7 Eylül 2025 Pazar

BEYŞEHİR GÖLÜNDE YOK OLMA TEHLİKESİ TAŞIYAN BALIK TÜRLERİ

 


Beyşehir Gölünün Kurumasına Neden Olan Tehditler
Doğa Derneği, GEF Küçük Destek Programı desteğiyle Beyşehir Gölü Havzası’ndaki Nesli Tehlike Altındaki Balık Türlerini Koruma Projesi kapsamında yaptığı alan araştırmaları boyunca soyu tehlike altındaki balık türlerine yönelik tehditleri belirlemeye çalışmıştır. Yerel türlere yönelik tehditlerin en başında göle sonradan aşılanan türlerden olan sudak (Sander lucioperca) yöredeki adıyla levrek ve dişli balık olarak bilinen Sudak etçil bir balık türü olması nedeniyle gölde yaşayan diğer otçul balık türlerini yemesi ile yok olmasına neden olmuştur. Bir diğer yandan sudak, ekonomik getirisi nedeniyle yerel balıkçıların salt kazanmak uğruna vazgeçemeyeceği bir tür av balığı durumunu almıştır.

Günümüzde soyu tehlike altındaki balıklardan nadiren görülebilenleri sudak gibi göle aşılanan yabancı türler nedeniyle göle akarak ulaşan akarsulara kaçmış ve buralara sığınarak yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlardır.

Dahi, ayrıca 2000’li yılların başında göle aşılanmış olan gümüş balığı da çoğalarak büyük sürüler oluşturması ve zooplankton ve balık larvalarını yiyerek beslenmeleri nedeniyle gölü larva aşamada yaşam olanı olarak kullanan balıklar için büyük tehdit oluşturmaktadır.

Bölge balıkçılarının başka bir sorunu ise elektroşokla avlanmalarıdır. Bu avlanma yöntemi yalnızca bölge doğası ve canlı çeşitliliği için değil, insan yaşamı için de ciddi bir risk oluşturmaktadır. Balıkların aşamadığı setler, barajlar, deşarj ve sulama kanalları, tekstil fabrikası ve kanalizasyon atıkları göl ve gölde yaşayan balık türleri üzerine diğer tehditler olarak gözlenmektedir.

Böylece Beyşehir Gölü, değişik kaynaklardan gelen balıkların aşılanması nedeniyle, yabancı türlerin yerli balıklar için artan tehdidi altına sokulmuştur. Sudak adlı balığın nedeniyle yerli balık türleri ve göldeki diğer yerli canlı çeşitliliğin yok olmasına neden olmuştur. Son yıllarda Beyşehir gölünde ve gölü besleyen derelerdeki yabancı türler nedeniyle; Pseudorasobra parva, Knipowitschia caucasica ve Alburnus escherichii yerli türler üzerine olumsuz, ölümcül etkilerin arttığı gözlenmiştir. Son yıllarda gölün su seviyesi, gölü besleyen yüzey ve yer altı sularının kullanımı nedeniyle önemli derecede düşmüş olup, göl nerdeyse tamamen otlanıp bataklığa dönüşmüştür. Buda gölde suyun azalışından, güneşin gölün tabanına kolayca ulaşışından dolayı güneşi gören yerlerde ot ve sazlık alanlar otlanarak suyu boğmaktadır.

Son olarak 2025 Ağustos ayına gelindiğinde gittikçe gölün su seviyesi düşerek otlanmaya başlamıştır. Ayrıca gölü besleyen yüzey ve yer altı sularının kullanımının artması nedeniyle de önemli biçimde göldeki su dengesi düştükçe düşmüştür. Genelde yöre insanının ana geçim kaynakları tarım, hayvancılık ve balıkçılıktır. Özellikle tahıl ve baklagiller üretimi yaygındır. Göl Beyşehir halkının evlerinde içme amaçlı olduğu gibi sulama amaçlı da kullanılmaktadır. Gölün güneydoğusunda yer alan Beyşehir Kanalı ile önce Suğla Ovası’na giden göl suları, buradan da Apa Barajı’na aktarılarak Çumra Ovası sulamasında kullanılmakta ve hatta Tuz Gölü’ne bile drene edilmektedir.

Beyşehir Gölü Havzasında Soyu Tükenme Tehlikesinde Olan Balıklar

Yağlı Balık (Pseudophoxinus anatolicus) IUCN kategorisi: EN (Endangered)-Tehlike altında Dağılım: Türkiye’de Ereğli, Beyşehir ve Suğla Gölleri’nde ve bu göllerin havzalarındaki derelerde bulunur. Beyşehir Havzası’nda ve Suğla Havzası’nda hala bulunmaktadır. Büyükçay kaynağı, İlırmak Deresi, Küçükdere (Yenişarbademli) ve Şarkikaraağaç Salur Deresi bilindiği yerlerdir Popülasyonu: Bu türün nüfus eğilimleri hakkında veri bulunmamaktadır fakat bölgedeki birçok tehdit nedeniyle en iyi tahminle yavaş yavaş azaldığı görülmektedir. (Freyhof, 2014). (İlhan ve diğer., 2014).

Beyşehir Sirazı (Capoeta mauricii)
Beyşehir Şirazı (Capoeta mauricii) Soyu tükenmekte olup Kırmızı Liste Kategorisi: EN (Endangered)-Tehlike altındadır. Bu türün dağılım alanları: Beyşehir Havzası, Melendiz (Ihlara Vadisi) ve Karaman Yeşildere akarsularında kaydedilmiştir (Freyhof, 2014d).

Beyşehir Gölü’ne dökülen dereler ile Derebucak Çayı’nda yaygındır. Ayrıca Suğla Gölü’ne dökülen soğuksu kaynakları ile Gökçehüyük Göleti Çarşamba Kanalı, Apa Baraj Gölü, Sarıöz, Soğuksu ve Üstünler Çayları, Hüyük Mutluköy Göleti’nde ve Yeşildağ yakınlarında da bulunur (Küçük ve Gülle, 2014).


Beyşehir Şirazı (Capoeta mauricii)

Göle sonradan atılan ve oldukça çoğalan etçil yabancı bir tür olan sudak balığının getirilmesiyle Beyşehir Gölü’ndeki nüfus 1990’lı yılların sonlarına doğru çökmüştür. Bu türün neslinin tükenmiş olduğu düşünülüyordu ancak daha sonra Beyşehir Gölü’nün kollarında ve Melendiz ve Yeşildere akarsularında yaşayan küçük nüfuslar bulunmuştur. Beyşehir Gölü’nden bolca çıkan ekonomik değeri olan bir zamanlar önemli bir ticari türdü.

Bir zamanlar gölcül olan bu tür göle akan akarsularda üremek için, gölden uzaklaşmış, akar sulara sığınmıştır. Soyu tükendi sanılsa da salt göle akarsularda bulunmaktadır. Çok nadiren göllerde de bulunur Akıntılı ve bol oksijenli soğuk suları tercih etmekle birlikte, ılık ve durgun sulara da uyum sağlayabilen balıklardır. (Freyhof, 2014d). (Küçük ve Gülle, 2014)

Yağ balığı (Pseudophoxinus anatolicus)
Beyşehir Gölünde bolca çıkan Yağ Balığı olarak bilinen türün bölgede eti sevildiği için bu tanınırlığı almıştır. Bu nedenle popülasyonları üzerindeki etkisi yüksektir. 1970’li yıllara kadar bu balık türü, Beyşehir Gölü’nde oldukça bol bulunmakta olup bölgede en önemli bir ticari türdü. Artık çok nadir olması nedeniyle bugün ticari bir önemi kalmamıştır. Hala Beyşehir gölünün batı kesimlerindeki avlaklarda pek yoğun olmasa da avlanılmaktadır. Yaşam alanları ise, yoğun bitki örtüsü olan, durağan veya yavaş akan dereler ve göller.


Yağ Balığı (Pseudophoxinus anatolicus)

İç Anadolu göl balıklarının doğal avcıları yoktur. Sonuç olarak, yabancı bir avcı türler göle atılmasıyla ortaya çıkan etçil avcı balıklar için küçük yerli türler hızla biçimde yok oluyorlar. Beyşehir Gölü’nden bu türlerin tamamen nerdeyse soylarının yok olduğu gözlemlenmektedir. Bir yandan da gölün kurumasına doğu suların çekilmesi de büyük etkili olmaktadır. Ne yazık ki, bir daha üreyip çoğalmaları, korunmaları için bir güç artık yoktur. Ancak dere yataklarında kalan az miktarda olan balıklar için korunmalıdır.

Beyşehir Çöpçü Balığı (Oxynoemacheilus atili)
Beyşehir çöpçü balığı (Oxynoemacheilus atili) Soyu tükenmekte olup, Kırmızı Liste Kategorisi: NT-Tehlike altına girmeye yakındır. Bu balık türünün de Anadolu’ya özgü (endemik) olup Beyşehir Gölü’ne su akan derelerde ve Akdeniz Havzası olan Manavgat drenajında yaşarlar. Beyşehir Gölü’nün kıyısal alanları ve göle yavaş akan derelerin temiz bölgelerini tercih ederek oralarda yaşarlar. Türün en önemli yaşam alanı Beyşehir yakınlarında bulunan tarihi Eflatun Pınar olmaktadır. Araştırmalara göre bu türe ait nüfus verisi elde yoktur, ancak yayıldığı bütün derelerde bol ve yaygın olarak bulunurlar. Bu tür Beyşehir Gölü’ne akan 15’e yakın derede ve Manavgat nehrinde hala çok miktarda bulunmaktadır. (Freyhof, 2014j).


Beyşehir Çöpçü Balığı (Oxynoemacheilus atili)

Bu türün yaşam alanları, yavaş ve orta akışları olan suları tercih ederek yaşamakta. Bu türün tehlikeye girmesi, suyun azalması ve doğa değerinin bozulması türün yok olmasına başlıca nedendir. Tüm akarsularda hala bol miktarda bulunmakla birlikte akarsulardan su çekilmesi nedeniyle su sıkıntısı yaşanmaktadır. Hala akar sularda bulunması yanında gittikçe yaşam alanlarının daralmasına, suların çekilmesi ve yabancı avcı türlerin (etkileri bilinmemektedir) yaşam alanlarını istila etmesi nedeniyle yavaş yavaş azalmaktadır.

Kaya balığı (Gobio microlepidotus)
Kaya Balığı (Gobio microlepidotus) yok olmak üzere olduğu için Kırmızı Liste Kategorisi, VU (Vulnerable) bunmaktadır. Kaya Balığı Beyşehir Gölü’ne akan derelerde yaşamakta olup, çoğunlukla göle akan Eylikler, Üstünler, Sarıöz, Soğuksu, İlırmak ve Bozkır Çayı ile Çarşamba Kanalı, Eflatun Pınar kaynağında ve Suğla Gölünde yaşamaktadır.


Kaya Balığı (Gobio microlepidotus)

Üremesi konusunda ise eskisi gibi olmayıp, giderek nüfus yoğunluğunda düşmektedir. Ekonomik değeri: ise düşük değerli bir besindir. Yaşam alanları, kum ve çakıl altındaki yavaş akan veya orta derecede hızlı akan sularla, çok yoğun olan su bitkisi alanlarında yaşama tutunurlar. Bu balık türünün yaşamına tehdit, yaşadığı akar suların önlerine barajlar kurulması ile suların çekilmesi soyu, bir daha geriye dönüşümü olmayacak biçimde kaybolmaktadır. Ayrıca doğal yaşam alanı olan göle atılan etçil sudak balıkları tarafından yenir olması da yok olmasına neden olmaktadır. Bu göle sonradan atılan yabancı sudak balığı ve diğer yabancı türler göle sahip olduklarından bu balıklar ise çoğunlukla gölde kalırken bu türlerde gölden uzaklaşarak daha çok akar sulu derelerde yaşama tutunmuşlardır…

Yılanbalığı, Taşısıran (Cobitis bilseli)
Yılanbalığı (Cobitis bilseli) olan bu tür de Kırmızı Liste Kategorisi: EN-Tehlike altında bulunmaktadır. Beyşehir Gölü’nün kuzeydoğusuna doğru uzanan Sarıöz ve Sarıçay derelerinde ve Soğuksu ve Üstünler Çaylarında, Beyşehir göl çıkışındaki Çarşamba Kanalında, Seydişehir Suğla Gölü’nde de yaşamaktadır.


Yılanbalığı, Taşısıran (Cobitis bilseli)

Yılanbalığının üremesi ise yukarda adı geçen bütün bölgelerde oldukça bol bulunur ve var olan çoğunluk eğilimleri tam bilinmemektedir. Bu balık belirli bölgede yaşamı tehdit altındadır ve nüfus oranı tam olarak bilinmemektedir. Yılanbalığının ekonomik değeri ise balıkçılar için pek değeri olmayan bir türdür. Yaşam alanları ise, gölde veya bol suyu akan kumlu ve çakıllı, bol yoğun bitki örtüsüne olan derelerin tabanlarında yaşamayı severler.

Yılanbalığı türü, yaşadığı akarsuların ve kanallar kirlenmesi yaşamlarını tehdit etmektedir. Ayrıca göle atılan yerli, göle özgü olmayan sudak balığı nedeniyle göldeki yerli balık çeşitliliğinde azalmalar olmasının nedeni olmuştur. Yaşayanlar da etçil dişli sudak balığından kaçarak daha çok sudak balığının gidemediği kıyılara ve akar derelere sığınmışlardır.

Son yıllarda yabancı türler Pseudorasobra parva, Knipowitschia caucasica ve Alburnus escherichii adlı balık türlerinin yerli Beyşehir Gölü balık türlerinin bulunduğu derelerdeki nüfus türlerini artırdığı ve ayrıca yerli türler üzerine etkileri bilinmemektedir.

Yılanbalığı (Cobitis battalgili) 
Yılanbalığı (Cobitis battalgili) Kırmızı Liste Kategorisi: EN (Endangered)-Tehlike altında! Bu türün Beyşehir havzasında bulunan kuzeyinde Çeltek Deresi, doğusunda Eflatun Pınarı Deresi, güneyinde İlırmak Deresi diye üç dere bulunmaktadır.

Ayrıca Akdeniz Havzasında Manavgat Deresi’nde bulunur. Türlerin yaşama karşı sürekli azalmaktadır. Halk arasında ekonomik değeri ise pek yoktur. Yaşam alanları ise çakıllı, kumlu, balçıklı alanlarda yaşama tutunurlar. Yani, balçıklı, kumlu yataklardan akan su ve yoğun su altı bitki örtüsü arasında yaşamayı sever. Beyşehir havzasındaki orta derecede kirlenmiş derelerde doğal olarak yaşayabilmektedir.


Yılanbalığı (Cobitis battalgili)

Koruma eylemleri: Bu türler için halihazırda herhangi bir koruma faaliyeti bulunmamaktadır. Bölgenin korunması, su kaynaklarının yönetimi ve yabancı türlerin artışına yönelik farkındalık ve bunun kontrolü önerilen faaliyetlerdir. Ayrıca, bu türün dağılımı bazı saha araştırmalarıyla daha iyi aydınlatılmalıdır (Freyhof, 2014f).

Kızılkanat, Kababurun (Chondrostoma beysehirense)
Kızılkanat Balığı (Chondrostoma beysehirense) Kababurun olarakta bilinen bu balık türü Kırmızı Liste Kategorisi: EN (Endangered)- Tehlike altındadır. Bu tür, salt Anadolu’daki Beyşehir Gölü’ne akan üç akarsudan Sarıöz kanalı, Soğuksu ve Üstünler Çayları ile Suğla Gölü olarak bilinmektedir. (Freyhof, 2014e ve Küçük ve Gülle, 2014).

Bu türün üremesi çok düşüktür ve salt içeriye doğru akan akarsularda görülürler. Türün Beyşehir Gölü havzasında görüldüğü ve 1954 yılında birileri tarafından göle atılan yabancı tür olan sudağın yüzünden dolayı Beyşehir Gölündeki yerli balıklar arasında çok büyük bir balık türlerinin yok olarak çöküşünü hazırlamıştır. Beyşehir halkı için ekonomik değeri olup, Beyşehir Gölünde yaşayan bu balık ticari bir türdü.


Kızılkanat Kababurun (Chondrostoma beysehirense)

Kızılkanat balığının yaşam alanları, orta derecede hızlı akan, suyun berrak ve genelde vejetasyon olan akıntılarda yaşar. Su çıkarma sondajların ve su akan derelere barajlar yapılması oraların su tutması yanında iklim değişikliği, yağışların azalması yüzünden ciddi kuraklıkla birlikte, göle atılan yabancı türlerin baskısı bu türe büyük tehdit olmuştur. Artık çok geç kalınmış, türün, göle sonradan atılan sudak balıklarının istilası sonucu bir daha yeniden üreyip çoğalması çok zordur, bu tür için aktif bir koruma söz konusu değildir artık.

Yararlanılan Kaynak: Freyhof, 2014e). 2014 yılında Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi işbirliği ile üretilen kızılkanatlar göle salınmıştır. 

Dişli Sazancık Balığı (Aphanius anatoliae)
Dişli Sazancık Balığı (Aphanius anatoliae) Bir başka adı da yosun balığı olan bu tür, Kırmızı Liste Kategorisi: NT (Near Threatened)- Tehlike altına girmeye yakındır. Yaşam alanı ise, Anadolu’da endemik (yör3eye özgü) olan bu türün Beyşehir ve Eğirdir gölleri ile bu göllerin havzalarındaki durgun akarsular, kaynak sularında bulunur.


Dişli Sazancık Balığı (Aphanius anatoliae)

Beyşehir Gölü Havzası’ndaki Eflatun Pınar kaynağında ve gölün kıyısal alanlarında yaygın olup Büyükçay Kaynağı, İlırmak Deresi’nde de yaşadığı bilinmektedir. Üremesi ise, birçoğu bölgedeki pek çok tehdit nedeniyle yok olma eğilimindedir. Halk arasında da bu türün balıkçıların avladıkları türden değildir.

Dişli Sazancık Balığın yaşam alanları ise, temiz, iyi oksijenlenen akış halindeki tatlı sular, kaynaklar ve kaynakların oluşturduğu küçük gölcüklerde yaşarlar. Su çekilmesi ile, akarsuyun ve kaynakların kuruması, kurutulması bu türe yönelik büyük tehditlerdir. Yine bu tür, dışarıdan getirilen, Beyşehir Gölüne atılan sudak (Sander lucioperca), gümüşi havuz balığı (Carassius gibelio), sivrisinek balığı Gambusia sp. ve gümüş balığı (Atherina boyeri) türlerinden de etkilenmekte olup, şu anda sivrisinek balığının dağılımı, Beyşehir yöresinde düşük kış sıcaklıklarının artması ile gelecekte ki iklim değişikliği ile bölgede bu sivrisinek balığının çoğalma ve dağılım alanının artmasına neden olacaktır.

Hitit yağ balığı (Pseudophoxinus hittitorum)
Hitit Yağ Balığı (Pseudophoxinus hittitorum) IUCN kategorisi: EN (Endangered)- soyu tükenme tehlikesi altındadır. Bu tür Beyşehir Gölü’nün doğusunda bulunan Eflatun Pınar Deresi’nde ve Beyşehir Gölü’nün güneyinden akan Bakaran Deresi’nde ve Yeşildağ’da bulunan Deliktaş Kaynağı bulunmaktadır. En yaygın olduğu bölgeler ise Eflatun Pınarı, gölün batı kıyılarındaki kaynak suları ve Derebucak Çayıdır.


Hitit Yağ Balığı (Pseudophoxinus hittitorum)

Bu türün üremesi ve eğilimleri hakkında derinlemesine bir veri bulunmamaktadır, ancak bölgedeki birçok tehdit nedeniyle kuşkusuz yavaş yavaş azalarak yok olacağı biliniyor. Yetiştiği alanlar, yoğun bitki örtüsü olan dereler veya temiz, soğuk kaynaklı suları olan dereler tarafından beslenen ırmaklarda bulunur. Suların çekilmesi, barajlar tarafından akar suların önünün kesilmesi, sularda kirliliğin artması, iklim değişikliğine bağlı olarak yağışların git gide azalması bu tür için başlıca tehditlerdir. Selman Zebil 8 Eylül 2025

Yararlanılan Kaynaklar:
Burçin Feran, Itri Levent Erko
E. Bayçelebi, D. Turan, B. Japoshvili, 2015. Fish Fauna of Çoruh River and Two First Record for Turkey. Turkish Journal of Fisheries and Aquatic Sciences (15). pp. 783-794.

Doğa. 2018. “Diverse and Fragile: Turkey’s Wetlands” Doğa Derneği, İzmir. (Yayınlanmamış rapor)

J. Freyhof, 2014c. Pseudophoxinus hittitorum. The IUCN Red List of Threatened Species 2014: e.T19449272A19849689. http://dx.doi.org/10.2305/IUCN. UK.2014-1.RLTS.T19449272A19849689.en. Downloaded on 08 July 2017.

F. Küçük, İ. Gülle, “Beyşehir Sirazbalığı (Capoeta mauricii)’nın Yayılış Alanı, Korunması ve Geliştirilmesine Yönelik Yaklaşımlar.” 2. Balıklandırma ve Rezervuar Yönetimi Sempozyumu. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Eğirdir Su Ürünleri Arş. İstasyonu Müdürlüğü, 20-22 Mayıs 2015, Eğirdir

Eastern Mediterranean. Cambridge, UK, Malaga, Spain and Gland, Switzerland: IUCN. xiv+132pp.

