1 Nisan 2012 Pazar

DİL ULUSLARIN VARLIK NEDENİDİR

DÜNYA DİLLERİ İÇİNDE TÜKÇE
Kendini ifade etmek, ötekiyle iletişim sağlamak, iyi gelişmiş dil ile başlar. Bir fikri doğru ifade etmeyen, karışık ifade eden eksik insandır. Dil; toplumsal gelişmenin en belirgin ürünüdür. İnsan geliştikçe dili de kendiliğinden gelişir, kişinin dili bulunduğu bölgelere göre de farklılıklar gösterir.

Yirminci yüz yılın ilk yarılarında yapılan bir sayıma göre, dünya üzerinde 2796 dil konuşulmakta olduğu tespit edilmiş. Dil bilimcileri, diller arası gramer yapısını incelerler. Sonuç olarak diller birbirlerine yakın benzerlikler bulurlar ve “dil aile yapısı” bakımından bir takım topluluklara ayırmışlardır. En önemlileri olan bunlar, Türk dillinin de içine girdiği başta Ural-Altay dilleri olmak üzere, Hint-Avrupa dilleri, Romen dilleri, Slav dilleri, Kafkas dilleri, Sami Dilleri, Çin-Tibet dilleri, Habeş dilleri gibi pek çok dil toplulukları.

Ural-Altay dil ailesi kendi içinde ikiye ayrılırlar. “Ural” ve “Altay” dil topluluğu içinde Türk dili, Altay bölümüne girmektedir. Bu Altay topluluklarını oluşturan Türkçe dil, Avrupa ve Asya üzerinde konuşulan büyük bir dil olan Türkmence, Özbekçe, Kırgızca, Tatarca, Kazakça Başkurtça, Çavuşça, Nogayca, Yakutça gibi pek çok kollara ayrılmıştır.

Alman kökenli Rus Türkolog Wilhelm Radloff (1837-1918) Türk dilinin çok geniş alan üzerinde yaygınlığı hakkında: “Dünya dilleri arasında Türk dili kadar geniş bir alana yayılmış başka bir dil yoktur” demiştir.

Türk dili Avrupa ve Asya da çok geniş bir alanda pek az anlaşılmayacak kadar olmak kaydıyla, değişik farklılıklar oluşturmuş olsa da, genelde Avrupalı Türkolog bilginler, Türkçenin yayıldığı çok geniş alanlarda asla özgünlüğünü bozmadan koruduğunun söylerler. Balkan Yarımadasından yola çıkan bir gezgin Türkçe dil bilgisine dayanarak Japon Denizine kadar Anadolu, Kafkaslar, Orta Asya da dil ve kültür bakımından rahat dolaşabilir.

Bu konuda Macar Türkolog Armin Vambery (1885): “Türkçe bilen bir gezgin Orta Asya’nın her yanında güçlük çekmeden gezebilir” demiştir.

Türkologlara göre Türkler bundan 4 bin yıl önce Anayurtlarından ayrılarak dünyaya dağılmaya başlamışlardır. Türkler yabancı uluslar ile ilişkileri arttıkça dileri arasına pek çok yabancı sözcükler katmışlardır. Yalınız Türk dilinin gramer yapısını bozmamışlardır.

En çok Türk dili, Farsça ve Arapçanın baskısı altında kalmıştır. Pek çok Türkçe sözcükler Arapça ve Farsça sözcüklerin altında kalarak unutulmuşlar ya da farklı manalara doğru kaymışlardır. Örneğin eski Türkçe de “balık” şehir olarak kullanılırdı. Farsçadan “şehir” olarak alır Balık başkalaşır. Kala-balık (kalabalık) yerleşmiş, şehirleşmiş anlamına olsa gerek.

Prof. Dr. Hasan Eren: “Dil inkılâbı (Devrimi) bir ulusal kurtuluş savaşı demektir. Ulusal dil, ulusal birlik ve bütünlüğün temelidir. Tarih ulusal dile değer vermeyen ulusların yok olduklarını ve ya yabancı baskısı altına düştüklerini gösteren örneklerle doludur” der. 

Polat Kaya, Belleten Aralık 1986 sayı 198’de Sayfa 648’de Türk dili kökenlerine inerek, Amerika kıtasındaki yerlilerin dil biçimleriyle aşağıdaki örnekleri vererek kıyaslar ve bu konuda bir yazı yazmıştır.

Amerikan yerlileri ile Türkler arasında yakın dil ve bazı özellikler olduğunu:  “Türkçe de köpeğe ‘it’ denmesi ve Türkçede köpeğe kızıldığında ‘oşt’ denmesi Amerikan yerlilerinde aynı” olduğunu ve dahi, ata, apa, ana sözcükleri Eskimolarda ana ‘anarak’ ata ‘atarak’ olarak söylendiğini tespit edilir.

Astekler, Meksika yerlileri, Mayalar, Peru yerlileri İnkalar ve pek çok Güney Amerika yerlileri ile Türkler arasında dil bağları olduğu gibi koyunyününden dokudukları değişik giysiler ve işlemeleri örtüşen yanları pek çoktur. Yünden yapılan el dokuma sanatları bize koyunun Türklerin evcilleştirdiğini göstermez mi?

Böyle olunca, Polat Kaya’ya göre: “Türk dilinin kökeninin 13 bin yıldan fazla bir geçmişle başladığına” dair iddiasının iyi bir delil olarak, Amerika kıtası yerlileri dilinde geçen ata, ana, apa Türkçe sözcükler için: “Belki de dünya dilleri arasında en uzun ömürlü yaşayan sözcükler” demesi pek şaşılası değildir. 

Dahi Amerikan yerlileri arasında “güneş” ve “gün” anlamında kullanılan “kün”  eski Orta Asya Türkçesinde kullanılırdı. Bu sözcük Maya dilinde “kin” bu günkü Türkçede olduğu gibi “gün-güneş” olarak kullanılmaktadır...
Selman Zebil

1 yorum:

SadikTuzun dedi ki...

Selamlar Selman, Macar ve Fin dillerinin Turkdiliolan yakinliklari nereden geliyor? Bu konuyada deyinirsen yazin cok daha guzel olacak. Gorusmek uzere.

TURANCI-TÜRKÇÜ-SOSYALİST ETHEM NEJAT (1881-1921)

ETHEM NEJAT (1887-1921) Annesinin adı Cavide, babasının adı Hasan'dır. Anne tarafından dedesi Ahmet Cavit Paşa, Çerkes İttihat ve Teavün...