Albayraklar gurubundan Yeni Şafak Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak’a ait olduğu ve genel yayın yönetmenliğini Kemal Özer'in yaptığı “Gerçek Hayat” adlı dergi 27 Temmuz-2 Ağustos 2020 tarihlerini kapsayan sayısının kapağının üst bölümünde: “Artık Ayasofya ve Türkiye hür” yazının altında ise: “Şimdi değilse ne zaman, sen değilsen kim? Hilafet için toparlanın” yazıyordu. Ayrıca resimde göründüğü gibi dergi kapağındaki yazıların üstünde Arap harflerle Osmanlı Alay Sancağı yazısı bulunuyordu.
Gerçek Hayat Dergisinin hilafet çağrısı: “Ya şimdi yahut bir asır daha esarete devam. Hilafet İslam ümmetinin birliği, birlikteliği, dayanışması demektir. Kafa dengi ülkelerin yöneticilerinin bir araya gelip, merkezi İstanbul ve Topkapı olan İslam Birliği müessesesi kurulmalı" diye yazıyordu.
Bu adı geçen derginin kapağındaki yazıdaki anlatımlar, sosyal medyadan büyük tepkiler alır...
Yeni Şafak’ın çıkarttığı “Gerçek Hayat” adlı haftalık dergisinin 2020 tarihli kapağında hilafet ilanı çağrısında bulunuyor. Gitgide Türkiye, bir avuç radikal ve marjinal İslamcının, tarikatın ve cemaatlerin kafasıyla yönetilmeye başlayan bir ülke olma yolunda ilerlemektedir. Bu yol ateşli bir yoldur, bu ateşle oynadıklarının farkında bile değiller...
Aslında Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan kısa süre sonra hilafet kaldırılmıştı. Hilafetin kaldırılışını bir türlü içlerine sindiremediler. Ayrıca hilafetin kaldırılışı Batılıların gündeminden de hiç bir zaman düşmedi. Bazen Türkiye’de hilafet tartışmaları olur, bu tartışmaların arkasında Batılı güçler olduğuna hiç kuşku yok. Çünkü Batı güçlerin çıkarları söz konusuydu.
ABD’de işleyen CİA’nın “Think Tank” adlı yeni düşünce kurumu olan Rand Corporation’un 2004’te hazırladığı “Sivil Demokratik İslam” raporunda başta Türkiye’de ve diğer İslam ülkelerinde hilafetin yeniden canlandırılması gerektiği açıklanmaktadır. Yine 2004’te bir başka Amerika’da CİA dahil bütün istihbarat kurumlarının bağlı olduğu Ulusal İstihbarat Konseyi’nin, “Geleceği haritalandırmak” adlı bir rapor 2020 yılı içinde hilafet senaryosundan söz edilmiştir. O raporda halife öyle sembolik falan değil, güçlü ama Batıya bağlı bir figür olması öngörülüyordu...
Amaçları; böylece İslam dünyasına yeniden kendilerine
bağlı biçim verme planına BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ile ilk temelini
atmaktı. Bu planla Amerika ve Batı, Müslüman dünyasının gündemine hilafet
tartışmasını da sokuyordu. İşte tam bu günlerde AKP iktidarı yanlısı Gerçek
Hayat Dergisi 2020’de hilafet çağrısı yaptığı günler ile örtüşüyordu. Bunun tesadüf
falan olduğunu sanmıyorum. Yani ABD, Türkiye’de hilafet tartışmalarının
fitilini ateşliyordu. Bütün dünya
İslam ülkelerinin aklını başına almalı, oyuna gelmemelidir...
Amerika’nın eski başkanlarından Bill Clinton, başkanlığı döneminde yaptığı bir açıklama var. Diyor ki: “Bir halife istiyoruz, (İslam dünyası için) Beyaz Sarayda onunla görüşelim. Müslümanlarla sorunu bir tespihin imamesi gibi tek adamla çözelim” demişti. Böylece açık biçimde Müslüman ülkelerine demokrasi değil de tek adam lideri istiyorlar.
Dr. Yalçın Koçak, “Tiran” adlı bir kitap yazdı. Ünlü küresel mühendislik yapanlardan İngiliz Arnold Josef Toynbee’nin yazdığı ve orijinal metni Kaliforniya Üniversitesi kütüphanesinde bulunan ve gizli tutulmuş bu metinde, Garbiyat Enstitüsü: “Güney Müslümanlığı, Eş-arilik (Fas’tan Arabistan’a) bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Bir şeyhi satın alır, hepsini yönetiriz.