D. Turan, M. Kottelat, S. Engin. 2009. “Two new species of trouts, resident and migratory, sympatric in streams of northern Anatolia (Salmoniformes: Salmonidae). Ichthyological Explorationof Freshwater” Journal, 20, 333-364.

D. Turan, M. Kottelat, Y. Bektaş, 2011. “Salmo tigridis, a new species of trout from the Tigris River, Turkey (Teleostei: Salmonidae)”. Zootaxa 2993: 23-33.

D. Turan, M. Kottelat, S. Engin, 2012. The trouts of the Mediterranean drainages of southern Anatolia, Turkey, with description of three new species (Teleostei: Salmonidae). Ichthyological Exploration of Freshwaters 23: 219–236.

D. Turan, M. Kottelat, S. Engin, 2014a. Two new species of trouts from the Euphrates drainage, Turkey (teleostei: Salmonidae). Ichthyological Exploration of Freshwaters 24 (3): 275-287.

5 Eylül 2025 Cuma

BEYŞEHİR GÖLÜNDE YÖREYE ÖZGÜ (ENDEMİK) TÜR GÖĞÜCE BALIĞI YOK EDENLER




Beyşehir Gölündeki Göğüce-Gökçe Balığı (Alburnus akili)
Başka göllerde bulunmayan, salt Beyşehir Gölü'nde yaşayan endemik bir tür olan Gökçe Balığı (Alburnus akili) nasıl yok oldu gitti (!?) Bu adı geçen balık bol çıkar, ucuz satılır, yoksulların doyasıya yedikleri balıktı. Beyşehir Gölündeki doğal yaşama bazı kirli kişiler, kirli ellerini uzatarak gölün otçul gökçe balığını, göle etçil balığını atarak yok ettiler. Türkiye'nin en büyük 3. Gölünden biri olan Beyşehir gölünde yaşayan, endemik (yöreye özgü, başka göllerde bulunmayan) bir tür balıktı, soyunu kuruttular. Bu bile tek başına ağır bir hıyanetti!


Göğüce, Gökçe Balığı (Alburnus akili) balığın yaşadığı Beyşehir bölgesi haritası.

Gökçe balığı (Alburnus akili), Kemikli balıklardan, sazangiller (Cyprinidae) ailesinden olup, yalnızca yakın geçmişte Türkiye'nin Beyşehir Gölü'nde yaşayan 40 yaş üzeri çok kişinin bildiği bu göğüce balığının soyu tümüyle tükendi, tüketildi. Gökçe balığın soyu sonradan göle 1955 yılında üremesi için, düşünülmeden, plansız bir biçimde atılan etçil balıklar yüzünden soyu tükendikçe bir yandan da aşırı biçimde avlanmaların sonucun da Beyşehir Gölü'ne 1955 yılında sudak adlı etçil (otobur) balığın atılmasıyla Gökçe balığının sayısı gittikçe azalmış 1998 yılına gelindiğinde ise sonu gelmiş bir daha hiç görülmemiştir.


Beyşehir Gölünde Var Olup Yok Edilen Gövce Balığı (Alburnus akili)

Kemikli balıklar türünden olan gökçe balığının iskeletleri kemik yapıda ve dentin kökenli elemanlar bulunan balıkları içeren bir omurgalı üst sınıftandır. Boyu 25 santime kadar olabilen, eti oldukça lezzetli, gölden bolca çıkan, uzuz yoksullar için elverişli bir balık türüydü. Balığın gövdesi füze biçimli, resimlerdeki gibi ağız üst durumlu, alt çene daha uzundu. Anüs yüzgeçleri uzun ve başlangıç ışını ise diğerlerine göre daha uzundu. Kuyruk yüzgeci çatallı olup lopların ucu sivriydi. Renk sırtta koyu gri, yanda ve karında gümüşi ak renkliydi. Gökçe balığı küçük gözlü fanyalı ağ, ığrıp ile avlanırdı.

Ayrıca vücut yapıları çeşitli şekillerde olabilir. Vücutları üzerindeki pullar sikloid, ktenoid veya ganoid tiptedir. Kuyruk yüzgeçleri genellikle homoserk yapıdadır, ancak çeşitli gruplarda farklılık gösteren balığın özelliklerinden olan göğüce balığı oldukça meraklı, kendini diğer balıklardan üstün gören bir yapıya sahip bir balık türündendi.

Bazı çıkarcı kişilerin hırsı ve doymazlığı yüzünden 1955 yılında göle Sudak ve Sazan balıklarının atılmasıyla bu tür balıklar tarafından soyu tükendi. Araştırmalara göre 2013 yılından itibaren soyu tükenen bu balık türü bir daha gölde hiç görülmemiştir.

Hıyanetin kara yüzü, otçul olan Göğüce balığını yaylım alanlarına aşırı avlanması ve istilacı, etçil türlerin bırakılması ve bu ot ile beslenen balıkları sonradan göle atılan et ile beslenen balıkların yemesi sonucu gölde kirlilik ve aşırı ölçüde otlanmasına neden olmuştur. Bunun vebali kime aittir? Bu fikri ortaya atan, kabul eden, geri zekalı veya kurnazlık olsun diye izin verenler cezasız mı kalmalıydı? Bunu neye dayanarak yapıldığını tam manasıyla bilen yok, sorgulayan ise hiç yok!


Gövce Balığı (Alburnus akili)

Önemli sorulardan biri de sudak balığı ve benzerleri, göle atılan bu balıklar etten başka bir şey yemezler. Gökçe balığı ise gölde var olan planktonlarla beslenir ve dolaylı olarak gölün otlanmasını engelleyici yönde büyük katkılar sağlarlardı. Hangi akla dayanıldıysa, göle atılan bu etçil balıklar salt gökçe balığını değil kendi türünden olan güçsüz balıkları da yiyorlar. Her Beyşehir sevdalısıyım diyeler bu konuda pek sesi çıkmamaktadır veya olayın vahametini bilmemektedir.


Gövce Balığı (Alburnus akili)

Beyşehir gölüne özgü olan endemik (yöreye özgü) gökçe balığı sürü halinde yaşar aşırı biçimde hızlı çoğalan bir balık olması ve Beyşehir gölünün tamamı bu balık ile doluydu.

Ne olduysa, 1955 yılında İstanbul Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü, Beyşehir ve Eğirdir göllerine 10 bin adet yırtıcı et yiyici levrek türü olan Sudak balığını (Sander lucioperca) göle bırakmışlar. Bu etçil aynı balıkları, Konya Altınapa ve İvriz baraj göllerine ve Isparta Gölcük Gölü’ne de üremeleri için bilinçsizce, araştırmadan üreyerek çoğalmaları amacıyla bırakılmıştır. Ancak, bu yırtıcı levrek türü, bütün bu göllerdeki otçul, ot ile beslenen yerli balık türlerini yiyerek onlara baskın geldi ve git gide azalmasına ve sonunda yok olmasına neden olmuştur. Yani kısacası, etçil (etobur) balıkların göle bırakılan (Sudak balığı) otçul balık soyunun yok olmasına neden olmuştur. Selman Zebil 5 Eylül 2025

Yararlanılan Kaynaklar:
Ö. Zencir, Korkmaz, A.Ş. 2004. Beyşehir Gölü Kadife Balıklarının (Tinca tinca L.,1758) Et
Verimi ve Vücut Kompozisyonu. Tarım Bilimleri Dergisi, 10 (4): 474-480.
Guler, G. O., Aktumsek, A., Citil, O.B., Arslan, A., Torlak, E. 2007. Seasonal variations on total
fatty acid composition of fillets of zander (Sander lucioperca) in Beyşehir Lake (TURKEY). Food Chemistry, 103: 1241-1246.

Ş. Çınar, Çubuk, H., Tümgelir, L., Çetinkaya, S. 2006. Beyşehir Gölü’ndeki Sudak Popülasyonu

(Sander lucioperca Linnaeus, 1758)’nun Büyüme Özellikleri. 1. Uluslararası Beyşehir ve Yöresi Sempozyumu, Beyşehir-Konya, 11-13 Mayıs 2006, 710-717.

Emre Çağlak, Barış Karslı: Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Dergisi, 9 (1): 1-8 (2013)
Beyşehir Gölü Sudak (Sander lucioperca Linnaeus, 1758) Balıklarının Mevsimsel Et
Verimi ve Kimyasal Kompozisyonu. 

Battalgil, 1942
M. Ali Kaya (Gövce Balığı)
Tekinşen, K. K., Gökmen, M. 2007. Beyşehir’de Üretilen Dondurulmuş Sudak Balığı (Stizostedion
lucioperca) Filetolarının Bakteriyolojik Kalitesi. Vet. Bil. Derg., 23 (3-4): 57-64.

4 Eylül 2025 Perşembe

BEYŞEHİR GÖLÜNDE YETİŞEN NİLÜFERLERİNDEN İKİSİ



Ak Nilüfer (Nymphaea alba)
Nilüfergiller (Nymphaeaceae) ailesinden olup, bir tür nilüferdir. Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya'nın batı ve orta kısımlarında genellikle yavaş akan ırmak kıyılarındaki görece sığ sularda, göl ve göletlerde doğal olarak yetişir ve bahar sonundan güz başına kadar gösterişli beyaz çiçekler açan bir bitkidir. Bitki soğuğa oldukça dayanıklı bir türdür.


Beyşehir Gölünde yetişen Ak nilüfer (Nymphaea alba L.)

Sulak alanları sevdiği için adını nimfler yani periler, Akhilleus ve Thamyris gibi, Yunan erkeklerinin doğaüstü güzelliklerine ve baştan çıkarıcı cazibelerine aşık nimflerden aldığına atıfta bulunulur. Diğer bir türü daha vardır, yaprakları yukarıdakine benzer, ancak kökü beyaz, çiçekleri ise parlak ve sarı renklidir. Kökü şarapla içilirse vajinadan gelen beyaz akıntılarla mücadele eder.

Yaprakları yuvarlak bir fincan şeklinde ancak sap kısmı hafif dar üçgen şeklinde açık olup, ortası sarı, kar beyazında gösterişli çiçekleri vardır. Alt kısmı kahverengimsi veya kırmızımsı esmer, üst yüzeyi koyu yeşil, derimsidir. Su içinden çıkarak tez büyüyen ve böyle olunca da küçük sığ havuzlar için uygun değildir. Bir metreye yakın su derinliğine suya gereksinim duyarak yetişir.

Köken Bilimi: Cins adı antik Yunancada “su perisi” anlamınadır. Adını hem Hellen hem de Roma mitolojisinde doğanın her köşesinde bulunduğuna inanılan ruhsal varlıklardan birinden almıştır. Bu adı alması, Hercules’e duyduğu kıskançlık nedeniyle ölen bir su perisidir. Nymphalara büyük saygı duyuluyor olsa da onların adına adanmış tapınakları yoktur. Bununla birlikte mağaralarda bu varlıklara ibadet edilirdi. Nymphalar su, dağ ve orman nymphaları olmak üzere üç belirgin gruba ayrılmışlardır. “Epitet” Latince ak anlamına, açık bir biçimde bu türün çiçek rengine işaret eder. Bitkinin ikili adlandırma öncesi adı “Nymphaea alba majör” olmaktadır.

Kullanımı ve Yaraları: Kökü nişasta bakımından zengin olup pişirilerek tüketilmektedir. Bunun yanında tohumları kavrularak kahve gibi içilmektedir. Ancak sinir sistemi üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Yatıştırıcı ve afrodizyak özelliği vardır. Kökleri kaynatılarak dizanteri ve ishal tedavisinde kullanılmıştır. Böbrek ağrısı için ayrıca boğaz ağrısı için gargara olarak kullanılır. Ayrıca rizomları yatıştırıcı, sıraca tedavi edici, büzücü, kardiyo tonik ve sakinleştiricidir.

Dioscorides, kulunç, cilt hastalıkları, kellik, aşırı âdet kanaması, dizanteri ve mide, mesane ve dalak hastalıklarının tedavisinde kullanıldığını, sürekli alınmasının iktidarsızlığa neden olacağını belirtilmiş, ıslak rüya görenlere tavsiye etmiştir. Öksürük ve zatürre vakalarında başvurulduğunu belirtmiştir.

Nilüfer Anadolu’da, menenjit, uykusuzluk, cilt hastalıkları, saç ve sakal dökülmesi, melankoli, zatülcenp, idrar yolu hastalıkları, baş ağrısı, göz ağrısı, kulak ağrısı, nezle, boğaz rahatsızlıkları, göğüs hastalıkları, kalp hastalıkları, sıtma, işitme sorunları, hemoroid, epilepsi, çiçek, veba, nezle, ishal ve kadın hastalıklarının tedavisinde kullanılmış, hafıza güçlendirici, kaşıntı giderici, yanık giderici ve öksürük giderici olarak yararlanılmıştır. Ayrıca bitkiyi rüyada görmek hastalık olarak tabir edilmiştir.

Nilüfer Bitkisinin Türk Uygarlığındaki yeri: Nîlûfer, Nelumbo nucifera’nın Sanskritçedeki karşılığı olan nilotpaladan değişikliğe uğramıştır. Su meyvesi anlamını veren Halîmî, göllerde yetişen sarı çiçekli ünlü bir bitki olduğunu, şerbet yapımında kullanıldığını ve nilüfer ile nûfer adları ile bilinmektedir.

Sarı Nilüfer (Nuphar lutea)
Beyşehir Gölü içerinde yetişen Sarı nilüfer, nilüfer takımı nymphaeales olup, nilüfergiller (nymphaeaceae) ailesindendir. Görece olarak sığ sularda görülen ve bahar ortasından güz 

başına kadar gösterişli sarı çiçekler açan bir bitki türü olup, nilüferiler ailesine bağlı sarı nilüfer cinsinden 3-8 santim çapında kalın rizomları olan ve genellikle 2-3 metre kadar boylanabilen bir bitkidir.

Beyşehir Gölünde yetişen Sarı nilüfer (Nuphar lutea L.)

Tanımı: Yaprak sapı 50 santime kadar uzunluğa ulaşır ve çıplak, yüzücü yaprak ayası eliptik, 15’ten 30 santime kadar uzayabilen, 10 ile 22 santim genişliğinde, derimsi, abaksiyal olarak çıplak veya havlı, adaksiyal olarak çıplak, tabanı yüreksi ve taban lobları yayılıcıdır. Çiçekler 50 santim uzunluğundaki çıplak sap üzerinde tek, 4-5 santim çapında, erselik, terminal ve suyun üzerindedir. Çanak yaprak parlak sarı renkli, yumurtamsı ila dairesel, 2-3 santim uzunluğunda ve 5 veya 6 tanedir. Çanak yapraklar tarafından gizlenmiş çok sayıda sarı renkli ve şeritsi taç yaprak bulunmaktadır. Başçıklar sarı renkli ve 4-7 milimetre kadar uzunluktadır.


Beyşehir Gölünde yetişen Sarı nilüfer (Nuphar lutea L.)

Bitki doğal olarak Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’da yayılış gösterir. Yaşam alanları dalgasız, derin olmayan durgun sularda ve yavaş akan derelerde yetiştiği görülmektedir. Genellikle nisan ve eylül ayları arasında sarı çiçek açar. Meyve yeşil renkli olup şişe biçimlidir ve çok sayıda tohumu içinde barındırır. Tohumlar zeytin yeşili renkli, yumurtamsı ve 5 milimetre uzunluğundadır.

Köken Yapısı: Cins adı Sanskritçe de nilüfer anlamına gelir. Türkçedeki nilüfer sözcüğü de bu dilden gelmektedir. Latince “Epitet” sarı anlamına gelir ve böylece açık bir biçimde türün çiçek rengine işaret eder. Beri taraftan Nuphar cinsine bağlı bütün türlerin çiçekleri sarı renklidir. Tür önceden Nymphaea cinsine bağlı idi ve onu Nymphaea Alba’dan ayırt etmek için çiçek rengi vurgulanmıştır. İkili adlandırma öncesi adı “Nymphaea lutea major” olarak dillendirilmiştir.

Kullanımı ve Yenilmesi: Kök çiğ ya da pişirilerek tüketilmektedir. Kökü nişasta bakımından zengin olduğundan, uzun süre kaynatıldığında koyun karaciğeri tadında olur. Tohumları ise öğütülerek ekmek veya çorba yapımında kullanılır. Çiçeklerinden ferahlatıcı bir içecek elde edilebilir. Bitkinin erken Neolitik çağda gıda amaçlı olarak tüketildiği bilinmektedir. Kış ve bahar aylarında toplanan kökler haşlandıktan ya da kavrulduktan sonra soyularak kurutulur ve sonra öğütülerek un haline getirilir.

Yaraları: Taze kök, yatıştırıcı, büzücüdür. Rizomlar kurutularak kanamayı durdurmak için kullanılmıştır. Ayrıca köklerden yapılan çaya dizanteri, ishal tedavisinde başvurulmuştur. Bunun yanında köklerden yapılan lapa, şişlik, çıban, tümör, iltihaplı cilt şikayetlerinin tedavisinde önerilmiştir. Selman Zebil 4 Eylül 2025

Ayrıntılı Bilgiler: © Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.567-568.
Nilüferler konusunda kaynak: Fl. Graec. Prodr. 1: 361 (1809). Yazar: (L.) Sm. Herbaryum
veya Ascomycetes)

3 Eylül 2025 Çarşamba

BEYŞEHİR GÖLÜ OTLANARAK KURUYOR, YAZIK!



Yıldız su mercimeği Lemna trisulca L.)
Beyşehir Gölünde yaşayan su mercimeği Araceae ailesinden olup, bir tür su bitkisi türüdür. Bitkinin eş anlamlısı Staurogeton trisulcus (L.) Schur; Beyşehir Gölü içinde yetişen su mercimeği, sarmaşık yapraklı, yarı kozmopolit bir dağılıma sahiptir. Diğer su mercimeklerinin aksine bunun çiçeklenme veya meyve verme dönemleri dışında, yüzen değil, su altında kalan yaprakları vardır. Su yüzeyinin 12-14 milim altına kadar iner. Ayrıca diğer su mercimeklerinin aksine, çok sayıda yapraklar aynı anda birbirine bağlı kalır.


Beyşehir Gölünde Su mercimeği (Lemna trisulca L.)


Beyşehir Gölünde Bir Başka görüntülü Su mercimeği (Lemna trisulca L.)

Bu bitkide çiçek açan yapraklar, bitkisel yapraklardan daha küçüktür ve çiçekleri sunmak için suyun altından yüzeye doğru biraz kıvrılır. Yani bu, rahat bir görünümde, çiçek açan yaprakların ak çiçek lekeleriyle Lemna minor formatına daha çok benzeyen, hemen altında belirgin biçimde daha yeşil olan Lemna trisulca ile kızarık su mercimeklerine benzemesine neden olabiliyor…

Yivlisumercimeği Araceae Lemna / Lemna trisulca
Yivli sumercimeği (Lemna trisulca) Yılanyastığıgiller (Araceae) ailesinden bir türdür. Türkiye'de Istranca, Çatalca, Kocaeli, Ergene, Güney Marmara, Batı ve Doğu Karadeniz, Asıl Ege, İç Batı Anadolu, Yukarı Kızılırmak, Konya, Beyşehir Gölü, Yukarı Fırat, Yukarı Murat-Van, Antalya alt bölgelerinde doğal yayılış göstermektedir.

Su Mercimeği (Stuckenia pectinata)
Beyşehir Gölünde yaşayan su mercimeğinin eş anlamlısı (Potamogeton pectinatus), yaygın olarak sago su mercimeği veya rezene su mercimeği olarak adlandırılan ve bazen şerit otu olarak da bilinen, Antarktika hariç dışında bütün kıtalarda tatlı ve acı suda yetişen kozmopolit bir türdür. Rezene su merceği (Stuckenia pectinata) tamamen su altında yaşayan bir tür su bitkisidir ve yüzen veya çıkmış yaprakları yoktur.


Beyşehir Gölünde yetişen Rezene Su Mercimeği (Stuckenia pectinata) eş. Potamogeton pectinatus)

Su altında yaşayan rezene su merceği (Stuckenia pectinata) bir tür su bitkisi olarak su yüzüne çıkmış veya yüzen yaprakları yoktur. Ancak çiçekler rüzgarla tozlaşır, tohumlar yüzer. Nişasta bakımından zengin yumrular rizomlar üzerinde oluşur. Üreme, yumrular ve bitki parçalarıyla vejetatif veya tohumlarla eşeyli olabilir.


Beyşehir Gölünde Yetişen Rezene “saga” su mercimeği (Stuckenia pectinata)

Bitki bazı su kuşu türlerine besin sağlar. Besleyici yumrular, bitkinin yayılmasına yardımcı olan tuval sırtlı kuş da dahil olmak üzere su kuşları için gölde önemli bir besin kaynağı olur. Ancak, bu bitki, ötrofikasyona dayanıklı olduğundan kanallar ve diğer su yollarında rahatsız edici bir ot olabilir duruma gelmektedir.


Beyşehir Gölünde Yetişen Rezene “saga” su mercimeği (Stuckenia pectinata)


Beyşehir Gölünde Yetişen Rezene “saga” su mercimeği (Stuckenia pectinata)

Su Mercimeği (Potamogeton crispus)
Beyşehir Gölüne ve Türkiye’deki diğer büyük iç göllere getirilmiştir…
Bu bitki, kıvırcık yapraklı su mercimeği bitkisi olan bu bitki, istilacı bir tür olarak bilinir. bir metreye kadar uzayabilir ve yassı dallı bir gövde üreten rizomatöz olup, çok yıllık bir bitkidir. Bitkinin su altında kalan yaprakları dönüşümlü olarak dizilmiştir.

Bu bitkinin adları, çıtır yapraklı su mercimeği, kıvırcık su mercimeği, kıvırcık yapraklı su mercimeği veya kıvrık su mercimeği olarak bilinir ve Avrasya'ya özgü bir tür su bitkisi türüdür ancak Kuzey Amerika'ya da götürülerek bölgede genellikle zararlı bir ot türü sayılmıştır.


Beyşehir Gölünde Yetişen Çıtır yapraklı Su Mercimeği (Potamogeton crispus L.)

Daha Çok Yetiştiği Alanlar: Kıvırcık su mercimeği, küçük göletler ve hendekler de dahil olmak üzere, durgun ve yavaş akan sularda yetişen, doğal yaşam alanının çoğunda yaygın olarak yetişir. Durgun veya yavaş akan kireçli sularda ince substratlar gerektirir. Bununla birlikte, önemli besin kirliliğine dayanıklıdır ve bu bitki daha hassas su mercimeği türlerinin azaldığı yoğun tarım yapılan alanlarda varlığını sürdürmesini sağlamıştır.


Beyşehir Gölünde Yetişen Çıtır yapraklı Su Mercimeği (Potamogeton crispus L.)

Tel Susümbülü (Potamogeton lucens)
Susümbülügiller ailesine bağlı Su sümbülü cinsinden sürünücü rizomlu olan ve düz, yuvarlak, dallı gövdeleri bulunan, genelde 2,5 metreye kadar boylanabilen bir bitkidir. Bu Potamogeton lucens veya parlayan su mercimeği, Avrasya ve Kuzey Afrika'ya özgü çok yıllık bir tür su bitkisidir. Daha çok derin ve durgun veya yavaş akan, kireçli tatlı su kıyılarında yetişerek yaşamını sürdürür. Su sümbülü (Potamogeton lucens) bitkisi, göl ve derelerde görülen ve parlak yarı saydam yaprakları ile karakteristik olan sucul, suda yaşayan bir bitkidir.


Beyşehir Gölünde Yetişen Parlak Su Sümbülü (Potamogeton lucens)

Tanımı İse: Yapraklar dikdörtgensi mızraksı olup ters yumurtamsı eliptik, kıyıları sıklıkla dalgalı, 8 ile 20 santime kadar uzayabilen ve 2,5’tan 6,5 santime kadar genişleyebilen bir bitkidir. Bunlar soluk yeşil ya da sarımsı renkli, saydam ve belirgin damarlıdır.

Bitkinin Görünümü: Yaprakların tamamı su altında, genellikle sarımsı yeşil renkli, sapsız veya saplıdır. Yaprak sapı olursa 2 santim uzunluğuna kadardır. Dallardaki yapraklar gövdedeki yapraklardan daha küçüktür. Kulakçık 7 santim uzunluğunda ve otsudur.

Çiçek kurulu sapı 20 santim uzunluğunda ve tepeye doğru kalınlaşma eğilimindedir. Çiçek kurulu başak formunda ve olup, 6 santim uzunluğundadır. Küçücük meyveleri 2,5, 3,5 milimetre uzunluğunda ve ters oval ve yuvarlaktır.

Yetiştiği alanlar ise, göllerde ve sulu derelerde görülen bitki genellikle nisan ve temmuz ayları arasında çiçeklerini açar ve deniz seviyesinden 1500 metreye kadar olan yüksekliklere kadar yerlerde yetişir.

Bu cinsin adı Antik Yunanca “nehir komşusu” anlamına gelir ve dolayısıyla cinsin sucul karakterine işaret eder. Latince “Epitet” parlak anlamına gelir ve bu bağlamda türün yaprak yapısının parlak görünümüne işaret eder. İkili adlandırma öncesi “Potamogeton foliis angustis splendentibus” adını taşımaktadır. Selman Zebil 3 Eylül 2025

Not: Potamogeton lucens lucens “parlayan” anlamına gelir, Linnaeus'un Species Plantarum (1753) adlı yapıtında adlandırdığı özgün türlerden biriydi. Parlayan su mercimeği morfolojik olarak oldukça değişkendir ve bu nedenle şaşırtıcı sayıda eşanlamlısı vardır.

Bilimsel olarak Lemna trisulca L. şeklinde tanımlanır. Tür epiteti ardına yazılan kısaltmalar türü yayınlayan bilim insanını belirtir. L. kısaltması bilim insanı modern taksonominin babası İsveçli botanikçi doktor, zoolog Carl Linnaeus (1707-1778) için kullanılmıştır.

Kaynaklar: 
Not: Bilimsel olarak Lemna trisulca L. şeklinde tanımlanır. Tür epiteti ardına yazılan kısaltmalar türü yayınlayan bilim insanını belirtir. L. kısaltması bilim insanı modern taksonominin babası İsveçli botanikçi doktor, zoolog Carl Linnaeus (1707-1778) için kullanılmıştır.

Kaynaklar
NGBB (2022). Bizim Bitkiler. https://bizimbitkiler.org.tr. (Türkiye bitkileri listesi, yayılış bilgileri ve Türkçe adları)
Kırsal Çevre (Sürekli). Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği. http://www.kirsalcevre.org.tr (Gönüllülerin bölgesel gözlemleri ile yayılış bilgilerinin güncellenmesi)


Wikipedia, “Çıtır yapraklı su mercimeği” (Potamogeton crispus)
NGBB (2022). Bizim Bitkiler. https://bizimbitkiler.org.tr. (Türkiye bitkileri listesi, yayılış bilgileri ve Türkçe adları)
Kırsal Çevre (Sürekli). Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği. http://www.kirsalcevre.org.tr (Gönüllülerin bölgesel gözlemleri ile yayılış bilgilerinin güncellenmesi)


Lindon, Heather, Gardiner, Lauren, Vorontsova, Maria, & Brady, Abigail. (2020). Gendered Author List International Plant Names Index 2020 (Version 2), Zenodo. https://doi.org/10.5281/zenodo.3911077 (Flora tür epitetlerinde kullanılan bilim insanlarının isim kısaltmaları)

IUCN (2022). The IUCN Red List of Threatened Species. Version 2022-1. (Türkiye´deki tehlike altında bulunan bitki türler listesi)



1 Eylül 2025 Pazartesi

BEYŞEHİR GÖLÜ ÇEVRESİNDE BİYOLOJİK TÜRLER





Beyşehir Gölü ve Çevresinin Biyolojik Özellikleri

Türkiye’nin en büyük tatlı su rezervine sahip Beyşehir Gölü gerek su içi gerekse içinde bulunan adalar ve kıyılarında oldukça zengin bitki örtüsü çeşitliliğini barındırmaktadır.

Bugüne kadar yapılan bütün çalışmalar ışığında gölde aşağıdaki canlı grupları tespit edilebilmiştir.

Bu türlerden 221 adet alg türü tespit edilmiştir. Göl suyunda yaşayan ve bir kısmı gözle görülmeyen mikroskobik bitki olan bu türler oksijen üreterek ve besin zincirinin ilk halkasını oluşturarak balık beslenmesine katkıda bulunurlar.

Yağız Afyon, 2006, Beyşehir yöresinde yapılan bir çalışmada, bir kısmı adalar ve kıyılarda da yetişenler.

Asklı mantarlar (Ascomycota, Ascomycetae veya Ascomycetes) sınıfından beş, Basidiomycetes sınıfından on altı adet olmak üzere yenen ve yenmeyen yirmi bir şapkalı mantar türü bulunmuştur. Bunlar içerisinde en bilinenler,

Kuzu Göbeği, Bayağı Mantar (Morchella vulgaris)
Morchella vulgaris, Morchellaceae familyasında (Ascomycota) yaygın bir mantardır…

Bu kuzugöbeği mantarının diğer adları sarı kuzugöbeği, gerçek kuzugöbeği ve sünger kuzugöbeği olarak bilinir) Ascomycota'nın Morchellaceae ailesine ait bir mantar türüdür.

Bu tür, başlığının ağırlıklı olarak gri renkte olması ve “kabarcıklı” olması, sırtlarının ve çukurlarının son derece düzensiz görünümü ile karakterize edilir. İyi pişirildiği zaman çok lezzetli bir mantardır olduğu damak tadı ile anlaşılır.


Beyşehir Ormanlık Alanlarda Yetişen Kuzu Göbeği (Morchella vulgaris)

Bu mantar bazı bilimsel adlarla değişiklikleri geçirdi ancak yaygın Latince adı, Morchella vulgaris olarak bilinmektedir. Çok yakın akrabası olan Sarı Kuzugöbeği ile karıştırılır. Bilimsel çalışmalardan anlaşıldığına göre, bağışıklık sistemini güçlendirebilen ve tümör gelişimini önleyebilen antioksidanlar bulmuş olup ayrıca hazımsızlığı giderici olarak kullanılırlar.

Mantarlar renk bakımından birbirinden çok değişkendirler...
Daha çok koyu gri renktedirler ancak olgunlaştıkça daha açık renk alırlar. Resimde göründüğü gibi, kapaklar koniktir ve düzensiz girintili-çıkıntılı bir ağa sahiptir. Kapaklar içi boştur, 6-8 santim eninde ve 10-12 santim boyundadır. Kökleri ise, aktan sarıya doğru gövde boyunca uzanan dikey çizgiler bulunur. Sapları genelde içi boştur ve tabana doğru sivrilir. 12 santime kadar uzanır.


Beyşehir Ormanlık Alanlarda Yetişen Kuzu Göbeği (Morchella vulgaris)

Ayrıca açık akımsı sarı, içi boş, mumsu, kırılgan. Kokusu ise hoş baharatlı, spermatik, mantar benzeri.

İki resimde de görüldüğü gibi; kuzu göbeği (morchella vulgaris) mantarına çok yakın benzer türlerinden (morchella esculenta) mantarı daha açık hücre rengine sahiptir ve kaburgalarda ve herhangi bir bölgesinde veya dokusunda ortaya çıkan anormal doku büyümeleri (nodül) yoktur.


Beyşehir Kırsallarında Yetişen Kuzu Göbeği (Morchella Esculenta)

Morchella crassipes Daha büyük meyve gövdesi boyutu ve daha açık renk ile karakterize edilir. Görünüm olarak daha basit olan Pezizales takımındaki (Ascomycota) bölümünden kap mantarlarıyla yakın akraba olan ve yenilebilir kese mantarı cinsidir. Bunun diğer mantarlardan ayırt ediciliğini oluşturan çukurlu sırt ağı nedeniyle bir tür petek görünümündedir.



Gerçek kuzugöbeği mantarı (Morchella crassipes)

Gerçek kuzugöbeği mantarı, bir adına da sarı kuzugöbeği mantarı da denilen, yenilebilen kuzugöbeği türleri içinde adına “Sarıgöbek, Sarı kuzugöbeği” pişirilerek te yenilmektedir. Bu mantar yenilirse ciddi biçimde mide, bağırsak zehirlenmesine neden olabilir. Pişirildiğinde çok lezzetli aranan bir mantardır. Yenildiğinde mantarımsı bir kokusu ve hoş baharatlı bir tadı vardır.

Sağlık açısından araştırmalara göre “hayati (şifalı) mantar, doğal yaşamsal tıbbi bir mantar olarak geleneksel Çin ve Japon tıbbında birçok hastalıkların tedavisinde kullanılmış, kullanılmaktadır da. Bilimsel araştırmalara göre kişilerde bağışıklık sistemini güçlendiren ve tümör oluşumunu engelleyebilen içerinde antioksidanlar buldu. Ayrıca hazımsızlık, nefes darlığı ve aşırı salgı için bir çare olarak kullanılırlar. Şifa mantarları içinde en önemlilerinden biri kabul edilmişlerdir.

Kuzu Göbeği Mantarları Çeşitleri: Morchella esculenta L. Guchi, kuzugöbeği mantarı, adi kuzugöbeği mantarı, gerçek kuzugöbeği mantarı, kuzugöbeği mantarı, sarı kuzugöbeği mantarı, sünger kuzugöbeği mantarı gibi adlarla da bilinen yenilebilir bir mantar cinsi olup, ekonomik açıdan yaralı yabani mantar türlerinden olup, daha çok soğuk iklim koşullarına sahip engebeli arazilerde doğal olarak 2500 metre yükseklikte Asya’da Himalaya Dağları, Avrupa ve Akdeniz'de bulunan sert ve iğne yapraklı ağaçlarda mantar denilen bitkinin ince kök sistemini kolonize ettiği, bitkiler ve belirli toprak mantarları (mikoriza) ve cansız organik maddelerle beslenen organizma mikroskobik düzeydeki döküntüler (saprobik) ilişki olarak bulunur.

Kuzugöbeği, (Morchella esculenta) mantar, önce İsveçli Carl Linnaeus tarafından Species Plantarum (1753) adlı yapıtında Phallus esculentus olarak adlandırdı. Var olan adı 1801'de yine İsveçli Mikolog Elias Magnus Fries tarafından verildi.

Morchella esculenta genellikle çeşitli isimlerle bilinir: moral, adi moral, gerçek moral, moral mantarı, sarı moral, sünger moral, Molly Moocher, samanlık ve kurak arazi balığı. Nepal'de Guchi chyau olarak bilinir. Özel sıfat olarak, Latince “yenilebilir” anlamına gelen esculenta sözcüğünden türetilmiştir.




BEYŞEHİR GÖLÜNDE YOK OLMA TEHLİKESİ TAŞIYAN BALIK TÜRLERİ

  Beyşehir Gölünün Kurumasına Neden Olan Tehditler Doğa Derneği, GEF Küçük Destek Programı desteğiyle Beyşehir Gölü Havzası’ndaki Nesli Tehl...