13 Nisan 2018 Cuma

DP ve MENDERES DÖNEMİ (1950-1960) İÇ ve DIŞ GÖÇLERİN BASLADIĞI DÖNEM OLUR


Şatafatlı günlerinde Menderes meydanlarda

Köylülükten kentliliğe, çiftçilikten işçiliğe; kendine efendilikten, başkasına kulluğa Türkler

DP ve Menderes Dönemi (1950-1960) İç Göç ve Dış Göçlerin Başladığı Dönem Olur

27 yıllık CHP tek parti yönetimine son verilen 1950 seçimlerini DP kazanmış, 14 Mayıs 1950’de iktidarı eli geçirmiştir. 14 Mayıs 1950’den sonra, büyük göç, köylerden kentlere bir tür iç göç olarak başladı; bütün toplum ayaklanır gibi köyleri boşaltıp büyük kentlere korkunç bir biçimde, başta İstanbul’a akın ettiler...

1950’lerde daha 1 milyonu bile bulmayan nüfuzu, 1960’lara gelindiğinde 1.5 milyonu çoktan aşmıştır. 1970’lerde ise, 2.5 milyonu çoktan aşmış, 1990’larda ise 10 milyon iken, 2018’de ise 16 milyonun üzerine doğru koşmaktadır.

1950’de ülkenin toplam nüfuzun %25’i kentlerde iken, %75 nüfuz kırsal kesimlerde oturmakta idi. Aradan geçen 60 yıl içinde bu oran tam tersine dönmüş, kırsal kesimlerde oturan nüfuz, %25’e inmiş, kentlerde oturan nüfuz ise %75’e yükselmiştir.

Daha ilginci, 1950’lerde başlayan iç göç, ülke sınırlarını aşarak dış göçüde tetiklemiştir. 2. Dünya Savaşının yaralarını sarmaya, harabeye dönmüş yıkıklarını yeniden onarmaya, işçi gücü kalmamış fabrikalarının iş gücü olmaya çağrılmışlar. Ülke sınırlarını aşarak dış göçe katılıp, daha karasabanın sapından tutup ilkel metotlarda çiftçilikten başka bir bilgisi olmayan yağız Türkler, işçileşmeye doğru başta Almaya olmak üzere Avrupa ülkelerinin işçi açığını kapatmak için işçi göçü olarak gönderilmişlerdir.

Almanya, iş gücü açığını kapatmak üzere, ikili anlaşmalarla 1960’larda Türkiye’den konuk işçiler almış, ilk gelen işçileri tren istasyonunda bando-mızıkasıyla karşıladılar.

Türkleri kitaplardan tanıyan Almanlar, yakından görmek için karşılama törenine binlerce Alman katılmış, alkışlarla karşılamışlardır. Bu konuk Türk işçiler, önceki konukluklarından vazgeçip, Almanya’ya yerleşmeye başlamışlar, Almanya’yı, şairin dediği gibi  “Acı vatan” yapmışlar. Dahi, Avrupa’nın bütün devletlerinde var olmuşlar, arkası kesilmemiş, Afrika, Asya, Amerika, Kanada, Avustralya’ya gibi, bütün dünyaya dağılmışlar. Kimi yasal yollardan, kimi değişik yöntemler kullanarak çeşitli yollarla, kimisi kaçak yollardan, çoluk çocuk göç etmişler. 10. Yüzyılda Orta Asya’dan başlayan Türk göçü, 21. Yüzyılda bitmiş değildir, hızıyla sürmektedir.

Peki, bu göçlerin temelinde ne var? Elbette ekonomik şartlar, hala bu toplumun genlerinde diri duran göçebecilik kalıntıları, yüz yıllar geçse de, vazgeçilmez tutkudur. Öyle siyasilerin, arada bir görece özgürlüklerden açılım yapsalar da, Türklerin, göç özgürlüğünü frenleyememişlerdir.

Keşke cezası idam olmasa

Gelelim işin gerçeğine...
Örneğin Türk toplumu, gezmekten (turist) ülke, ülke dolaşmaktan hoşlanmazlar, ülkelerin tarihleri, yaşam şartlarını merak edip, gidelim, gezelim, görelim diye bir gelenekleri yoktur. Hala Türk insanının %80’ı yurtdışı gezisi yoktur. Yurtdışına akınla işçi olmaya, işçileşmeye gider, yani ekonomiktir göçü. Yani kısacası bu ülkede, 15 yaşın üstünde pasaport sahibi %8 ve ancak nüfuzun %21’idir bu

1950 seçimlerinden galip çıkan DP, siyasi ekolünün ve dahi, bilimsel bir bilgi birikimi, daha çok taşralı aydın ve tüccar ve daha çok CHP’ye kırılgan, öfkeli toprak ağaları DP’ye desteklerini esirgemediler. Ama DP, ülkede siyasi boşluğu asla dolduramadı, büyük toplumsal deprem yarattı ancak. Oy uğruna ülkede ayrılmaların önünü açtı. Toprak ağaları ağa-maraba düzenine döndü. Aşiretler de öyle, kırsal kesimlerden kentlere, köylülükten kentliliğe, çiftçilikten işçiliğe; kendine efendilikten, başkasına kulluğa, yani, sokakları süpüren, evlerde temizlik yapan, inşaatlarda ameleliğe akın akın aktılar kentleri doldurdular. Kentlerin kıyılarındaki hazine arazilerine gecekondular yaparak yerleştiler, kentlerin doğan dokusunu bozdular. Yani kentleri kuşattılar, git gide bu kuşatmalar, çarpık bir kentleşmeye doğru, arabeskleşerek doğru ilerlemiştir. Keşmekeş halde DP, kentlerin kuşatılmasına karşı duracağı yerde, teşvik bile etmiştir. Hazine arazileri yağmalanmasına adeta göz yummuştur. 

Selman Zebil 2018 Antalya

  

  

Hiç yorum yok:

BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...