29 Eylül 2024 Pazar

UTANILACAK SÖZ "BÜYÜK OSMANLI HIRSIZLIĞI" ABD GAZETESİ MANŞETİ


Ülke için “Büyük Osmanlı Hırsızlığı” Utanılacak Olaydır
New York Post, New York Belediye Başkanı Adams’ın (NYP) Türk makamlarından rüşvet almakla suçlanan “Grand Theft Ottoman” (Büyük Osmanlı hırsızlığı) manşeti ile çıktı. Bu yazı bile kendi başına gündem yaratan kapak yazısı “Grand Theft Ottoman” (Büyük Osmanlı Hırsızlığı) ABD gazetelerinden New York Post, bugün manşetten çıktı…

New York Post gazetesi, New York Belediye Başkanı'nın Türkiye ile ilişkilerini gündemine alarak şu iddialarda bulundu, Başkan, yasadışı kampanya katkıları ve uçak biletleri karşılığında Türkiye'ye bazı imtiyazlar sağlamış olduğunu manşetten veriyordu. Bu yazı hem ABD hem de Türk kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Ancak New York Belediye Başkanı Eric Adams üstüne atılan suçlamaları reddettiğini ve istifa etmeyeceğini söyledi.

New York Post, Adams için “Grand Theft Auto” (Büyük araba hırsızlığı) oyununa gönderme yaparak “Grand Theft Ottoman” (Büyük Osmanlı hırsızlığı) manşeti attı.

ABD’nin New York Güney Bölgesi Başsavcısı, Williams, Adams’ın Türk yetkililer ve iş insanları tarafından “hediye yağmuruna” tutulmasını kamudan gizlediğini iddia etti. Savcı Williams, “Belediye Başkanı Adams, kendisine sağlanan bu katkıları yasadışı olduklarını ve bu katkıların bir Türk hükümet yetkilisi ve Türk iş insanları tarafından kendisi üzerinde nüfuz satın alma girişimleri olduğunu bilmesine rağmen kabul etmiştir” diye konuştu.

İddialar, Belediye Başkanı Adams’ın Türk hükümet yetkilileri ve iş insanlarına, 100 bin doların üzerinde lüks seyahat faturalarını ödettiğini, buna karşılık olarak ta yasadışı Başkan Adams’ın New York İtfaiyesi’nin Türkevi’ni denetleme sürecine müdahale ettiğini ve denetimden geçememesine rağmen binanın açılmasına izin verdiğini öne sürülmektedir.

Başsavcı Williams, “Belediye Başkanı’nın bu hediyeleri yıllık kamuyu aydınlatma formlarında açıklama yükümlülüğü vardı, böylece halk ona kimin ne verdiğini görebilecekti, ancak iddia ettiğimiz gibi, her yıl, bu elde ettiği imtiyazları halka aktarmayarak her şeyi karanlıkta bıraktı. Gizlice hediye yağmuruna tutulmasına rağmen kamuoyuna hiçbir hediye almadığını söyledi. Adams’ın bu menfaatleri, kendisine bu pozisyonu nedeniyle verildiğini bilerek kabul ettiğini ve bu uygunsuz menfaatlerden bazıları karşılığında,

New York Belediye Başkanı Williams Adams, “zengin Türk iş insanları ve kendisi üzerinde nüfuz sahibi olmak isteyen en az bir Türk hükümet yetkilisinden yıllarca 100 bin doların üzerinde olan lüks seyahatleri için önerdiği desteği kabul etti. Adams, Türklerden 2016 yılından itibaren kendisine sunulan seyahat avantajlarını kabul etmeye başladı ve 2021’e kadar neredeyse her yıl kendisine sunulan bu avantajları kullandı” dedi...

25 Eylül 2024 Çarşamba

"OSMANLI TORUNLARIYIZ" DİYENLER, OSMANLI'YI YIKANLARIN GÜNÜNÜ KUTLADILAR


Suudi Arabistan’ın 94. Yılını Kutlayanlar

Osmanlı’nın yıkılmasında en güçlü rol oynayan Suudi Arabistan’ın 94. Ulusal günü kutlamalarına katılanlar, “Osmanlı Torunlarıyız” diyenlerdir. Torunları oldukları devleti çökertenlerin, Osmanlıdan kurtuluşlarının yıldönümünü kutlayanlara eşlik edenler.

Suudi Arabistan'ın ulusal gününün 94. yıl dönümü dolayısıyla bir otelde düzenlenen resepsiyona, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Ankara Valisi Vasip Şahin, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi Fahad bin Assaad Abu Al-Nasr, yabancı misyon temsilcileri katıldı.

Anlaşılmayan konu, Ordu Komutanları ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ne işi vardı orada?

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu ile birlikte Suudi Arabistan Milli Günü dolayısıyla düzenlenen resepsiyona katıldı.

401 Yıl Osmanlı Yönetiminde Arabistan’ın Kısa Tarihine Bir Bakalım!
Osmanlı Arabistan’ı, olarak 1517’de başlar, 401 yıl sonra 1918’de Arap Yarımadası Osmanlı yönetiminden ayrılır. Yani Arap Yarımadasını Osmanlı 1517’den 1918’e kadar yönetmiştir. Buda gösteriyor ki, Osmanlı'nın bu bölgedeki kontrol gücü, 4 yüz yıl boyunca devlet otoritesinin gücüyle orantılı olarak yönetmiştir. Osmanlı bölgede 16. Yüzyıldan itibaren Arap Yarımadası'nın kıyılarında bulunan Kızıldeniz ve Basra Körfezi gibi önemli yerler doğrudan Osmanlının kontrolü altına alınmış idi. Bölgenin iç kısımları ise, içişlerinde özerk olarak bırakılır. O dönemlerde Portekizlilerin Kızıl Deniz saldırılarını engellemekti. 1578'den itibaren Mekke Şerifliği, iç kısımlara seferler düzenleyerek yerel kabileleri kontrol altında tutmaya başlar.

1914'te Arap Yarımadası Tarih İlk dönem
1744’te Suudi Hanedanlığının ortaya çıkışı ve hanedanın kurucusu olan Muhammed İbn Suud'un Necid'de kendi güçleriyle Muhammed bin Abdulvahap’ın güçlerini birleştirmesiyle olmuştur. İşte bu ittifak, şu günümüzdeki Suudi Arabistan'ı yöneten Suudi Krallarının temeli oluşturan kökendir…

Suudi Devleti'nin ortaya çıkışı ve Osmanlı-Suudi Savaşları
Muhammed bin Abdulvahap ilk önceleri yaptığı imamlık görevinden 1773’de çekilince, Suudilerin güney ve merkezi Necid’e yayılması tamamlanmış oldu. 1780'lerde, kuzey kısımlar da Suudilere geçti. Böylece ilk Suudi Devleti, 1744'te Riyad'da kurulur ve sonra hızla genişleyerek Suudi devletininim ezici çoğunluğunu elinde tutar duruma gelir, 1792'de Lahsa, 1802'de Taif, 1804'te de Medine Suudilerin eline geçer. Ancak bu devlet, 1818'de Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yıkıldı. 1824'te Necid'de, daha küçük olan, ikinci Suudi Devleti kuruldu. 18. Yüzyıl boyunca Arap Yarımadası’nın iç kısımları, Suudilerle Raşit Hanedanı arasındaki çekişmelere sahne oldu. 1891'de, Raşit Hanedanı galip geldi ve Suudiler Güçlerini sürgüne etti.

Bu sürgün edilen Suudiler günümüze kadar gelen bugünkü Suudi Arabistan Devletini kökeni olurlardı.

Osmanlı'nın dağılışı başlar. Mondros Mütarekesi imzalandığında Arap Yarımadası 20. yüzyılın ilk başında Osmanlı, göstermelik de olsa Arap yarımadasının çoğunu kontrol etmeyi sürdürebiliyordu. Mekke Şerifliği Hicaz'da, (Encyclopaedia Britannica Online “History of Arabia” göre) birçok Arap kabileler ise iç kısımlarda egemendi.

1902'de, Suudiler Riyad'da geri döndü ve Necid’i tekrar ele geçirdiler. İhvan'ın desteğini alan Suudiler, 1912'de örgütün kurulmasından sonra hızlı bir şekilde yayıldı. 1913'te Lahsa tekrar Suudilerin eline geçti. (Dekmejian, R. Hrair “Islam in revolution: fundamentalism in the Arab world.” 1994, s. 131)

1916'da Hüseyin bin Ali, birleşik bir Arap devleti kurmak amacıyla Britanyalıların desteğiyle Arap İsyanı'nı başlattı. Her ne kadar 1918'e kadar isyan istenilen sonuca ulaşamasa da Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşı'ndan mağlup ayrılması nedeniyle Arap Yarımadası, İtilaf Devletleri kontrolüne girdi. (Hourani, Albert, “A History of the Arab Peoples.” 2005, s. 315-319.)

Yararlanılan Diğer Kaynaklar:
Vikipedi Özgür ansiklopedi,
Anderson, Ewan W. Fisher, William Bayne “The Middle East: geography and geopolitics”, 2000, s.106.
Murphy, David (2008). “The Arab Revolt 1916-18: Lawrence Sets Arabia Ablaze”, 2008 s. 5-8.
Al Rasheed, Madawi “Politics in an Arabian oasis: the Rashidis of Saudi Arabia,” 1997. s. 81.


Osmanlı toprakları ve idari bölümleri:
Mekke Şerifliği (1517-1803; 1841-1919)
Mısır Eyaleti (1517-1701; 1813-40)
Habeş Eyaleti (1701-1813; 1840-1872)
Hicaz Vilayeti (1872-1918)
Lahsa Eyaleti (1560-1630)
Necid Sancağı (1871-1918)
Yemen Eyaleti (1517-1636; 1849-1872)
Yemen Vilayeti (1872-1918)

Suudi Devletleri
İlk Suudi Devleti (1744-1818)
İkinci Suudi Devleti (1818-1891)
Necid ve Hasa Emirliği (1902-1921; Suudi Arabistan'a dönüştü)

Diğer Devletler
Cebel Şammar Emirliği (1836-1921)
Asir Emirliği (1906-1934)
Suudi Arabistan'ı kim kurdu?

Suudi Arabistan kralları, Muhammed Bin Suud'un soyundan gelmektedir.
23 Eylül 1932’de Kral Abdülaziz tarafından kurulan Suudi Arabistan'ın idare şekli monarşidir. El Suud hanedanı tarafından yönetilmektedir. Kral'ın aynı zamanda Hükümet Başkanı olduğu bu sistemde, hükümet fonksiyonları Bakanlar Kurulu marifetiyle yürütülmektedir.

Suudi Arabistan Krallığı'nın ilan edilişi Suudi Arabistan milli günü ilanı…
23 Eylül 1932'de İbn Suud El Ahsa Katif Dominyonları ve Hicaz ile Necid Krallıklarının bundan sonra kendi yönetimi altında tek bir devlet (krallık) çatısı altında yönetileceğini ilan etti ve Suudi Arabistan Krallığı'nın kuruluşu ilan edildi.

Ülkede kral yasama, yürütme ve yargı fonksiyonlarını elinde bulundurmakta, Başbakanlık görevini de yürütmekte ve Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmektedir.


Şimdiki Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud ve veliahdı olan oğlu Muhammed bin Selman da bu aileden olup, Ailenin 10 ile 20 bin arası üyesi vardır ancak en büyük gücü ve zenginliği elinde toplayanların sayısı ise yaklaşık 2 bin kişiden oluşmaktadır.

Selman Zebil 2024 Antalya

20 Eylül 2024 Cuma

AKP'Lİ CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN ANAYASANIN 4. MADDESİ HAKKIINDA 4. GÜN KONUŞTU



Erdoğan 4. Madde Konusunda 4. Günde Konuştu
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan 19.09 2024 günü yurtdışında iş yapan inşaat patronlarının başarı ödülleri törenindeki konuşmada konuya girerek “Anayasa'nın ilk 4 maddesiyle ilgili bizim açımızdan herhangi bir tartışma yoktur. Özellikle Cumhur İttifakı'nın böyle bir sıkıntısı, böyle bir derdi de yoktur” demişti, ancak iktidar içinde çatlak sesler sürdü…

AKP’de Anayasanın 4. madde polemiği: Orhan Miroğlu Zekeriya Yapıcıoğlu’nun açtığı kapıdan içeri girerek Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi bile teklif edilemez denen 4. Maddesinin değiştirilebileceğini ima ederek, “saçma sapan kavramları tedavüle sokarak sadece demagoji yapıyorlar.” Diyerek suçluyordu.

Erdoğan, Yapıcıoğlu’nun konuşmasından 4 gün sonra yanıt verdi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan 4 gün bekledi; 4 gün toplumun nabzını ölçtü, tepkilerini yokladı ve 4 gün sonra toplumun geniş kesimlerinden tepkiler gelince 19 Eylül 2024 günü konuşarak: “Anayasanın ilk 4 maddesiyle ilgili bizim açımızdan herhangi bir tartışma yoktur. Özellikle Cumhur İttifakı'nın böyle bir sıkıntısı, böyle bir derdi de yoktur. Partimizin bu konudaki duruşu, tutumu, yaklaşımı gayet açıktır” açıklaması yapsa da ardından iktidar kanadından çatlak sesler gelmeye başladı ve Kürt kökenli AKP milletvekili Mehmet Metiner ve yine Kürt kökenli eski AKP'li milletvekili AKP’de MKYK üyesi Orhan Miroğlu, sosyal medyadan ilk dört madde ile ilgili açıklamaları için Mehmet Uçum’un açıklamalarına yüklenerek tepki gösterdiler. Erdoğan’ın Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun, anayasanın 4. maddesinin değiştirilmesini istemesi hakkında konuşması, Cumhur İttifakı içinde başlayan çatlak seslerin sürmesini engellemeye yetmemiştir.

Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı Mehmet Uçum’un açıklaması neydi bakalım…
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum X hesabından yaptığı açıklamada Yapıcıoğlu'nun bu açıklamasına yanıt olarak, “Değiştirilmezlik ilkesi, kurucu neslin gelecek kuşaklara nasihatidir, söylendiğinin aksine sonraki neslin iradesine ipotek koymak değildir. Hiçbir yeni kuruculuk, geçmişi sıfırlayarak yapılamaz. Nesnel olarak da öznel olarak da bu imkansızdır. Bu nedenle değiştirilmezlik ilkesi, ülkesel birliğin ve devamlılığın temeli demektir" diye açıklama yaptı.

Uçumdan sonra, Uçum’un sözlerine AKP Milletvekili Mehmet Metiner ve AKP MKYK Üyesi Orhan Miroğlu, Mehmet Uçum'un konuyla ilgili yukardaki açıklamasına sert biçimde tepki gösterdi.

Zekeriya Yapıcıoğlu’ndan farklı düşünmeyen Orhan Miroğlu’nun tepkisi…
AK Partili Orhan Miroğlu, Mehmet Uçum'un “anayasanın 4. Maddesi değiştirilemez” açıklamasına tepki göstererek X hesabından şu yanıtı yazdı: “Son bir kez yazıp bu konuyu kapatacağım. ‘Değiştirilmezlik ilkesi’ diye saçma sapan kavramları tedavüle sokanlar sadece demagoji yapıyorlar. Ayrıca Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz gecesinin ihanet çetesine karşı kullandığı ve başka bir irade tanımadığı için, halkı, uğruna, sokaklara davet ettiği Millet iradesinden üstün hiçbir irade yoktur ve olamaz.”

Bu zihniyetin en güçlü silahı, kendi yarattıkları Fetö silahı olmaktadır…
Şöyle sürdürüyor Miroğlu; “Kurucu İrade” demokrasi dışı bir kavramdır. Eğer Fetö 15 Temmuz gecesi başarabilseydi, Yurtta Sulh Konseyi’nin aklına gelip millet iradesine karşı kullanacağı ilk kavram muhtemelen “kurucu irade” gibi bir kavram olurdu!

Tek Parti, tek Şef döneminin tarih anlayışı ve Türkiye’nin canını bugün de yakmaya devam eden eşi benzeri görülmemiş bir iktidar pratiğini anlatmak istiyorsanız, buyurun bol bol kullanın şu mucizevi “kurucu iradenizi!” diyordu.

Otokratik yolun sonu Sultanizme geçiştir…
Ancak Orhan Miroğlu, “tek parti, tek şef dönemi” diyerek dillendirdiği dönemle bugünkü kendilerinin ucube, dünyada bir benzeri olmayan “cumhurbaşkanlığı sitemi diye bir tek adam” sistemini getirilmesine, “tek adam” her kararı vermesine, birçok verdiği karardan “U” dönüşü yapmasına nasıl bakıyor acaba? Cumhurbaşkanlığı sistemi ile beterin beteri, yeni sitemle ülke “seçim yapan otokrasiye dönüştürülmüş bir Türkiye’de göstermelik demokrasiden başka bir yönetim değildir. Yani bunun gizliden gizliye sistemin gizli adı “sultanizm” olmaktadır…

Bu ülke tek adam sultanlık rejiminden demokratik cumhuriyet sistemine geçişi 100 yıl olmuş. AKP ve lideri Erdoğan, daha halkın anlamadığı “sultanizm” rejimini sisteme sokmuş, alıştırarak halka, “statükocu kurucu irade” gibi kavramlar üzerinde zihninde planladığı anayasanın 4. Madde değişmezliği konusunda taraf olmamak gibi görünse de AKP içindeki çatlak sesler kendi iradesi dışında olacağına kimse emin değildir.

Hatta AKP içinden bazı “çatlak sesler” gibi görünseler de bu kavramın sürekli dillendirilmesi, halkın iradesine yerine ilahi bir anlam yükleyenler AKP’nin kapılarını İlahi bir güce tolumu inandırarak, demokrasiye ve halk iradesinin kapılarını kapayarak ülkeyi otokratik yolla sultanizme yol açmaktır.

Eski AKP'li Mehmet Metiner de Mehmet Uçum'a tepki gösterdi. İlk olarak kendisi paylaşım yapan Metiner, daha sonra da Orhan Miroğlu'nun paylaşımını “Haklısın sevgili Orhan, soruların çok önemli. İrdelenmesi gereken o kadar konu var ki! İç içe geçmiş girift ilişkiler!” notuyla karşılık verdi.

Uzun bir yazısının sonunda, 4. Madde tartışması sonucu AKP MKYK Üyesi Orhan Miroğlu’ndan Mehmet Uçum’a: “Bu çağda hâlâ İttihatçılık, pes doğrusu” demesine Metiner: “Aynen katılıyorum. Bizim de en başından itibaren dediğimiz budur. Yeniden yazım talebimizi sanki toptan değiştirme talebimiz varmış gibi sunanların akıl sağlıklarında bir sorun yoksa iyi niyetli olmadıkları aşikâr.” Diyerek Uçum’a çatıyordu…

Son söz olarak aslında Türkiye “Sultanizm’e” geçti, sonu; Otoritizm’e doğru geçiş süreci başlamıştır. Otoriter rejimlerde üst yöneticiler Anayasaya, yasalara uymazlar. Bu da otoriteyi tanımlamak olup kural tanımazlıktır. Şu anda Türkiye seçim yapan otokrasi sınıfındandır. Ülkeyi yönetenler için hukuk devleti geçerli değildir ancak hukuk alttaki sıradan halk için geçerlidir.

By Euronews’in Yayınlanma Tarihi 09/11/2023 Raporu
Şimdi, endeksin ülkelerdeki hukukun üstünlüğünü ölçerken kullandığı ölçüm faktörlerine ve Türkiye’nin uluslararası alanda Türkiye’nin hukukun üstünlüğü durumuna göre Türkiye, Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü’nün (International IDEA) 2023 Demokrasinin Küresel Durumu raporuna göre Türkiye 173 ülke içinde hukukun üstünlüğü alanında 148. sırada yer alıyor. Türkiye Avrupa ülkeleri arasında Rusya’dan bile geri durumda. Türkiye’nin geçtiği tek ülke Belarus olmuştur.

Türkiye'de:
Hukukun üstünlüğünde: 148. sırada
Hukuksuzlukta: 137. Sırada yer alıyor.
Yolsuzluk ve Yokluk: 77. Sırada yer alıyor.
Açık Hükümet: 107. sırada yer alıyor.
Temel Haklar: 133. Sırada yer alıyor.
Düzen ve Güvenlik: 75. Sırada yer alıyor.
Düzenleyici Uygulama: 116. Sırada yer alıyor.
Sivil Adalet: 119. Sırada yer alıyor.
Ceza Adaleti: 107. Sırada yer alıyor.
20 Eylül 2024

AKP'LİLEŞEN MHP NEREYE GİDİYOR?


AKP-MHP’nin Nedir Bu Anayasa Değişikliği İstemeleri?
Ülkesini seven gerçek Ülkücülerin bile MHP’den MHP'nin AKP'lileşmesini içine sindiremediler. MHP'den ayrıldıkları gerçeği ortada, onlar üzerlerine alınmasınlar!

Zaten Anayasanın 4/3’ü değiştirildi. Yani Anayasanın 134 hükmünün çoğu AKP tarafından değiştirildi. Daha ne yapmak istiyorlar daha neleri değiştirmek istiyorlar? İstedikleri değişiklikleri şimdiye kadar zaten değiştirdiler. Kalan değiştirilmek istenilen İstedikleri arada bir birilerini konuşturarak nabız yoklansa da muğlak, somut bir anlatım resmi ağızdan yok. Ancak gizli bir sır var, Zekeriya Yapıcıoğlu dillendirdiği, hata onun dillendirmesini istedikleri Anayasanın 4. Maddesi değilse ne ola ki, bunda muğlak bir sorun var, başka ne ola ki?

MHP ve Bahçeli’nin 4. Madde Çıkışı!
%7-12 arasında haktan aldığı değişken oylarla kalan, ancak istenileni bir türlü bulamayan, 50 yıllık parti olan MHP, gücü elinde değil ancak toplumun bir kesimini ve daha çok iç Anadolu’da güçlü olan örgütlerini gazla “milli-yerli, beka” diyerek gaza getirme rolünü oynayan bir MHP var. Ancak ortada “beka” sorunu diye bir gerçeklik yok, salt ortamı çatışmalı bir ortamda tutmak istiyor. Bahçeli’nin “beka” sorunu üzerine kurulmuş MHP lideri reaksiyonel bir parti olarak oyların %10’larını aşamayan bu parti, ülkenin geleceğini belirlemede söz sahibi bile değildir.

22 Yıldır kesintisiz AKP iktidarı da 8-9 yıldır ona destek veren cumhur ortağı Bahçeli’nin dilinden hep benzer sözler ile sürekli taraftarlarını korkutarak birbirine kenetliyor.

Bahçeli, sürekli olarak her konuşmasında dilinde: “Beka sorunu var, saldırı altındayız” diyerek somut olmayan, soyut sözlerle halkı yönlendirici konuşmalar yapar. Ancak en önemli ülkenin varlık nedeni olan “Anayasanın 4. Maddesinin kaldırılmalı” sözleri ile ilgili yakın geçmişte kan akıtıcı, acımasız kıyıcı siyasi İslamcı Hizbullah’ın devamı olan Huda-Par lideri Zekeriya Yapıcıoğlu’nun sözlerini bekleyip 4. Gün Erdoğan’ın konuşmasından sonra 5. Gün Devlet Bahçeli ancak dillendirdi.

Bahçeli’ye göre “Huda-Par yok hükmündedir.” Doğru bir söz. Ancak yandaki resimdeki Huda-Par ile “Cumhur İttifakı” olarak seçimlere girip haktan birlikte oy istedikleri, sonra Ahlat’ta Huda-Par lideri Zekeriya ile Bahçeli’nin elleri kenetlenip el ele göklere doğru birbirlerinin ellerini kaldırarak Türklerin 26 Ağustos 1071’de yani Malazgirt’e girişin 917. Yılı kutlamalarına katılmadılar mı? Orada muhalefete birçok ağır sözler söylenip, Erdoğan’ın Malazgirt savaşına Alpaslan’ın yanında Arapların, Kürtlerin yan yana oldukları tezlerini söylemedi mi? Söyledi. Bahçeli buna bir söz orada niye söylemedi, söyleyemedi.

Şimdi iş işten çoktan geçmiş, hiçbir zaman TBMM’ye girmesi olanağı olmayan Kürt İslamcı Huda-Par ile “cumhur ittifakı” kurup, 250 bin toplam oyları olan onları 4 milletvekili ile meclise taşıyan kendileri değilmiş gibi, Bahçeli bugün Huda-Par için, “yok hükmündedir” dedi. Huda-Par yok mu olacak böylece…

Çelişkiler ile dolu bir Bahçeli var. “Teğmenler bizi zor durumda bıraktılar” demesi ile bazı partisinin önceleri açıklamalarından dolayı zor duruma soktu ve önceki sözlerin de geri adım atamam zorunda kaldılar.

4. maddenin değiştirilmesinin istenilmesi, altında yatan art niyet, devletin değiştirilip, dönüştürülmesi demektir. Ancak nasıl bir devlet kurulacağı, akıllarından geçen devlet nasıl bir devlet olacağı kötü niyetlerinde saklı karanlıktır…

16 Eylül 2024 Pazartesi

HUDA-PAR BAŞKANI ZEKERİYA YAPICIOĞLU ANAYASANIN DEĞİŞMEZ 4 MADDESİ İÇİN NE DEDİ?



HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu Anayasa'nın Değiştirilemez, Değiştirmesi Bile Teklif Edilemez 4 maddesi Hakkındaki Rahat Konuşması


Yapıcıoğlu’nun aşağıdaki bu sözler Recep Erdoğan’ın bilgisi dışında söyleyemez söylenemez, şöyle veya böyle Erdoğan onları meclise AKP listelerinden taşıması boşuna olmaması gerek. Huda-Par meclise AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan aday gösterip Meclise AKP listelerinden girdiler. Aslında Erdoğan’dan farklı düşünmeyen bu siyasal İslamcı canilikle ün yapmış Hizbullah uzantısı parti şeriat özlemini hiç gizlemedi!..

Mardin-Kızıltepe İlçe Kongresi'nde yaptığı konuşmada karma eğitime karşı çıkan Huda-Par’ın lideri, Zekeriya Yapıcıoğlu’ndan skandal sözleri: “Karma eğitimin devam ettiği okullarda gençler birbirini taciz edebilir.” Diyor. Ama Kur’an kurslarında hocalarım çocuklara tecavüz ettikleri gerçekleri görmezden geliyor.

Yapıcıoğlu inadına tavizsiz direniyor
Zekeriya Yapıcıoğlu daha şunları söyledi: “Ahmağa anlatır gibi tek tek söyledim, buna rağmen anlamamakta ısrar ediyorlar. Biz, anayasanın 4'üncü maddesi olmasın diyoruz. Kameraya bakarak söyleyeyim bir daha. Anayasa'nın 4. maddesi olmasın diyoruz.” Diyordu.

Yapıcıoğlu için Anayasanın diğer maddeleri değil 4 madde umurunda...
Anayasa'da değiştirilemez maddeler olması demek, bütün değiştirilemez dediğiniz maddelerin hepsini değiştirelim anlamında değildir. Anayasa'nın 4. maddesine karşıyız. Tamam mı anladınız mı? 4. madde gelecek nesillerin iradesine ipotek koymaktır. Diğer maddeleri oturalım beraber yazalım. İlk 4 madde değil, 4. madde.”

Zekeriya Yapıcıoğlu Anayasa’nın ilk 4 maddesi zinhar değiştirilemez demek, nesillerin iradesine ipotek koymaktır. Karma eğitimin zorunlu olmaktan çıkarılması ve anadilde eğitimin önündeki yasal ve anayasal engellerin kaldırılması” istekleriydi.

Eğer bu sözleri DEM Partiden, geç onu CHP’den birisi demiş olsaydı Erdoğan yeri göğü inletirdi, Huda-Par’a gelince suspus olmuştur.

Anayasanın ilk 4 maddesi Nedir?

1. Devletin şekli:
Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

2. Cumhuriyetin nitelikleri:
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

3. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
Madde 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.

4. Değiştirilemeyecek hükümler:
Madde 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Cumhur İttifakı'nın destekçisi gerici eski Hizbullahlın devamı olan Huda-Par bu sözleri söylerken, hani “Yerli-Milli” MHP nerede, neden sesi çıkmaz; neden suspus! Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerini yıkıcı eylem ve söylemlere rahatsızlığını neden dile getirmez? Yoksa gizliden gizliye cumhur ortağının sözlerinden mutluluk mu duyuyor?

Sözüm ona milliyetçi geçinen MHP Anayasanın bu 4 maddesi ülkenin var oluşla yok oluş arasındaki çizgi olduğunu neden anlamazlıktan gelmektedir.
Selman Zebil 16 Eylül 2024

4 Eylül 2024 Çarşamba

ERDOĞAN "ZALİM, KATİL, DARBECİ, DİKTATÖR" DEDİĞİ SİSİ İLE BULUŞMASI




Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın Bitmeyen Siyasi “U” Dönüşleri ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi İle Buluşması

Recep Erdoğan, 2011’den bu yana “Darbeci, zalim, diktatör Katil Sisi” söyleminden 11 yıl sonra “Sayın Sisi” söylemine geçti ve 11 yıl aradan sonra geçen Erdoğan-Sisi yakınlaşmasının Ankara buluşması ile son bulması elbette ülke için iyi olacak. AKP genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan, kendi siyasi kini ve kibri yüzünden uzunca bir süredir Mısır ile diplomatik ilişkileri kerte vuran Erdoğan, bunca ağır sözlerden sonra Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’ye uzatıp yıllarca rabia işareti yapan elini yüzüne bakıp tokalaştı ve “ülkeme hoş geldin” deyip, altına türkuaz halı serilerek yan yana yürüdüler. 

Yetmedi, Erdoğan Mısır Cumhurbaşkanı Sisi için konuştuğu sözleri manşetten dillendiren yandaş gazetelerin ördekleri şaşırmış, şaşkın ördekler şimdi bu karşılama olayını nasıl değerlendirip yazacaklar acaba? 11 Yıl önce Mısır’da Müslüman Kardeşlerden Mursi’yi devirip, devlet başkanı koltuğuna oturan Sisi’ye en ağır hakaret ederek yerin dibine batıran sözde gazeteci yazarlar şimdi utanmadan ne yapacaklar acaba? Hürriyet’in Saray Yandaş Yazarı Abdülkadir Selvi ne yazsın şimdi! Herhalde O’da Reis’i Erdoğan gibi, “Dün dündür, bugün bugündür” deyip Sisi’ye övgüler yazarsa şaşırmayın ha! Şaşırmayın ki bu yandaş Abdülkadir Selvi, yazdığı sır sözleri unutup, Erdoğan’ın uçağına binip Mısır’a giderse yine şaşırmayın!..

Ayrıca, Selvi’den başka, Ahmet Hakan, Salih Tuna, Haşmet Babaoğlu, Mahmut Övür gibileri de sıradadır ha! Bu sözde gazetecilerin Sisi hakkında 11 yıldır yazdıklarına bir bakılırsa, iddiaları, “Sisi’nin bir ABD projesi olduğu, Amerika’ya uşaklık yaptığı, İslam dünyasına büyük zararlar verdiği” gibi birçok uyduruk, düzmece yazılar yazanlardandı ya, şimdi döneklikte sınır tanımayan bu yandaşlar ne yazacaklar göreceğiz…

Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan Sisi’ye o kadar çok kin ve nefret duyuyordu ki 2019 yerel seçimleri öncesi Ekrem İmamoğlu’na karşı İstanbul’da, propaganda yaparak halka şöyle sesleniyordu: “Rahmetli Muhammed Mursi'nin darbeyle devrilmesiyle söylenen sözleri hatırlayınız. Bilhassa muhalefete yakın sosyal medya hesaplarından paylaşılan mesajları biliyoruz. Erdoğan'ın akıbetini Mursi'nin akıbetine benzetenler Sisi zihniyetidir. Biz kefenimizi giyerek zaten bu yola çıktık. Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı diyeceğiz. Mursi mahkeme salonunda 20 dakika yerde çırpınıyor. Yetkililer Mursi'ye müdahale etmiyorlar, Mursi eceliyle değil, öldürülmüştür” diyordu, eceliyle öldüğü halde. Erdoğan, “Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı diyeceğiz” demişti ya, kendisi “Sisi” dedi.

Erdoğan, “Sisi’ye mi oy vereceksiniz, Binali Yıldırım’a mı?” diye meydanlarda seslenmiş, İmamoğlu’nu “Sisi” yerine koyup; Sisi’ye benzetti ya, şimdi ne oldu, hala İmamoğlu düşman, Sisi ise birdenbire dostları arasına girdi. Bunun nedeni, her alanda olduğu gibi, ekonomik alanda da ülke zor durumda olup, şartlar değişti, bozduğu bütün ilişkileri siyasi manevralar yaparak değişikliğe gitme zorunluluğu ile düzeltmeye çalışıyor…

Hatta, Birlemiş Milletler (BM) Genel Kurulu’ndaki yemeğe katılmayan Erdoğan, Sisi ile aynı masaya oturmamak için “Aynı masaya oturup darbecileri meşrulaştırmam” bile demişti.

Erdoğan’ın bugüne kadar ki yapısı siyasi, duruşu ve birdenbire dün ak dediğine bugün kara diyen kişiliği ile siyasetteki manevraların ne ilk örneği oldu ne son örneğiydi ne de sonu olacaktır. O, hep bildiğimiz Erdoğan olarak kalacaktır. O, sıkıştıkça geri adım atacak, kendisini güçlü hissettiğinde de zihninde yaşattığı işi yapmaktan ayrılmayacaktır. Ancak zihninde yaşattığını yaşama geçirmekte bütün denedikleri bu ülkenin felaketine mal olmuştur “Nas var nas, sana bana ne düşer” dediği ve sonra geri adım atığı gibi olacaktır.

Türkiye-Mısır arasında İpler 3 Temmuz 2013’te, Mısır Genel kurmay başkanı Abdulfettah Sisi’nin, Mısır Cumhurbaşkanı İslamcı Muhammed Mursi’yi darbe yapıp devirmesine en sert tepki gösteren ülkelerden biri Türkiye oldu. Bu arada İstanbul’da Gezi Parkı eylemleri sürüyordu. Erdoğan iktidarının ilk kez kitlesel protestolar ile karşılaştığı bir dönemdi.

Erdoğan, 19 Temmuz 2013’te AKP Dış İlişkiler Başkanlığı’nın düzenlenen 6. Geleneksel Büyükelçiler İftarı’nda şunları söyledi: “Türkiye’de polise şiddet uygularken üç beş kişi ölüyor, tweetler, Facebooklar dünyanın altını üstüne getiriyorlar. Mısır’da 300 kişi ölüyor, 50 tanesi namazda öldürülüyor. Dünya sessiz.” Diyerek Gezi olaylarını Mısır’ olaylarına çekmeye çalışıyordu.

Erdoğan’ın Sisi tutumuna bakanlar…
Mısır’da yaşananlara karşı, AKP’liler ve yandaş bazı sivil toplum örgütlerinin çağrısı ile Türkiye’de Mursi’ye destek gösterileri düzenlendi. Ankara ve İstanbul’daki Mısır Büyükelçiliği ve Mısır Konsolosluğu’nun önünde protestolar düzenlendi. Ülke geneline yayılarak Kocaeli Konya, Malatya, Adana gibi birçok kentte protestolar düzenlendi. Mursi için; “Ankara’dan Mısır’a, kardeşlere bin selam” ve “Dik dur eğilme, bu ümmet seninle” sloganları atıldı.

Türkiye-Mısır ilişkilerinde olaylar geliştikçe, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler de gerildi ve Mısır “Türkiye’nin içişlerine karıştığı” gerekçesiyle Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’yı istenmeyen kişi ilan etti. Bu karşılık Türkiye de karşılıklı olarak gereğini yaparak, Mısır Büyükelçisi Abdurrahman Selahaddinin’den ülkeyi ter etmesini istedi…

Bütün bu gelişmelere rağmen, Türkiye-Mısır diplomatik ilişkilerin en alt düzeye düştüğü 11 yıldan sonra, aradan 11 yıl geçmesine rağmen Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi 4 Eylül 2024’te Türkiye’ye gelerek Erdoğan’ın konuğu olmuştur.

Erdoğan, bitmez tükenmez kızgınlığını sonucu, 11 yıl boyunca Sisi için diline ne geldiyse hakaret içerikli sözler söylediği Sisi ile normal ilişkilere girmek, 11 yıl aradan sonra Türkiye-Mısır arasında süren gerilimin sonlaması gerektir artık.

Arap Baharı sonrasında Türkiye-Mısır ilişkileri
Şubat 2011 Şubat’ında Mısır'ı da etkisi altın Arap Baharı ayaklanmaları başlar. Bu ayaklanmanın sonucu Mısır’ı 29 yıl yöneten Hüsnü Mübarek yönetimi sona erdirilir.
Mübarek’in iktidarının sona ermesi sonrası, 1927’de kurulan “Müslüman Kardeşler” (İhvanı Müslimin) çizgisindeki olan, Özgürlük ve Adalet Partisi’sin den Muhammed Mursi Mısır'ın da seçimle iktidar gelen ilk cumhurbaşkanı oldu.

Recep Erdoğan’a fikren ve ideolojik olarak yakın olan Müslüman Kardeşler dönemi Türkiye-Mısır ilişkilerinde önemli yakınlık ve yaklaşımlar yaşandı. 30 Eylül 2012’de Türkiye’yi ziyaret eden Mursi, burada yaptığı konuşmada, “ülkesinin Türkiye ile işbirliğini desteklemeye yönelik isteğini” dile getirdi. 17-18 Kasım 2012 tarihinde ise o dönemin Başbakanı olan Erdoğan yanında 10 bakan ve iş adamları ile birlikte Mısır'a gitti. Ne yazık ki Erdoğan’ın bu ziyaretinden 8 ay sonra Mısır’da askeri darbe yapıldı. Mursi yönetimi sona erdirildi. Darbeyi gerçekleştiren dönemin Genelkurmay Başkanı olan Abdulfettah es-Sisi'nin oldu ve bu darbe sonrasında ülke yönetimini eline aldı.

Darbe sonrası 3 Temmuz 2013'te Mısır’da gerçekleşen askeri darbe sonrasında Türk-Mısır ilişkileri maslahatgüzar seviyesine indirildi. O dönemin Başbakanı olan Erdoğan, Avrupa Birliği'ni Mısır'da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin iktidardan devrilmesini 'darbe' diye niteleyemediği için eleştirerek: “Dünyanın neresinde olursa olsun, seçimle gelmiş hangi iktidara karşı olursa olsun, darbeler kötüdür. Ben şu anda batıya şaşıyorum. Batı hala bu olaya darbe diyememiştir” diyerek Avrupa Birliğinin bu tutumunu eleştirmişti.

Yine Erdoğan darbe ile devrilen Mursi'nin yargılanması sürecinde de “Benim için Mısır'ın cumhurbaşkanı darbeci Sisi değil, Mursidir” diyordu kendince. Erdoğan Mursi’nin ölmesi üzerinde Mısır’daki Sisi yönetimine en sert tepki gösterenlerdendi.

Hatta Türkiye’de Erdoğan’ın etkili yerel yönetimlerde ve yandaş gazetecilerde Mısır’da Sisi tepkisi gündemden düşmüyordu. Yani bir tür gerilimden düşmeyen Mısır yönetimi Türkiye’de bir tür propaganda aracı olarak kullanılıyordu Sisi.

İlk Mısır-Türkiye ilişkileri, iki ülke arasındaki anlaşmazlıklar 2021’in Mayıs ve Eylül aylarında birçok kez yapılan karşılıklı görüşmeler Kahire ve Ankara yönetimlerinin olumlu yönde bir değişime varana kadar sürdü. Sonrası, Türkiye’den Mısır’a 2013’ten sonra Haziran 2022’de bakanlar düzeyinde ilk ziyaret, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin İslam Kalkınma Bankası’nın yıllık toplantısına katılmak için gittikleri Kahire’de gerçekleşti. Sonra Kasım 2022'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile Dünya Kupası kapsamında görüşmeleri oldu. Böylece iki ülke arasındaki istişare ve yakınlaşmaya dönüşerek bugünkü zirveye taşıdı. Selman Zebil- 4 Eylül 2024



1 Eylül 2024 Pazar

MALAZGİRT BULUŞMASI ve ZIT GRUPLARIN EL ELE GÖRÜNTÜLERİ ANAYASA TARTIŞMALARI



C.B. RECEP ERDOĞAN ve MALAZGİRT ZAFERİNİN 953. YIL KONUŞMASINDA YANINDA BAHÇELİ, YAPICIOĞLU, DESTİCİ  ve ANAYASANIN TARTIŞILMAZ 4 MADDESİNİN GÜNDEME GETİREN HÜDA-PARLI HALEF YILMAZ'IN SÖZLERİ

Recep Erdoğan: Malazgirt Zaferi, Türklerle birlikte tüm Müslümanların zaferidir. Alparslan’ın ordusunda Kürtler, Araplar ve İslam’la müşerref olan diğer kavimlerden Müslümanlar, düşmana karşı omuz omuza savaşmış, mübarek kanları işte bu topraklarda birbirine karışmıştır… Sultan Alparslan'ın sancağı altında kurulan güçlü ittifak 953 yıldır kutladığımız şanlı zaferi bizlere armağan etmiştir. Bu sözleri ile Erdoğan, bir tür efsane uydurarak, toplumu etkilemek için Alpaslan’ın kazandığı Malazgirt savaşını bir “ümmet savaşı” olduğunu siyasi İslam yoluna çekerek, ümmetçiliği önde tutarak ülkede millet olma yerine ümmet anlayışını yerleştirmek istiyor…

…Malazgirt Zaferi ayrıca Kudüs'ün fethinin önünü açan stratejik bir dönüm noktası olmuştur. Burada şunun özellikle vurgulanması gerekiyor. Malazgirt, Türklerle birlikte tüm Müslümanların zaferidir…” diyordu.

Erdoğan şöyle sürdürüyordu: “Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi demeden 85 milyon olarak nazlı hilalin gölgesinde buluşacaklarını, 1071'den 2071'in Türkiye'sine uzanan ufuk çizgisindeki hedefleri bir olarak iri olarak kardeşlik hukukumuzu bozmak isteyenlerle özellikle yapacağımız mücadeleyle gerçekleştireceğiz. Farklılıklarımız üzerinden bizleri ayırmaya çalışanlara, aramıza nifak tohumları ekmeye çalışan fitne odaklarına geçit vermedik, vermeyeceğiz. Rabbim muhabbetimizi, kardeşliğimizi daim eylesin diyorum. Malazgirt Zaferi'nin 953'üncü yıl dönümünde bu toprakları vatan yapan atalarımızı rahmet ve minnetle yâd ediyorum.”

Recep Erdoğan'ın konuşmasının ardından Okçular Vakfı Başkanı Haydar Ali Yıldız, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye günün anısına hediye takdim etti. Jandarma Genel Komutanlığı Mehteran Birliğince gösteri sunuldu, Kur'an’ı Kerim okundu, dualar edilir.

Malazgirt Zaferi’nin 953. Yıl Dönümü Kutlama Programı’nda Recep Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve kuvvet komutanlarıyla verdiği pozla gündeme gelen Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Okçular Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Bilal Erdoğan ve bazı MHP’li ve AKP’li milletvekilleri katılır.

Numan Kurtulmuş Ne Dedi, İslamcı-Kürtçü, Özerkliği veya Federasyonu Savunan Ortak Huda-Par Genel Başkan Yardımcısı Halef Yılmaz Ne Yanıt Verdi Bakın!..

Hüda Par Genel Başkan Vekili Halef Yılmaz, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin, “İlk 4 madde tartışması yapmanın bir zaman kaybı olduğuna inanıyorum” demişti.

Sözcü'den Tarık Işık'ın haberinde yer alan bilgiye göre; Anayasa’nın ilk 4 maddesinin tartışılamayacağını, “ilk 4 madde tartışması yapmanın bir zaman kaybı olduğuna inanıyorum” diyen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu sözlerine sert biçimde kaşı çıkan Hüda-Par Genel Başkan Vekili Halef Yılmaz, “Mesele, batının teknik ve ilerlemesini değil, sapıklık ve batıl kültürünü taklit eden Kemalizm zihniyetinden Anayasa’nın arındırılmasıdır” diyerek tepkisini kor.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli ve Kuvvet Komutanlarının yer aldığı Malazgirt Zaferinin kutlamalarına davet edilen
Huda-Par’lı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun vekili Halef Yılmaz konuştu, Huda-Par’ın niyetini açık biçimde ortaya döktü…

Malazgirt Zaferi'nin kutlama programında AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milli-Yerli” olduğunu iddia eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve kuvvet komutanlarıyla verdiği pozla gündeme gelen Bahçeli'nin içine sindirerek İslamcı-Kürtçü Huda-Par genel başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu yan yana, ile el ele çekilen fotoğrafı gündemde iken, 31 Ağustos 2024’te, Huda-Par Genel Başkan Vekili Halef Yılmaz’ın Anayasa suçu işleyen sözleri, “Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi için teklif bile edilemez” denen ilk 4 maddeyi hedefine alması ve ayrıca, “Kemalizm sapıklığı taklit ediyor, anayasadan arındırılmalı” demesine ne der acaba Bahçeli?

Huda-Par yardımcısı Halef Yılmaz konuşmasının tamını şöyle sürdürerek: “Mesele, laiklik adı altında milletimizin dini olan İslam'a düşmanlığa sebep olan bütün yanlışların düzeltilmesidir. İlk 4 maddenin bundan istisna tutulması meseleyi çözecek midir? 12 Eylül darbecilerinin dayatmalarının haşa vahiymiş, Allah kelâmıymış gibi kutsal ve dokunulmaz görülmesi akıl, inanç ve bilim zaviyesinden nereye oturtulacaktır? Aksi takdirde ne düzeltilmiş olacak? Neyi değişecek? Neresi yeni olacak? Neye çare olacak? Niye değişecek? Sorusundan sonra “Mesele; bu millete dayatma ile hile ile çökmüş olan batıl bir ideolojinin ve kişilerin ilahlaştırılması yanlışının sonlandırılarak, bir asırdır milleti batıya gönüllü kul köle yapmaya çalışan ve batının teknik ve ilerlemesini değil, sapıklık ve batıl kültürünü taklit eden Kemalizm zihniyetinden anayasanın arındırılmasıdır” yorumunda bulundu.

Halef Yılmaz'ın, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şöyle: “Mesele, ilk 4 maddeden çok daha önemli ve büyüktür. Yeni bir Anayasa'dan bahsedilecekse eskisinin omurgası üzerine yapılacak yamalar, bunu yeni bir anayasa yapmayacaktır. Sadece darbeciler tarafından hazırlanmış eski Anayasa üzerinde bazı değişiklikler yapılmış olacaktır.

Mesele; Bu millete dayatma ile hile ile çökmüş olan batıl bir ideolojinin ve kişilerin ilahlaştırılması yanlışının sonlandırılarak bir asırdır milleti batıya gönüllü kul köle yapmaya çalışan ve batının teknik ve ilerlemesini değil sapıklık ve batıl kültürünü taklit eden Kemalizm zihniyetinden Anayasa'nın arındırılmasıdır.

Mesele; Laiklik adı altında milletimizin dini olan İslam'a düşmanlığa sebep olan bütün yanlışların düzeltilmesidir. İlk 4 maddenin bundan istisna tutulması meseleyi çözecek midir?

Malazgirt’te, Malazgirt Savaşının yıldönümünde Huda-Par lideri Zekeriya Yapıcıoğlu ile el ele veren Devlet Bahçeli ve MHP’liler Huda-Par’ın şu aşağıdaki isteklerine ne derler acaba bu isteklere?

Huda-Par’ın gerçek niyeti altında yatan, parti programında bulunan özerklik veya federasyon gibi yönetimler; “Mevcut yapının tabu olarak kabulünden vazgeçilerek olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir” isteğinde bulunuyor. Ayrıca “Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilerek Kürtlerin varlığı anayasal olarak tanınmalı, Türkler ve Kürtler, ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir. Kürtçe, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır” diye açıklamalar yapılmaktadır. S. Zebil Ağustos 2024






TURANCI-TÜRKÇÜ-SOSYALİST ETHEM NEJAT (1881-1921)

ETHEM NEJAT (1887-1921) Annesinin adı Cavide, babasının adı Hasan'dır. Anne tarafından dedesi Ahmet Cavit Paşa, Çerkes İttihat ve Teavün...