2. Abdülhamit’in, Musevilerin Filistin’de Toprak Almasına izin vermiştir
2’nci Abdülhamit zamanında Rothschildler’in, Filistin’de
koloniler kurdukları, Abdülhamit’in Filistin’de yaşayan yerli ve yabancı
Musevilerin toprak satın almalarına izin verdiği ortaya kanıtlarıyla
çıkartılıyor.Tarihçi Doç. Dr. Sezai Balcı ile Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu
kişiler tarafından Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki belgelerin araştırmalarıyla
gün yüzüne “Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu” başlıklı çalışmayla ortaya
çıkar. Böyle olunca da, Yahudi kökenli Rothschild Gizli örgüt İlluminati’nin 13
üyesinden biri olduğu öne sürülen Rothschild Ailesi’nin Osmanlı padişahları ile
gizli para ilişkileri olduğu da gün yüzüne çıkartıldı.
Milliyet gazetesinden Mert İnan’ın haber bilgilerine göre,
Rothschild Ailesi ile Osmanlı Devleti arasındaki ilk temas, 2. Mahmut döneminde
başlamış. Bu ilişki 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan itibaren kesintisiz devam
ediyor. Osmanlı, Temmuz 1853’te 40 bin tüfek, 2 bin şişhane, 10 milyon fişek,
50 milyon kapsül satın alırken, bu silahlar için Rothschildler’e 10 milyon 514
bin 976 kuruşluk ödeme yapıldığı Maliye Nezareti’nin orijinal nüshalarında yer
alıyor.
2’nci Abdülhamit’in faizle Rothschild Ailesi’nden iki kez
borç aldığına dair belgeler oluşturuyor.
1891’de alınan 6 milyon 316 bin 920 sterlin tutarındaki
borcun faizi belgelerde yüzde 4 olarak belirtiliyor. Söz konusu geri ödeme
süresinin 60 yıl olarak tanzim edildiği arşivlere yansımış.
İşte 2. Abdülhamit’in yaptığı borçları da genç Cumhuriyet
yıllarca ödemişti. 1894 yılında alınan bu borç ile 2’nci Abdülhamit tarafından
1894’te de ikinci borç tutarı ise 8 milyon 212 bin 340 sterlin. 61 yıl vadeli
olarak alınmıştır. İşte 2. Abdülhamit’in aldığı borç, 15 Ekim 1955’e kadar
geçerli olduğu için, her yıl 329 bin 249 sterlin tutarındaki meblağın İngiltere
Bankası’na ödeneceği belgelerde yer alıyor.
Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal eden
Rothschild borçları, Lozan Antlaşması gereğince Rothschild Ailesi’ne geri
ödeniyor. Rothschild üyeleriyle görüşen Osmanlı hükümdarları 2. Mahmut,
Abdülmecit ve 2. Abdülhamit aile üyelerine birçok defa nişan takdim ediyordu.
2. Abdülhamit’in 1888’de, Baron Rothschild ile görüşmesi o
dönem Beyoğlu’nda çıkan “Moniteur Européen” gazetesi tarafından tespit
edilirken, gazetenin, 30 Temmuz 1888 tarihli haberine kitapta yer veriliyor.
2. Abdülhamit, Rothschild ile 27 Temmuz 1888 Cuma günü
öğleden sonra gerçekleşen görüşmede kendisinden Anadolu Demiryollarının yapım
işinin üstlenmesi teklif ederken, Rothschildler’e hususi olarak yaptırdığı 10
bin sigarayı hediye ediyor.
Bu görüşmenin detayları o dönemki Moniteur Européen Gazetesi
tarafından şöyle aktarılıyor:
Bu arzu Cihanbani Mösyö Rothshild’ce büyük mahzuziyeti
elbetmiş olup mumaileyh tetkik keyfiyet edeceğini vaat eylemiştir. Baron’un
mazhar olduğu envaı iltifatlardan başka avdeti esnasında Zât Hazret Padişahî
kendisine bilhassa imal ettirilmiş on bin adet sigara hediye buyurmuşlardır…”
2. Abdülhamit ve
Arminius Vambery (Raşit Efendi) (1832-1913)
Gerçek adı Hermann
Wamberger, Bamberger ya da Vamberger gibi pek çok karışık adlarla bilinen
Vambery, Macar kökenli, fakir, dindar bir Yahudi ailenin oğlu olarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırları içinde, bugünkü
Slovakya’da bir
Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya ayağı aksak olarak geldi. 12 yaşından
itibaren çalışmak zorunda kaldı, terzi çıraklığı, sonrada özel öğretmenlik
yaptı. Bu arada etnografya ve filoloji alanlarında araştırmalar yaptı. Dahi
kendi kendini yetiştirdi, çok sayıda dilde yetkinlik kazandı. Önce Avrupa
dillerini, daha sonrada Türkçe, Farsça, Arapça dillerini iyi bir biçimde
öğrendi.
Vambery
bir müsteşrik ve Türkolog, gezginci. Macarca, Armin Vambery, Almanca Hermann
Macar halkının Asya menşelerini bulmak için 22 yaşında İstanbul’a geldi.
İstanbul’da Asıf Bey ve daha sonra Rıfat Paşa’nın hizmetinde Frenk lisanları
muallimi (Avrupa dilleri öğretmeni) olarak çalıştı. İstanbul’da bulunduğu
1857-1863 yalları arasında, farklı Türk ağız ve lehçelerini öğrenme fırsatını
buldu. Aynı zamanda Türk Tarihinden bazı yapıtların çevrilerini yaptı ve ayrıca
Osmanlıca-Almanca bir sözlük de yayınladı. 2. Abdülhamit, ona bir gün: “Reşit Efendi,
sağıma bakıyorum casus, soluma bakıyorum casus, arkama dönüyorum hainler. Şu an
karşımda sen varsın ve bir tek sana güveniyorum” der sonra gözlerinden yaş
gelen Abdülhamit, Raşit Efendi’ye sarılmış, farkında bile değil onun bir casus
olduğundan.
Aynı
akşam Raşit Efendi, İngiltere’ye hemen bir mektup yazmış: “Sayın kraliçem,
Abdülhamit Han artık sadece bana güveniyor” diyordu. Bu mektubu İngiliz
arşivlerinden bulan Mim Kemal Öke olur. İşte Osmanlıyı son günlerde bunlar
yönetiyorlardı…
1898
yılında yazdığı kitabında: “İstanbul’da ki Türkler arasında Türk ulusçuluğu
sorunuyla ya da Türk dilleriyle ciddi bir biçimde ilgilenen bir kişiye
rastlamadım” der.
Osmanlı yıllarca ezik, horlanan, itilen
kakılan bıraktığı Türkmenlerin akıbetini yaşamaya başladığı ortam gelmiş,
Karlofça Antlaşması’yla başlayan süreçte Osmanlı kimliği gittikçe Batılılar
karşısında ufalanır ve ezikliği yaşamaya başlar. Akçalı durumu çökmüş, Sultan
Abdülaziz’in son dönemleri, Kırım Savaşıyla (1854) Londra ve Paris gibi Batı
kentlerinde bazı firmalardan aldığı paralarla daha çok borçlanmaya başladı. Bu
alınan borç paralar, yatırıma yatılıp istihdam için kullanılmaz, daha çok
boşalmış İmparatorluk hazinesinin tam takır kasaları, Batılı bankerlerden
alınan paralarla doldurulmaya çalışılır ama her geçen yıl 14 milyon lira faiz
ve anapara ödenmek zorunda kalınır. Borcu borçla ödemek durumuna düşen Osmanlı,
Galata sarraf ve bankerlerinden yeni borçlar alarak günü savuşturmaya
başlarlar. Sonuçta Osmanlı, borç taksitlerini ödeyemez duruma gelir, Avrupa
nezdinde git gide itibarı sarsılır, rezil olur. Arkasından zarar gören
alacaklılar Paris ve Londra elçiliklerine akın ederler, Avrupa gazeteleri Osmanlı
karşıtı ağır eleştirili yazılar (*) yazmaya başlar.
Artık
Osmanlı Devleti, Batılı güçlü devletlerin emri altına alınmıştı. Batılı güçlü
devletlerin verdiği emirleri yerine getiren bir tür ezik devlet olmuştu.
Osmanlı Devleti biçimsel özelliğini, bağımsızlığını kaybetmiş, Batılı devletler
tarafından denetlenen yarı sömürge bir devlet olmuştu. 2. Abdülhamit döneminde
Batılılar alacaklarını toplayacak bir kurum oluşturdular. Alacakları
karşılığında Osmanlı devletinin önemli gelir kaynaklarını oluşturan tuz, tütün,
damga, alkollü içki ve balık vergilerinin bir bölümüne el atılarak doğrudan
alacaklarını sağlama yoluna gittiler. Borç ödeme ve alacakları dağıtmak için
İstanbul’da “Düyunu Umumiye İdaresi” (Genel Borçlar Yönetimi) kurulur. İş böyle
gelişince Osmanlı maliyesi, alacaklı yabancı devletlerin denetimi altına girer.
Hatta Balkan Savaşlarından sonra Edirne’nin geri alınması için yapılan savaşta
Osmanlı Devleti bu kurumdan borç almak durumunda bile kalmıştır.
(*) Abdurrahman Şeref
Efendi, “Tarih Muhasebeleri” Ank.1985, s.114-115
Vambery
bir müsteşrik ve Türkolog, gezginci ve büyük kuşkularla Britanya Krallığı
emrinde çalışan bir casus, adı Macarca, Armin Vambery, Almanca Hermann Vambery,
gerçek adı Hermann Wamberger, Bamberger ya da Vamberger gibi pek çok karışık
adlarla bilinir.
Asıl
üzerinde durulması gereken, Macar İlimler Akademisi desteğinde, Sünni bir
derviş kılığında 1861-1964 yıllarında, Batılılara kapalı bir bölge olan
Ermenistan, İran ve Türkistan’ı gezdi. Bu gezisi boyunca coğrafya, etnografya
ve filoloji alanlarında önemli bulgularla döndü.
Dahi,
Vanbery, İngiltere Jeoloji Enstitüsünün hizmetinde ve Britanya Krallığının
emrinde bir casus olarak Raşit Efendi Müstear adıyla, önce İstanbul’dan gemiyle
Trabzon’a, oradan katır üstünde kervanlarla Tebriz ve İsfehan’a seyahat etti.
Oradan Tahrana ulaştı. Tahran’da bir süre Osmanlı elçiliğinde kaldıktan sonra
Hazar Denizinin güneyinden Buhara, Semerkant ve Hive’ye gitti, oradan Herat ve
Tahran üzerinden Osmanlı topraklarına döndü. İstanbul üzerinden ülkesi
Macaristan’a geri döndü.
Bu
seyahatleri hakkında 1864 yılında yayımladığı “Travels and Adventures in
Central Asia” adlı yapıtı, Avrupa’da büyük ilgi uyandırmış, bölgenin hâkimiyeti
için Rusya ile rekabet içinde olan İngiltere’nin iştahını iyice
kabartmıştır.
Bu
Asya seyahatinden sonra 1864 yılında, Londra’da büyük heyecan yarattı. 1905
yılına kadar dönemde Budapeşte Üniversitesinde Fin-Ugor savına en sert bir
biçimde karşı çıkar, kendisine göre Macar dili sadece Ugor öğelere sahip bir
Türk dilidir. Vambery’nin bu tezi, günümüzde artık kabul görmemektedir. Çağdaş
dilbilimcilerine göre Macarca, güçlü Türkçe etkilerine sahip, köken itibariyle
Ugor bir dildir.
Vambery’nin
bir oğlu olur (1872-1948) Adı Rüstem Vambery.
Rüstem
Vambery Macar ceza hukukçusu ve siyaset adamı olur. Budapeşte Üniversitesi
Hukuk Fakültesi üyesi oldu, 1919 yılında Prof. unvanını aldıktan sonra
fakültenin dekanı oldu. Bir ara Macar Milli Meçlisinde de milletvekilliği
taptı.
Vambery’yi
İstanbul’daki teması sırasında Osmanlı Padişahıyla tanıştıran kişi, yıllarca
Osmanlı Devletinden Dâhiliye Nezaretinin Sıhhiye Müdürlüğünü ifa etmiş Macar
asıllı hekim Dr. Soma Wellsch (1866-1926) olmuştur. Kaynak: İngiliz casusu
"Vambery'nin Günlükleri"
Thodor
Herzl, Siyonizm ve Vambery
Vambery Abdülhamit’in güveni
kazanmış, 1900 yılının haziran ayında 2. Abdülhamit’in huzuruna çıkmış, ondan
Siyasi Siyonizm’i destekleyen Vambery, Siyonizm’in fikir babası Theodor Herzl’a
için Sultandan görüşme talebinde bulunmuş ama bu görüşme için başarılı
olamamıştı.
Aşağıdaki harita, Yahudi-Siyonizm’in hedeflediği “Büyük İsrail” topraklarıdır. Nil
nehrinden Fırat nehrine kadar uzanan, Suriye’yi, Ürdün’ü, Lübnan’ı, Kuveyt’i
tamamen yutuyor. Suudi Arabistan’ı, Mısır’ı, Irak’ı ve Türkiye’yi bölerek
oluşması hayal edilen “Büyük İsrail” toprakları haritasıdır.
Siyonizm’in
babası Theodor Herzl, yazdığı mektuplarda 2. Abdülhamit için Avrupalı Musevilerin
konuştuğu Yidiş dilinde aşağılayıcı bir biçimde “mamser-ben-mennide” (fahişenin
oğlu, piç) ifadelerini kullanıyordu. Ancak Vambery 1901 yılında Herzl’in
Sultanın huzuruna çıkmasına sağlayan bir randevu ayarlayabilir.
Herzl
16 Haziran 1900 tarihinde Vambery Tirol’da ziyaret. Şöyle bir günlük yazdı:
|
Genişlemesi Hayal edilen israil toprakları |
“Yetmiş
yaşındaki bir aksak Macar Musevi’sinin şahsımda hayatımda gördüğüm en ilginç
insanı tanıdır. Kitaplarını Alman dilinde yazan, 12 dili aynı mükemmellikle
konuşan daha fazla Türk mü yoksa İngiliz mi olduğuna bir türlü karar bir adam
hayatında 5 ayrı dine geçerek bunlardan ikisinde rahip oldu. Bunca dini bu
kadar yakından tanıyınca ateist olması normal karşılanmalıdır. Şark
ülkelerinden bana 1001 Gece Masalı gibi olayları anlattı, Sultan’la
(2.Abdülhamit) yakın olan ilişkisi gibi şeylerden söz etti. Ayrıca bana ant
içerek İngiliz ve Türk ajanı olduğunu söyledi. Macaristan’da Profesörlük unvanı
salt göstermelikmiş. Yahudi düşmanı bir toplumda yaşadığı bunca çileden sonra,
bana çok sayıda belgeyi gösterdi. Bunlardan bazıları Sultan’ın kendi eliyle
yazmıştı; ancak Türkçe yazdığı için okuyamıyordum ve içeriği hakkında bir şey
diyemem. Oradayken yanımıza gelen William Hechler’i kaba bir biçimde yanımızdan
kovdu, benimle yalınız olmak istiyordu.
|
Büyüyen İsrail toprakları 1947-1949-2967 |
Sözlerine
şöyle başladı: “Ben paranın peşinde değilim, zengin biriyim. Altından biftek
yenmez. Çeyrek milyonum var ve sermayemin faizlerinin yarısını bile
harcamıyorum. Size yardım edeceksem, dava uğruna yardım edeceğim. Benden bütün
planlarınızın bütün detaylarını, para vs. hususunda öğrenmek istedi. .
Sultan’ın
kendisinden Avrupa basınında lehinde bir kamuoyu oluşması için çalışmasını
istediğini söyledi. Bu konuda yardım etmemi istedi. Bense yarım ağızla yanıt
verdim. Konuşurken arada konuyu değiştirip başına gelen, oldukça ilginç
olayları anlattı. Bejamin Disraeli sayesinde İngiliz ajanı olmuş. Türkiye’de
önceleri kahvehanelerde şarkıcı olarak başlamış, arada geçen bir buçuk yıl
içinde Sadrazamla ahbap olmayı başarmış. İsterse Yıldız Sarayında (İmparatorluk
Sarayı) konaklayabilirmiş. Ancak suikast kurbanı olmaktan korkuyormuş. Sultanın
sofrasında, hem de samimiyetten elleriyle yemek yiyormuş, ancak zehirlenmekten
korkuyormuş. Yüzlerce böyle ilginç şeyler anlattı. Ben ona dedim ki, …Sultana
beni kabul etmesini söyleyin, birincisi, basında ona değerli hizmetler
sağlayabildiğim için, ikincisi salt huzuruna çıkışımın bile onun Avrupa’daki
itibarını yükselteceği için Dilmaç (tercüman) olarak ona tercih ettiğimi
söyledim. Ancak yaz yolculuğunun meşakkatlerinden dolayı çekiniyor. Zamanım
bittiğinde, benim için harekete geçip geçmeyeceği meçhul kalmıştı… Ancak bana
vedalaşırken sarıldı ve beni öptü… “diye anlatır.
Herzl’e
Vambery’nin anlattıklarından biri, maddi bakımdan herhangi bir ihtiyacı
bulunmadığını söyler. İşini para için değil de adil bir dava için gördüğünü,
Siyonizm’e dertsek vermek için yaptığını söyler. Aralık 1900 yılında gazetelere
Osmanlı Devleti’nin siyasi Siyonizm Filistin’e göçlerin önlenmesini
sıkılaştığı yazdı. Bunun üzerine Herzl Vambery’ye 28 Aralık 1900’de şu
satırları yazdı: “Bana
kalırsa bu hiç kötü bir alamet değil, aksine iyi bir işaret. Fahişe (Osmanlı
devleti) fiyatını yüksek tutmak istiyor, onun için sahip olunamayacağını
söylüyor. Yanılıyor muyum?” der.
Bir
Filistin topraklarına Yahudi göçüyle ilgili pazarlıklar var. Bir yandan da
Musevi bankerlerin Osmanlı İmparatorluğuna verecekleri hatırı sayılır (5000
pound) bir kredi anlaşmasına dair arabuluculuk yapar, bundan alacağı
komisyondan söz edilir.
Herzl
Ocak 1901’den itibaren işlerin istenildiği gibi gitmeyişinden Vambery
aracılığıyla tehditler savurur. Padişah’ı yola getirmeye çabalar. Osmanlılar,
Yahudilerin isteklerine biraz daha ılımlı yaklaşmayacak olursa, Yahudiler
Osmanlı’nın bütün para kaynaklarını kesebileceklerini ima eder.
Dahi
aynı yıl Hewrzl Vambery’den, kendisi ve Siyonistlerin Osmanlı Padişahı için
neler yapabileceklerine sahip olduklarına dair Padişah’a anlatmasını ister.
Hatta Fransızlara karşı aciz düşmemek için ona bir torpidolu bir muhrip gemisi
bile gönderebileceğini söyler. (Hatta Midilli adasını, Fransızların itilaflı
bir alacağı yüzünden savaş gemileriyle işkal etmişler, ancak Osmanlı devleti
taksitle ödemeyi kabul ettiği için çekilmişlerdi.)
Herzl,
Vambery’ye Filistine yerleşmek için taşınacak Yahudiler için bir gemi temin etmesini
ister. Bu geminin temini için 300,000 bin Hollanda florini teklif etti. Parayı
istediği gibi harcayabilecekti, artanı da kendine saklayabilecekti, önemli olan
sonuca ulaşmaktı.
İşte
böyle bir düzen içinde, kendi söylediğine göre paraya ihtiyacı olmayan Vambery,
Herzl’in teklifini kabul etti, gerektiğinde Osmanlı
Devleti’nde
kendisi önemli bir görev alacak hatta padişahı bile devirecekti.
Herzl,
İtalyan ilk Siyonistlerinden Meranolu Tobias Marcus vasıtasıyla Vambery ile
tanıştı. Herzl’e 13 Eylül 1898 tarihinde mektup göndererek Marcus, Vambery’yi
şu sözlere tarif etmiştir: “Daha
önce söylediğim gibi, Vambery oldukça karmaşık bir şahsiyettir. Dâhiyane bir
insan, ancak zarafet, eğitim ve karakterden yoksun bir. Kendini beğenmişliğiyle
toplumda saygınlık sahibi, herkese tepeden bakar. Her türlü din ve
milliyetçilikten nefret eder. Güya kendisi çağın en büyük hür düşünen kişi,
kendini kozmopolit bir insan olarak görmektedir. Öte yandan İslam’ı ve aynı
anda İngiltere’yi övüyor. Genelde bakılırsa, kendini fazlasıyla beğenmiş ve
çelişkili karaktere sahip, sözlerine her zaman itibar edilmemesi gereken, yine
de son derece dikkatli yaklaşılması gereken bir insandır, zira aleyhtarı olmak
ziyadesiyle tehlikelidir” diye anlatır.
Vambery
ve Drakula
Ayrıca
1897’de Vambery, Bram Stoker adlı yazarın yayınlanan tanınmış “Drakula” adlı
romanı ilham kaynağı olur. 1890 yılında Stoker Vambery ile karşılaştığında,
Vambery kendisine Romen Prens Vlad 3. Draculea’nın (Darakula) efsane hikayesini
anlatmış. Bu tarihi kişilkten hareket ederek, Stoker Romanının kahramanı
“Vampir Durakula”yı yarattı.
Kaynaklar:
Theodor Herzl, “Mektuplar ve Günlükler, 7
ciltlik yapıtı
Osmanlıcası çeviren
A.H. Abdurrahim: “Bir Sahte dervişin Asya’yı Vustada Seyahati”
Abdurrahman
Şamipaşazade çevri, “Bir Sahte Dervişin Orta Asya’da Seyahati, Kitapevi
Yayınları 2009
Kemal Öke Mim,
“Saraydaki Casus: Gizli belgelerle Abdülhamit Devri ve İngiliz ajanı Yahudi
Vambery”, İrfan yayınları İst. 2009 ve “İngiliz Casusu Prof.
Arminius Vambery’nin Gizli Raporlarında 2.Abdülhamit ve Dönemi, Üçdal Neşriyat
1983
Cemal Kutay, “Sahta
Derviş” Aksoy Yayıncılık İst. 1998
http://www.etymonline.com/index.php?search=vampire
Hazırlayan Ali Akyıldız
ve Zekeriya Kurşun: “Osmanlı Arap Coğrafyası ve Avrupa Emperyalizmi” adlı yapıt
Selman Zebil 22 Ekim 2023