Filistin, Edmond de Rothschild. |
Filistinli azınlık toprak ağalarının çoğu Filistin’de yaşamayan, Batı’da kendilerine yeni hayatlar kurmuş olan dar bir elit sınıf vardı” Filistin’de yabancılara, daha çok Yahudilere toprak satışını 1908-1914 arasında 50 bin dönüm arazi satın alıp 10 tane koloni kurdular. 1913’te de hazine-i hassa arazilerini Rothschildler satın aldı.
Osmanlı nüfus sayımlarına göre Filistin’de 1881’de 9500; 1896’da 12500; 1906’da 14200; 1914’de 31 bin Yahudi gelip yerleşerek yaşamaktadır. Siyonistler 1917 yılında İngiliz hariciye vekili Arthur Balfour ile anlaştı. Yahudi sermayesine tamah eden İngiltere, Balfour Deklarasyonu ile, Yahudilere Filistin’de yurt vadetti. Suriye cephesi çökünce, Filistin İngilizlerce işgal edildi.
1918’de Osmanlı gücünü kaybedip hakimiyeti bölgede yok olunca, Filistin topraklarının %1.5’u artık Yahudilerin elinde idi. Bu toprakların %93’ü Lübnanlı toprak sahiplerinden alınmıştı. Lübnan ile Filistin’in ayrılması nedeniyle bölgedeki Arap ve Filistinli toprak sahibi aileler topraklarını satmaya başlamışlardır. Bu dönemde Siyonist tehdidi bölgede gitgide artmıştır. Ancak bu tehditleri önceleri Arap halkı ve Filistinliler tarafından ciddiye alınmadı.
Filistin'de Bir Arap toprak sahibinden toprak satın alan Yahudi hahamlar, 1920'ler. |
Yine 1918’de İngiliz koruması altında Yahudiler Filistin arazilerinin %4,5’unu daha satın aldılar. Bunların bir kısmı, İngilizlerin el koydukları “mirî araziden” (devlet topraklarından) Yahudilere satılmış veya bedelsiz verilmiştir. Bu toprakların %55,5’ide yine o dönemde Filistin’e girmesi yasaklanan Lübnanlı toprak sahiplerince satılmıştır...
Filistinli iktisatçı Ahmed Hilmi Paşa’nın idare ettiği bir fon, bu satın almaları finanse ediyordu...
1935’te Arap alimleri, Yahudilere toprak satmanın caiz olmadığına ve Yahudilere toprak satan veya satılmasına vasıta olanların Müslüman mezarlığına gömülmeyeceğine dair fetvaları halka ilan etti. Ulema buna dair geniş bir kampanya başlattı ve her yerde halkı toplayarak buna dair söz aldı. Ayrıca vakıflar, bazı köylerdeki arazileri, satılmasına mâni olmak maksadıyla satın aldı.
Filistinli bazı Arapların Geçmişte Topraklarını Yahudilere Sattılar |
Sonuç, 1918’de Arap ve Yahudilerin elindeki toprak nispeti %98,5 / %1,5 iken, 1948’te bu nispet %94 / %6 olmuştur.
2. Abdülhamid Efsanesi ve Gerçekleri Filistin İlişkileri
1882 Filistin’e ilk Yahudi göçleri başlar. O yıllarda Filistin Osmanlı Topraklarıydı, Osmanlının Başında Padişahı ise 2. Abdulhamit’ti. Yahudilerin “kutsal topraklar” dedikleri bölgeye Yahudi göçü geldikçe düzenli bilinçli halde sinsice bölgede koloniler kuruyorlardı. Ancak asıl büyük göçlerin 2. Abdülhamid döneminin sonrası yani, 1900’den sonra başladığını gerçeği var.