Bizim için Kuzey Müslümanlığı, Maturudilik, (İstanbul’dan Buhara’ya Türk bölgesi) tehlikedir. Bunlar bilimle barışıktır. O nedenle her zaman Atatürk gibi bir asi çıkarabilir. Önlemi şimdiden alınmalıdır” diye yazar.
Arnold J. Toynbee (1889-1970) Ünlü İngiliz Tarih ve Siyaset Bilimcisi 1922’de şöyle yazıyordu: “Güney Müslümanlığı” olarak tanımladığı Suudi Arabistan-Kahire eksenindeki Müslümanlığın Batı Medeniyeti için bir tehlike olmaktan çıktığına dikkat çektikten sonra “Kuzey Müslümanlığı” olarak tanımladığı Buhara-Semerkant-İstanbul eksenindeki İslam anlayışının hala Batı için tehdit oluşturduğuna dikkat çekiyordu. Böylece Arnold J. Toynbee, Kuzey Müslümanlığının mutlaka “kontrol altına” alınması gerektiğine vurgu yapıyor. “Kuzey Müslümanlığı” gerçek anlamda Türk coğrafyasını kapsamakta olup, buna bir bakıma “Türk Müslümanlığı” denebilir. (Türkiye’de ve Yunanistan’da Batı meselesi, 1922)
Kurak çöl ortamına alışık, Güney Müslümanlığının belli başlı karakteristikleri ve farklı yaşam tarzlar ile göçebe, sürekli sınırları aşan, gittiği yerleri yurt edinen atlı, oklu ve sürüleri ile yaşam arasında farklar derindi. Güney Müslümanların karakteristik yapısını ele aldığımızda, Batı emperyalizminin ve onların güçlerinin yanında varlıklarını sürdürmek isterlerler. Buna karşın ise Kuzey Müslümanlığının önde olanı Türkler, her zaman emperyalistler ile asla işbirliği içinde olmadılar. Bunu Batı ve İngiliz emperyalistleri çok iyi biliyorlar. Dolaysıyla Batılıların Anadolu’da oluşturulmaya başlanılan tarikatlar ve cemaatlerin amacı ve gerçeği, insan ruhunun terbiye etmek, “evet efendimci, biat kültürü” üzerine Batının planlarıyla bağlanması için kurulmadır.
İslam dinini cemaat ve tarikatların elinde yozlaştırması Batının uzaktan beri amacının bir parçasıdır...
Muhammed İslam’ın peygamberi iken bile kimse ona, tarikat
şeyhine bağlanır gibi bağlanmazken, kafasıyla, çükü yer değiştirmiş, para ve
apış arası severliği dışında hiçbir marifeti olmayan, sefil seviyesiz, beleşçi
tipler, kişilerin dini duygularını kabartıp, müritlerini soyan bir şeyhe
bağlanılması gerektiği şartını getirmişlerdir. “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytan
olur” gibi din dışı sözlerle varlıklarını sürdürmektedirler.
Dönelim bu günlere...
Tek adamın ağzından çıkanları, tek bir imama yani halifeye bağlı bütün Müslümanlara komuta yapacak, Müslümanların toplumsal yaşamlarına kadar din kisvesi altında müdahale edecek, yani Batılıların istediği emperyalizmin hizmetinde İslam dünyasını tek adam tertipleyip düzenleyecek öyle mi? İstenilen sistem her haliyle öyle!
AKP, Türkiye’ye başta Afganlı ve Suriyeli olmak üzere Pakistanlı, Iraklı, İranlı, Somali, Sudan, Ürdün gibi ülkelerden, söylentiye göre AKP’nin ümmet sevdasına hizmet edecekler hesabıyla 10 milyonun üzerinde sığıntıları ülkeye sokmuş durumda. ABD ümmet ve hilafet projesine göz kırpmış durumda; aslında hilafet senaryosunun bir parçasıdır ABD.
Son söz: Bu akıl almaz hilafet projesi Türkiye’de gerçekleşirse bilin ki, Türkiye’nin ulusal yapısı çöker, ulusal değerler yok olur, ne devlet kalır ne de ülkede ulusal birlik. Ancak vurdulu kırdılı, çok kimlikli birbirinin kanını akıtan topluma dönüşür.
Selman Zebil 19 Ekim 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder