5 Mart 2012 Pazartesi

ANADOLU'NUN TÜRK-İSLAM YURDUNA OLMASINA DOĞRU


Abdalleni Rum
RUM ABDALLARI (Abdaliyyen-i Rum)
14. yüz yılda Babailerin devamına “Rum Abdalları” denir. Giyim kuşamları ile 13. yüz yılında Yesevi Kalenderileri, Haydari, Vafai dervişleri gibi yaşamaya devam ederler. Yazılmayan, şayia edilmeyen, kimsenin yazmaya yanaşmadığı, tozlu raflarda kalıp bilim çevreleri dışına çıkmayan Anadolu insanının yazılmayan sosyal tarihine başka bir boyuttan bakmaktır yaptığımız.

Abdalan-ı Rum (Anadolu Abdalları), Ahmed Yesevi sufilik geleneğinin temsilcileri olan dervişlerinin adıdır. 1240 yılındaki Babai İsyanına destek veren sofular, bu hareketin ve Osmanlı'nın kuruluşunun öncülüdür. Babai isyanı denilen büyük halk hareketiyle sımsıkı bağlantılı popüler sûufilik olarak da tanımlanabilir. Daha sonra
16. yüzyılda Balım Sultan tarafından düzenlenen Osmanlı İmparatorluğunun en büyük popüler tarikatı olacak olan Bektaşiliğin ilk önderleri idi. Bunlar "Horasan Erenleri" olarak da anılmış, Osmanlının erken döneminde gazaya katılmışlardı.

1240 yılında Babailer isyanında, Babailer Selçuklulara karşı yenilseler de Selçuklular dikiş tutturamazlar. Buna neden olan Türkmen Babailerin Doğu ve Orta Anadolu’da baskı gören küstürülmüş olmalarıdır ve de Anadolu’nun batı kesimlerine kaçmaları ile Selçuklu Devletinin Türkmenlerden asker toplayamayışı. Buna göre 1243 Dardanakan savaşında Moğollara yenilmeleri ile akıbetleri belli olur.

O dönem Anadolu’nun Batı bölgelerinde Aydınoğulları, Menteşoğulları, Karasi beyliği bulunmaktadır. Bu Abdal Türkmen dervişler Batı Anadolu’da konuşlanmış bu Türkmen beyliklerine taşınırlar, oralarda özgürce fikirlerini konuşarak yaşarlar. Osmanlı Devleti’nin temeli yine bu bölgenin iç kesimlerinde Bitünya’da atılır. Osmanlının ilk hükümdarları Osman ve Orhan Gaziler Rum Abdallarına çok itina gösterirler, onlara imtiyazlar tanırlar, geniş araziler vakıf edilir. O araziler üzerinde zaviyeler inşa edilir. Bu zaviyelerden biri Yenişehir’de Postnişin Baba’ya aittir. Bugün hala ayaktadır. Geniş bilgi için bakınız Ö. L. Barkan, “Kolonizatör Türk Dervişler” yapıtına.

Bu zaviyelerde yetişenler ilk Bektaşilerdir. Baba İlyas kültü yanına Hacı Bektaş Veli kültünü de katılarak Balkanlara kadar yayılmış olarak, Balkanlar’da tekke ve zaviyeler kurarlar. Bu Babai dervişler Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşmasında derin rol alırlar ve dahi Balkanların da İslamlaşmasında rol alırlar. 14. yüz yıl da Bektaşiliğin çehresi teşekkül eder. Osmanlı toprakları üzerinde en kapsamlı en görkemli olarak gelişen Bektaşilik, yine en büyük bir Türk halk tarikatının oluştuğu görülür. Bu gelişime katkıları olanların başında “Rum Abdalları” olduğudur.

Abdal; Türkler arasında tasavvufi bir sözcük olarak İslam’a tam manasıyla uyum sağlayamayan Kalenderi, Haydari şeyhleri, dervişleri için 12. yüz yılda kullanılmaya başlar. Mevlana’da 13. yüz yılda Kalenderi ve Haydari şeyhleri için: “Cemalettin-i Savi ve Kutbettin Haydar gibi şeyhlere bu addı kullanmıştır.

Evliya Çelebi’ye göre ilk kurucusuna: “Fukara-yı Bektaşi’yan” dır der.
19. yüz yıl Osmanlı Tarihçisi Esat Efendi: “Bektaşiler bütün ‘Abdal ve Baba’ lakaplı şeyhler tarafından kurulan tekkelere el koymuşlardı” der.

Böylece Rum Abdalları Bektaşiliğe sıkı bağlar oluştururlar. Dahi Hacı Bektaş Veli müritlerini belirlemek için Velâyetnamesinde çok yerde “Abdal” terimini kullanır. Ahmet Yesevi tarafından da Hacı Bektaş’a: “Var seni Rum’a saldık. Sulucakarahöyük’ü sana yurt verdik, Rum Abdallarına seni baş yaptık” dediği söylenir. 

Bektaşi edebiyatı gelişiminde Abdalların katkıları büyüktür. Abdal Musa’nın müridi olan Kaygusuz Abdal:  

Beylerimiz avlan gülün üstüne 
Ağlar gelir Şahım Abdal Musa’ya
Urum Abdalları postun eğnine
Bağlar gelir Şahım Abdal Musa’ya. der. 

13. yüz yılda Anadolu’da şekillenen Aleviliğin alt yapısı, göçebe ve yarı göçebe Türkmen çevrelerde meydana gelir. Kam ozanlara benzeyen babalar medrese menşeli fakihlerin öğrettiklerinden daha basit ve sade İslamiyet anlayışı yayarlar.”  der. A. Yaşar Ocak, “Babailer İsyanı, Aleviliğin Tarihsel Alt Yapısı” Dergâh Yayınları 3. basım 2000 adlı yapıtı

Anlayabildikleri anlaşılabilir bir dil anlatımıyla Türkmenlere aktarılan İslam’dan İslam’dı, Müslümanlıktan Müslümanlıktı. Şehirleşmiş Türklerin İranlılaşmışlıkları, İran-i kültürün etkisinde kalanlardan çok farklı olarak karakteristik yapılarına uyarlanmış İslamlaştırılmış Şamanlar olarak Türkmenler Abdal, dede, baba unvanlarla Horasan Erenleri, gaziler Haydariler, Kalenderiler, Yesevi dervişleri gibi mensuplar, göçebe-köylü Türkmen halkı arasında iyi karşılananlar olurlar. Bunların arasına karışan Hint menşelilerin de olduğu söylenir.

Bu Hint menşeiler Anadolu’da sepetçi, kasnakçı, kalburcu, çalgıcı ve dahi dilencilik, deşiricilik sanatını sürdüren koyu esmer tenli lakin Romenlerden ayrılan yanları olan, Anadolu’nun pek çok yerinde varlıklarını küçük topluluklar halinde sürdürenlere “Abdallar”  denir olmuştur. Anadolu’nun İslamlaşmasına ve Türkleşmesine damgasını vuran Türkmen abdallardan bu taifeyi sosyolojik olarak ayrı tutmak gerekiyor. Bu taifenin yakına kadar konuştukları Hint dillerinden  “Urduca” denilen bir dilleri vardı. Bu taifeler Anadolu’ya Hindistan taraflarından gelen gezginci, başıboş zümreler Anadolu insanları karşısında saygınlığı olan Türkmen Abdalları görünce, kendilerinin de Abdal olduklarını söylemişler toplumdan saygınlık kazanmak için kullanılır.

Zamanla Osmanlı Devleti içine yerleşen dönme, devşirme ve Türkmen kültüründen gelmeyen din otoriteleri, ulema ve şeyhülislamlar, kişilerin sosyal yaşamlarına, aile yaşam biçimine yön, kılık-kıyafetlerine şekil vererek, bireylerin özgürlüklerine müdahale eder hale geldiler.
Selman ZEBİL 

Hiç yorum yok:

BÜYÜK İSRAİL PLANI ve KÜRESEL GÜÇ OYUNLARI KIYAMETİN HAYALİ BİR REÇETESİ Bu makale Internationalist 360 tarafından yayımlandı. Espen B. Øyul...