Filistin, Osmanlı Döneminde Kudüs |
Halbuki tarihi belgelere bakıldığında, Osmanlı yönetimi gerçekten Siyonist göçü ve Siyonist kuruluşlara toprak satışını engellediyse ve buna karşı var güçleriyle mücadele ettilerse o zaman ilk Siyonist yerleşim birimleri nasıl oluyor da 2. Abdülhamid tahta geçtikten 6 yıl sonra 1882’de kuruluyor ve 1890’da da göçler ivedi biçimde hız kazanıyordu?
Yayınlanan kitapta, 2. Abdülhamid'in Siyonist harekete karşı nasıl bir tutum aldığını, Siyonist devletin önünü açan ilk yerleşim birimlerinde o dönemdeki gözle görülür artışın nedenlerini, Osmanlı yönetiminin Siyonist faaliyetin genişlemesini önlemekte ne kadar başarılı olduğunu ortaya çıkarmayı amaçlıyor.
Filistin'in 1913 haritası. |
1869’da Osmanlı Sultanı Abdülaziz döneminde yabancıların Hicaz bölgesi hariç imparatorluğun her yerinde mülk edinebileceği yönünde ferman çıkartınca fırsatı değerlendiren bu mülk edinmek isteyenler arasında Yahudi Siyonistler de bulunuyordu. Filistinliler satıyor, Yahudiler de Filistin’den rahatlıkla toprak almaya başladılar. İlk başta Osmanlı Devleti bunun nedenini araştırmadı. Bunun birkaç nedeni vardı. 1881’de Yahudilerin Rusya’da uğradığı “pogrom” (büyük katliam), Rothschild ve Hirsch gibi bazı zengin Yahudilerin Yahudi göçünü finanse etmesinin yanı sıra bazı Siyonist kuruluşların göçe desteğiydi. İmparatorluk, Filistin'e Yahudi göçünün artmasının ardından Nisan 1882’de Yahudilerin Filistin'e yerleşmesine izin verilmeyeceğini ilan etmişti. Aynı karara göre fermanları kabul etmek şartıyla Yahudiler, yerleşmek istedikleri herhangi bir eyalete göç edebilir, almak istedikleri araziyi harç ve vergilerden muaf bir şekilde satın alabilir, askerlik hizmetinden muaf tutulabilir ve diğer konularda olduğu gibi ibadetlerini yerine getirebilirlerdi. Yurtdışından gelen Yahudiler, 150 aileden fazla olmamak üzere herhangi bir bölgeye yerleşme iznine sahipti...
1886’da Araplar ve Yahudiler arasındaki çatışmalar alevlenince Arapların payitahta tepkisinin artması üzerine bir süreliğine Filistin'e Yahudi göçü yasaklandı ve Yahudilere, 1888’de sadece üç aylık bir süre için Kudüs'ü ziyaret etmelerine izin veren bir ferman yayınlandı. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa, vatandaşları ile ilgili getirilen bu kısıtlamaları protesto edince Osmanlı İmparatorluğu söz konusu sınırlama ve yasakları kaldırmak zorunda kaldı.
1877’de Kudüs mutasarrıfı olan Rauf Paşa’nın Osmanlı vatandaşlığı almak isteyenlere yüksek vergiler getirerek ve kanunlara aykırı bir şekilde Filistin’de ikamet eden yabancıların önlerine engeller koyduğu kayıtlarda geçiyor. Rauf Paşa, Bab-ı Ali’den Filistin’in yabancı göçmenlerin özgürce ikamet edebileceği ve yaşayabileceği bölgeler arasından çıkarılmasını talep etmiştir. Bab-ı Ali’nin bu talebe yanıtı “Filistin'e hac ve ticaret için gelen Yahudiler orada bir aydan fazla kalamazlar ve bu süre dolar dolmaz ülkeyi terk ederler” olan bir karar çıkartılmış olsa da Rauf Paşa’ya göre Filistin’e Yahudi göçünü hızlandıran bu tür kararlardır.
1890’da Yahudi göçünün görece ivme kazandığı bir yıldır. Sultan Abdülhamid, 1896'da Yahudilerin bir İsrail Devleti kuracaklarından korktuğu için Filistin'e yerleşmelerini engellemek amacıyla kendi el yazısıyla bir ferman yazar. Ancak bütün bunlar hiçbir işe yaramayacak ve Yahudi göçü bir yıl içinde üçe katlanacak, Yahudi nüfusu oranı yüzde 5’ten yüzde 11’e çıkacaktır. Abdülhamid, Avrupa ülkelerinin bakısı sonucunda Yahudilerin tamamen özgür bir şekilde olmasa da Filistin’e sınırlı bir şekilde yerleşmesine izin vermek durumunda kalacaktır. Bu ise Siyonistlerin önce siyasi ve ekonomik nüfuzlarını güçlendirmek daha sonra da Siyonist bir devlet kurmak için elinde güçlü bir dayanak oluşturacaktır.
Bu konuda bütün tarihçiler ilk Siyonist yerleşim birimlerinin 2. Abdülhamid’in tahta geçmesinden altı yıl sonra 1882’de kurulduğu konusunda benzer görüşteler. Ancak bu zamana kadar düzensiz bir şekilde başlayan ve 1900’a kadar süren Yahudi göçü, bu yıldan sonra sistematik bir hal almıştır. Bu süreçte kurulan Yahudi yerleşim birimleri, Mikfaya İsrail 1870’te, Bitah Tekva 1878’de, Zahron Yakub, Rişon Litsuyun gibi yerleşim yerleri. İşte bu yerleşim yerlerine ait toprakları Osmanlı yönetimine halkın vergileri ödeyememesi nedeniyle Rusya’dan gelen Yahudilere açık mezat usulü satmıştırdır.
Bir başka konu ise Yahudi göçünün engellenmesine ilişkin fermanlar, aslında fermandan önce satın alınan yerleşkeleri meşrulaştıran bir işlev görmüş ve Osmanlı hükümeti bu yerleşkelerin yasallığını tanımıştır. Siyonist iş adamı Baron Rothschild bu durumdan yaralanarak başkaları adına satın aldığı araziyi kendi adına tescil ettirmiş ve Yahudiler bu kez Filistin yakınlarındaki bölgelerde özellikle de bugünkü Suriye sınırları içerisinde toprak alımını hızlandırmıştır.
1895 öncesinde bölgede Yahudilere Arap arazilerinin satışına izin verilmesinden dolayı isyan patlak vermiştir...
1897’de İsviçre’nin Basel kentinde Theodor Herlz önderliğindeki ünlü “Dünya Siyonist Kongresi” yapıldığı sırada Filistin toprakları üzerinde 45 bin dönüm arazi üzerinde 4 bin 530 nüfusa sahip 19 yerleşke kurulmuştu bile. Buna Siyonistlerin Şeria Nehri’nin batısında almış olduğu 10 bin dönümlük ve doğusunda almış olduğu 20 bin dönümlük arazi dahil değildir. 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde sadece 28 bini Kudüs’te olmak üzere Yahudi nüfusu toplam 50 bine ulaşmıştır.
Rothschild’ın 2. Abdülhamid ve yönetimi ile iyi bir ilişki kurmuştu. Çünkü Londra'daki Rothschild Bankası Osmanlı İmparatorluğu'na büyük krediler temin etmişti ve bu da Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasetini etkilemişti. Dolayısıyla bu iş 2. Abdülhamid döneminde Filistin'deki nesnel koşullar, yabancı Yahudilerin Filistin'e gelip toprak satın almaları ve ikamet etmeleri için büyük bir fırsat yaratıyordu. Kısacası padişah, araziyi doğrudan satmayı reddetmiş gibi görünse de bazen göçleri görmezden gelerek bazen de arzularına yanıt veren yasalar çıkararak Yahudilerin isteklerine dolaylı olarak onay veriyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder