12. Karl, Demirbaş
Şarl İsveç Kralı (1682-1718)
İsveç Kralı 11. Şarl’ın oğlu olan Demirbaş Şarl, 1697
yılında 15 yaşında babasının yerine İsveç kralı olmuştur. İlk başta, Rusya,
Danimarka ve Polonya arasında oluşturulan ittifakı bahane ederek Danimarka’ya
karşı savaş ilan etmiş ve büyük bir zafer kazanmıştır. Daha ileri giderek Rusya
ve Polonya’ya savaş açtı.
İlk zamanlar Rus Çarı Deli Petro karşında başarılı olsa
da, Moskova’ya kadar ilerlediği sırada, kışın zor şartları ve salgın hastalığında
etkisiyle Poltava Savaşında (28 Haziran 1709) yenilir. Demirbaş Şarl, 1500
kadar Karoliner ve Kazak’tan oluşan gücünü de yanına alarak güneye doğru
çekilerek Osmanlı’ya sığınarak iltica etmek ister. Kral Şarl’ın
yardımcılarından Leh General Stanislaw Poniatowski Özü kalesi komutanı
Abdurrahman Paşa’ya giderek 2000 altın vermesinden sonra kabul edilir ve son
anda Rus ordusunun eline düşmekten kurtulur. Bug (Aksu) nehrini geçerek kaleye
sığınabilir.
İsveç Kralı, tekrar ülkesine dönebilmek için, Rusya ile
savaşı sürdürmek ve Osmanlının askeri ve ekonomik kaynaklarından yararlanma
düşüncesinde olur. Böle olunca sürekli Rus askeri hazırlıklarını yakından
izleyen ve sıkı bir Rus düşmanı olan Kırım Hanı Devlet Giray ile Bender
Muhafızı Çerkez Yusuf Paşa’nın siyasi nüfuzu ve askeri gücünden yaralanmaya
çalışır. Osmanlılara sığındıktan kısa süre içinde iki önemli kişilerle
dostluklar kurdu ve bunlardan Yusuf Paşa’nın davetlisi olarak Bender’e
yerleşti.
İsveç Kralı Demirbaş Şarl, Sultan 3. Ahmet zamanında Bender’de
5 yıl süreyle oturmuştur. Orada boş durmaz; bu süre içinde Osmanlı Devletini
Ruslara karşı sürekli kışkırtmak suretiyle, askeri ve siyasi olarak Rusya’ya
karşı oldukça bir mücadele içinde olmuştur. Bir yandan Rus karşıtlarıyla
dostluklar kurarak Kazak, Leh, Tatar güçlerini Bender’e toplamayı başarır. Bu
birleşik orduyla zaman zaman sınırı geçerek, önemli stratejik Rus üslerine ve
bölgelerine yıpratıcı baskınlar düzenlerdi.
Ayrıca, aklını kurnazlıkta kullanmasını bilen Demirbaş
Şarl, İstanbul’daki özel temsilcisi General Stanislaw Poniatowski aracılığıyla,
Osmanlı saray ve devlet adamları arasında yoğun bir biçimde Rus düşmanlığı
propagandası yaptırdı. Nitekim Rus sınır bölgelerinde abartılı ama etkili ve
başarılı propaganda sonucunda, çar ve Rusya’ya duyulan nefret iyice artar. Bu
etkili propagandayla oluşturulan kamuoyu, Osmanlı Devletinin birkaç yıl sonra
Rusya’ya karşı savaş kararı almasını etkileyen önemli bir oldu.
Osmanlı-Rus Savaşı başlar, Osmanlı paşası Paltacı Mehmet
Paşa’nın Rus Çarı Deli, Petro’yu yenmesiyle sonuçlanan Purut Savaşı, İsveç
Kralı Demişbaş Karl’ın teşvikiyle çıkmıştır. Prut Savaşı sonunda Ruslarla barış
anlaşması yapıldığı halde, Osmanlı Devletini savaşması için kışkırtmaya
sürdüren Demirbaş Şarl, Bender’den çıkarılmak istendi. Demirbaş Şarl ve
askerleri direnç gösterdi, 1 Şubat 1713’de bir baskın sonucu ele geçirilerek
Edirne’de Meriç köprüsü çıkışında 1. Ahmet döneminden beri konukevi olarak kullanılan
“Demirtaş Kasrı” adındaki yerde zorunlu
olarak ikamete tabi tutulur.
Demirbaş Şarl’ın Yeniçerilerce ele geçirilme işi olan bu
olay İsveççe “Kalabaliken i Bender” (Bender’de kaos, kargaşa) olarak tarihte
yerini almıştır.
İsveç Kralı 12. Karl Demirbaş Şarl, Edirne de kaldığı
sürece, ülkesi İsveç’i uzaktan yönetmeyi sürdürmüştür. Türk topraklarında
kaldığı 5 yıl 3 ay içinde kız kardeşine gönderdiği mektubunda Edirne’deki
zorunlu ikametine şöyle söz etmiştir:
“Paltava’da esir oluyordum. Bu, benim için bir ölümdü;
kurtuldum. Bug (Aksu) Nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi. Önümde
su, arkamda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş! Su beni boğmak, düşman
beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu. Gene kurtuldum. Fakat bugün esirim,
Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin, suyun yapmadığını onlar yaptılar: Beni
esir ettiler. Ayağımda zincir yok, zindanda da değilim. Hürüm, istediğimi
yapıyorum. Lakin gene esirim; şefkatin, ulüvv-i cenabın, asaletin, nezaketin
esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar şefkatli, bu kadar
âlicenap, bu kadar asil ve bu kadar nazik bir milletin arasında, hür esir gibi
yaşamak bilsen ne tatlı! Der.
En sonunda Demirbaş Şarl, askerleriyle birlikte
Edirne’den ayrılarak at sırtında 15 günde Macaristan ve Almanya üzerinden
İsveç’e geçmeyi başardı.
Boş durmaz, Demirbaş Şarl, kısa süre içinde bu kez
Norveç’e saldırır. Ancak Frederiksten Kalesini kuşattığı sırada başından
vurularak öldürülür. Bu öldürülüş olayı, kim tarafından yapıldığı belirsiz
kalır. Bazı söylencelere göre, sürekli savaşlar halinden usanan İsveçliler
tarafından vurularak savaşçı Kral Demirbaş Şarl’dan artık kurtulmak maksatlıydı
öldürüldüğü. Bir başka söylencelere göre kaleyi kuşatırken bir Norveçli asker
tarafından öldürülmüş olması ihtimali.
Demirbaş Şarl, sığındığı Osmanlı topraklarında 5 yıl 3 ay
kaldığı sürece hazinesinde bulunan
“Demirbaş” parasından gönderilen
masraflarından dolayı Yeniçeriler ona
“Demirbaş” lakabını vermişlerdir. İsveçlilerin en savaşçı Kralları olan
12. Karl Demirbaş Şarl, bol kesen yemiş, içmiş, borçlanmış, Osmanlıya ve
askerlere bol para takmıştır. Sonuçta, İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın Osmanlıya
taktığı borçlarını tahsil etmek için 1720-1730 yılları arasında İsveç’e gelen
ve yerleşen Türk delegasyonları olduğu biliniyor.
İsveç’te, Sözde furhark abecesi ile yazılmış olan ve “rök yazıtı”
denilen bu yazıtın önemi “ay
tamga” ve diğer bilinen bir çok benzer
tamga gibi, kadim Türk abecesi ile aynı yazılmış tamgalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder