Türklerde Ağaç Kültü
Semavi dinlerde olduğu gibi Türkler topraktan değil de ağaçtan yaratıldığına inanılır. Türklerde, “Orman-Ağaç” kültünün en eski tarihlere uzandığına dair pek çok kanıtlar varır. Birçok Türk boylarındaki inanca göre, ilk insanın kozmik ağacın içinde, belinden yukarısı çıplak bir kadın tarafından beslenildiğine inanılır. J. P. Roux’ın araştırmalarına göre Türklerin bunca din değiştirmesine rağmen Anadolu’da birçok Türkler arasında, kesilen ağaçlar içinden çıplak bir kadının çıktığına dair yaşayan bir inanç vardır. Zaman içinde kozmik biçim alan “Hayat Ağacı” İslamlaşmış Türkler arasında, halılara ilmek düğüm işlenir, ortaya insanın yaratılışını simgeleyen motifler çıkartılır. Bu olgu bile İslam öncesi Türklerde “Ağaç-Orman” kültünün mitolojideki önemli yerini gösterir.
Kayın ağaçları (Fagus grandifoli) |
Türk Mitolojisinde Kayın Ağacı...
Türklerde ağaçların saygı gösterilmesi gereken bir ruha sâhip oldukları ve bunun bereketli ortamı etkilediği düşüncesi vardır. Türklerdeki bu düşünceye göre, ilk insan dokuz budaklı bir ağacın altında yaratılmıştır. Türk mitolojisinde, “Ulu Ağaç”, Tanrı’ya ulaşıp kavuşmanın yolu olarak düşünülür. Günümüzde hala Anadolu’da yaşayan eski Türk etnik-kültürel gelenek ve göreneklerin sürdüğü görürüz. Birçok tarihi kaynak bilgilere dayanarak, ağaç Türklerin gözünde Ulu Ağaç, Tanrı’nın ilahi vasıflarını üzerinde taşıdığını gösterir.
Ulu ağaçlar, yüce dağlar, ulu ormanlar gibi sözlerle kutsallaştırılarak tanrılık değerine getirilir. Bir bakıma ulu ağaçlar insanlarla bağ kurarak cennete ulaştırır. Türk halklarının geleneksel dünya görüşlerinde ağaç, insanların birbirleriyle ve doğanın insanlarla bağını da simgeler. Tarihsel kökenleri Kaşgarlı Mahmut, Oğuzlardan söz açarken, Oğuzların yüksek dağlara olan yakınlıklarına değinir ve “gözlerine ulu görünen” büyük bir ağaca ‘Tankrı’ dediklerini yazar. Kumuk Türkleri, dokunulmaz ve kutsal saydıkları ağaca “Tenkri Han” olarak adlandırmışlardır.
Anadolu’da eskimeyen, dilden dile süren bir deyim vardır: “Beşikten mezara kadar ağaç” Başta Oğuzlar olmak üzere diğer Türk kavimlerinin mitlerinde, büyük insanların doğumunda ağaçlara bir görev verilir, onu anaları babaları yapar.
Türklerde “kaba ağaç” adı verilen, Anadolu’da, bu adın verildiği ağaç, çok ulu, bol gölgeli meşe ağacıdır. Türk mitolojik inanlarında bu “kaba ağaç” (meşe ağacı) kutsaldır. Ayrıca, “kayın”, “karaağaç”, “çam”, “servi”, “ardıç”, “sedir”, “dut”, söğüt ve kavak gibi diğer ağaçlarda kutsanan ağaçlardandır.
Dua yapıp ağaçlara çaput bağlamanın kökeni...
İlk Türklerde, Kamlardan biri öldüğünde toprağa gömmezlerdi. Kamların ölüsü, yaratıldığı ağaç inancına dayanarak, bir ağaç tabut gibi oyularak içine konur ve ağzına bir kapak yapılırdı. Bu ağaç bir yere dikilir üzerine Kamın elbiseleri ve değişik renkli bezler asılırdı. Bu hal Anadolu’da, İslamlaşan Türkler arasında bir tür ağaç kültü inancının süreği olarak, ağaçlara çaput bağlama, ağacı kutsamak, dilek dilemek için kullanılır olmuştur.
Beyşehir-Şamlarda ağaç kültü inancına dayalı gelenek sürmektedir. Başta yapraklarını dökmeyen çam, ladin ardıç ağacı gibi ağaçların fidanların kesilmesinin günah olduğuna inanılır, asla kesilmez. Ayrıca diğer ağaçların odunundan yararlanılırken, ana boylu ağaçlar kesilmez, çevresindeki çalıcıkları kesilir, ana ağaç, daha iyi gürleşsin diye şırlanır.
Bu "Kaba Ağaç" unsurunu Osmanlı tarihlerinde de görüyoruz. “Neşri tarihi”, s.168-170’de Geyikli Baba ile Osman Gazi hikâyesinde bir kavak ağacına (s. 212) "Devletlü Kaba Ağaç" denilmektedir.
Yani, ağaç kültü, bütün Türk boylarının destan ve inançlarında çok derin iz bırakmıştır. Şamanizm kalıntılarını, İslami kisve altında, Müslüman Türklerin bütün yaşadıkları alanlarda ağaçlara dilek tutularak paçavralar bağlanmış olduklarını ağaçlar görürüz.
Kam-Şaman dini törenlerinde “kayın ağacı” en önemli yer tutar ve Türkler ilahilerinde kayın ağacına “bay kayın” diyerek çaput bağlarlarmış.
İslam öncesi Türklerin en kutsal olarak kabul ettikleri kayın (gürgen) ağacı hakkında Abdülkadir İnan’ın belirttiğine göre Şaman ayini yapılırken kayın ağacı bulundurulurdu. Şamanist mitolojisinde kayın ağacı, Bay Ülgen’i ve Umay Ana’yı gökten indiren olarak inanılır kayın ağacı:
Altın yapraklı bay kayın,
Sakız gövdeli kutsal kayın,
Dokuz köklü, ulu yapraklı mübarek kayın,
Ey mübarek kayın, sana kara yanaklı, ak kuzu kurban ediyorum.
Ve dahi, Şamanlar gökyüzüne ulaşmak için kayın ağacını bir merdiven olarak kullanılıyor. Yakut Türklerinin herkesin birer kayın ağacı vardı. Bunu, genç Şaman olabilmek için dikerlermiş. Şaman ölünce bu diktiği kayın ağacı da yok edilirmiş. Anadolu’da bir söz vardır: “dünyada bir dikili ağacın olsun” temennisi bu eski kültürün kalıntısı olsa gerek.
Dede Korkut Hikâyelerinde, Kazan Bey'in oğlu Uruz'un, ormanda ağaca asmak için getirildiği zaman, Uruz ağaç konusunda söylediği sözler şöyledir: “Mekke ile Medine'nin kapısı ağaç, Musa Kelimin asası ağaç, Büyük büyük suların köprüsü ağaç, Kara kara denizlerin gemisi ağaç, Şah-ı Merdan Ali'nin düldülünün eyeri ağaç, Zülfikar’ın kınıyla kabzası ağaç, Hasan ile Hüseyin'in beşiği ağaç” der.
Dede Korkut hikâyelerinin her sonunda: "alkış" (dua) şöyle yapılır "gölgelice kaba ağacın kesilmesin" sözleri tekrar edilir. Beyrek'in esaretten kurtulduğunu gören Banu Çiçek “Kola ağacın kurumuştu yeşerdi ahi” diyor (K 95; ME 45)
Eski ağaç kültüyle ilgili birçok izler vardır günümüze uzanan. Dede Korkut Ata destanlarında Salur Kazan, oğlu Uruz’un ağaca hitap etmesi, Altaylı Şamanların kutsal ağaçlar için söyledikleri deyişlere bir bakalım:
Altın yapraklı bay kayın,
Sakız gövdeli kutsal kayın,
Dokuz köklü, ulu yapraklı mübarek kayın,
Ey mübarek kayın, sana kara yanaklı, ak kuzu kurban ediyorum.
Ağaç, ağaçtır isem sana erilenme ağaç,
Mekke ile Medine’nin kapısı ağaç,
Musa Kelimün asası ağaç,
Büyük büyük suların köprüsü ağaç,
İslamşlaşmış Türklerin Kam-Şaman izlerini sürmesi:
Kara kara denizlerin gemisi ağaç,
Şah’ı Merdan Ali’nin Düldülünün eyeri ağaç.
Şah Hasan ile Hüseyin’in beşiği ağaç,
Eğer erdir, eğer avrattır korusu ağaç,
Başın ala bakar olsam başsız ağaç,
Dibin ala bakar olsam götüren ağaç,
Götürecek olur isen yiğitliğin seni tutsun ağaç,
Bizim ilde gerek idin ağaç,
Kara hindu kullarıma buyura idim ağaç,
Seni pare pare toprağa indi ağaç.
Eski Türklerin en kutsal olarak kabul ettikleri kayın (gürgen) ağacı hakkında Abdülkadir İnan’ın belirttiğine göre Şaman ayini yapılırken kayın ağacı bulundurulurdu. Şamanist mitolojisinde kayın ağacı, Bay Ülgen’i ve Umay Ana’yı gökten indiren olarak inanılır:
Anadolu’da bir söz, “bir dikili ağacın olsun temennisi bu eski kültürün kalıntısı olsa gerek. Selman Zebil 2 Ocak 2025
Sakız gövdeli kutsal kayın,
Dokuz köklü, ulu yapraklı mübarek kayın,
Ey mübarek kayın, sana kara yanaklı, ak kuzu kurban ediyorum.
Ağaç, ağaçtır isem sana erilenme ağaç,
Mekke ile Medine’nin kapısı ağaç,
Musa Kelimün asası ağaç,
Büyük büyük suların köprüsü ağaç,
İslamşlaşmış Türklerin Kam-Şaman izlerini sürmesi:
Kara kara denizlerin gemisi ağaç,
Şah’ı Merdan Ali’nin Düldülünün eyeri ağaç.
Şah Hasan ile Hüseyin’in beşiği ağaç,
Eğer erdir, eğer avrattır korusu ağaç,
Başın ala bakar olsam başsız ağaç,
Dibin ala bakar olsam götüren ağaç,
Götürecek olur isen yiğitliğin seni tutsun ağaç,
Bizim ilde gerek idin ağaç,
Kara hindu kullarıma buyura idim ağaç,
Seni pare pare toprağa indi ağaç.
Eski Türklerin en kutsal olarak kabul ettikleri kayın (gürgen) ağacı hakkında Abdülkadir İnan’ın belirttiğine göre Şaman ayini yapılırken kayın ağacı bulundurulurdu. Şamanist mitolojisinde kayın ağacı, Bay Ülgen’i ve Umay Ana’yı gökten indiren olarak inanılır:
Anadolu’da bir söz, “bir dikili ağacın olsun temennisi bu eski kültürün kalıntısı olsa gerek. Selman Zebil 2 Ocak 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder