır, onlardan gelmektedir. Bence onların hepsini bir yerler bey yapıp beyt-ul maldan vermelisin.” Diyerek Osman’a akıl verir. Kaynak: Taberi Tarihi C. 3. Sayfa 557
Haksızlıklara dur diyen Muhammet’in bütün dostları, Osman idaresince “fitne çıkaranlar” olarak tanımlanıyordu. Bu; “fitne çıkaranlar” denilenlerden başta Abuzer Giffari Rebeze’ye sürgün edilir, orada açlık ve susuzluktan ölür. Abuzer Rebeze’ye sürgün edilirken Osman’a bakarak şöyle bağırır: “Medine’yi büyük ve sonsuz bir ayaklanma ile müjdeleyin” olur. Bk. İbn-i Sad “Tabakat” yapıtı
Dahi; ilk halife Ebubekir’in oğlu Muhammed de Osman yönetimine karşı isyancılardandı.
İsyanın ana konusu: 1. Allah’ın kitabını mahvetti. 2. Halkın malını devletleştirdi, devleti kendi malı yaptı. 3. Yönetime akrabalarını tayin etti 4. Muhammed’in dostlarına kötülük etti. 5. Afrika’dan gelen ganimetlerden Mervan’a özel hisse verdi. Bk. Ez Zehebi 2/129
Ümeyye oğullarından olan Osman, İslam’ın başına üçüncü halife olarak geçen kişidir. Kur'an’a sadık kalmayan İslam halifesidir. Osman döneminden Ümeyye oğulları mal-mülk edindirilir ve yüksek mevkilere taşınırlar, idare tamamen onların eline geçer, mülk sahibi olurlar. Bu hal halkta huzursuzluklar yaratır, karşı çıkışlar, başkaldırılar isyanlar başlar.
Vakidi ve Ebül Mihnef’e göre; Osman’ı öldürten kişinin Ebubekir oğlu Muhammed olduğudur. Ve tarihçiler, Osman’ı öldürten kişiye: “el yed’ül hafi” yani gizli el” diye bilinir.
Osman artık hutbe okuyamaz, namaz kıldıramaz hale gelir. Mescitte Hutbeye başladığında dinlenmiyor, taşlanıyordu. Sarayının etrefi öyle kızgın kişilerle doluydu ki, sarayı yıkma, yakma planları yapıyorlardı.
İlk halife Ebubekir’in oğlu Muhammed, Osman’a söyle seslenir. “Ey Osman! Halifeliği bırak” der.
Osman’ın yanıtı: “Bu hırkayı bana Allah verdi, Allah alır. Sizinle de Kur-an ile iş görürüm” olur. Bunun üzerine Ebubekir oğlu Muhammed dışarı çıkar ve Kinane bin Beşir Osman’ı orada bıçaklayarak öldürür.
Güçlü ve adil bir halife olarak lanse edilen Osman’ın mescitte öldürüldüğünü iddia ederler. Aksine haksızlıklara karşı büyük bir ayaklanma sonucu öldürülmüş olduğu gerçeği saptırılır. Ve Osman öldüğünden 1 milyon dinar serveti çıkar. Osman öldürüldükten sonra cenaze namazı falan kılınmaz, götürülüp bir Yahudi mezarlığına atılır, orada üç gün cenazesi kalır. Üç gün orada öyle kalır. Ali ve birkaç arkadaşı tarafından defnedilir Osman. Bk. Tabari Tarihi, C3. S. 562- 564- 565
Hadisçi (?) Kab
İslam dinini en çok berbat edenlerden biri olan Kab, Muhammed’i hiç görmediği halde sayısız hadis toplamıştır; nakletmiştir. Ömer’in halifeliği döneminde Kab’ın topladığı uyduruk hadisleri Halife Ömer yasaklatır, bir daha hadis yazarsa sürgünle cezalandıracağını söyler. Ömer’in ölümünden sonra, Osman’ın halifeliğinde Kab,ın önü açılır, resmen ulama olarak Osman tarafından atanır ve altın çağını yaşar. Bk. İbni Hacer, İsabe 5/323
Hadisçi (?) Ebu Hüreyre (Kedi Babası)
Yine Halife Ömer’in zamanında hadis toplaması, yazması yasaklanan Ebü Hüreyre ve Kab, Muaviye’den destek görür, onların hutbe okumalarını emreder. Bu isimlerden birde yalancı-sahtekâr-palavracı Yahudi Vehb İbni Münebbih de çok uydurma hadisler toplar ve yazar.
Değişik açıdan ele alınmış, bilinmeyenlerin bilinmesi gereken ve okunması gereken bir yapıt: Eren Erdem "Şaytan Evliyalar" okuyun!
Selman Zebil 2012